07.04.2023 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Sağlık skandalı: İçme suyuna tarım ilacı bulaşmış

Sağlık skandalı: İçme suyuna tarım ilacı bulaşmış

Tarım Bakanlığı Ulusal Sağlık Güvenliği Dairesi’nin (ANSES) yayımladığı rapora göre, Fransa genelinde içme suyu şebekelerinde alınan iki örnekten en az birinde önemli oranda klorotalonil kalıntılarına rastlandı.

Zirai kimya şirketi Syngenta tarafından pazarlanan ve tarımda kullanılan ilaç, 2020’den beri Fransa’da yasaklı olmasına rağmen yapılan araştırmalarda içme suyu şebekesinde önemli oranda tespit edildi.

Ülkede her 3 yılda bir şebeke suyunda düzenli kontroller yapan ANSES, son kontrollerde 157’den fazla pestisite rastladı. Ayrıca analizlerde ülkenin şebeke sularında Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma 57 çeşit patlayıcı kalıntısının olduğu ortaya çıktı.

Fransa’daki ilgili kurum söz konusu bakteri ve numunelerin, insan sağlığı üzerinde kısa vadede olmasa da uzun vadede olumsuz etki bırakabileceği şüphesiyle içme sularının dikkatli şekilde tüketilmesini önerdi

TARSİM, geçen yıl 296 milyar liralık tarımsal varlığı güvence altına aldı

TARSİM, geçen yıl 296 milyar liralık tarımsal varlığı güvence altına aldı

TARSİM’den yapılan açıklamaya göre, kurum, üretici ve yetiştiricilere geniş bir ürün yelpazesinde ve teminat kapsamında, 8 farklı tarım sigortası branşında yüzde 67’ye varan devlet prim desteği ile hizmet sunuyor.

3,6 milyar TL tazminat ödemesi gerçekleştirildi

Bu kapsamda TARSİM, geçen yıl bitkisel ürünlerde 2,2 milyar TL, büyükbaş hayvanlarda 880 milyon TL, seralarda 327 milyon TL, küçükbaş hayvanlarda 227 milyon TL, su ürünlerinde 14 milyon TL, kümes hayvanlarında 9 milyon TL ve arı kovanlarında 6 milyon TL olmak üzere toplam 636 bin adet hasar dosyası için 3,6 milyar TL tazminat ödemesi gerçekleştirdi.

2022’de bir önceki yıla göre yüzde 24’lük artışla 2,7 milyon adet Bitkisel Ürün Sigortası poliçesi, yüzde 16’lık artışla 385 bin adet Hayvan Hayat Sigortası poliçesi ve yüzde 2’lik artışla 39 bin adet Sera Sigortası poliçesi düzenlendi.

Bitkisel Ürün Sigortalarında ön plana çıkan, çeltik ürününde yüzde 56, ayçiçeği ürününde yüzde 41, mısır ürününde yüzde 22, üzüm ürününde yüzde 30, pamuk ürününde yüzde 27, arpa ürününde yüzde 28 ve buğday ürününde yüzde 30 sigortalılığa ulaşıldı. Hayvan Hayat Sigortalarında ise sigortalılık oranı büyükbaş hayvanlarda yüzde 29 ve küçükbaş hayvanlarda yüzde 23 olarak gerçekleşti.

Poliçe sahibi sayısı 767 bine yükseldi

Geçen yıl ilk defa tarım sigortası yaptıran üretici ve yetiştiricilerin sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 10 artarak 168 bine ulaştı. Tarım sigortası poliçesine sahip olan toplam üretici ve yetiştirici sayısı ise yüzde 17 artışla 767 bine yükseldi. Bitkisel Ürün Sigortaları kapsamında 609 bin adet, Sera Sigortası kapsamında ise 71 bin adet ekspertiz işlemi gerçekleşti. Hayvan Hayat Sigortaları kapsamında 462 bin adet risk inceleme ve hasar tespit işlemi yapıldı.

Enkaz altında kalan tarım ilaçları çevreyi tehdit ediyor

Kahramanmaraş ve Hatay merkezli yaşanan depremler, geniş bir etki alanını kapsıyor. Ülke genelinde 7 bin 500 tarım ilacı satan bayinin 2 bini ise afet bölgesinde yer almakta. Bölgede tarımla ilgili araştırmalar yapan bilim insanları ise birçok bayinin binaların alt katlarında olduğuna vurgu yaparak, söz konusu durumun ekolojik risk barındırdığını söyledi.

Konuya ilişkin konuşan Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Hüseyin Atar, depremlerin ardından bitki koruma, tarım ekonomisi, zootekni bölümlerinden öğretim üyeleri ile depremin tarıma verdiği hasarı tespit etmek amacıyla afet bölgesine gittiklerini belirterek, tarıma yönelik yapılması gerekenlere ilişkin TÜBİTAK için rapor hazırlığı içinde. Raporda olacak tespitlere göre deprem ve deprem sonrası meydana gelen heyelanlar, çökme ve deprem yarıkları gibi sebeplerin tarım alanlarını tahrip etti. Hayvan kayıplarının da yaşandığı bölgede, tarım arazilerine çadırların, konteynerlerin ve kalıcı konutların yerleştirilmemesi gerekiyor. Ayrıca içme suyu açısından da deprem nedeniyle yerleri değişen ve yeni oluşan su kaynaklarına da dikkat edilmesi gerektiği ifade edildi.

Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Özkan ise dünya genelinde ve Türkiye’de de bir gıda sorununun söz konusu olduğuna işaret etti. Özkan, “Bugün dünya genelinde müthiş bir protein, yağ ve karbonhidrat açığı var. Bu deprem de aslında bu gıda sorunu ile yakından ilişkili. Deprem bölgesinde üreticilerin binası çöktü ya da hayatlarını kaybettiler. Bunun dışında tarımsal faaliyetlerin sürmesi için iş gücü bir eksiklik olarak gözüküyor” dedi.

Doğada zararlı canlı yok

Deprem bölgesinde ekoloji farkındalığına yönelik birçok saptamada bulunduklarının altını çizen Özkan, “Ekolojik dengede tüm canlıların bir görevi var. Buna ‘niş’ diyoruz. Dolayısıyla doğada zararlı bir canlı yok, bir canlı ortadan kaldırılırsa domino taşı gibi bütün canlılar zarar görür, insan en fazla zararı görüyor. Maalesef ülke olarak bu gibi problemlerin çözümüne ekolojik yaklaşmıyoruz. Doğrudan ilaç kullanımına gidiyoruz. Bu doğru bir şey değil” diye konuştu.

Açıklamalarında ilaç bayilerine ilişkin de bilgi veren Özkan, Türkiye’de 7 bin 500 tarım ilacı satan bayi olduğunu, bu bayilerin 2 bininin ise deprem bölgesinde olduğuna değindi. Söz konusu bayilerin aynı zamanda kimyasal gübre de sattıklarını ekleyen Özkan, “Bunların binaların giriş katlarında olması doğru bir şey değil. Bina çöktüğü zaman buradaki ilaçlar da çok ciddi bir tehlike yarattı. Buradaki ilaçların bir kısmı gaz halinde, bir kısmı katı halde, bir kısmı da sıvı halde. Gaz formdaki ilaçlar, hem enkaz altında kalanlar için hem de kurtarma ekipleri için çok ciddi zarar vermiş olabilir” dedi.

İlaç atıkları toplanmalı, derelere akması engellenmeli

Türkiye’nin 55 bin ton tarım ilacı kullandığını belirten Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cem Özkan, “O bölge bu oranın yüzde 20’lik oranını içeriyor. Hatay’da 30’un üzerinde ilaç bayi, Malatya’da 30 tane, Adıyaman’da 6 bina tamamen enkaz halinde kalmış. Bina altlarındaki tarımsal ilaç satışı müthiş bir ekolojik risk, çevre tehlikesi yarattı. Bunların derelere akması söz konusu olabilir. Bina giriş katlarındaki ilaç firmalarına tekrar ruhsat verilmemesi uyarısını yapıyoruz. Tarım ilacı yapan bayilerin apartman altlarında olması çok tehlikeli. İlaç atıklarının toplanması, derelere akmasının engellenmesi lazım, enkazdan örnek alınarak acilen toplatılması gerekiyor” uyarısında bulundu.

Bursa'da toplu arı ölümleri... Ziraat Odası Başkanı'ndan açıklama

Bursada toplu arı ölümleri... Ziraat Odası Başkanından açıklama

Bursa’nın İnegöl ilçesinde toplu arı ölümleri yaşanıyor. Arıcılar, tarım ilaçlarının ölümlere neden olduğunu söylerken, İnegöl Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik de çiftçilerin ilaçlama saatlerine dikkat etmeleri gerektiğini vurgulayarak, “Çiftçimiz de bilsin ki, kendi ayağına kurşun sıkıyor” dedi.


Zirai ilaçlamanın başlamasıyla birlikte, İnegöl ilçesinde her yıl olduğu gibi bu yıl da toplu Arı Ölümleri yaşanmaya başladı. Mesudiye Mahallesi’nde arıcılık yapan Ahmet Çamlıbel, her yıl mart-nisan aylarında kovanlarında toplu arı ölümleri yaşandığını belirterek, “2018’den bu yana bu arı zehirlenmeleri mart-nisan ayları arasında oluyor. Fungusit tipi bir ilaç var, mantar ilaçları, tarım arazilerinde onu kullanıyorlar. Çünkü mart-nisan ayında böcek ilacı atılmıyor. Mantar ilacı yani. Zehirlenme için başka bir açıklaması yok bunun. 2018’den bu yana bu iş devam ediyor. İlçe tarımdan gelip numune aldılar, tutanak tuttular. İnşallah hayırlı sonuçlar çıkar. Burada 59 kovan arımız, 15 tane ana kutumuz var. Yani arıların yüzde 80’i zayi oldu. Kovanın içindeki arıların mevcudu düşüyor. Bu arılardan bal alabilir miyiz bilmiyoruz. Allah sonumuzu hayır etsin” dedi.


‘ÇİFTÇİMİZ KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKIYOR’

Tarımda sezon açılışının yapıldığını ve ilaçlamaların başladığını belirten İnegöl Ziraat Odası Başkanı Sezai Çelik de toplu arı ölümlerinin zirai ilaçtan kaynaklandığını söyledi. Çiftçileri, arıların kovanlarına döndüğü saat 16.00’dan sonra ilaçlama yapmaları konusunda uyaran Çelik, şöyle konuştu:

“Tarımda sezon açılışı yapıldı. Özellikle kirazda, tüm meyvelerde ilaçlamalar yapılmakta şu sıralar. Buna dikkat etmek gerekiyor. Daha önce bununla ilgili, arıcılıkla ilgili, arıcıları da toplayıp sık sık toplantılar yapmışlığımız var. Öncelikle, arıcılardan önce, üretim yapan çiftçilerimizin daha dikkatli olmaları gerekmektedir. Ziraat mühendisleri, bu işi yapan arkadaşlarımız da zaten konulara vakıf. Özellikle ilaçlamaların saat 4’ten sonra yapılması halinde, daha verimli olduğu uzmanlar tarafından da söyleniyor. Çiftçilerimiz de bunu zaten biliyor. Saat 4’ten sonra 5 civarlarında bu ilaçlamalar yapılırsa, arılarımız o saatlerde kovanlarına geri dönmüş oluyor, dönme yolunda oluyor. Arılar doğanın dengesi. Bilim insanları ne diyorlar, ‘Hiç arı kalmadığı zaman dünyanın sonu geldi demektir’ diyorlar. Çünkü aşılama arılar vasıtasıyla, dünyanın her yerinde o şekilde oluyor. Bu anlamda öncelikle ilaçlama yapan çiftçilerimizin dikkatli olması, aynı zamanda arıcılarımızın da sabahleyin kovanları açarken, biraz daha çevreye şöyle bir göz kulak verip, dikkatli olma noktasında yarar var diye düşünüyorum. Zaten her sene oluyor. Toplu ölümler oluyor. Maalesef bir türlü bunu engelleyemiyoruz ama çiftçimiz de bilsin ki, kendi ayağına kurşun sıkıyor.”

Piyasaların çoğunun kapalı olduğu gün tarım dışı açıklanıyor

Piyasaların çoğunun kapalı olduğu gün tarım dışı açıklanıyor

Dinamik Yatırım tarafından hazırlanan günlük bültende piyasalar mercek altına alınıyor.
Birçok piyasanın kapalı olacağı günde tarım dışı istihdam öncesinde endekslerin iyimser tarafta kaldığını söyleyebiliriz.

ABD endekslerinde %0,75’e varan yükselişle günü tamamladı. ABD vadeliler ise yataya yakın negatif tarafta kapanmaya hazırlanıyor.

Avrupa endekslerinde %1’i aşan değer kazanımıyla günü tamamladı. Gayrimenkul, seyahat, enerji ve bankacılık sektörlerindeki kazanımlar ön plana çıktı. Öte yandan Almanya sanayi üretimi otomotiv sektörünün katkısıyla %0,1 olan artış beklentisinin üzerinde %2,0 büyüdü.

Asya endeksleri %1’i aşan yükselişle işlem görüyor. Kazanımlarda Güney Kore ön plana çıkıyor.

BIST100 Endeksi dünü 7.05 (% 0.14) puanlık düşüş ile 4.912 seviyesinden ve 41.935 milyon TL işlem hacmiyle kapattı. Borsa İstanbul’da satıcılı seyir sürüyor. Ancak düşüş ivme kaybetti ve piyasa tarafında önemli ölçüde karşılandı. Hisse bazlı hareketlilik yoğundu. Döviz kurlarında yükseliş hareketi devam ederken gösterge tahvil faiz oranında yükseliş hız kazandı.

Bugün ABD’den tarım dışı istihdam başta olmak üzere işsizlik oranı ve ortalama saatlik kazançlar verisini takip edeceğiz. Tarım dışı istihdamda 231bin artış bekleniyor. İşsizlik oranının %3,6 ile sabit kalması ve ortalama saatlik kazançlar verisinin %4,3’ten %4,2’ye geri çekilmesi bekleniyor. Verileri yorumlarken hafta başından beri resesyon risklerine yönelik veri akışının doğruluğu sorgulanacağı görüşündeyiz. İstihdam piyasalarında görülen zayıflamanın teyit edilmesi halinde piyasalarda tekrardan resesyon-enflasyon ikilemi görülebilir. Bu durum ise Fed’in para politikasında değişikliklere yol açabilir.

BİST100 endeksinde yataya yakın bir açılış bekliyoruz.

Üreticiyi güçlendirerek depremden çıkaramaz mıyız?

Didar Demirci

Malum, depremden yoğun bir şekilde etkilenen 11 ilimiz, rakamlar net olmasa da Türkiye tarım üretiminin yüzde 20’sine yakınını karşılıyorlardı. Bugünlerde çarşı da pazarda başta soğan olmak üzere bazı ürünlerin fiyatlarında yaşanan artışların ister istemez deprem bölgesinde yaşanan ve yaşanacak olan üretim kayıplarından kaynaklanıp kaynaklanmadığını düşünüyorum. Hatta hükümet de bu ürün grubuna ihracat yasağı getirdi. Aslında hepimizin emin olduğu bir konu varsa o da şu, çok ciddi önlemler alınmazsa, 15 milyon insanın yaşadığı ve büyük oranda da tarımla geçindiği bölgenin Türkiye’ye etkisi büyük olacaktır. Bu hemen bugünden de olabilir, yeni üretim sezonlarının sonuna doğru da patlak verebilir. Ancak, oturup bu kabusu yaşayıp yaşamayacağımızı beklemek yerine yapabileceklerimiz olduğuna inanıyorum. Hatta fazla iyimser bulabilirsiniz ama deprem bölgesinde yeni bir tarımsal başarı hikayesi dahi yazabiliriz. Çünkü Türk tarım sektörünün özellikle üretim ayağının çok doğru yapılanmadığını biliyoruz. Sektör çok büyük olduğu ve milyonlarca insanı içinde barındırdığı için de politika değişikliklerine gitmek, sektörde yerleşmiş hataları düzeltmek çok kolay olmuyor.

***

Şimdi önümüzde şöyle bir durum var: Tarımsal üretim potansiyeli çok yüksek bir bölgemiz, büyük bir depremle sarsıldı. Evet, ölümler ve acılar unutulacak gibi değil ama orada hayatta kalanların da bir şekilde yeniden bir düzene kavuşması, yeniden üretebilir hale gelmesi ve kendi kazançları hayatları sürdürmeye başlaması gerekiyor. Çünkü sadece devlet destekleri ile kısa vadede bunun mümkün olmayacağını biliyoruz.

Burada benim de ufkumu açan ve bugünkü köşe yazımda ele alacağım öneri Ziraat Odaları ile tarım alanındaki STK’lardan geldi. Dediler ki, devlet makine parkı kursun, tarım alet, ekipman ve makinelerini kaybeden üreticiler bu parkı kullanarak üretimlerini sürdürebilsinler.

Öneri oldukça makul ancak bölgeyi yeniden ele alıp, Türkiye’de olmasını arzu ettiğimiz tarımsal üretim yapılanması için bir modele dönüştürme fırsatını da görmeliyiz. Burada en önemli unsur yüzbinlerce küçük üreticinin varlığını unutmamak. Bu kadar büyük sayıdaki küçük üreticiyi doğru bir model üzerinden üretime katmak için de bence kooperatifçiliği, yeni, işlevsel ve modern yüzü ile bölgede hayata geçirmeliyiz. Bu modeli de çok ciddi bir tarımsal üretim planlaması, bu planlamayı ciddi şekilde destekleyen bir devlet destek mekanizması ile tamamlamalıyız.


***

Bölgede kooperatiflerin ihtiyaç duyduğu makine parklarını, soğuk hava depolarını, tarımsal ürünleri işleyecek tesisleri, ambalaj tesislerini bir seferberlik ilan ederek devlet yapmalı ve tüm bunlarla birlikte üretimin tüm süreçlerini yönetecek doğru bir sistemi hayata geçirmelidir.

Elbette hasada kadar olan süreci bu şekilde planlayıp desteklemekle de kalınmayıp, hasat sonrası pazarlama ve ihracat ayağı da yine bu sistem içinde organize edilmelidir.

Tarımla yakından veya uzaktan ilgilenen herkes biliyor ki, bizim tarımsal üretim yapılanmamız, ülkemizin makro tarım politikaları henüz arzu edilen düzeyde değil. Ülke olarak tarımsal üretim potansiyelimizi tam olarak hayata geçiremiyor ve bu alandan alabileceğimiz maksimum katma değerden de oldukça uzağız.

Bu gerçeği önümüze koyduğumuzda da doğru yapılanmaya ne zaman geçeriz sorusunun cevabı işte önümüzde duruyor.

Bunu bugün de başaramayacaksak ne zaman?

Isparta'da Gül'ün alım fiyatı artırıldı

Isparta'da Gül'ün alım fiyatı artırıldı

Isparta’da gül çiçeği alım fiyatı 24 lira 25 kuruşa yükseltildi

Gülyağı ve Yağlı Tohumlar Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (GÜLBİRLİK) Genel Müdürü Hasan Çelik, gazetecilere, yönetim olarak gül sezonu öncesi gül çiçeği alım fiyatını değerlendirdiklerini belirtti.

Geçen yıl 22 lira olarak belirlenen fiyata bu yıl kilogram başına 2 lira 25 kuruş zam yapılmasına karar verildiğini anlatan Çelik, “Kooperatifler aracılığıyla 4 Nisan’dan itibaren başlayan ödemeler, 14 Nisan’da tamamlanmış olacak. Ödemelerimiz birliğimize bağlı 6 kooperatif kanalıyla yapılmaya başlandı. Üreticilerimizi hem bayram öncesi hem de yaklaşan gül çiçeği kampanyası öncesi ekonomik olarak biraz olsun rahatlatmış olmanın mutluluğu içerisindeyiz.” diye konuştu.


Isparta’da gül sektörünün gelecek nesillere aktarılarak devam etmesini istediklerini belirten Çelik, birlik olarak daima üreticilerin yanında yer aldıklarını kaydetti. Çelik, üreticilerden 2023 kampanya dönemine ait rekolte beyannamelerini de kooperatiflere bir an evvel teslim etmeleri çağrısında bulundu.

 

‘Örtü altı üretim alanı 20 yılda yüzde 50 arttı’

‘Örtü altı üretim alanı 20 yılda yüzde 50 arttı’

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Aydın’ın Sultanhisar ilçesindeki kış çileği hasadı yaptı. 2002 yılında iktidara geldiklerinde Türkiye’de toplam 540 bin dekar sera ve örtü altı üretim alanı olduğuna dikkati çeken Kirişci, “Bu son 20 yılda yüzde 50 arttı. 811 bin dekara çıktı” dedi.

Kirişci, “Tarımsal üretim bu coğrafyanın olmazsa olmazı. İnsanlık da tüm dünya da fark etti ki tarım stratejik ve vazgeçilmez bir sektör. Aydınımız tabii ki bu manada örnek, öncü şehirlerimizin başında geliyor. Pek çok üründe ilk dörtte, beşte yer alıyor. Çilek denildiğinde de Aydınımız gerek iç pazar gerekse ihracat için üretim yapıyor. Biz göreve geldiğimiz günden beri ısrarla ve inatla, ‘Kent tarımı’ diyoruz” dedi.


Türkiye’nin jeotermal potansiyelinde Avrupa’da 1’inci, dünyada 7’nci sırada olduğuna dikkati çeken Bakan Kirişci, “Bu güç mutlaka kullanılmalı. Jeotermalden elektrik üretelim, sağlıkla ilgili yararlanalım, ev ısınmalarında yararlanalım ama mutlaka tarımda da ısıtma için kullanalım” diye konuştu. Bakan Kirişci, Aydın Valiliği, AK Parti İl Başkanlığı ziyaretinin ardından tarım sektörü buluşmasına katıldı.

Main Menu