İlk çıktığında cep yakan erik, şimdi 20 ila 50 lira arasında satılıyor
Mersin’in Silifke ilçesine bağlı mahallelerde örtü altı erik, ilk çıktığında piyasada kilosu 500 liradan satılıyordu. Örtü altı sezon sonu ise eriğin kilosu 20 ila 50 lira arasında değişen fiyatlarla alıcısına ulaşıyor. Atayurt Komisyoncular Derneği Başkanı Ali Türer yaptığı açıklamada, erik üretiminin Göksu Vadisi’ndeki Keben başta olmak üzere Sabak, Bükdeğirmeni, Karakaya, Karahacılı, Evkafçiftliği, Kargıcak, İmambekirli ve Ortaören köyleri ile Atayurt, Atakent ve Taşucu beldelerinde yoğun olarak yapıldığını söyledi. Silifke eriğinin gerek erkenci olmasından, gerekse görünümü ve lezzeti ile tüketiciler tarafından yoğun bir şekilde talep edildiğine dikkat çeken Türer, “Bölge, mikro klima özelliğe sahip. Bu nedenle burada yetişen ürünlerin ayrı bir aroması ve görünümü var” diye konuştu
“AÇIKTA HASAT BİR HAFTA SONRA BAŞLAYACAK”
Türkiye’nin ilk turfanda eriğinin Silifke’de üretildiğini ifade eden Türer, “Açık alanda ilk erik hasadı bir hafta sonra başlayacak. Erik ilk çıktığında tadımlık olarak 100 gramlık kaselerde İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük şehirlere gönderdik. Türkiye genelinde ilk turfanda can eriğinin Silifke’de çıktığını herkes biliyor. Bu nedenle de aşerip canı erik çeken kadınlar için eşleri uzak yerlerden ilçemize gelerek tadımlık olan bu eriklerden alıp gidiyorlar” diye konuştu.Açıkta eriğin bir hafta sonra hasadının yapılacağını belirten Türer şunları söyledi:”Bu yıl havaların soğuk gitmesiyle birlikte hasadımız 15 gün gecikmeyle başladı. Silifke’de 15-20 bin dönümlük alanda erik bahçelerimiz var. 15 ile 20 bin ton civarında rekolte bekliyoruz. Örtü altında da 300 ton erik hasadımız gerçekleşti. Örtü altı ereğimizin son hasadını 20 ile 50 lira arasında değişen fiyatlarla sattık. Açıkta erik hasadımız bir hafta sonra başlayacaktır.”
Tarımda üreticiye yerli tohum desteği sürüyor
Tarım ve Orman Bakanlığının “Yerli ve Milli Çeşitleri Yaygınlaştırma Projesi” kapsamında geçen yıl İzmir’de 1 milyon 770 bin fide, 440 kilogram tohum dağıtıldı.
Çiftçileri destekleyen bu projede daha önce tarımla uğraşmamış kentli kadınlara yönelik de fide dağıtımı yapıldı. Böylece onların ve evlerinde beraber fide büyüttükleri çocuklarının tarımla tanışması sağlandı.
İzmir’de bu sene de 1 milyon 400 bin fide ve 83 ton ekmeklik buğday tohumu dağıtılacak.
İzmir Tarım ve Orman Müdürü Mustafa Özen, AA muhabirine, Tarım ve Orman Bakanlığının, salgınla beraber tüm dünyada önemi daha da artan tarımın sağlıklı bir şekilde büyümesi için çalıştığını söyledi.
Üretimde kaliteli ve bölgeye uyumlu tohumun büyük önem taşıdığına dikkati çeken Özen, kamuoyundaki “tohumda dışa bağımlıyız” algısının doğru olmadığını belirtti.
Türkiye’nin 20-25 yıl önce İsrail ve çeşitli Avrupa ülkelerinden hemen hemen her türlü tohumu ithal eden bir ülke olduğunu, bugün ise tablonun değiştiğini ifade eden Özen, “25 yıl önce tohum ithal etmiş olduğumuz bütün ülkelere şu an tohum ihraç eden bir ülkeyiz. Sebzelerde yüzde 80 oranında bir yerli tohum kullanım oranımız var. Buğdaygillerde, baklagillerde yüzde 60’ın üzerinde yerli tohum kullanım oranımız var. Sadece yeşillik denilen ürünlerde az miktarda yerli tohum üretimiz var, o da arz talep ile ilgili bir husus.” diye konuştu.
Yerli ve milli çeşitlerin uzun yıllar süren çalışmalarla geliştirildiğini dile getiren Özen, bunları da bölgeye adapte olmuş, yüksek verim ve kalite sağlayacak şekilde geliştirildiğini ifade etti.
Geçen yıl 1 milyon 770 bin domates, biber, hıyar ve patlıcan fidesi ile 440 kilogram bamya ve kavun tohumu dağıttıklarını anlatan Özen, kırsaldaki üreticilerin desteklenmesinin yanı sıra 20 binden fazla şehirli kadını da tarımla tanıştırdıklarını söyledi.
Özen, tarımın geçmişten beri var olduğu bir ülkede çocukların tarımı öğrenmesine büyük önem verdiklerinin altını çizerek, kadınlarla beraber balkonda, bahçede fide yetiştiren çocuklarının da tarımla buluştuğunu, bunun tarımın sağlıklı bir şekilde büyüyerek devam edebilmesi açısından kıymet taşıdığını dile getirdi.
Bu yıl da yerli ve milli çeşitlerin yaygınlaştırılması için çalışacaklarını kaydeden Özen, şunları kaydetti:
“Hem bitkisel üretimin devamlılığı hem de yerli milli çeşitlerimizin yaygınlaştırılması noktasında 3 proje gerçekleştirdik. 3 projemizin de ana finansmanını Bakanlığımız sağlıyor. Üçünde de ana paydaşımız Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü. Bu sene 300 bin fideyi ücretsiz şekilde balkonda, taraçada, bahçede üreticilerimizle, kentli kadınlarımızla buluşturacağız. Arkasından 1 milyon 100 bin adet yerli ve mili çeşitlerden oluşan sebze fidelerimizi kırsaldaki üreticilerimize dağıtacağız. Yerli ve milli çeşitler Efe, Meltem ve Kayra adlı üç çeşitten oluşan 83 ton civarında bir buğdayın yaygınlaştırılmasını yapacağız. Yaklaşık 4 bin dönümlük alanda 83 ton ekmeklik buğdayın yetiştirilmesini hedefliyoruz, bunun dağıtımını gerçekleştireceğiz.”
“Genetiği ile oynanmamış tohumlar ve fideciklerdir”
Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürü Ali Peksüslü de enstitünün birinci amacının tüm Türkiye’deki tohumlu bitkilerin tohumlarını toplamak ve gelecek nesillere aktarmak olduğunu söyledi.
Yaklaşık 60 yıldır ülkedeki tohumları topladıklarını ayrıca çeşit geliştirme çalışmaları yürüttükleri ifade eden Peksüslü, “Bir çeşidin çiftçiye gelinceye kadar geçen süreç yaklaşık 6-7 yıl. Hem gözlemle hem laboratuvarda özellikleri belirleniyor. Genetiği ile oynanmamış, toplanmış materyallerden seçilen tohumlar ve fideciklerdir. Tohumlarımızı bebek gibi büyüterek çiftçinin kullanımına sunuyoruz.” diye konuştu.
Aycan: Bilimsel tarım için mutlaka toprak analizi yapılmalıdır
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde söz alan Aycan, tarımsal üretimin ve tarımsal verimin artırılması gerektiğini vurguladı. Tarımsal verimliliğin artması için en önemli faktörün gübre kullanımı ve tarlaların sulanması olduğunu belirten Aycan, bilimsel tarım ve verimlilik için mutlaka toprak analizlerinin yapılması gerektiğini ve bilimsel danışmanlara ihtiyaç olduğunu söyledi ve bu konuya bağlı olarak Tarım Bakanlığı’nın daha fazla ziraat mühendisi istihdam etmesi gerektiğini ifade etti. HER ARAZİYE EKİM YAPILMALIDIR Aycan sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Tarımsal üretimi ve tarımsal verimi artırmalıyız. Bu konuda her arazi mutlaka ekilmeli ve tarımsal verimi artırmalıyız. En önemli faktör gübre kullanımı ve tarlaların sulanmasıdır. Bu konuda çiftçilerimizin talepleri vardır; gübre ve ilaç konusunda desteklemelerin artmasını istemektedirler, kapalı sistem sulamanın yaygınlaşmasını ve modern sulama sistemi kurulması için desteklerin artmasını istemektedirler, sulama suyu ücreti konusunda destek beklemektedirler, sulama suyu borçlarının ve elektrik borçlarının hasat sonrası mahsup edilmesi istenmektedir ve elektriklerinin bu dönemde kesilmemesi istenmektedir. Ayrıca, bilimsel tarım ve verimlilik için mutlaka toprak analizi yapılmasına ve bilimsel danışmanlığa ihtiyaç vardır. Bu nedenle Tarım Bakanlığının daha fazla ziraat mühendisi istihdam etmesi, çiftçiye ilaç ve gübre kullanımı konusunda doğru yönlendirmesi yapması faydalı olacaktır.”
Tekirdağ'da yerli buğday çeşitlerinden yüksek verim elde edildi
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi akademisyenlerince geliştirilip tescil ettirilen yerli 5 buğday çeşidinin 3’ünden yüksek verim elde edildi.
Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi (NKÜ) Ziraat Fakültesi akademisyenlerince geliştirilip tescil ettirilen yerli 5 buğday çeşidinin 3’ünden yüksek verim elde edildi.
NKÜ Ziraat Fakültesince başlatılan çalışmalar kapsamında melezleme ıslahı sonucu geliştirilen ve gerekli deneme ekimleri yapılan NKÜ Lider, NKÜ Ergene ve NKÜ Ziraat 2016 yılında, NKÜ Asiya 2018, NKÜ Zirve de 2020 yılında Tohumluk Tescil Sertifikasyon Merkezi tarafından tescil edildi.
Üniversite tarafından anlaşma yapılan firmalara verilen tohumlar çoğaltılarak bu firmalar üzerinden çiftçilere satılmaya başlandı.
NKÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsmet Başer, deneme ekimlerini yaptıkları yerli tohum NKÜ Asiya, NKÜ Lider ve NKÜ Ergene’den dekarda 700-800 kilogram verim aldıklarını, bu rakamın diğer buğday çeşitlerinde 500-600 kilogram civarında olduğunu söyledi.
Bu çeşitlerin satışlarının 3 firma üzerinden Trakya’nın yanı sıra farklı illerde de yapıldığını anlatan Başer, şöyle devam etti:
“Islah çalışmalarının amacı bölgede yetiştirilen çeşitleri bir ya da birkaç özellik yönünden geçmektir. Bunları geçemezseniz zaten Ankara’da tescilden geçemezsiniz. Bizim çeşitlerimiz standartlar kadar verim veriyor. Mesela bir NKÜ Lider, NKÜ Ergene kalite olarak standartların birçoğundan daha iyi. NKÜ Asiya da Anadolu’da sulanan koşullarda oldukça iyi verim veriyor. 2 yıl önce tescillenen NKÜ Zirve çeşidinden de çok erken ekilmemesi şartıyla 900 kilograma kadar verim alınabilir.”
Başer, geliştirdikleri çeşitlerin hastalıklara karşı dayanıklı olduğunu ifade etti.
NKÜ Lider çeşidinde 600 ton, Ergene çeşidinden 300 ton, NKÜ Asiye çeşidinden de 200 ton ekmeklik buğday satışı gerçekleştirdiklerini aktaran Başer, “NKÜ Zirve yeni ıslah edildiği için piyasaya yeni çıkacak. NKÜ Ziraat anlaşma yaptığımız firmanın elinde tohum olmadığı için bu dönem satışı yapılamıyor. Tohumları alıp eken vatandaşlardan güzel dönüşler alıyoruz. Tohumlarımız üreticileri sevindirecek kalitede. Yeni çeşitler için ıslah çalışmalarımız da devam ediyor ” diye konuştu.
“Trakya tohumculuk açısından önemli potansiyele sahip”
NKÜ Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Bilgin de yıllardır verdikleri emeklerin karşılığını yerli buğday çeşitleri ile almaya başladıklarını dile getirdi.
Trakya’nın tohumculuk sektörü açısından önemli bir potansiyele sahip olduğunu vurgulayan Bilgin, şunları kaydetti:
“Geliştirdiğimiz çeşitlerin bölge verim denemesini yapıyoruz. Denemeye aldığımız, üstün olarak belirlediklerimizi 1-2 yıl denedikten sonra tescil öncesi tekrar verim denemelerini alıyoruz. Hem burada hem de diğer taraflarda bölgedeki denemeleri gözlemliyoruz. Bunun yanı sıra tohumculuk konusunda hevesli olan kurum ve kuruluşlar var onların da rekabet gücünü artırabilmek amacıyla onlara da materyal takviyesi sağlıyoruz.”
Bu kapsamda tescil alma kabiliyetine sahip 15 hattımızı (deneme ekimi yapılan bölüm) bu firmalara devrettiklerini belirten Bilgin, “Kendimiz 40 hatta deneme yapıyoruz. Bölge verimde makarnalık ve ekmeklik buğday olarak 70-80 hattımız var. Bu gelişime göre bu yıl ve önümüzdeki yaza eğer uygun olan olursa üniversitemiz fakültemiz adına tekrar tescile başvurmayı da düşünüyoruz.” ifadelerini kullandı.
Balıkçıların "ağ mesaisi" başladı
Denizlerde av yasağının başlamasının ardından Tekirdağ’da gırgır teknelerini limanlara demirleyen balıkçılar, yeni sezon için ağlarının bakımını yapıyor.Denizlerde av yasağının başlamasının ardından Tekirdağ’da gırgır teknelerini limanlara demirleyen balıkçılar, yeni sezon için ağlarının bakımını yapıyor. Süleymanpaşa ilçesindeki balıkçılar, yasağın başladığı 15 Nisan’dan sonda gırgır teknelerini balıkçı barınağına getirdi. Balıkçılar burada 1 Eylül’de başlayacak yeni sezona hazırlık için ağlarının onarımını yapıyor. Süleymanpaşa Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı İbrahim Pehlivanoğlu, AA muhabirine, büyük tekneler için av mesaisinin bittiğini, ağ mesaisinin başladığını söyledi. Geçen yıl deniz salyası, bu yıl da sert hava nedeniyle balıkçıların istediği gibi bir sezon geçiremediğini anlatan Pehlivanoğlu, şöyle konuştu: “Sezon başladığında balıkçılar istavrit, çinekop ve hamsi tuttu. Daha sonra havaların sertleşmesi ve balığın az olması nedeniyle bazı balıkçılar erken paydos etti. Yine de çok şükür herkes nasibini aldı. Artık av yasağı başladı, bundan sonra ağ bakımlarını ve teknelerinin bakımlarını yapacaklar. “Balıkçı Hamit Şahin de umutla yeni av sezonunu beklediklerini ifade etti. Hamsi ve lüferle sezon başında yüzlerini güldüğünü daha sonra durgun bir sezon geçirdiklerini aktaran Şahin, “Av yasağının başlamasıyla ağ onarımına başladık. Teknelerin detaylı bakımları olacak. Yeni sezona umutla hazırlanmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
Batman'nın tescilli Sason çileğinde bu yıl hedef 5 bin ton
Batman’ın Sason ilçesindeki çilek bahçelerinde incelemelerde bulunan Tarım ve Orman İl Müdürü Mehmet Aydın, çiftçilerle bir araya geldi.
Aydın, AA muhabirine, Sason’da çilek ekim alanlarının her yıl arttığını söyledi.
Sason’da ilk çilek denemelerinin 2007’de yapıldığını anımsatan Aydın, o günden bu yana çilek üretimine ilginin arttığını ve daha önce tütün ekilen bahçelerde artık çilek ekildiğini belirtti.
“2007 yılında 15 dönümle başlayan çilek alanımız 1400 dönümü geçti. Sason çileği ülke ekonomisine ve il ekonomisine de yılda 200 milyon lira bir katkı sunuyor.” diyen Aydın, yeni sezon rekolte beklentilerinin 5 bin ton olduğunu kaydetti.
Aroması ve lezzetiyle öne çıkan Sason çileğinin geçen yıl coğrafi işaret alarak tescillendiğini de bildiren Aydın, şöyle konuştu:
“Çilek kalp şeklinde görünmekte olup özellikle kalp sağlığı açısında da çok önemli bir meyve. Herkese Sason çileğini tatmalarını öneriyoruz. İklimin yumuşak geçmesi nedeniyle bu yıl hasat gecikti. Hasadın normalde bir hafta içerisinde başlaması gerekiyordu. Ancak bu yıl ülke olarak 1987’den bu yana en serin mevsimi yaşadığımız için çilek hasadımız yaklaşık 20 gün daha ötelendi.”
Kanola Üretimi Katlanarak Artacak
Tohumunun yağ oranı yüzde 50 olan kanolanın (konza) Samsun’da 2 bin 250 dönüm alanda üretimi yapılıyor. Ayçiçeği yağına alternatif olarak üretilen kanolanın 2-3 yıl içerisinde 10 bin dönüm alana kadar üretiminin yapılması amaçlanıyor.
Türkiye’de en çok kullanılan sıvı yağ çeşidi, ayçiçeği yağı. Türk mutfağındaki kullanım oranı yüzde 90 olan ayçiçeğinin ardından en çok kullanılan yağ çeşidi ise soya olarak dikkat çekiyor. İleride yaşanabilecek yağ sıkıntılarının önüne geçmek üzere Samsun’da ve Türkiye’de 15 ilde kanola ekimine ağırlık verildi. Bu çerçevede Samsun’da 2021’de 1250 dönüm alanda ekilen kanolanın ekim alanı bu yıl 2 bin 250 dönüme çıkartıldı. Konolaya verilecek destekler ile 2-3 yıl içerisinde Samsun’da 10 bin dönüm alanda tohumluk kanola üretilmesi hedefleniyor.
“Kanola tohumunun yağ oranı yüzde 38 ile 50 arasında”
Kanolanın çok yağlı bir bitki olduğunu ve 238 dereceye kadar yanmama özelliğinin olduğuna dikkat çeken Samsun Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Sağlam, “Kanola, konza ismiyle de bilinir. Hem kışlık hem de yazlık olarak ekim yapılan bir yağ bitkisidir. Kanola tohumunun yüzde 38 ile 50 oranında bir yağ oranında var. Ayrıca kanolanın yüzde 16 ile 24 arasında protein oranı mevcut. Aynı zamanda oleikasit ve linoleikasidin yüksek olmasının yanı sıra yağdaki yanma derecesi 238 derece kadar yüksek olmasından dolayı kaliteli bir yağ bitkisidir. Türkiye’de kullanılan yağların yüzde 90’ı yağlık ayçiçeğidir. İkinci sırada soya, üçüncü sırada ise kanola gelmektedir. Kanolanın tohumu çok küçük olduğu için ekimi yapılan yerde sulama imkanının olması gerekir. Özellikle ilk çıkışta mutlak suretle sulama ihtiyacı olabilir” şeklinde konuştu.
“İki bin 250 dönüm ekili alanı 10 bin dönüme çıkartmayı hedefliyoruz”
2-3 yıl içerisinde Samsun’da ekili kanola alanlarını arttıracaklarına da değinen İbrahim Sağlam, “Son dönemde yağlar ile ilgili spekülasyonlar yapılmakta. Bizler de bununla alakalı mutlaka artış sağlayacağız. 2021 yılında bin 250 dönüm kanola ektik. Bunun karşılığında 438 ton artış sağladık. Bu yıl da bin dönüm daha fazla ekerek, 2 bin 250 dönüm alanda kanola ektik. Bakanlığımız destekleri çerçevesinde kanolaya kiloda 80 kuruş destek veriyoruz. Aynı zamanda 20 TL mazot, 8 TL’de gübre desteği veriyoruz. Sertifikalı tohumluk kullanımında da dönüme 20 TL destek veriyoruz. Ekimin arttırılması ile ilgili Tarım ve Ormancılık Bakanlığı tarafından Tekirdağ’da 15 ili kapsayan bir çalışma yapıldı. Bu iller arasında Karadeniz’den sadece Samsun vardı. Samsun’da da 6 bin dekar ile 10 bin dekar arasında bir artış yapmayı taahhüt ettik. Bakanlığın yaptığı, ‘nasıl artış sağlanır’ çerçevesindeki 3 günlük eğitimin ardından önümüzdeki ekim sezonlarında kanolanın ekiliş alanlarını arttıracağız. Samsun’da ilk 2-3 yıl içerisinde 6 bin ile 10 bin dönüm arasında taahhüdümüz var. İnşallah kanolayı desteklerimizle birlikte sadece Bafra’da değil Vezirköprü, Havza’da, Alaçam’da ve 19 Mayıs’ta artışını sağlayacağız” dedi.
Faydalarının yanı sıra görsel güzellik de sağlıyor
Kanola bitkisi yağ sanayine katkısının yanı sıra ekildiği alanlarda görsel güzellik de sunuyor. Vatandaşlar ayçiçeği gibi sarı yaprakları olan kanola bahçelerini gördüğümde arabalarını yol kenarına çekip, kanolalar arasında fotoğraf çekiliyorlar. Bilhassa şehirlerarası yolculuk yapan vatandaşlar daha önce görmedikleri kanola denizinin arasında koşarak eğleniyorlar.