28.03.2023 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Tarım Bakanlığı ‘Turizm’de Su Verimliliği’ rehberi hazırladı: Otellere tasarruf uyarısı

Tarım ve Orman Bakanlığı, turizm sektöründe su tüketiminin azaltılmasına yönelik yeni bir rehber hazırladı. Turizmde yoğun sezon başlamadan alınacak önlemlerin sıralandığı rehberde oteller için havluların tek kullanımlık olmaktan çıkarılması ve israfa neden olan tesisatın değiştirilmesi konularında uyarılar yer aldı.

Tarım Bakanlığı ‘Turizm’de Su Verimliliği’ rehberi hazırladı: Otellere tasarruf uyarısı
Tarım Ve Orman Bakanlığı, önümüzdeki dönemde yaşanabilecek su sorununu en aza indirebilmek için çalışmaları hızlandırdı. Bakanlık, turizm dönemine girerken artacak nüfusun da hesabını yaparak, sektörde su tasarrufu konusunda nasıl önlem alınabileceğini anlatan bir rehber hazırladı. Bakanlığın hazırladığı tasarruf rehberinde turizm bölgesindeki otellere önemli uyarılar yapıldı. Otel banyolarında sensörlü, düşük basınçlı musluk ve bataryaların kullanılması, akıtılan suyun israfına neden olan tesisatın yenisiyle değiştirilmesi konularının yer aldığı rehberde, havluların tek kullanımlık olmaktan çıkarılması, duş alırken, diş fırçalarken, tıraş olurken suların gereksiz yere akıtılmaması uyarısı yapıldı.

ANKARA’NIN İKİ YILLIK SU İHTİYACI

Bakanlık, ülke genelinde, 2021 yılında içme ve kullanma şebekesine giren su miktarının yaklaşık 6.22 milyar metreküp olduğunu ancak bu suyun yıllık 2.09 milyar metreküplük kısmının kullanıcılara ulaşamadan kaybolduğunu açıkladı. İçme suyu temin ve dağıtım sistemlerindeki 2021 yılı su kayıp oranının yüzde 33.54 olduğunu, bu rakamın önümüzdeki yıllarda yüzde 25 seviyelerine düşürülmesi hedeflendiği belirtilerek, “Su kaybı oranı ortalamasının yüzde 25 seviyesine düşürülmesi halinde bugün elde edilen su kazanımı Ankara’nın 2 yıllık su ihtiyacına karşılık gelmektedir” denildi. Bakanlık, günümüz koşullarında bu oranın da yeterli olmadığını su kaybında nihai hedefin yüzde 10 olduğunu kaydetti.

Tarım Bakanlığı ‘Turizm’de Su Verimliliği’ rehberi hazırladı: Otellere tasarruf uyarısı
BODRUM’DA SUSUZ YAZ

Bodrum’u besleyen Mumcular Barajı’nda su seviyesi yüzde 47’ye, Geyik’te ise yüzde 44’e geriledi. Her iki barajda da geçen yıla göre yüzde 50’nin üzerinde azalma yaşandı. Bodrum’da su sorununun kronikleşmeye başladığını belirten Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, “İlave tahsisat olmaması durumunda, Bodrum’un suyu yaz aylarının ortasında tükenebilir” dedi. Özçelik, “Mumcular ve Geyik barajları, geçtiğimiz dönemde yüzde 100 civarındaydı. Bodrum’da yeraltı suları da oldukça derinde. Yeraltı sularından da faydalanamıyoruz. Kayıp kaçak oranları da çok ciddi oranlarda. Dolayısıyla Bodrum’u, yaz aylarının gelmesi ve Turizm aktivitelerinin artması ile zor günlerin beklediğini söyleyebilirim” dedi.

ALTYAPI YETERSİZ

Bodrum’un mevcut durumda Su temininde büyük zorluklar yaşadığını kaydeden Doç. Dr. Özçelik, “Muğla, Karadeniz Bölgesi’ne yaklaşan bir seviyede yağış alıyor. Çok fazla yağış almasına rağmen Bodrum’un içme suyu temininde zorluklar yaşıyoruz. Bu bize kentsel altyapımızın yetersiz olduğunu gösteriyor. 200 bin olan nüfus yazın 1.5 milyona ulaşıyor. Dolayısıyla böyle bir su miktarının kente temin edilmesi lazım. Bodrum, bu sorunu çözmediği sürece gelecekteki marka değerini korumakta zorlanacak gibi gözüküyor” dedi. (DHA)

Sözleşmeli tarım ürünlerine tarım sigortası zorunluluğu geliyor

Sözleşmeli tarım ürünlerine tarım sigortası zorunluluğu geliyor

TARSİM’den yapılan açıklamada, tarım ve orman alanlarında önemli düzenlemeleri kapsayan kanun değişikliği teklifinin yasalaşmasına ilişkin değerlendirmeler yer aldı.

Buna göre, tarım sektörüyle ilgili politikaların tespit edilmesi, planlanması ve koordinasyonuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılarak uygulanmasında Tarım ve Orman Bakanlığı yetkili olacak.

Tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması, verimliliğin artırılması, çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin tesis edilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce Bakanlıktan izin alınacak.

Bakanlık, arz ve talep miktarıyla yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek.

Tarımsal üretim sözleşmesine tabi ürünlere veya üretim varlıklarına sigorta yaptırılması da zorunlu olacak.

Üreticinin geleceği tehlikede: Bir hasatlık destek istiyoruz!

Sözcü Gazetesi’nden Sayime Başcı’nın haberine göre depremin ağır yıkım yarattığı 11 ilde barınma ve göç temel sorun olurken, önemli bir tarımsal üretim alanı olan bölgede kalmaya devam üreticilerin geleceği tehlikede. Başta narenciye olmak üzere gelen alım desteklerinin yetersiz kaldığını ve ürünlerinin tarlada, hasatların ise elde kaldığını kaydeden üreticiler, yaz dönemi hasadına kadar devam edebilmek için destek istedi. Özellikle tarımsal sulama nedeni ile faturalar bölgede altından kalkılamaz bir sorun oluştururken, üretimin devamlılığı için başta zincir marketler olmak üzere alım desteği, hasat döneminde ödemek üzere gübre, tohum ve fatura kolaylığı talep ediliyor.

“Pazar kurulamaz oldu…”
TÜİK verilerine göre 23.8 milyon hektar tarım alanının 3.8 milyon hektarı 11 il sınırları içinde yer alıyor. Bölgenin bitkisel üretim değeri ise 64.1 milyar lira seviyesinde. Antakya’da yaşayan ve çiftçilik yapan üretici Murat Rüstemoğlu, Antakya’da oturduğunu kayıplarını ve cenazelerini çıkarıp defnettikten sonra bahçelere gittiklerini dile getirdi. Reyhanlı ve Altınözü Bölgesi’nde üretim yaptıklarını kaydeden Rüstemoğlu 1.000 dönümlük arazide sebze ağırlıklı üretim yaptıklarını belirterek şöyle devam etti: ”Sebze hali çökünce hiçbir yere veremez olduk, pazar kurulamaz oldu. Şu an elimde beyaz ve kırmızı lahana var. Pazarlaması için çaba sarf ettik. Birçok firma aradı ama arkasını getirmedi. Mazot olsun gübre olsun elektrik faturaları olsun bunlarla ilgili desteğe ihtiyacımız var. Bu desteği karşılıksız istemiyoruz. Hasada kadar kontratlı anlaşmalar olsun. Güçlü firmaların desteğine ihtiyacımız var. Alımların devam etmesini istiyorum. Bu faturaların altından kalkamayız. 4-5 seneden önce Antakya’ya dönebileceğimizi zannetmiyoruz” dedi.

“5-6 yıla kadar kendimizi toparlamamız zor”
Yaklaşık 55 yıldır aile mesleği olarak Hatay’da beyaz kabak üreten ve tatlı olarak satışa sunan üretici Mehmet Ergin, yıllık 1500 tonluk hasada ulaştıklarını dile getirdi. Tüm üretim makinelerinin göçük altında kaldığını anlatan Ergin, “Bundan sonraki süreçte makine ihtiyacımız var. Bu duruma göre biz 5-6 yıla kadar kendimizi toparlamamız zor” diyerek, konuşan Ergin, zincir marketlerin alım yaptığını ancak bölgede daha fazla alım yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Diğer taraftan deprem bölgesindeki üreticileri kooperatiflerle ürünleri ise mağazalarında üreticiler ile buluşturan Metro Market, eylül ayı itibarıyla başlayacak yeni sezonda bölgeden 4.000 tonluk meyve sebze alımı hedefliyor. Üreticilerle bağlantı kuran Metro, bugüne kadar bölgeden 300 tonluk sebze meyve alımı yaptığını açıkladı.

“EYT kapsamında başvuru yapan birçok çiftçi geri çevrildi”
CHP Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin, Adana’nın Kozan ilçesinde, emeklilik şartlarını yerine getirmesine rağmen çok sayıda çiftçinin emekli edilmediğini belirtti. Şevkin, “BAĞ-KUR sigortasının SGK’ya geçişinin ardından 4/B kapsamında emekli olmak için başvuran birçok çiftçimiz, ‘Pardon, yanlışlık yapıldı’ gerekçesiyle emekli olamamaktadır. Kozan BAĞ-KUR İlçe Müdürlüğü, geçmişten kalan borcunu yapılandırıp emekliliği bekleyen ve sonra EYT kapsamında başvuru yapan birçok çiftçiyi geri çevirmiştir” dedi.

Çiftçilere “İsterseniz mahkemeye başvurun” denildiğini söyleyen Şevkin, konuyu TBMM gündemine taşıyarak, “Üç yıl daha bekleyeceksiniz demesini bilen BAĞ-KUR İlçe Müdürlüğü’nün bu fütursuzluğunun önüne geçilmeli. Kozanlı çiftçilerimizin mağduriyeti giderilmelidir” diye konuştu.

“Yeni yılın mahsulü de zarar görecek”
Arsuz Bölgesi’nin yüzde 95’inin narenciye üretiminde olduğunu kaydeden limon üreticisi Semir Yıldız, “Limonu kesip depolayamıyoruz. Ürünlerimiz ağaçta kaldı. 6.5 tona yakın bir hasat yapıldı, tüccar artık bahçeye girmek istemiyor. Kimse hasada girmek istemiyor. Mart ayında bu ağaçlar yeniden çiçek açmış durumdalar. Limonlar toplanırken çiçekler dökülecek. Yeni yılın mahsulü de zarar görecek” dedi.

“Yerli üreticinin desteklenmeli”
CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin yanıtlaması istemiyle TBMM’ye daha önce verdiği yazılı soru önergesinde, her yıl ABD, Şili ve Orta Asya ülkelerine ortalama 150-200 milyon dolar karşılığında ceviz ve badem ithal edildiğine dikkat çekmişti. Yabancı üreticilerin ülkelerinde gerekli önlemlerin alındığını ancak Türkiye’de bunun yapılmadığını vurgulayan Gürer, yerli üreticinin desteklenmesi çağrısında bulundu. Gürer, “Niğde’de ceviz ağaçları dahi dondan etkilendi. Ceviz ağaçlarında bu yıl ürün yok. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın önlem alması lazım” dedi.

Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), sözleşmeli tarım ürünlerine ve üretim varlıklarına tarım sigortasının zorunlu olacağı bildirdi.

Sözleşmeli tarım ürünlerine tarım sigortası zorunluluğu geliyor

Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM), sözleşmeli tarım ürünlerine ve üretim varlıklarına tarım sigortasının zorunlu olacağı bildirdi.

TARSİM’den yapılan açıklamada, tarım ve orman alanlarında önemli düzenlemeleri kapsayan kanun değişikliği teklifinin yasalaşmasına ilişkin değerlendirmeler yer aldı.

Buna göre, tarım sektörüyle ilgili politikaların tespit edilmesi, planlanması ve koordinasyonuyla ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği yapılarak uygulanmasında Tarım ve Orman Bakanlığı yetkili olacak.

Tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması, verimliliğin artırılması, çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin tesis edilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce Bakanlıktan izin alınacak.

Bakanlık, arz ve talep miktarıyla yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirleyecek. Tarımsal üretim sözleşmesine tabi ürünlere veya üretim varlıklarına sigorta yaptırılması da zorunlu olacak.

Çin Kalkınma Bankası'ndan Tarım Arazilerinin Kalkınmasına Yönelik Özel Kredi Programı

Çin Kalkınma Bankası'ndan Tarım Arazilerinin Kalkınmasına Yönelik Özel Kredi Programı

Çin’in kurumsal bankalarından biri olan Çin Kalkınma Bankası, ülkedeki tarım altyapısını modernize etme ve tarım arazilerinin kalkınmasını destekleme amaçlı özel bir kredi programı oluşturmaya karar verdi.

BEİJİNG, 27 Mart (Xinhua) — Çin’in kurumsal bankalarından biri olan Çin Kalkınma Bankası, ülkedeki tarım altyapısını modernize etme ve tarım arazilerinin kalkınmasını destekleme amaçlı özel bir kredi programı oluşturmaya karar verdi.

Bankaya göre, özel program 2030 yılına kadar 40 milyon mu’dan fazla (yaklaşık 2,67 milyon hektar) araziye finansman desteği sağlayacak.

Banka, söz konusu kararla, önemli tarım ürünleri arzının sağlanması ve tarımsal modernizasyonun hızlandırılmasının hedeflendiğini belirtti.

Programın sağlayacağı fonların kullanılacağı alanlar arasında yeni yüksek standartlı tarım arazilerinin geliştirilmesi, mevcut tarım alanlarının iyileştirilmesi ile bilişim teknolojisinin sektörde uygulanmasının desteklenmesi bulunuyor.

Banka ayrıca, gelecekte tarım arazilerinin kalkınmasını destekleme amaçlı kalkınmaya yönelik finansal araçlardan yararlanma ve daha elverişli kredi politikaları uygulamaya yönelik çabaları sürdürme sözü verdi.

Tarım alanında Türkiye 1’incisi oldu

Tarım alanında Türkiye 1’incisi oldu

Dünyanın en saygın üniversite derecelendirme organizasyonlarından biri olan Quacquarelli Symonds (QS) 2023 Yılı Dünya Üniversiteleri Alan Sıralamaları açıklandı. Sıralama sonuçlarına göre Ege Üniversitesi; ‘Tarım ve Ormancılık’ alanında Türkiye’de 1’inci dünyada 201-250 sıralama bandında, ‘Tıp’ alanında Türkiye’de 5’inci dünyada 401-450 sıralama aralığında, ‘Kimya’ alanında ise Türkiye’de 6’ncı dünyada 601- 630 sıralama bandında yer alma başarısı gösterdi.

Sıralamayı değerlendiren Rektör Prof. Dr. Necdet Budak, Ege Üniversitesinin tam akredite bir araştırma üniversitesi olduğunu, son yıllarda uluslararasılaşma alanında hayata geçirdiği iş birliği ağı ile küresel ölçekte tanınırlığını artırdığını söyledi. QS Dünya Üniversiteleri Alan Sıralamasında farklı kriterlerin baz alınarak değerlendirmelerin yapıldığını ifade eden Rektör Prof. Dr. Budak, “Değerlendirme sonucunda Üniversitemiz, ‘Tarım ve Ormancılık’ alanında geçtiğimiz yıl olduğu gibi yine Türkiye’de ilk sırada yer alarak dünyadaki konumunu korudu. Sağlık odaklı birçok akademik birimi bünyesinde bulunduran üniversitemiz, Tıp alanında Türkiye’de ilk 5’te yer alırken, bu alanda bir önceki yıl dünyada 451-500 aralığındaki yerini yükselterek 401-450 aralığına yerleşti. Temel ve mühendislik bilimlerinde köklü bir altyapıya sahip olan üniversitemiz ‘Kimya’ alanında ise Türkiye’de 6’ncı dünyada 601- 630 sıralama bandında yer alma başarısı gösterdi. Ege Üniversitesi olarak, eğitim öğretimden araştırma geliştirmeye, üniversite-sanayi işbirliğinden inovasyona, uluslararsılaşmadan dijitalleşmeye başarı ivmemizi daha yukarıya taşımak için çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz. Başarımızda emeği geçen herkesi tebrik ediyorum” diye konuştu.

QS Dünya Üniversiteleri Alan Sıralamasında üniversiteler; akademik itibar, işveren itibarı, makale başına atıf, h-indeksi ve uluslararası araştırma ağı olmak üzere 5 göstergede değerlendiriliyor.

Tarıma göre su değil, suya göre tarım!

Alparslan Tekbaş

Neden sürekli aynı filmleri izliyoruz? Peki, dijitalde birçok seçenek varken, yeni yapımlar art arda gelirken neden eski alışkanlıklarımızı bırakamıyoruz?

Pek çoğumuzun favori filminden ayrı olarak, her zaman izlemekten hoşlandığı ve kaç defa izlemiş olursa olsun her seferinde ilk günkü tadı aldığı en az bir filmi vardır. Tarım camiasının en büyük ortak özelliği her zaman izlemekten hoşlandığı ve kaç defa izlemiş olursa olsun her seferinde ilk günkü tadı aldığı filmlerinin olmasıdır.

Tarım sektöründe tanıdık yüzler, gidişatını bildiğimiz olaylar ve hatta zaman zaman ezberlenmiş repliklerle dolu filmlerin neden defalarca izlenmek istendiğinin psikolojik nedenleri arasında; az efor harcama, rahatlatma, eski anıları hatırlatma, bağ kurma, her şey kontrol altında hissi verme gibi vb. nedenler olabilir(!)

14 Eylül 2021 tarihinde senaryosu ve yönetmenliği Tarım ve Orman Bakanlığına ait yerli bir film yapılmıştı. “Her şeyin, her yerde, aynı anda yapılamamasının; hiçbir şeyin, hiçbir yerde, hiçbir zaman yapılamamış olmasıyla aynı şey olması.” Gibi bir şey. Filmin başrol oyuncu Sayın Pakdemirli. Bu filmde Bakanlık bir fikir bulmuş gibi yaklaştığı pek çok sahneyi tamamen sonuçsuz ve garip bir hâlde ortada bırakmıştı. Senaryoya göre 5 bölümden oluşan filmin ana konusu “İklim değişikliği ile mücadele kapsamında tarımda yeni yöntemler. Suya göre tarım yapılması, dolayısıyla kendi kendine yetebilen, dört mevsimin yaşandığı bir ülkede (Türkiye’de), çiftçinin daha çok para kazandıran ürünlere yönelmesine karşın az su tüketen bitkiler planlanacak ve bu ürünlerin üretimi desteklenecek.”

Su kaynaklarının yüzde 70’inin tarımda, yüzde 19’unun sanayide ve yüzde 11’inin içme suyu olarak kullanıldığı bir dünyada; dört mevsimin yaşandığı bu ülkede ise tüketilen suyun yüzde 76’sı tarımda, yüzde 24’ü ise sanayi ve içme suyu olarak kullanıyor.

Filmin birinci bölümünde; iklim değişikliği ve kuraklığın olumsuz etkilerini azaltmak üzere tarımda su kullanımı yeniden düzenlenecek ve suya göre üretim planlanması yapılarak, daha az su tüketen bitkiler teşvik edilecek ve su tüketimini azaltan uygulamalar desteklenecek. Fakat bu uygulama ne çiftçide ne de saha da bir karşılık görmüyor. Çiftçiler adeta düzene karşı çıkıyor ve kahvehanede, köy meydanlarında arkadaşlarıyla beraber üretim planlaması yapmaya devam ediyor.

İkinci bölümde; Tarım ve Orman Bakanlığı yer altı sularının yetersiz seviyede ve su kısıtının olduğu havzaları belirleyerek, bu havzalarda su tüketimi yüksek olan mısır gibi ürünler yerine, su tüketimi az olan bitkileri yaygınlaştıracak tedbirler almaya karar veriyor. Bu kapsamda, su kısıtı olan tarım havzalarında damla sulama yapmayan dane mısır üreticilerine fark ödemesi desteğinin ödenmeyeceğini, buna karşılık bu havzalarda daha az su tüketen mercimek veya nohut yetiştiren çiftçilere ilave yüzde 50 fark ödemesi desteği, yem bezelyesi, fiğ, Macar fiği, burçak ve mürdümük eken çiftçilere ise ilave yüzde 50 yem bitkileri üretim desteği ödeyeceğini açıklıyor. Fakat çiftçi bir önceki yılda zarar ettiği ürünler yerine kârı yüksek olan ürünlere daha çok suya ihtiyaç duymasına karşın bu ürünlere yöneliyor. Damla ve yağmurlama sulama yapıyor. Fakat sulama zamanına kendi karar veriyor. 48 saat çıkış suyu ve 36 saat normal sulama yapmaya devam ediyor.

Filmin üçüncü bölümünde; Tarım ve Orman Bakanlığı sulama sistemlerinin modernizasyonuna ağırlık vererek, artık suya göre tarım yapılacağına karar veriyor. Daha sonra iklim değişikliği ve kuraklık koşullarının dikkate alınarak su tasarrufu sağlayan modern sulama sistem ve yöntemlerinin yaygınlaştırılması için çalışmalara hız veriyor. Bakanlığın karar verici ve filmin başrol oyuncusu Sayın Pakdemirli ekibiyle birlikte “Yer altı su kullanımını azaltmaya ve daha az su tüketen bitkilerin üretimini artırmaya yönelik destekleme modelleri oluşturuyor.” Ama bu modeller bakanlığın tozlu raflarında ya da dijital olarak bilgisayarlarda kalıyor. Ne sahaya ne de çiftçiye bu modellemeler bir türlü ulaşamıyor.

Filmin dördüncü bölümünde; tarla içi geliştirme hizmetlerinin yerine getirilmesi gibi sulama açısından önemli altyapı çalışmalarının tamamlanması ve kapalı sulama sistemlerine geçişle birlikte sulama suyunda çok yüksek düzeyde tasarruf sağlanması planlanıyor. Arazi toplulaştırma projelerinin sulama projeleri ile uyumlu şekilde yapılmasına kararı alınıyor. Borulu sistemler ve bu sistemlerle tasarlanan proje alanlarında yağmurlama ve damla sulama yöntemlerinin uygulanması daha fazla alanın sulanmasına imkân sağlayacak ve ilave sulanan alanlar ile ulusal ekonomiye daha fazla katkı sağlaması bekleniyor. Ama hiçbir şekilde sahaya inilip çitçiden veriler alınmıyor. Çiftçi üretimden hiçbir şekilde vazgeçmiyor ama kendi istediği ürünleri ekmeye devam ediyor. Ayrıca çiftçi sulama projesinin olmadığı toplulaştırma projelerine karşı çıkıyor. Çünkü yapılan toplulaştırma sonrasında çiftçide hiçbir değişiklik olmuyor. Oysaki toplulaştırmada çiftçinin beklentisi, makine ekipman ve ürün deseninde değişiklik, verimde artış ve kârlılık beklemektedir.

Filmin beşinci bölümünde; Atmosfer-toprak-bitki ilişkilerini devamlı izleyerek akıllı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması için çalışmalara başlanıyor. Teknoloji ve inovasyona öncelik verilirse, ülkenin geleceğinin garanti altına alınması planlanıyor. Ancak beşinci bölümün sonuna gelmeden sağlık sorunlarından dolayı başrol oyuncusu Sayın Pakdemirli filimden ayrılmak zorunda kalıyor.

Dört Mart iki bin yirmi iki, Sayın Kirişçi Tarım ve Orman Bakanlığına göreve başlıyor. 30 Ocak Pazartesi, 2023 tarihinde Pakdemirli’nin filminden ayrılmasının ardından yerine sektöre uzak olmayan bir başrol oyuncusu Sayın Kirişçi zaman kaybetmeksizin filme dâhil ediliyor. Kirişçi’nin filime dâhil olmasından sonra filim oyuncularının birçoğu değiştiriliyor. Tarım ve Orman Bakanlığının uyanık senaristleri yönetmeni de bir şekilde ikna edip senaryoyu değiştirmemeyi başarıyorlar. “TARIMA GÖRE SU” olan filmin ismini ve “SUYA GÖRE TARIM” yaparak filmin çekimlerine devam ediliyor. Filmde senaryo ve olayın geçtiği mekânlar aynı ama başrol ve filmin oyuncu kadrosunda değişikler var.

Yeni çekilen beş bölümlük filmde ilk önce ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorsunuz. Sonra zorlamayı bırakıyorsunuz. Çünkü ben bu filmi daha önce izlemiştim maduna giriyorsunuz.

Son söz: Yıllar geçiyor, biz aynı şeyleri konuşuyoruz, konusu aynı olan filmleri izlemeye devam ediyoruz. Çok şikâyetimizi var ama çözüm yolumuz yok! İçimizde ne tarım sektöründe olamamanın hüznü var, ne de Tarım Bakanlığında çalışmanın neşesi var. Tarım sektörü ve paydaşları olarak “Nasılsın” samimiyetsizliği ile “İyiyim” sahtekârlığı arasında bir yerdeyiz.

Sağlıcakla kalın.

İBB, çiftçilere yağlık ayçiçeği tohumu dağıttı

Çatalca’da düzenlenen törende konuşan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’nin geçmişte tarımsal üretimde kendi kendine yeten ülkelerden birisi olduğunu söyledi.

Türkiye’nin tarımda dışarıya bağımlı olduğunu öne süren İmamoğlu, “Bu ülkeyi tarımın gücüyle, tarımın bereketiyle yeniden buluşturmak, hepimiz için, geleceğimiz için önemli bir karardır.” dedi.

Deprem felaketinde yaşanan can ve mal kayıplarının yüksekliğinin ana nedenlerinden birisinin tarım alanlarının imara açılması olduğunu dile getiren İmamoğlu, “Meseleye, ülke ölçeğinden bakarak, şehrimizden başlayıp, bütün ülkenin bu yanlışlardan dönmesini sağlamak konusunda büyük bir yolculuğa, büyük bir dönüşüme, büyük bir zihinsel devrime ihtiyacımız var.” diye konuştu.

İmamoğlu, İstanbul’da tarım, hayvancılık, balıkçılık ve arıcılık alanlarında üreticilere destek verdiklerini söyledi.

Üreticileri morallendirmeyi, cesaretlendirmeyi ve kabiliyetlerinin farkına varmalarını sağlamayı çok istediklerine dikkati çeken İmamoğlu, “2019 yılı sonuna doğru yola çıktığımızda ve 2021 yılında İstanbul’da ilk destek uygulamalarına başladığımızda, 693 üretici olduğunu tespit edip onlara katkı sunduk. Bugün üretici sayımız, İstanbul’da 8 bin 226 kişiye ulaştı.” ifadelerini kullandı.

Kendisinin de çiftçi çocuğu olduğunu aktaran İmamoğlu, bu tür desteklerin hak ettiği şekliyle çiftçilerle buluşturulmasının önemli olduğunu vurguladı.

Törende çiftçilere yağlık ayçiçeği tohumu dağıtan İmamoğlu, programın ardından Çatalca’da esnafı ziyaret etti.

Main Menu