Tarım danışmanlarının sesine kulak verilmeli
Bir süreden beri tarım danışmanları sorunlarını dile getirmek ve seslerini duyurmak için adeta çırpınıyorlar. Seslerini Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetleri Derneği aracılığıyla duyurmaya çalışıyorlar. Dernek Başkanı Ziraat Mühendisi Mahmut Kaytan sorunlarını içeren bir açıklamayı bize de gönderdi.
Tarım danışmanları ne istiyor?
Dernek Başkanı Mahmut Kaytan’ın aktardığı bilgilere göre, tarım danışmanlarının sorunları ve talepleri özetle şöyle: “Temel sorunumuz, gerek çiftçi örgütlerinde ve gerekse kendi nam hesabına serbest olarak tarım danışmanlığı yapan, sahada özverili bir şekilde işini icra eden meslektaşlarımız tarım danışmanlarının özlük haklarının verilmemesi, sorunlarının çözülmemesi, görmezden gelinmesi, emeklerinin karşılığının verilmemesi ve mağdur edilmesidir.
2012 yılında yaptığı hizmet karşılığında aylık bazda 3 asgari ücretten fazla destek alan tarım danışmanları aradan geçen 10 yılın sonunda 2022 yılında maalesef asgari ücretin altında bir desteğe mâhkum edilmiştir. Bu kabul edilebilecek bir durum değildir.”
Tarım danışmanlığı batıda 70,Türkiye’de 13 yıldır uygulanıyor
Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetleri Derneği Başkanı Mahmut Kaytan, tarım danışmanlığının özellikle batı ülkelerinde 70 yılı aşkın süredir etkin bir uygulama olduğunu belirterek şu bilgileri verdi: “Ülkemizde ise 2003 yılında mevzuat çalışmaları ile başlatılan bu proje; 2009 yılında ilk tebliği ile ülke genelinde 24 ilde 100 danışman ve 3145 üretici ile başlatıldı. Geçen süreç içerisinde pek çok badireler atlatılmış ve de çiftçi nezdinde kabul görmeye başladığı bir devrede kaldırılacağı yönünde beyanatların verildiği dönemler de olmuştur. Danışmanlığın kaldırılamayacağı anlaşılmış ve de sistemin rekabetçi gücü olan kendi nam ve hesabına çalışan serbest tarım danışmanları maalesef 2016 yılında sistem dışında bırakılmıştır.
Danışmanlık başta Ziraat odaları olmak üzere üretici örgütleri ile devamına karar verilmiştir. Rekabetçi hizmet anlayışı kısmen de olsa ortadan kaldırılmıştır. 2015 yılı itibari ile 2620 danışmanla 156 bin üreticiye verilen danışmalık hizmeti verirken maalesef 2016 yılı itibari ile 751 danışmana düşürülmesine ve hizmet verilen üretici sayısının da 45 bin 60’a kadar düşmesine sebebiyet vermiştir.
Neticesinde 2018 yılında sistemin rekabetçi gücü olan kendi nam ve hesabına çalışan serbest tarım danışmanları tekrar sisteme dâhil edilmiştir. Süreç 2019 yılında bugünkü şekli ile bilfiil başlamıştır. 2021 yılı sonu itibari ile ülke genelinde 1.170 danışman ile 70 bin 200 üreticiye hizmet verilir duruma gelinmiştir. 2022 yılında danışman sayısı 1022 ye üretici sayısı da 61 bin 670’e düşmüştür.”
Devlet kendi görevini danışmanlara devretti
Tarım danışmanlığı hizmetini devlet verirken yapılan düzenlemelerle bu görev bir anlamda özelleştirildi. Devlet; 2009 yılına kadar yaptığı ve görevi 2009 yılından itibaren yine kurallarını kendisinin koyduğu danışmanlık hizmetlerini “Tarım Danışmanlığı” ile yaptırmaya başladı. Fark neydi? Devlet sosyal hizmet anlayışı doğrultusunda tüm kesimlere ulaşarak bu hizmeti verirken, 2009 yılından itibaren daha spesifik şekli ile “Danışmanlık” adı altında bu hizmetleri verdirme yoluna gitti. Bu uygulamanın özellikle gelişmiş ülkelerde 70 yıllık bir geçmişi olduğu da bilinmektedir. Türkiye’de 13 yıllık bir uygulamanın ekonomik zorluklar içerisinde yapıldığı ve de yaptırıldığı görülüyor.
Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetleri Derneği Başkanı Mahmut Kaytan, dernek olarak Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan taleplerini şöyle açıklıyor: “Her şeyden önce tarım danışmanının üretim sezonu boyunca üretime katkısının izlenerek ortaya konulması öncelikli talebimizdir. Bu doğrultuda da özlük haklarının iyileştirilmesi de teklif ve beklentimiz de bu doğrultuda olduğunu ifade ediyoruz.”
Aylık 6 bin lira ile nasıl geçinecekler?
Resmi Gazete’nin 20 Ekim 2022 tarihli sayısında yayınlanan 2022 Yılı Tarımsal Destekleme Kararnamesi ile Kırsal Kalkınma Desteklemeleri kapsamında tarım danışmanlarına yıllık 72 bin lira ödeme yapılması öngörülüyor. Bu aylık 6 bin liraya denk geliyor. Tarım sektörü için çok önemli görevler yapan tarım danışmanları bu ücretle geçinmenin mümkün olmadığını ifade ediyor.
Tarım danışmanlarına verilen ücrete tepki gösteren Mahmut Kaytan’ın verdiği bilgiler şöyle: “ Sürecin başından itibaren tarım danışmanına verilen ücret şekli nasıldı? Nasıl uygulanmaya başlandı. Bugün bir tarım danışmanın aldığı ücret nedir?
2010 yılında bir danışman yıllık 20 bin lira ile 35 bin lira aralığında, 2012 yılında da 30 bin lira ile 48 bin lira aralığında destek alıyordu. Bu ücretlendirme şekli 2016 yılında değiştirildi ve grup işletme olarak yıllık bazda 30 bin lira olarak uygulanmaya başlandı. Bu ücretler yıllık bazda; 2017 yılında 35 bin lira, 2018 yılında 38 bin lira, 2019 yılında 38 bin lira, 2020 ve 2021 yılında 46 bin lira, 2022 yılında ilk yayımlanan kararda 46 bin lira olarak belirlendi. Ancak yapılan itirazlar sonucunda bu rakam 52 bin liraya çıkarıldı. 2023 yılında ise ödenecek destekleme miktarı 72 bin lira olarak belirlendi. Açıkça ifade ediyoruz ki bu destek miktarı kesinlikle kabul edilemez. Tabiidir ki önümüzdeki günlerde bu konu bütün boyutu ile ele alınacaktır. Çünkü geçen bu süre içerisinde 2010 yılı ile 2022 yılları arasında danışmana verilen ücretlerin asgari ücret mukayesesi ile konuyu farklı açıdan da değerlendirmek isteriz. 2010 yılında bir danışman 20 bin lira ile 35 bin lira aralığında yıllık bazda bir ücret alırken asgari ücret aylık bazda 588 lira, yıllık bazda ise 7 bin 56 liraydı. 2022 yılında asgari ücret; Ocak ayı başı itibari ile 4 bin 253 lira olmuş. Temmuz ayı itibari ile de asgari ücret; 5 bin 500 liraya yükseltildi. Yıllık bazda ortalama asgari ücretin toplamda 58 bin 518 lira olduğu görülmektedir. Tarım danışmanlarına yıllık bazda asgari ücret altında 52 bin lira ücret ödenmektedir.”
Tarım danışmanları Cumhurbaşkanı ve Bakan’dan ne istiyor?
Tarım danışmanları Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan ile Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr Vahit Kirişci’den 3 isteği var. Tarımsal Yayım ve Danışmanlık Hizmetleri Derneği Başkanı Mahmut Kaytan bu istekleri şöyle sıraladı:
1-Tarım danışmanları da tarımsal üretimin bir gerçeği olduğu görülmelidir. İlk etapta önümüzdeki günlerde ödenecek 2. dilim ödemelerinin de bu oranlarda artırılarak ödenmelidir.
2- 2023 yılı için belirlenen tarımsal danışmanlık destekleme miktarı günün şartlarına göre tekrar değerlendirilmeli ve bütçe imkânları doğrultusunda günün şartları da dikkate alınarak destek miktarı artırılmalıdır. Bu tarım danışmanlarına moral olmaktan öte tarımsal üretime daha da çok katkı sağlayacaktır.
3- Bütün bu gelişmeler neticesinde sahada bilfiil çalışan, bilgi ve beceri sahibi, üretime katkı sunan tarım danışmanlarının özlük haklarının korunması ve kadro imkanı ile güvence altına alınacak tedbirlerin alınması sağlanmalıdır. Bu anlamda; kadro hakkı alabilecek tarım danışmanlarına kadro tahsisi yapılmalıdır. Sözleşmeli kadrolarda tarım danışmanları kadro imkânları güvence altına alınması sağlanmalıdır.
Özetle, tarım danışmanlık uygulamasının bütün bu olumsuz şartlara rağmen tarımsal üretime önemli katkılar sağladığı biliniyor. Bu sistem iyileştirilerek uygulamada verim alınması gerekirken, Tarım ve Orman Bakanlığı “tarım müşavirliği” diye yeni bir uygulamayı başlatacağını duyurdu. Adı ister danışmanlık isterse müşavirlik olsun doğru uygulanmazsa tarıma katkısı olmaz. Bu işi yapanlara insani koşullarda yaşam şartları sağlanmalı.
Tarım danışmanı kimdir ne iş yapar?
Her şeyden önce tarım danışmanı; Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belirlemiş olduğu mevzuatlar doğrultusunda çalışmalarda bulunan ve de üreticinin her zaman ve her fırsatta kendisine ulaşan kişidir.
Danışman; zaman mefhumu düşünmeden 7/24 esasına göre hizmet verdiği üreticisinin işletmesinde, ahırında, ağılında, tarlasında, serasında, bağında, bahçesinde ve de su ürünü ürettiği tesisinde görev yapan ve de doğru, ekonomik, güvenilir ürün üretimine katkı veren meslek mensubudur.
Bütün bu işi ve işlerin karşılığında hizmet verdiği üreticiden ücret talep etmeyen kişidir. Bu ücreti yine Bakanlığın her yıl belirlediği danışmanlık hizmet destekleri karşılığında yapan meslek mensubudur.
Danışman; ticaret yapamaz, ürün alıp satamaz, ürün reklamı yapamaz. Diğer bir ifade ile kamu görevi gören kişidir.
Sular altında kalacak köyün yerine 'tarım köy'
Bartın’da, ırmak taşkınlarına tedbir amaçlı yapılan Kozcağız Barajı’nın tamamlanması ile sular altında kalacak Şarköy köyünde oturanlar için TOKİ’nin ‘tarım köy’ projesi kapsamında, konutların yüzde 85’i tamamlandı. Tek katlı, bungalov tarzında inşa edilen konutların inşasına ilişkin AK Parti Grup Başkan Vekili Yılmaz Tunç, “Köylülerimiz, yaşadıkları alandan uzaklaşmadan burada oturmuş olacak. Köyümüzün buraya taşınmasından sonra baraj, su tutmaya başlayacak” dedi.
Kent merkezinden geçip, Karadeniz’e dökülen ırmağın bir kolunu oluşturan Kozcağız beldesinde, geçen yıllarda yapımına başlanan baraj, bitme noktasına geldi. 46 milyon metreküp su tutma özelliğine sahip Kozcağız Barajı ile sular altında kalacak, 102 haneli Şarköy köyüne bağlı Boğaz ve Kapıcıoğlu mahallelerinde oturanlar için ise Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’nca ‘tarım köy’ için harekete geçildi.
Köylülerin günlük yaşamdan kopmamaları ve tarım ile hayvancılığa devam etmeleri için tasarlanan ‘tarım köy’ için Gürgenlik mevkisindeki 165 dönümde yapılan konutların yüzde 85’i, tamamlandı.
Manisa’da dere griye büründü, tarım arazileri tehlikede
Soma ilçesinde Torku tarafından işletilen termik santraline ait Ayıtlı Kül Barajı’ndaki atık suların tarımsal sulamada kullanılan ve Bakırçay’a bağlanan dereye boşaltılması bir taraftan çevre kirliliğine sebep olurken, bir taraftan tarım arazilerinde tehdit etmeye başladı.
CHP Soma İlçe Başkanı Levent Elbinsoy, çiftçilerden gelen şikayet üzerine griye bürünen derede incelemelerde bulunarak yaşanan kirliliği gözler önüne serdi.
“YAKLAŞIK 20 GÜNDER DERE GRİ RENKTE AKIYOR”
İçinde yoğun miktarda küllerin bulunduğu suların boşaltıldığı derede incelemede bulunan CHP İlçe Başkanı Elbinsoy, yaklaşık 20 gündür derenin gri renkte aktığını tespit ettiklerini dile getirdi. Soma’da tarım arazilerini tehdit eden bir çevre kirliliğinin yaşandığını söyleyen CHP İlçe Başkanı Elbinsoy açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
“Yaptığımız incelemede ve araştırmalarımızda Torku’nun işlettiği termik santraline ait Ayıtlı Kül Barajı’ndan çıkan kirli suların dereye boşaltıldığını tespit ettik. Yaklaşık 20 gündür dere gri renge bürünmüş durumda. İçinde yoğun olarak küllerin bulunduğu kirli sular dereye boşaltılıyor. Derenin tabanı ve çevre kül tabakası ile kaplı.”
“TARIM ARAZİLERİ TEHDİT ALTINDA”
Kirli suların boşaltıldığı dereden tarımsal amaçlı olarak su kullanıldığını ve derenin Bakırçay ile birleştiğini dile getiren CHP’li Elbinsoy, tarım arazilerinin tehdit altında olduğunu ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
“Tarımsal sulama amaçlı olarak kullanılan ve Bakırçay ile birleşen dere şuanda kirlilik yüzünden kullanılmayacak durumda. Çiftçilerimizin şuanda bu dereden su kullanması mümkün değil. Tarım arazilerimiz büyük ölçüde tehlike altında. Ayrıca gri renkte akan su bir taraftan yeraltı sularında karışıyor. Bu nedenle insan sağlıda tehlike altında.”
“HAVAMIZI KİRLETEN TERMİK SANTRAL, ŞİMDİDE DERELERİ KİRLETİYOR”
Soma’da faaliyet gösteren termik santralin yıllardır ilçede hava kirliliğine sebep olduğunu söyleyen CHP’li Elbinsoy yaşanan kirlilikle ilgili şu ifadelere yer verdi:
“Yıllardır ilçemiz termik santralin yaşattığı hava kirliliğiyle mücadele etmeye çalışıyor. Soma belediye başkanı ve meclis üyeleri geçtiğimiz hafta Soma Termik Santrali’ni ziyaret etmiş ve bu ziyarette kendilerine bacalardaki filtre sisteminin kısa vadede kurulmasının mümkün olmadığı ifade edilmiş.
Şunu görüyoruz ki iktidarın kendi eliyle özel şirkete teslim ettiği termik santralde insan sağlığını tehdit eden bacalara filtre sistemi kurmaya niyeti yok. Termik santral bir taraftan havamızı kirletmeye devam ederken, bir taraftan ise derelerimizi kirletmeye başladı. Soma Termik Santrali gazıyla havamızı, külüyle suyumuzu zehirliyor.”
YETKİLİLERE ÇAĞRIDA BULUNDU
Yaşanan kirlilikle ilgili yetkililere çağrıda bulunan CHP’li Elbinsoy, “Bizler ilçemiz için ekonomik bir değer olan termik santralin kapanmasını elbette istemiyoruz. Tek isteğimiz, termik santral başta olmak üzere madenlerin çevre ve insan sağlığına saygılı bir şekilde üretim yapması. Günümüz teknolojik koşullarında, çevre sağlığını gözeterek üretim yapmak zor değil. Soma adının artık kanser vakaları, iş kazaları ve hava kirliliği ile anılmasını istemiyoruz. Havamızın ve suyumuzun zehirlenmesi ile ilgili olarak tüm yetkilileri göreve davet ediyoruz. Söz konusu çevre felaketinin bir an önce engellenmemesi halinde ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunacağız” ifadelerini kullandı.
Eskişehir'deki Anadolu Tarım İşletmesinde "teke katımı" yapıldı
Mahmudiye ilçesindeki Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Anadolu Tarım İşletmesi Müdürlüğünde “teke katımı” yapıldı.
İşletmeden yapılan açıklamada, müdürlük bünyesinde Anadolu topraklarının önemli bir değeri olan Ankara tiftik keçilerinin gen kaynağının korunması ve geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yürütüldüğü belirtildi.
Açıklamada, 500 baş keçiye teke katımı yapıldığı kaydedilerek, “İşletme 500 baş ana kadro ve ortalama bin 100 baş keçi varlığı ile Ankara tiftik keçisi üretim faaliyetlerini sürdürmektedir. 2023 yılı oğlak doğumlarının nisan ayında başlayacağı öngörülmekte olup yaklaşık yüzde 25 ikizlik oranı ile 625 baş oğlak doğumu beklenmektedir.” ifadesi kullanıldı.
Tiftiğin ekonomik değeri yüksek bir ürün olduğu vurgulanan açıklamada, Ankara tiftik keçisinden elde edilen tiftiğin daha değerli olduğu aktarıldı.
Ankara tiftik keçisinin derisinin iyi bir ham madde olduğuna değinilen açıklamada, “Ankara tiftik keçisi, genellikle Orta Anadolu’nun Ankara, Konya, Eskişehir, Afyonkarahisar, Çankırı, Kastamonu, Yozgat, Çorum, Niğde, Kırşehir illerinde yoğun olarak yetiştiriciliği yapılmakta olup, ayrıca Siirt ve Mardin dolaylarında da kısmen de olsa yetiştirilmektedir.” denildi.
Tarım Bakanına Hektaş hisseleri ile ilgili 7 soru! 80 günde 1.7 milyar zarar hayatın olağan akışına uygun mu?
Milli Gazete’den Sadettin İnan’ın haberine göre, Tarım Kredi Kooperatiflerinde 50 yıldır hiçbir genel müdürün dokunmadığı hatta 2000’li yıllarda içine düştüğü mali krizden dolayı Dünya Bankası raporlarında kapatılması teklif edildiği dönemde bile satılmayan Hektaş hisselerinin Hüseyin Aydın, tarafından Oyak’a 3 Ağustos’ta sessiz sedasız blok halinde satıldığı ortaya çıkmıştı. Hisse senetlerinin hangi ihtiyaca binaen satıldığı bilinmezken, Hektaş hisselerinin hiçbir öngörüye dayanmadan satılması Tarım Kredi Kooperatiflerinin 80 günde 1.7 milyar lira zarar etmesine neden olmuştu.
Tarım Kredi Kooperatiflerinde görülmemiş bir zarara neden olan hisse satışı ile ilgili olarak TBMM Başkanlığına bir soru önergesi veren CHP Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’den konuyla ilgili 7 sorunun cevaplandırılmasını istedi.
GAYTANCIOĞLU, TARIM BAKANINA MİLLİ GAZETE’NİN HABERİNİ HATIRLATTI!
Milli Gazete’nin haberini hatırlatan Gaytancıoğlu, “Ulusal bir gazetemizde yer alan habere göre Tarım Kredi Kooperatifleri’nde yüzde 3,8 oranındaki (32 milyon 700 bin adet) Hektaş hisseleri, blok halinde 3 Ağustos’ta OYAK’ın iştiraki Oyak Gıda ve Tarım Holding AŞ’ye satıldı.
Borsa İstanbul kapanış fiyatından yüzde 5 iskontolu 33,74 liradan satılırken, blok hisse satışından sonra Hektaş hisseleri 80 günde yüzde 200’e yakın değer kazandı. Tarım Kredi Kooperatifleri’nin 80 günde 1,7 milyar lira zarar etmesine neden olan blok hisse satışı ile ilgili olarak Tarım Kredi ortaklarına ve kamuoyuna hiçbir açıklama yapılmadı” dedi.
Gaytancıoğlu, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’den konuyla ilgili olarak şu soruların yanıtlanmasını istedi:
-Hangi ihtiyaçtan dolayı böyle bir hisse satışına gidilmiştir?
-Satıştan elde edilen toplan gelir ne kadardır?
-Bu satıştan elde edilen paralar çiftçimizin ve tarım kredi kooperatifi ortaklarının hangi ihtiyacını gidermekte kullanılmıştır?
Niye herslenirsen ki Hüseyin abi!
Niye herslenirsen ki Hüseyin abi!
-Aradan geçen 80 günde Tarım Kredi Kooperatiflerinin sattığı hisselerden dolayı yaklaşık 1,7 milyar lira zarar etmesi hayatın olağan akışına uygun mudur?
-Bu hisse satışıyla ilgili herhangi bir inceleme yapılmış ya da yapılmakta mıdır?
-Tarım Kredi Kooperatifini yönetenler çiftçinin parasını kullandıklarının ve görevlerinin Türk Çiftçisine kaynak sağlamak, hizmet etmek olduğunun farkında mıdırlar?
-Tarım Kredi Kooperatiflerinin elinde bulunan varlıklardan önümüzdeki bir yıl içerisinde satılması planlananlar var mıdır?”
Tarım İşçileri Sendikası kuruldu
Tarım-Sen kurucu üyesi Umut Kocagöz, “Tarım üzerinde konuşulduğunda tarımı bir sektör olarak ele alan ve tarım emekçilerinin yaşadığı koşulları dikkate almayan bir yaklaşım var. Tarım emekçilerinin koşullarından ve haklarından kimse bahsetmiyor. Tarım-Sen, tam da bu meseleyi gündeme getirmek için yola çıkan bir sendika” dedi.
Avcılık, balıkçılık, tarım ve ormancılık işkolunda emeğiyle geçinen işçiler, köylüler ve çiftçilerin haklarını savunmak için yola çıkan Tarım-Sen’in kuruluş amaçları arasında küçük üreticiler, mevsimlik tarım işçileri ve göçmen işçilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekmek de bulunuyor.
Tarım Sen’in kurucularından Umut Kocagöz, ANKA Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada, “Türkiye’de bugün 5-6 milyon tarım emekçisi var. Bu tarım emekçilerinin büyük bir kısmı güvencesiz ve kayıt dışı çalışıyor. Tarımı da kapsayan 1 No’lu avcılık, balıkçılık, tarım ve ormancılık işkolunda kayıtlı 180 bin işçi görünüyor. Bu, 6 milyon tarım emekçisini ifade etmeyen bir işkolu” dedi.
Kocagöz, tarım bölgelerinde son 15 senedir madencilik, enerji, sanayi ve turizm yatırımları sebebiyle ciddi bir baskı olduğunu belirterek, “Köylülerin yaşam ve tarım alanları JES’ler HES’ler, RES’ler, maden ocakları, otoyollar sebebiyle gasp ediliyor, tarım yapılamaz hale geliyor.” diye konuştu.
Karagöz, şunları söyledi:
“TÜRKİYE’DE ÖZELLİKLE TARIM İŞÇİLERİNİN ÖRGÜTLENDİĞİ BİR MECRA YOK”
“Neden bir sendika kurduk? Türkiye’de özellikle tarım işçilerinin örgütlendiği bir mecra yok. Mevcut 6356 sayılı Sendikalar Kanunu’nu, patronlar lehine bir kanun. Birkaç tanesini dışarıda tutarsak mevcuttaki ziraat odaları, kooperatifler, örgütlenme hakları ve tarımdaki piyasalaşma eğilimlerine bir karşı duruş sergilemiyorlar. Özellikle kendi üyelerinin, tarım emekçilerinin haklarını savunacak bir yapı oluşturmamışlar. Bütün tarım emekçilerinin haklarını savunacak bir yapıya ihtiyaç var. Biz, bu anlamda tabandan örgütlenen bir odak sendikacılığı inşa edeceğiz.
“TÜRKİYE TARIMI İŞÇİLEŞMENİN GİDEREK ARTTIĞI BİR SEYİR İZLİYOR”
Son 20 yıldır Türkiye’de tarımda ciddi dönüşüm yaşandı. Özellikle küçük çiftçilerin çeşitli sebeplerle tarlalarından kopması, borçlanması, tarımı bırakması, kentlere ucuz işgücü olarak göç etmesi, kayıtsız, sigortasız, kötü barınma koşullarında çalışan mevsimlik işçiler yer aldı ve bu giderek de yaygınlaşan bir eğilim. Türkiye tarımı, giderek şirketlerin egemen olduğu ve işçileşmenin giderek arttığı bir seyir izliyor.
“İNTİHAR EDEN ÇİFTÇİLER VAR BU ÜLKEDE”
Tarım üzerinde konuşulduğunda tarımı bir sektör olarak ele alan ve tarım emekçilerinin yaşadığı koşulları dikkate almayan bir yaklaşım var. Tarım emekçilerinin koşullarından ve haklarından kimse bahsetmiyor. Tarım-Sen, tam da bu meseleyi gündeme getirmek için yola çıkan bir sendika. Tarım ekmekçileri ciddi sömürü koşullarında hayatlarını sürdürüyor. Yollarda iş cinayetlerine kurban gidiyor. Çalışırken meslek hastalıklarına maruz kalıyor. İntihar eden çiftçiler var bu ülkede. Biz, bu kesimlerle beraber başka bir yol arayacağız.”
“SERALARIN İÇİNDE KULLANILAN KİMYASAL İLAÇLAR İNSANLARI ETKİLİYOR”
Aydın’ın Yenipazar ilçesindeki seralarda tarım işçisi olarak çalışan Tarım-Sen kurucu üyelerinden Gülsüm Bolaban ise şöyle konuştu:
“Yenipazar küçük bir ilçe. Burada yaşayanların büyük bir kısmı çiftçi. İncir, zeytin ve seracılıkla uğraşıyor, Türkiye’nin büyük bir kısmını karşılayan çilek yetiştiriliyor. Şu anda gündemimizdeki en büyük sıkıntı mazot fiyatları ve kirlilik. Menderes Nehri’mizin aşırı derecede kirlenmesi, sürekli açılan JES kuyuları. Şu anda seralarda kadın yevmiyeci çok fazla. Genelde onlar işi alıp götürüyorlar. Çilek işi çok yaygın olduğu için taşıma koşulları çok kötü, üste üste traktörlerde götürüyorlar. Seraların içinde kullanılan kimyasal ilaçlar insanları etkiliyor. Aşırı derecede ilaç kullanılıyor. Bunlar, Aydın bölgesinde kanser olaylarının artmasıyla ilişkilendiriliyor. Kadınlar bu şekilde çalışıyor.”
Tarım-Sen’in çalışma konuları arasına agroekolojik tarımı da aldığını belirten Bolaban, “Yerel tohumların yaygınlaştırılması, kullanılması ile ilgili burada çalışma yaptık. Halka bu tohumları dağıttık. Küçük çiftçiler yerel tohumları kullansa da konvensiyonel tarım yapanların çoğu kısırlaştırılmış GDO’lu tohumları tarlalarında kullanıyorlar.” dedi
TPAO’dan kiralık narenciye bahçesi
Türkiye’nin verimli toprakları arasında yer alan Hatay’ın Dörtyol ilçesinde binlerce zeytin, mandalina, portakal, okaliptus gibi ağaçları içinde barındıran, denize nazır devasa bahçe ile çevresindeki tarım arazileri için kiralama ihalesine çıkıldı.
Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Dörtyol’da bulunan narenciye ve meyve bahçeleri ile tarım arazileri için kiralama ihalesi açtı. 38 parsel içinde en büyüğünü Yeniyurt’ta bulunan ve 2 bin 111 dönüm büyüklüğünde olan, içinde 4 bin 549 adet mandalina, 2 bin 84 adet zeytin, 888 adet okaliptus ile portakal, limon, greyfurt, dut gibi meyvelerin yer aldığı parsel oluşturuldu. Söz konusu arazinin yıllık kira bedeli 1 milyon 760 bin 150 olarak belirlendi.
ATATÜRK EVİ’NE KOMŞU
İlanda kiralama süresine ilişkin bilgi yer almazken yıllık kiralama bedeli en yüksek yer, Yeniyurt’ta bulunan, tapu kayıtlarında 2 bin 662 dönüm görülen ancak ihale ilanında 2 bin 111 dönümü için kiralamaya çıkılan bahçe oldu. Atatürk’ün, 1926 ve 1931’de Dörtyol’a gittiğinde, Hatay’ın anavatana katılma projesini hazırlayıp ikamet ettiği yer olan Atatürk Evi ve at çiftçliğine de komşu olan devasa büyüklükteki meyve bahçesinin bir diğer komşusu ise Yeniyurt Belediyesi Aile Plajı. Bahçenin içinde 4 bin 549 adet mandalina, 2 bin 84 zeytin, 888 okoliptus, 136 portakal, 60 söğüt, 51 greyfurt, 40 nar, 21 dut, 4 elma ve 1 yenidünya ağacının bulunurken, yıllık muhammen kira bedeli 1 milyon 760 bin 150 lira olarak belirlendi. Bahçenin hemen bitişiğinde bulunan, Yeşilköy Mahallesi sınırları içinde yer almakla birlikte büyük mehve bahçesine komşu olan parsel de kiralanan tarım arazileri içinde dikkat çekti. Yaklaşık 31 dönüm olan ve içinde ağaç bulunmayan bu arazi için belirlenen kira bedeli ise yıllık 15 bin 375 TL oldu.
Ülke ekonomisine 19.5 milyon TL katkı sağlaması hedefleniyor
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, tarımda modern sulamayı yaygınlaştırmak, toplulaştırma çalışmalarıyla tarım arazilerinden en yüksek faydayı sağlamak, musluklara sağlıklı ve içilebilir su ulaştırmak ve yerleşim yerleri ile tarım arazilerini taşkın risklerine karşı korumak için tüm gücüyle çalışırken, sürdürülebilir su yönetimi anlayışıyla da suyun her damlasına sahip çıkıyor.
Karabük ve ilçelerinde son dönemde yapılan su yapılarının artması bölgedeki tarımsal faaliyetlerin gelişmesinde de önemli rol oynuyor. Karabük Aldeğirmen Barajında çalışmaların devam ettiğini açıklayan DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi Akca, barajın tamamlanması ile barajda depolanacak su ile 14 bin 650 dekar tarım arazisinin sulanmasının sağlanacağını ve Filyos Havzasının taşkınlardan korunmasını hedeflediklerini söyledi.
Baraj Menbasında bulunan temelden 44 metre yüksekliğinde olan tersip bendi imalatları tamamlandığını kaydeden Akca, ”Sağ sahilde sıyırma kazıları, ankraj imalatları ve 145 bin metrekare kaplama imalatının 30 bin metrekaresinin tamamlandı. Beton kaplama imalatları, vana odası ve kret ulaşım yolu kazı çalışmaları, ayrıca, gövde sıyırma kazı imalatlarının devam ediyor. Temelden yüksekliği 58 metre ve su depolama kapasitesi 24.20 milyon metreküp olan Aldeğirmen Barajının tamamlanması ile 2022 birim fiyatları ile ülke ekonomisine yıllık 19 milyon 522 bin 602 TL katkı sağlaması hedeflenmektedir.” dedi.
Şanlıurfalı çiftçiler tahıl ekimi için yağışları bekliyor
Türkiye’nin önemli tahıl üretim merkezlerinden Şanlıurfa’da hububat ekimine hazırlanan çiftçiler, kasım ayında düşecek yağışları bekliyor.
Yaklaşık 6 milyon 394 bin dekar alanda hububat tarımının yapıldığı kentte, Türkiye’deki mercimek üretiminin yüzde 36’sı, buğdayın yüzde 10’u, arpanın ise yüzde 11’i üretiliyor.
Ekim ayının sonlarına doğru pamuk, mısır, biber ve domates gibi ürünlerin hasadını tamamlayan çiftçiler, tarlalarındaki atıkları ve anızları temizleyip toprağı işleyerek yeni sezona hazırlandı.
Çiftçiler, tahıl tohumlarını toprakla buluşturabilmek için dört gözle yağış bekliyor.
– Yağışı toprakta tutmak çok önemli
Harran Üniversitesi (HRÜ) Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Prof. Dr. İrfan Özberk, AA muhabirine, son yıllardaki iklim değişikliğine bağlı yağışta büyük dalgalanmaların yaşandığını, son 2-3 yıldır bölgeye yeteri kadar yağış düşmediğini söyledi.
Ekim zamanındaki kuraklığın bir hayli belirgin olduğunu belirten Özberk, sonbahar yağışlarının yaklaşık 2 ay geciktiğini, mayıs ortalarında kesilen ilkbahar yağışlarının ise haziran ayının ortalarına kaydığını ifade etti.
Kuru tarımda suyu toprakta tutabilmenin çok önemli olduğunu aktaran Prof. Dr. Özberk, şöyle konuştu:
“Azaltılmış toprak işleme metotları kuru tarımda vazgeçilmez olmalı ve hiç ihmal edilmemelidir. Harran Ovası’nda sulu tarımda kanallara su bırakmak pamuğa endeksli. Bu yanlış bir uygulama olduğunu düşünüyoruz. Şanlıurfa’da tohum kasımın ortalarında toprakla buluşmalıdır. Sonbaharda kuraklık olduğunda pamuk hasadına müteakip kanallara 15 gün buğday tav suyu için su bırakılmalıdır. Pamuğa endeksli sulama rejimi yetersiz kalmaktadır. Bazen sonbaharda buğday ekecek olan çiftçilerimiz için tarlayı tava getirecek bir tav suyu verilmeli. En azından bir 15 günlük bir sulama imkanı olursa bir ay önce ekim sağlanmış olur ve bir an önce çıkış yapılmış olur. Bir ay önce ekim veya bir an önce çıkış olması ürünün garanti altına alınması demektir. Aksi taktirde siz geç ekerseniz çıkış olmaz ve verimde düşüklük yaşanır. Bunun yanı sıra ekmeklik buğday ekimi yapan çiftçilerimiz saf çeşitlerin yerine 2-3 çeşidin karışımı şeklinde ekmeli böylece verimi ve kaliteyi garantiye almalıdır. Dolayısıyla önümüzdeki yıllarda küresel ısınmaya karşı ilk etapta 2-3 çeşidin birlikte yetiştirilmesi gerektiğine inanıyorum.”
Prof. Dr. Özberk, üniversite olarak küresel ısınmaya karşı ayrıca makarnalık buğday çeşidi geliştirmeye çalıştıklarını, önümüzdeki yıllarda birkaç tane kuraklığa dayanıklı çeşidi çiftçilerin hizmetine sunacaklarını vurguladı.
– Ekim sezonu gecikti
Şanlıurfa Ziraat Odası Başkanı Ahmet Eyyüpoğlu da bölgede yetersiz yağış olması nedeniyle ekim sezonunun geç başladığını belirterek, şöyle konuştu:
“Ekim yapacak çiftçiler dört gözle yağışları bekliyor. Geçen hafta kente biraz yağış düştü fakat çok azdı. Kuru tarım yapıldığı bölgelerde çiftçilerimiz ekim yapmaya başladı. Çiftçilerimizin bu ay tohumu toprakla buluşturması gerekiyor. Geçen yıl yağış çok azdı. Gözümüz yukarda, bir damla yağışın düşmesini bekliyoruz. Tarım son yıllarda çok önemli oldu. Daha önce dünyada insanlar silahlarla tehdit edilirken şimdi artık en büyük silah tarım oldu.”
Kentte 40 yıldır çiftçilik yapan Ahmet Yaman ise soğan hasadının ardından tarlasını ekime hazırladığını fakat yağış olmadığı için ekimi geciktirdiğini belirtti.
Geçen yıl iyi bir sezon geçirmediklerini anlatan Yaman “Şu anda tarlamızı sürdük ve işlemler yaptık. Allah’tan yağış bekliyoruz Geçen yıl yağışlar yetersizdi. Bu yıl da şu ana kadar kurak geçiyor. Allah’tan umut kesilmez. Bir an önce güzel yağış düşmesini bekliyoruz. İnşallah bu yıl yağış iyi olur.” dedi.
70 yaşındaki çiftçi Hanif Tavşan da bölgede yağışların bu yıl geciktiğini, tarlasını hazırlamasına rağmen hala ekim yapamadığını kaydetti.