Tarım makinelerinde Uzakdoğu’yu yakın etti
Traktör ve tarım makineleri ihracatçısı Yanmar Turkey, Uzakdoğu başta olmak üzere ihraç pazarlarından gördüğü ilgiyle traktör üretim kapasitesini ikiye katlayıp yılda 5 bine çıkarmaya hazırlanıyor.
Halen cirosunun yarısını ihracattan elde eden şirket yakın gelecekte bu oranı yüzde 90’a çıkarmayı ve 2025’te 2.5 milyar lira ciroya ulaşmayı hedefliyor. YTAGRI markalı tarım ekipmanlarının ihracatına sıfırdan başladıklarını belirten Yanmar Turkey Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Erdoğan Shoshi şunları söyledi:
“Türk üreticilerle işbirliği yaparak onlara Uzakdoğu ve Asya’nın kapısını açtık. Yerli üreticilerimizin desteği ile son iki yılda ihracatımızı 7 milyon liradan 165 milyon liraya çıkardık. Türkiye’de üretilen ekipmanların ne kadar değerli olduğunu biz biliyorduk ama Japonya tam olarak farkında değildi. Biz bu farkındalığı yarattık ve şu an binlerce ürün kullanılıyor. Standartları yakalamak için çok çaba gösterdik. Yurtdışındaki çiftçilerin güvenini sağlamak uzun zaman alıyor. Türk üreticilerin ürünlerinin daha ekonomik ve diğer dünya devleriyle bir farkı olmadığını kanıtladık.”
Evde topraksız tarım mümkün
İklim koşulların değişmesi, buna bağlı olarak tarımsal ürünlerde kalite ve verimin düşmesi, özellikle büyük kentlerde tarım arazilerinin azalması gibi faktörler, gıda arzında sıkıntılara ve fiyatlarda artışa neden oluyor. Dünyada her yıl 12 milyon hektar tarım arazisi verimsiz hale gelirken artan nüfusun gıda ihtiyacının karşılanmasında topraksız tarım yöntemleri alternatif oluyor.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Köksal Demir, AA muhabirine topraksız tarımın ilk olarak seralarda, zorunluluktan doğan bir üretim şekli olduğunu, günümüzde ise seraların dışında da açık ve kapalı mekanlarda su kültürü, aeroponik kültür, akuaponik kültür, hatta ultrasonik su buharı ve soğuk buhar gibi yöntemlerle topraksız tarım yapılabileceğini anlattı.
Demir, “Sonuç olarak toprak olmadan sadece su ve minerallerle topraksız tarım tekniklerini kullanarak çok sağlıklı, güvenilir, katkısız her türlü bitkiyi üretebiliriz.” dedi.
“SAĞLIK AÇISINDAN TEHDİT OLUŞTURMUYOR”
Topraksız tarımın geleneksel tarıma göre daha fazla mühendislik bilgisi ve teknoloji gerektirdiğini, en büyük sıkıntının, işi bilen mühendis ve eleman bulmada yaşandığını vurgulayan Demir, bu yöntemin insan sağlığı açısından herhangi bir tehdit oluşturmadığının altını çizdi.
Demir, şöyle devam etti:
“Usulüne uygun üretim yaptığınızda topraksız tarım yöntemi 50 kat, 100 kat insan sağlığı için daha güvenli. Dünya nüfusuna gıda temini için, var olan toprakları korumak ve üretim kalitesini yükseltmek gerekiyor. Bu da bir gereklilik. Topraklı tarımı da kötülemiyorum ama en çok hastalık ve zarar topraktan geliyor. Yani oradaki hastalık, mantar, bakteri, virüs, böceklerle topraksız tarımda uğraşmıyorsunuz. Topraksız tarımda kullandığınız işletme sistemine ve uygulamalara bağlı olarak pestisit kullanımı yok ya da minimum düzeyde.”
Demir, topraksız tarımla, atıl ve verimsiz durumdaki alanların değerlendirilebildiğini, su ve mineral kullanımında ciddi bir tasarruf sağlandığını, yabancı ot mücadelesine gerek kalmadığını ve kalitesi yüksek ürünler elde edildiğini dile getirdi.
Türkiye’nin su fakiri bir ülke olduğunu, sudan tasarruf edilmesi ve suyun titizlikle bilimsel kurallara uyarak kullanılması gerektiğini vurgulayan Demir, “Tarımda, suyun hepsini bitki kullanmıyor. Bitki, suyun yüzde 5 ila 15’ini büyüme ve gelişmesinde kullanıyor, yüzde 80-85’i ise buharlaşarak ve toprağın alt katmanlarına sızarak gidiyor. Bir de suyu gereğinden fazla tarımsal ilaçla, gübreyle kirletirsek, kirli su olarak gidiyor. Topraklı tarımda 100 litre su kullanarak yaptığınız üretimi, topraksız tarımda 5-15 litre su kullanarak yapabiliyorsunuz. Topraksız tarımın ultrasonik soğuk buhar yöntemiyle, bu rakam 5 litrelere kadar düşebiliyor.” değerlendirmesini yaptı.
Topraksız tarım teknikleri kullanarak evlerde, teraslarda, depo gibi yapılarda üretim yapmanın mümkün olduğunu belirten Demir, bu sistemin hızla yaygınlaşmaya başladığını sözlerine ekledi.
“YÜZDE 90 SU, YÜZDE 70 GÜBRE TASARRUFU”
Bitki yetiştirme kabinleri geliştiren girişimin kurucu ortağı Yusuf Demir de AR-GE çalışmalarını tamamlayarak prototiplerini ürettikleri kabinlerde kullandıkları topraksız tarım tekniğiyle iki kat hızlı şekilde, yüzde 90’ın üzerinde su ve yüzde 70’in üzerinde gübre tasarrufu sağlayarak yüksek verimlilikte ürün yetiştirdiklerini söyledi.
Katlı raflardan oluşan bitki üretim kabinlerinin, her rafta farklı dalga boyunda ışık kullanabilme imkanı sunduğunu, böylece farklı türde bitkilerin aynı anda yetiştirilebildiğini aktaran Demir, “Aynı anda bin 200 adet marul veya 15 bin 600 adet sebze, süs bitkisi ve tıbbi aromatik bitki, ortalama 20 gün içinde hasada hazır hale gelebiliyor” dedi.
Bitkiler için optimum koşulların yapay zeka tarafından kontrol edilen otonom havalandırma sistemiyle sağlandığını aktaran Demir, üretim kabini içinde nem, sıcaklık, karbondioksit ve oksijen dengesinin sürekli ölçülerek kontrol altında tutulduğunu kaydetti.
Demir, uyguladıkları tekniğe ilişkin şu bilgileri paylaştı:
“Topraksız tarım tekniklerinden, aeroponik dediğimiz, bitkilerin aslında havada asılı kaldığı, köklerin de boşlukta olduğu bir teknik kullanıyoruz. Sistem şu şekilde çalışıyor: Bitkilerin köklerine önceden hazırlanan minerallerle beslenmiş suyu püskürterek bir sulama yapıyoruz. Diğer taraftan iklim kontrolü, nem, sıcaklık karbondioksit, duruma göre oksijen ve ışık yoğunluğu ile aydınlanma süresi gibi parametreleri kontrol ederek, her ne kadar suni olsa da, bitkiler için aslında ideal bir ortam sağlayarak bitki yetiştirebiliyoruz.”
“TARIMLA İLGİLİ BİLGİ BİRİKİMİNE GEREK YOK”
Şehir merkezlerinde, bir binanın altında ya da en üst katında, kapalı herhangi bir alanda bitki yetiştirmenin bu sistemle mümkün olduğunu işaret eden Demir, “İstanbul gibi büyük şehirlerde, toprak kirliliği yaratmadan, lojistiği minimuma indirerek hatta bir noktada karbon ayak izini de düşürerek bitkileri çok daha çevreci bir şekilde yetiştirmek mümkün olacak.” dedi.
Endüstriyel ve ev tipi olmak üzere iki ayrı kullanım amacı için kabin prototipleri geliştirdiklerini bildiren Demir, ev tipi kabinleri kullanmak için tarımla ilgili herhangi bir bilgi ve birikime ihtiyaç olmadığının altını çizerek “Kabine, tohum veya fideyi koyduktan sonra bitki türünü seçip başlatıyorsunuz. İklimlendirme, sulama gibi bütün kontrolleri sistem otomatik olarak yapıyor, 20-30 gün sonra bitkiler yetişmiş oluyor ve siz sadece onları toplamak için kabine giriyorsunuz. Bu işlerden hiç anlamayan bir insan bile evinde bu bitkileri yetiştirebilir.” ifadelerini kullandı.
Demir, “Hem endüstriyel alanda hem de ev tipi ürünlerimizle birlikte ev veya restoran ortamlarında bitki yetiştirilmesini sağlayan sistemleri ülkemizde yaymak, tanıtmak istiyoruz. AR-GE çalışmalarını yaptık, prototiplerimizi ürettik. Şimdiki hedefimiz ticari anlamda endüstriyel sistemlerimizi, tesislerimizi kurmak ve ülkemizde bu teknolojinin yayılmasında öncü olmak.” diyerek sözlerini tamamladı. AA
Gelecek için "Onarıcı Tarım"
WWF-Türkiye, 5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğiyle Aydın Sökeli çiftçilere yönelik özel bir buluşma düzenledi. Etkinlikte yöre çiftçilerine onarıcı tarım uygulamaları hakkında eğitimlerin verildiği atölye çalışmaları düzenlendi.
WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı işbirliğiyle, Aydın Söke’de düzenlediği ‘Onarıcı Tarım’ buluşmasında yöre çiftçileri ile bir araya geldi.
5 Aralık Dünya Toprak Günü’nde düzenlenen etkinlikte, WWF-Türkiye uzmanları yöre çiftçilerini bilgilendirici atölye çalışmaları düzenlendi. Onarıcı tarım temalı atölye çalışmalarında entegre zararlı yönetimi, toprak analizi cihaz uygulaması, yağış simülasyonu ve örtü bitkisinin faydaları, onarıcı tarım ekipmanları, kompost ve toprak besin ağı, yüksek derecede zararlı pestisitler ve etkileri Büyük Menderes Coğrafi Bilgi Sistemleri (GIS) Paneli konuları ele alındı.
Yörede onarıcı tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması amacıyla hayata geçirilen programa katılan çiftçiler, Selim Özyol’un zeybek gösterisi ve Duble Salih’in Ege Türküleri konseri eşliğinde keyifli ve verimli zaman geçirdiler.
Balkuv: ‘İlk yılda brüt maliyetlerde yüzde 20 tasarruf sağlandı’
Onarıcı Tarım buluşmasının açılışında konuşma yapan WWF-Türkiye Gıda ve Tarım Programı Kıdemli Müdürü Arzu Balkuv, şunları ifade etti:
“Büyük Menderes Havzası’ndaki çalışmalarımız ile amacımız insanın ve doğanın sağlığını korumak, çiftçinin refahını artırmak. Çalışmalarımızda ‘tek sağlık’ prensibiyle, yani insan ve doğanın sağlığının bir olduğu prensibiyle ilerliyoruz. Projemiz kapsamında onarıcı tarım uygulamaları ile ilk yılda bile brüt maliyetlerde %20 oranında tasarruf sağlandığını gördük. Onarıcı tarım uygulamalarının artmasıyla toprağın sağlığını iyileştirip verimi artırırken, maliyetleri de kısarak çiftçinin refahını artırmak mümkün. Girdi maliyetlerinin arttığı bir dönemde bakanlığımız ile girdiğimiz bu yolun üreticilerimiz için hayırlı olmasını temenni ediyoruz.”
Okulu: ‘Çiftçilere yol gösterecek bir rehber ve videolar hazırladık’
WWF-Türkiye Gıda Projeleri Müdürü Gökçe Okulu, konuşmasında onarıcı tarımı, tarımda kullanılan kaynakları korumanın ötesinde iyileştirmeyi hedefleyen ve tarımsal faaliyetlerde toprak sağlığını merkeze alan bütünsel bir yaklaşım olduğunu vurguladı. Okulu, onarıcı tarımın amacını şu sözlerle özetleyerek vakfın çalışmaları konusunda bilgi verdi:
“Toprak sağlığının ve su kaynaklarının korunması ve iyileştirilmesini, biyolojik çeşitliliğin artırılmasını, karbonun toprakta tutulmasını sağlayarak iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasını ve tarımla uğraşan kişilerin geçim kaynaklarının geliştirilmesini hedefler. Bu pratikleri arazide denemenin yanı sıra onarıcı tarıma geçişte çiftçilere destek olacak bir rehber; çiftçilerin arazide yapacakları testleri ve uygulamaların ve bu uygulamalara yönelik makine-ekipmanın nasıl olabileceğini anlatan video içerikleri de hazırladık. Pamuk Üretiminde Su ve Toprak Yönetimi’ rehberi ve video serisi çok yakında web sayfamızda ve Youtube kanallarında erişilebilir olacak.”
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı İyi Tarım Uygulamaları ve Organik Tarım Daire Başkanı Başak Egesel şunları söyledi:
“Türkiye çok verimli topraklara sahip. Öyle ki 12 bin civarında tür yetiştiriyoruz. Bunlar içerisinde 3 bin 649 tür Türkiye’de endemik olarak yetiştiriliyor… Söke’de pamukta iyi tarım uygulamaları ve organik tarımı destekleyen bir proje başlattık. Değerli paydaşlarımızla birlikte Aydın’da yaklaşık 25 bin dekarda organik pamuk, 7 bin dekarda pamukta iyi tarım uygulamaları üzerine çalışma gerçekleştirdik. Onarıcı tarım ve organik tarım uygulamaları insan refahı ve sürdürülebilirlik açısından son derece kıymetli. Toprağın verimliliğinin artırılması, toprağın kirlenmesinin önlenmesi ve sürdürülebilirliğin sağlanması çok önemli. İyi tarım uygulamaları, organik tarım veya onarıcı tarım uygulamaları ile üretim yapan tüm çiftçilerimizi canı gönülden tebrik etmek istiyoruz.”
Deneyen çiftçiler onarıcı tarım uygulamalarını öneriyor
Onarıcı tarım uygulamalarını arazilerinde gerçekleştiren çiftçiler ise etkinlik kapsamında düzenlenen panelde deneyimlerini aktardılar. Panele katılan çiftçiler, onarıcı tarım uygulamaları sonucunda toprak canlılığının artışıyla birlikte daha az girdi ile daha yüksek verim alma imkânı olduğunu vurguladılar. Onarıcı tarım ile toprağın karbon tutma kapasitesinin artmasının gelecekte karbon ayakizine yönelik vergilendirme uygulamalarına hazırlık açısından önemli bir adım olduğunu belirttiler. Çiftçiler, panel sonucunda, ‘Onarıcı Tarım’ın çiftçi ve doğa için kazan-kazan bir yaklaşım olduğunda ve yaygınlaşması gerekliliğinde mutabık kaldılar. Panele SÖKTAŞ adına Muzaffer Kayhan ve İrfan Uysal, Akasya Tarım adına Tolga Uskuç ve Ali Cinbaş, Tanmanlar’ı temsilen Fuat Tanman, Metin Sarıköse ve Dinçer Demirayak katıldı.
Aydın’da tarım
Aydın’da tarım sektörü azalan payına rağmen, gerek istihdam içindeki payı ve ekonomiye katkısıyla, gerekse de tarım topraklarının oranıyla ekonomik açıdan en önemli sektördür. Aydın’da yaşayan hane halkının yüzde 60’ı tarımsal faaliyette bulunmaktadır. Büyük Menderes Nehrinin suladığı bereketli ovalar üzerinde kurulu olan Aydın ili sahip olduğu toprak-su kaynaklarının zenginliği ve Akdeniz iklimi sayesinde her türlü bitkisel üretimin yapılabildiği önemli tarım potansiyeline sahiptir. Bölgede sıkça kullanılan “dağından yağ, ovasından bal akar” deyimi Aydın ilinin sunduğu tarımsal olanakları ve kimliğini yansıtmaktadır. Aydın’ın GSYİH’ya sunduğu katkının yüzde 47 payı tarım, çiftçilik ve hayvancılık sektörlerinden yapılmaktadır. Bu katkının da yüzde 81’i bitkisel üretimden yüzde 19’u da hayvansal üretimden sağlanmaktadır.
Aydın Efeler, Koçarlı, Kuşadası, Söke, Didim ve Yenipazar dışındaki tüm ilçelerde GSYİH katkının yarısından fazla tarım sektöründen gelmektedir. Bu oran Germencik’te yüzde 90’lara ulaşmaktadır. Sultanhisar, Nazilli, Köşk ve Kuyucak onu izleyen ilçelerdir. Aydın’da işgücündeki nüfusun yüzde 54’ü tarım sektöründe istihdam edilmektedir. Aydın’da tarım sektörü TR32 bölgesinin toplam ihracat payının yüzde 19’unu karşılamaktadır. İhracatı yapılan tarımsal ürünler arasında yüzde 30 ile kuru incir birinci sırada yer alırken, yüzde 29 ile siyah zeytin ikinci sırada yer almaktadır. Kuru kayısı, pamuk tohumu ve yeşil zeytin de ihracatı yapılan tarımsal ürünler arasındadır. Aydın’da tarımsal üretimin altyapısını oluşturan doğal yapıya baktığımızda verimli tarım topraklarının etkinliği görülmektedir. İlde 1. ve 2. sınıf verimli topraklar Büyük Menderes Nehri etrafında yoğunlaşırken bu alanlar tarıma elverişli ovaları oluşturmaktadır. İlin toplam alanının yüzde 52’sini oluşturan tarım alanlarının yüzde 43’ü ekilen tarla alanları yüzde 54’ü ise meyve alanlarından oluşmaktadır. Aydın ilinin arazi büyüklüğü açısından en büyük ilçesi olan Söke’nin tarım arazilerinde ve ekilen tarla alanlarında da en büyük paya sahiptir. Aydın ili bitkisel üretiminde yüzde 51 oran ile zeytin ve meyve ürünleri üretimi birinci sırada, tahıl ve endüstriyel bitki üretimi sırasıyla yüzde 17,8 ve yüzde 12 ile bunu takip etmektedir. Aydın’da tarım sektörünün gelişmesinde önemli rol oynayan incir, kestane, zeytin, pamuk, mısır ve buğday önemli tarımsal ürünler kapsamındadır. Büyük Menderes Havzasında zeytin ağacından sonra en geniş alanı kaplayan meyve ağacı incirdir. İncir ağacının ana vatanı olan Büyük Menderes Havzası yeryüzünde en çok incir yetiştirilen bölgedir.
Dünya incir üretiminin yüzde 20’sini karşılayan Türkiye kuru ve yaş incir ihracatında birinci sırada yer almaktadır. Türkiye’de incir üretiminin yüzde 64’ü Aydın ilinden karşılanmaktadır. Aydın ilinde incir üretiminde istikrarın yakalanamaması üretim aşamasında yaşanan sorunlara bağlıdır. İncirde toplanma ve kurutma aşamalarında gerekli teknik ayrıntılara dikkat edilmediğinden verim kaybı ortaya çıkmaktadır. Aydın ilinde incir üretiminin yüzde 26’sı Nazilli, yüzde 25’i Germencik, yüzde 11’i İncirliova’da yapılmaktadır.
Türkiye zeytin üretiminde İspanya, İtalya ve Yunanistan’dan sonra dördüncü sırada yer almasına rağmen, 0.8 kg/yıl ile Akdeniz ülkeleri içinde en az yağ tüketen ülke durumundadır. Türkiye’de zeytinyağı tüketimi fiyat ve tüketim alışkanlıkları nedeniyle istenilen düzeyde olmayıp tüketim, üretim bölgeleri ile sınırlıdır. Aydın ili ağaç sayısı, zeytin ve zeytinyağı üretiminde Ege bölgesinde ilk sırada yer alırken, toplam ağaç varlığının yaklaşık yüzde 20’si Aydın’dadır.
Fakat ülke genelinde ağaç başına ortalama verim 14 kg iken bu rakam Aydın’da 8 kg’dır. Aydın ilinde zeytin üretiminin yüzde 26’sı sofralık, yüzde 74‘ü yağlıktır.
Türkiye, dünya kestane üretiminde Çin ve Kore’den sonra üçüncü sırada yer almaktadır. Türkiye kestane üretimin yüzde 32’si Aydın’da yapılmakta olup, ağaç başına yıllık verim 30 kg civarındadır. Tekstil sektöründe yaşanan gelişmelere paralel olarak pamuk ihtiyacı artan ülkemizde pamuk üretiminin yeterli verimliliğe ulaşamadığı dolayısıyla dünya ticaretine konu olamadığı görülmektedir. Pamuk Aydın’da tarla ürünleri alanları bakımından üçüncü sırada yer almaktadır. Aydın ülke genelinde pamuk üretimi yapılan alanın yüzde 15’ine sahiptir. Aydın’da 1991 yılından bu yana ekilen pamuk alanı ve üretimi azalma trendindedir. Sonuç olarak bakıldığında Aydın’da pamuk üretiminde Didim ve Söke; kestane üretiminde Köşk ve Nazilli; zeytin üretiminde Koçarlı, Karpuzlu ve Çine; incir üretiminde ise Germencik, İncirliova ve Nazilli ilin diğer ilçelerinden farklılaşmaktadır. Örtü altı tarımsal üretim iklime bağlı kalmadan, bütün yıl boyunca ekonomik olarak yapılan üretimdir. Aydın’da iklimin sunduğu olanakların yanısıra jeotermal kaynakların da varlığının örtü altı tarımsal üretimin gelişmesinde ve geliştirilmesinde önemli rol oynamaktadır. Örtü altı üretimle meyvelerden çilek, sebzelerden domates, hıyar, kabak ve fasulye yetiştirilmektedir. Aydın’da örtü altı meyve üretiminde temel ürün çilektir.
Aydın’da, tarıma elverişli arazilerin yoğunluğu bitkisel üretim için bir potansiyel oluştururken, çayır ve mera arazilerinin azlığı (toplam arazinin yüzde 5’i) hayvansal üretimin kısıtlı kalmasına neden olmaktadır. Aydın’da yapılan hayvansal üretimin ülke ve bölge içindeki rollerine baktığımızda bitkisel üretimdeki etkinliğin görülmediğini söyleyebiliriz. Büyükbaş ve küçükbaş hayvan başına mera alanlarını karşılaştırdığımızda Türkiye ortalaması 3,5 dekar olup bu oran Aydın’da 0.7’dir. Aydın’da hayvancılıkla uğraşan hane başına düşen büyükbaş hayvan sayısı 7,7 iken Türkiye ortalaması ise 9.7’dir. Aydın Türkiye küçükbaş hayvan varlığının yüzde 2,5’unu teşkil etmektedir. Menderes ovasının güneyinde kalan Çine ve çevresinde hayvan sayıları diğer ilçelerden 2 kat daha fazladır.
Türkiye’de hayvancılık dahil bulunan toplam tarım işletmelerinin yüzde 1,7’si Aydın ilinde yer almaktadır. Türkiye genelinde ortalama işletme büyüklüğü 61,01 dekar olarak ortaya çıkarken, Aydın genelinde ise ortalama işletme büyüklüğü 43,7 dekardır. Aydın ilinde tarımsal işletme biçimleri incelendiğinde işletmelerin yüzde 83’ünün kendi arazisini işlettiği, yüzde 10’unun da kendi arazisinin yanısıra başkasının da arazisini işlettiği görülmektedir. Aydında sebze ve meyve alanları tarım alanlarının yüzde 54’ünü oluşturmaktadır. İlde tarımsal arazilerin yüzde 35’i sulanırken yüzde 65’i sulanamayan alanlardan oluşmaktadır. Aydın’da sulanan tarım alanlarının yüzde 39’u Menderes nehri, yüzde 34’ü baraj, yüzde 12’si ise kuyu suyu ile sulanmakta, verimliliğin daha yüksek olduğu damlama ve yağmurlama sulama sistemleri kullanılmamaktadır. Sulama yapan işletmeler toplam işletmelerin yüzde 63’dür. Tarımsal üretim ve örgütlenme yapısının irdelenmesi sonucunda Aydın’ın görece yüksek gelir elde edilebilen pamuk, zeytin, kestane ve incir gibi ürünlerin üretilmesine uygun verimli tarım topraklarına sahip olduğu ve bu durumun Aydın’ı bir tarım kenti yaptığı görülmektedir. İklim koşulları ve verimli tarım topraklarının ve sulama olanaklarının yanısıra incir, kestane, zeytin, pamuk gibi fiyat avantajlı ve pazar olanağı geniş ürün potansiyeli ve örtü altı üretim olanakları Aydın’ın tarım kenti kimliğini güçlendirmektedir. Öte yandan erişilebilirlik açısından kentin konumu ve TARİŞ gibi köklü bir tarımsal örgütlenmenin bulunması ve sivil toplum kuruluşlarının gelişmiş yapısı Aydın’ın ulusal ve uluslararası tarımsal ürün pazarında önemli bir rol üstlenmesine olanak sağlamaktadır. Ancak bu ilin özgün tarımsal ürünlerinde dahi markalaşma ve paketleme olanaklarının olmaması ve tarım ürünlerinin katma değeri yüksek farklı sunumlarının geliştirilememesinin yanısıra tarımsal ürünü işleyen sanayinin de gelişmemiş olması bu potansiyelin yeterince değerlendirilememesine neden olan unsurların başında gelmektedir. Ayrıca zeytin ve incir gibi ürünlerde kullanılan hasat yöntemleri verimi düşürürken; zeytin ve zeytinyağı işlemede yapılan hatalarla ürünün pazar değerini azaltmaktadır. Üretim ve ürünlere ilişkin sorunların yanısıra; üretim planlamasının olmaması üreticilerin bir plandan bağımsız olarak farklı ürünlere yönelerek aşırı veya eksik üretimine neden olurken, sulamanın sağlandığı Menderes Nehrinin kirletilmesi ve bilinçsiz ilaç ve gübre kullanımı tarımsal üretimi tehdit eden unsurlardır. Verimli tarım topraklarının kaybına neden olmayacak birbirini tamamlayan kentsel yerleşme yapısının yanısıra, tarım topraklarının parçalanmasının önüne geçilmesi ve tarım işletmelerinde optimum büyüklüklerin teşvik edilmesi Aydın’ın tarım kimliğini korumasını sağlayacak önemli önlemler olarak ele alınabilir. Öte yanan TARİŞ’in zayıflayan yapısının güçlendirilecek güçlü bir üretici örgütlenmesinin sağlanması Aydın’ın mevcut kimliğini koruyarak ekonomisini güçlendirmesinin temel yapıtaşı olacaktır. Üretimi yöresel önem arz eden bitkisel ürünlerin tescilinin yapılması sağlanarak gen kaynaklarının korunması da tarımın sürdürülebilirliğinin sağlanması hususunda önemli rol üstlenmektedir. Bitkisel üretimde birim alandan daha fazla ürün elde edilebilmesi için sulama sistemlerinin geliştirilmesi ve örtü altı üretimin yaygınlaştırılması verimliliğin arttırılmasını sağlayacaktır. Özellikle sebze üretiminde örtü altı üretimi, örtü altında yapılmayan üretimin 3 katı kadar verimli olduğu görülmektedir. Aynı zamanda örtü altı üretimin yanısıra jeotermal kaynak kullanımının da yaygınlaşması tarımsal üretimde verimi ve birim ürün başına elde edilecek geliri arttıracak stratejiler olarak görülmektedir.
Sulama yatırımı projelerine 15 yılda 2 milyar lira ödendi
Tarım ve Orman Bakanlığı, Türkiye genelinde 2007’den bu yana 47 binden fazla sulama projesini hibe kapsamına alarak 2 milyar lirayı aşkın ödeme yaparken 4,7 milyon dekar alanın modern sistemlerle sulanmasını sağladı.
Kuruma bağlı Tarım Reformu Genel Müdürlüğü, 2007 yılından bu yana bireysel tarla içi modern sulama sistemlerini hibe yoluyla teşvik ediyor.
Bakanlık, mal alım tutarı 1 milyon liraya kadar yatırımlarda yüzde 50 hibe desteği sağlıyor. Söz konusu desteklerin verildiği sulama sistemleri tarla içi damla, tarla içi yağmurlama, tarla içi mikro yağmurlama, tarla içi yüzey altı damla, lineer veya center pivot, tamburlu, güneş enerjili olanlar ile tarımsal sulama amaçlı güneş enerji sistemleri ve akıllı sulama sistemlerinden oluşuyor.
Sulama projelerine hibe desteği
Türkiye genelinde 2007’den bu yana 47 bin 264 sulama projesini hibe kapsamına alan Bakanlık, 4 milyon 703 bin 211 dekar alanın modern sistemlerle sulanmasını sağladı. Bu projeler için toplam 2 milyar 13 milyon 486 bin 439 lira hibe desteği ödendi.
Kırsal kalkınma destekleri kapsamında da 15 Mart itibarıyla ülke genelinde proje kabul işlemlerine başlandı. Bugüne kadar 773 bin 953 dekar alanda 8 bin 704 proje için başvuru yapıldı.
Bu yıl için talep edilen 622 milyon 368 bin 226 liralık ödeneğin 300 milyon lirası tahsis edildi. Böylece 395 bin 229 dekar alanda, 4 bin 733 projeye 238 milyon 950 bin 565 lira hibe ödemesi gerçekleştirildi.
“Su konusu milli güvenlik meselesi”
Açıklamada görüşlerine yer verilen Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, dünya konjonktürünü de dikkate alarak, su konusunu milli güvenlik meselesi olarak değerlendirdiklerini söyledi.
“Sulama yönetimi” alanında yapılacak çalışmaların Türkiye’nin geleceğini de planlamak anlamına geldiğini vurgulayan Kirişci, suyu her alanda tasarruflu kullanmanın önemli olduğunu ifade etti.
Kirişci, tasarruf sağlamak ve birim sudan daha fazla faydalanabilmek için borulu sulama sistemlerini yaygınlaştırdıklarını belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
“Şu an yüzde 32 olan borulu şebeke sisteminin, yeni projeler ve eski sulama sistemlerinin modernizasyonuyla yüzde 45-50 civarına ulaşmasını öngörmekteyiz. Sulama tesislerinin bakım ve onarım çalışmalarıyla giderilemeyecek boyuttaki ihtiyaçlarını ‘yenileme projesi’ kapsamında değerlendirmekteyiz. Yenileme projesi kapsamında bugüne kadar 37 bin hektar alanda kapalı sisteme dönüşümü sağlanmıştır. 1,3 milyon hektar alanda ise çalışmalar devam etmektedir. Klasik kanal ve kanalet sisteme sahip bu alanların borulu şebekeye çevrilmesi halinde ortalama su tüketimlerine göre damlama ve yağmurlama sulama yöntemiyle 5,8 milyar metreküp su tasarrufu sağlanacaktır. Bu da sulamada kullanılan suyumuzun yüzde 13’üne karşılık gelmektedir.”
Sınırlı su kaynaklarının bütün sektörlerde çevreyle uyumlu şekilde etkin kullanılması gerektiğini vurgulayan Kirişci, çiftçilerin tasarruflu ve modern sulama sistemlerine geçmesini sağlamak için teşvikler verdiklerini kaydetti.
Bir ayda yapacakları işi artık bir günde yapıyorlar
Bolu’nun Göynük ilçesinde çalışan orman işçileri, ORKÖY kredisi ile alınan seyyar tomruk makinesi sayesinde bir ayda yapılan işi artık bir günde yapıyor.
Göynük ilçesinde bulunan Çubuk köyünde yaşayan vatandaşlar, yıllardır geçimlerini orman işçiliğinden sağlıyor. Tomrukları elleriyle soyan köylülerin işi artık Orman ve Köy İlişkileri Dairesi’nin (ORKÖY) sağladığı imkanlarla kolaylaştı. ORKÖY kredisi ile seyyar tomruk soyma makinesi alan orman işçileri hızlı üretime geçti.
“Hem zaman alıyordu hem de masraflı oluyordu”
Göynük Orman İşletme Müdürü Yüksel Özcan, “Köylülerimiz tomruk üretirken daha çok kabuk soyma işlerinde zorlanıyordu. Kabuk soyma işlemi el aletleri ile yapılıyordu. Hem zaman alıyordu hem de masraflı oluyordu. Orman Genel Müdürlüğü’müzün ORKÖY kredisi çerçevesinde seyyar kabuk soyma makinesi kredisi ile köylülerimizi destekledik. Onlar da endüstriyel kabuk soyma makinesini seyyar olarak tasarlatıp bize sundular. Şu anda da endüstriyel bir kabuk soyma makinesi ile kabuk soyma işlemi yapılıyor. Bu sayede orman köylülerimiz hem ekonomik açıdan rahatlamış oldular hem de daha kısa sürede tomruk üretimi yapımını başladılar. Orman çalışmalarımız da sekteye uğramadan rahatlıkla yapılmış olacak. Kabuk soyma işlemi daha önceleri balta, tahra ile ve el motorlarıyla yapılıyordu ancak bu zaman alıyordu” dedi.
Tomruk soyma makinesi ile işlerin daha da kolaylaştığını ifade eden Özcan, “Kabuk soyma problemi olmayacağı için köylülerimiz hemen üretime başlayacaklar. Tomruk üretiminde en zor iş çam ve köknar ağaçlarının kabuklarını soyma işidir. Bu makineler olmadan önce balta ve el motoruyla günde 25 metreküp soyulabiliyordu. Şimdi tam kapasitesi ile çalıştığında bu makine 70-80 metreküp hatta 100 metreküpe kadar kabuk soyma işlemi yapabilecek” diye konuştu.
“Üretim aşamasındayız”
30 yıldır geçimini tomruk üretimi ile sağlayan Remzi Bilkiç, “30 senedir orman işiyle uğraşıyorum. Bu kabuk soyma işi çok zorluyordu. İlk başlangıçlarınızı baltayla soyuyorduk. Daha sonra kesim motorlarıyla soymaya başladık. Biraz bizi rahatlatmıştı. Şimdi bu seyyar kabuk soyma makinesi çıktı. Bu makine traktör arkasında çalışıyor. Çok güzel. Şuanda üretim aşamasındayız” diye konuştu.
Tarım lisesi öğrencileri ilk tohumları toprağa bıraktı
TARIM LİSESİ ÖĞRENCİLERİ TARIMI SADECE TEORİKTE DEĞİL, UYGULAMALI EĞİTİM İLE ÖĞRENİYOR. OKUL BİNASININ YANINDA BULUNAN 40 DÖNÜMLÜK ALANA ÖĞRENCİLER BUĞDAY EKTİ. MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ RAMAZAN AŞÇI VE ÖĞRENCİLER İLK TOHUMLARI TOPRAĞA BIRAKTI.
Tarım lisesi öğrencileri ilk tohumları toprağa bıraktı
Adıyaman’da 2022-2023 eğitim öğretim sezonunda açılan Tarım Lisesi’nin (Ziraat Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) öğrencileri ilk tohumları toprağa bıraktı.
Pandemi dönemi ve Rusya-Ukrayna savaşıyla tüm dünyada tarım ve tarım ürünlerinin önemi arttı. Bir taraftan tarımsal alan ve üretim artarken, diğer yandan eğitimde de tarıma daha fazla önem verilmeye başlandı. Sadece yüksek öğretimde değil ortaöğretimde de tarım ve gıdayla ilgili okullar ve bölümler yaygınlaşıyor. Tarım eğitimini öncelik haline getiren Milli Eğitim Bakanlığı, 2022-2023 eğitim ve öğretim yılında Adıyaman’da Tarım Lisesi (Ziraat Teknolojileri Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi) kurdu. İlk yılda okul kontenjanı tamamen doldu. Tarım Lisesi öğrencileri tarımı sadece teorikte değil, uygulamalı eğitim ile öğreniyor. Okul binasının yanında bulunan 40 dönümlük alana öğrenciler buğday ekti. Milli Eğitim Müdürü Ramazan Aşçı ve öğrenciler ilk tohumları toprağa bıraktı.
Milli Eğitim Müdürü Ramazan Aşçı konuyla ilgili yaptığı açıklamada, “2022-2023 eğitim öğretim yılında Tarım Lisemizi açtık. Şuan öğrencilerimizle birlikte buğday ekimi yapıyoruz. Burada 40 dönümlük bir arazimiz var. Bu arazimizde buğday ekimini gerçekleştireceğiz. Bunun yanında 15 dönümlük alanda sera, Gölbaşı ilçemizde ise 100 dönümlük alanda Antepfıstığı bahçesi oluşturacağız. Buraya ektiğimiz ve daha sonra hasadını yapacağımız buğdaydan elde ettiğimiz unla da Perre Uygulama Oteli’nde ki fırınımızda ekmek yapacağız. İlimizdeki 20 bin öğrenciye yemek veriyoruz. Onların ekmeğini de oradan karşılayacağız. Adıyaman’ın çocukları hem tahsil yapmış olacak hem tarımı öğrenmiş olacak hem de bu ülkenin ekonomisine katkı sunacak. Öğrencilerimizi uygulamalı tarımın içine koyacağız. Tarım ülkemizin öncelikli konularındandır. Bakanlımızın da önceliğidir” dedi.
Öğrenciler ise, dersleri hem teorik hem de uygulamalı olarak işlediklerini söyledi. Tohum ekimi sonrasında öğrencilere çeşitli tarım aletleri hediye edildi.