AB, 5 yılda tarıma 300 milyar Euro’nun üzerinde kaynak sağlayacak
AB Komisyonu, yeni Ortak Tarım Politikası’nın 1 Ocak 2023’te yürürlüğe gireceğini açıkladı.
Açıklamada, Komisyon’un üye ülkelerin tamamının tarım stratejik planlarını onayladığına işaret edilerek, “Toplam 264 milyar Euro’luk AB finansmanı, sürdürülebilir ve sağlam bir tarım sektörüne geçişte Avrupalı çiftçileri destekleyecek, kırsal alanların canlılığını ve çeşitliliğini korumaya yardımcı olacak.” ifadesi kullanıldı.
Üye ülkelerin tarıma yönelik eş finansman ve tamamlayıcı destekler de vereceği anımsatılan açıklamada, 2023-2027 dönemi için çiftçilere ve kırsal topluluklara tahsis edilen toplam kamu bütçesinin 307 milyar Euro olacağı kaydedildi.
Açıklamada, doğrudan ödemeler kapsamında her yıl uygun çiftçilere 20 milyar Euro temel gelir desteği verileceği belirtildi. Küçük ve orta ölçekli çiftliklere daha yüksek gelir desteği verileceğine işaret edilen açıklamada, protein içeren ürün ekenlere desteğin artacağı bildirildi.
Açıklamada, tarım politikası fonlarının 98 milyar Euro’luk kısmının iklim, su, toprak, hava, biyolojik çeşitlilik ve hayvan refahına ayrılacağına işaret edildi.
GENÇ ÇİFTÇİLERE ÖZEL DESTEK
Genç çiftçilere özel destekler sağlanacağının altı çizilen açıklamada, toplam 8,5 milyar Euro’luk kamu harcamasının, genç çiftçilerin ilk faaliyet yıllarında kullanımı için sunulacağı belirtildi. 2023’te yürürlüğe girecek yeni tarım politikası; biyoçeşitliliği güçlendirmeyi, çiftçilerin iklime zarar vermeyen ve çevre dostu uygulamalara yönelmesini içeriyor.
Üye ülkeler, kırsal kalkınma bütçesinin en az yüzde 35’ini ve doğrudan ödemelerin en az yüzde 25’ini çevre ve iklim dostu tedbirlere ayıracak. Doğrudan ödemelerin en az yüzde 10’u küçük ve orta ölçekli üreticileri desteklemek için kullanılacak.
Fiyat veya piyasa dengesizlikleri gibi acil durumlarda kullanılmak üzere 450 milyon Euro’luk kriz fonu oluşturulacak. AB toplam bütçesinin yaklaşık üçte biri, tarım politikasına ve bu alandaki desteklemelere ayrılıyor.
Bakan Kirişçi açıkladı: Tarım Bakanlığına 1200 personel alınacak
Tarımda enginarla yeniden doğuş modeli
Tarımdaki başarı hikâyeleri Anadolu’nun pek çok kentinden Türkiye’ye yayılıyor, hatta sınırları aşıyor. Antakyalı Teofarm aynı topraklarda çiftçilik yapan ailelerinin ismini daha ileriye taşımak için yola çıkan kardeşler Elif Teoman Ovalı ve Adnan Murat Teoman tarafından kuruldu. Hem bölgesel kalkınma için yapılan çalışmaları, hem de geleneksel değerleri korumaya yönelik adımlarıyla öne çıktılar…
Hikâyenizi anlatır mısınız, kurulma sürecinizde neler yaşadınız?
Teofarm yüzyıllardır aynı topraklarda çiftçilik yapan ailemizin soyadını taşıyan bir marka. Teoman soyadımız ve uluslararası marka olma idealinden hareketle farm (çiftlik) kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor. Markayı kardeşim Adnan Murat Teoman ile kurduk. Ben işletme yönetimi alanında Mustafa Kemal Üniversitesi’nde uzun yıllar öğretim görevlisi olarak ders verdim. Terzi kendi söküğünü dikemez misali kendi tarımsal faaliyetlerimizde bu bilimi uygulayamadığımızı, yeni dünya gereklerini yakalayamadığımızı gördüm. Tarım gelirlerinin azalması, sektörde nitelikli işgücünün istihdam edilememesi, kırsaldan şehirlere göç, konvansiyonel tarım alanlarının artışı ve buna bağlı olarak dışa bağımlılık gibi sebeplerle çiftçilik mesleği giderek değer kaybetti… Maliyetler yükselirken kazancın düşmesi tarım faaliyetlerimizi tekrar gözden geçirmemizi ve ‘eski köye yeni adet’ getirmemiz gerekliliğini ortaya koydu. Kardeşim Adnan araziyi tanıyan, toprağı işlemeyi, tarımsal üretimi bilen, işin her zaman içinde biri olarak ve ben de farklı bakış açısı ile yaklaşan bir akademisyen ve mutfakta vakit geçirmeyi seven, Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetlerini önemseyen biri olarak güçlerimizi birleştirdik. Kaybolmaya yüz tutmuş atalık tohumlarımıza yeniden hayat vermek, geleneksel lezzetleri yaşatmak amacıyla yola çıktık. Bunun için bir “yeniden doğuş modeli” yaratıyoruz. Alışılmış, sıradan üretim yöntemlerine vizyon, eğitim ve bilimi katarak, yeni bir bakış açısıyla, katma değeri daha yüksek ürünler üretebileceğimize, toplumsal fayda yaratan bir rol model olacağımıza yürekten inandık. İnsanlara, kadim kültürlerden gelip, tarihsel süreç içinde yoğrularak şekillenen sağlıklı, doğal, geleneksel tatları doğal ortamında ve üretici eliyle sunuyoruz.
Online kanallarda sattığınız tüm ürünleri üretiyor musunuz?
Hatay’ın endemik bitki türlerinden geleneksel gıdaları Teofarm markası ile üretiyoruz. Atalık tohumlarla üretilen buğdaylarla yapılan bulgurlar, makarnalar, çeşitli geleneksel kurabiyeler, turşular, endemik meyvelerle yapılan reçeller, salçalar, yerel bakliyatlar ve daha birçok çeşit… Bu ürünlerin yüzde 70’ini ailemize ait tarım arazilerinde iyi tarım uygulamaları ile üretip işleyip kendi markamızla son ürün olarak satış noktalarına ulaştırıyoruz. Üretimde farklı bilgi veya toprak yapısına ihtiyaç duyulan ürünlerle ilgili de küçük çiftçilerle sözleşmeli tarım yaparak ve alım garantisi vererek biyoçeşitliliğin sürdürülmesine katkıda bulunuyoruz.
Tarımda enginarla yeniden doğuş modeli
Bölgenin geleneksel ürünlerinin yaşatılması için uğraşlarınız var mı?
Aile işletmeciliğini daha değerli ve sürdürülebilir bir üretim modeli ile devam ettirebilmek için çalışmalar yapıyoruz. Bugün FAO’nun rakamlarına baktığınızda dünyada gıda üretiminin yüzde 70’i aile çiftçileri tarafından üretiliyor. Teofarm Modeli sayısal verileri de ortaya koyarak sürdürülebilir aile işletmeciliği olarak tarımda markalaşmak isteyen başka kişilere de örnek olup yol gösteriyor.
Bölgemizin endemik çeşitlerinden karakılçık buğdayını odağımıza aldık. Karakılçık Buğdayı bölgemizin ikliminde ve toprağında müthiş lezzetli ve güzel ürün veriyor. Bu ürünün üretimini artırıp, işleyerek tüketime hazır katma değeri yüksek ürünlere dönüştürüyoruz. 2021 yılında geleneksel yöntemlerle binlerce yıldır üretilen ve bizim de bu geleneği sürdürdüğümüz tütsülenerek yapılan firik ürünü ile Avrupa’da Özel Markalar alanında 22 ülkeden perakendeciler ve üreticilerin katıldığı yarışmada finale katılmaya hak kazandık. Hatay enginarını Hatay’a tekrar kazandırdık. Araştırmalarımda Hatay’ın özel bir tür enginarına rastladım ve bu türün üretimini geliştirerek artırdık. Ulu Önderimiz Atatürk için hastalığında Hatay’dan enginar istetilmiş. Enginarın bölgemizdeki geçmişine baktığımızda Hititlere dayandığını, daha sonraki dönemlerde Roma’da çok tercih edilen bir yiyecek olduğunu hem kaynaklarda hem de Hatay Arkeoloji Müzesi’ndeki ‘Büfe’ mozaiğinde görüyoruz.
‘Hayal’ ortaklarıyla atölye kurdu
Bulunduğunuz bölgelerde kırsal kalkınmaya etki ediyor musunuz?
Akademisyen bakış açısıyla yeni bir marka oluşumunda yapacağımız üretim bilim ışığında olmalıydı. Bu amaçla çiftliğimizde bir depoyu derslik haline getirdik. Üniversite – sanayi işbirliği yaparak uzman akademisyenlerle üretim şekillerini, iklim krizini, su kaynaklarının etkin kullanımını, biyoçeşitlilik gibi günümüz gerçeklerini dikkate alarak kârlı üretim yapmayı tartıştık. Bir taraftan köklü tarım geçmişimizi sürdürebilmek için bilimden yararlanırken diğer taraftan da gençleri de tarımsal alanla bağlantıda tutmak için çalışmalar yaptık. Aşçılık Bölümü öğrencilerimize “Topraktan tabağa üretim”, geleneksel gıda üretimi ve pazarlaması gibi dersleri bu alanda verdik. Sadece üniversite öğrencilerine değil, bulunduğumuz kırsalda mevsimlik işçilere de ürün toplama paketleme eğitimleri verdik. Kompost yapma, toprağın ihtiyacı olan organik maddelerin tekrar kazandırılması gibi konularda da eğitim veriyoruz. Enginar bölgemizin ürünü desek de bölge halkı enginarın üretimine, soymasına ve işlenmesine yabancılaşmıştı. Enginarın ekim dikiminden hasadına ve işlenmesine kadar olan eğitimleri verdik. Bu eğitimi başarıyla tamamlayanları istihdam ettik. Çöpe giden yiyecekleri, dal, yaprak, ağaç parçalarını tekrar toprağa kazandırmanın önemini anlatıyoruz. Doğal gübre yapımını önemsiyoruz. Tarımsal alanda üretimin planlı yapılabilmesi, tüm süreçlerin doğru işlemesi, nitelikli işgücünün yetiştirilebilmesi için sistematik bir iş yapış yöntemi oluşturmak önemli. Bu da yenilikleri takip eden bir “Tarım Akademisi” ile mümkün. Bu amaçla çalışmalar yapıyoruz. Hatay’a gelen ziyaretçiler kırsal hayatı deneyimlemek, hasada katılmak, müthiş bir medeniyetin sofralarında bulunmak istiyorlardı. Hayal ortaklarımız olarak da adlandırdığımız bir grup akademisyen ile bilgimizi paylaşabilmek amacıyla Teofarm Atölye’yi kurduk. Burada işin uzmanları ile Hatay’ın endemik bitkileri ile atölyeler yapıyor, tadımlar düzenliyor ve şehrimizin değerlerini tanıtıyoruz.
Tarım arazileri imara yeniliyor
Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, Sivas’ta bilinçsiz sulama yapılması, imar değişikliği ve veraset gibi nedenlerle tarım arazilerinin yüzde 17.
Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, Sivas’ta bilinçsiz sulama yapılması, imar değişikliği ve veraset gibi nedenlerle tarım arazilerinin yüzde 17.8 oranında azaldığını söyledi.
Sivas Ziraat Odası Başkanı Hacı Çetindağ, tarım arazilerinin korunması için ek kanunlar çıkartılması gerektiğini belirtip, “Kuraklıktan dolayı çölleşme, sanayileşmenin tarım arazilerinin üzerine açılması, hobi bahçelerinin yapılması tarım arazilerini kaybetmemize neden oluyor. Sivas’tan örnek vermek gerekirse Kızılırmak havzası gibi birinci sınıf tarım arazilerini imara açtılar. Bu alanlar imara açıldığında tarım arazileri küçülmeye başladı. Biz bu toprakları torunlarımızdan ödünç aldık. Bizim tarım arazilerimizi korumamız gerekirken sadece betonlaşmaya değer vermiş olduk. Bu durum Sivas’ta da yaşanıyor, diğer illerde de yaşanıyor. Erozyonunda büyük etkisi var, bilinçsiz tarımın yapılması, tarımda kimyevi gübrenin kullanılması, zirai ilaçların kullanılması, sarma sulamaların kullanılması, verasetten dolayı tarım arazilerinin bölüşülmesi sonucu arazilerin küçülmesi Türkiye’de olduğu gibi Sivas’ta da tarım arazilerinde büyük bir küçülme oldu. Bunun sonucunda da çiftçimiz alternatif olarak dağlık alanlardaki hazine arazilerinde ekim yapmaya başladı. Yani bir taraftan hor kullandığımız tarım arazileri varken diğer taraftan da arazi aramaya başlıyoruz” dedi.
“Tarım arazilerini imara açmayalım”
Çetindağ, mevcut tarım arazilerini korunması gerektiğini belirtip, “Birinci sınıf tarım arazilerini ne sanayileşmeye ve yerleşim yerlerine açmayalım. Hayvancılıkla ilgili Avrupa birliği projeleri var. Birinci sınıf tarım arazilerinin ortalarına ahır yapımı izni veriliyor. Vatandaş bu alanda 5-6 yıl hayvancılık yapıyor. Daha sonra ahırı terk edince o topraklar geri dönüştürülemiyor. Tarım arazilerini korumak için her türlü kanunu çıkartıp yerleşim yerlerine açmamalı, tarım dışı kullanılan alanlara imar izni verelim. Elimizdeki tarım arazilerini imara açmayalım buraları koruyalım. Dünyada pandemiden sonra tarımın ne kadar önemli olduğunu gördük. Elimizdeki mevcut tarım arazilerine lütfen sahip çıkalım” diye konuştu.
Bakan Nebati: Tarımsal destek bütçesi 54 milyar TL'ye çıkarıldı
BMM Genel Kurulunda, 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin 4. maddesi üzerindeki görüşmeler sona erdi. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, yapılan görüşmelerin ardından açıklamalar yaptı. Nebati, salgından etkilenen esnaf ve sanatkarların ilave finans yüküyle karşılaşmaması için 2021 yılından önce kullandırılan kredilere ilişkin oluşan ilave faiz yükünü karşıladıklarını ifade etti.
TARIMSAL DESTEK ÖDEMESİ YÜZDE 109 ARTTI
Nebati tarımsal destek ödemeleri ile alakalı açıklama yaptığı bölümü Twitter hesabından paylaşarak şu ifadeleri kullandı:
2022 yılında tarımsal destek bütçesinin başlangıç ödeneği 25,8 milyar TL olup ek bütçe kapsamında 13,4 milyar TL ilave edilmiştir. 2023 yılı tarımsal destek başlangıç bütçesi ise 2022 yılı tarımsal destek başlangıç bütçesine göre %109 artırılarak 54 Milyar TL’ye çıkarılmıştır.
2022 yılında tarımsal destek bütçesinin başlangıç ödeneği 25,8 milyar TL olup ek bütçe kapsamında 13,4 milyar TL ilave edilmiştir. 2023 yılı tarımsal destek başlangıç bütçesi ise 2022 yılı tarımsal destek başlangıç bütçesine göre %109 artırılarak 54 Milyar TL'ye çıkarılmıştır. pic.twitter.com/t1p9bTd3vM
— Dr.Nureddin NEBATİ🇹🇷 (@NureddinNebati) December 14, 2022
Tahıl fiyatlarındaki artış 2023'te de devam edecek mi?
Yeni bir yıla girerken, enflasyon ve bununla mücadele için çeşitli önlemler konusundaki küresel tartışma devam ediyor. Politik ve ekonomik beyinlerin tüm çabalarına rağmen, yüksek emtia fiyatları ve güçlü küresel talep sürüyor. Özellikle tarım emtiaları tarafında güçlü fiyatların 2023 yılında da devam etmesi bekleniyor. Zira doğa ananın koyduğu engeller düşük arz sorunu yaratıyor. Ayrıca devam eden enerji krizinin yarattığı gübre sıkıntısı 2023 yılında da tarım üreticilerinin başına çöreklenmeye devam edecek gibi gözüküyor.
DOĞA ANA FİYATLARI YÜKSELTİYOR
Ekonomim.com’un haberine göre, bu yıl Rusya ve Ukrayna’daki savaş ve ‘işbirliği yapmayan’ doğa ana, emtia fiyatlarını tarihsel olarak yüksek seviyelerde tuttu. Mısır 1 yıl öncesine göre yüzde 8.5, soya fasulyesi yüzde 17 yukarıda. 2022’de son yılların en yüksek seviyesini test ettikten sonra buğday ise Rusya’nın ihracatının devam etmesinin yardımıyla yüzde 8 aşağıda. Pirinç ise bu yıl neredeyse yüzde 20 yükseldi. Kakao ve kahve yıla başladıkları bölgede hareket ediyor. Şeker fiyatları yılbaşına kıyasla yüzde 3.5 artıda.
ABD, ARJANTİN, BREZİLYA GİBİ BÜYÜK ÜRETİCİLER ETKİLENİYOR
Tarım analisti Naomi Blohm, mısır ve soya fasulyesi için grafik göstergelerin yukarı yönlü fiyat kırılmalarına işaret ettiği uyarısı yapıyor.
Soya fasulyesinde kısa vadede potansiyel 2.50 dolarlık, mısırda 1.00 dolarlık kırılma geldiğini söylüyor. JPMorgan Research tarımsal emtia stratejisti Tracey Allen, mısırla ilgili bir araştırma makalesinde “Hava durumu burada ve şu anda çok önemli bir faktör” diyor.
Allen, “Dünya pazarına ihraç edilebilir tarım ürünleri tedarikimizin kritik derecede kısıtlı olduğu bir zamanda, mahsul koşullarında bir miktar bozulma, toprak nemi eksikliklerinin oluşmasını ve önemli tahıl ve yağlı tohum mahsullerinin verim potansiyelinde gerileme bekliyoruz” ifadelerini kullanıyor.
S&P Global’in araştırması, kuraklığın 2022/23’te ABD’de mısır üretimini aşağı çekerek fiyat baskılarının artmasını beklendiğini gösterdi. COVID kısıtlamaları ve savaşın yanında kontrol edilemeyen hava olayları izlenecek. ABD’de tahıl stoklarına bakıldığında dokuz üründe sıkışıklık dikkat çekiyor. Dünya mısır ve buğday arzı düşüş eğiliminde. Kuzey yarım kürenin tamamında bu yaz sıcaklık ve kuraklık tahıl üretimini frenledi. Arjantin’de önemli üretim dönemlerinde kuraklık devam ederken, Brezilya’nın bazı bölgeleri çok fazla yağmur alıyor ve bazı alanlar ise kuruyor. Tüm bunlar yeni yılda tahıl piyasalarında baş ağrısı yapabilir ve fiyat dalgalanmalarına yol açabilir.
BUĞDAY ÜRETİMİNDE ARZ SIKIŞIKLIĞI SÜRECEK
ING’nin 2023 görünümü raporunda küresel buğday piyasalarının 2022/23 sezonunda daralmasının muhtemel olduğu belirtiliyor. Tahminler, 2023/24 döneminde fiyatların yukarı yönlü destekleneceği şeklinde. ING, CBOT vadeli işlemlerde fiyatların 2023 ilk çeyreğinde kile başına ortalama 8.50 dolar, ikinci çeyrekte 8.40 dolar olacağını öngörüyor. Son iki çeyrek için sırasıyla 8.50 dolar ve 8.70 dolar tahmininde bulunuyor.
Euronext’te her bir çeyrek için ton başına fiyat tahmini ise sırasıyla 340 euro, 325 euro, 325 euro ve 335 euro şeklinde. Finans kuruluşu, arz risklerine şöyle sıralıyor:
2022/23 için küresel buğday kapanış stoklarının 268 milyon tonun biraz altına, yani 2016/17’den bu yana en düşük seviyelere inmesi bekleniyor.
RUS HEYET, ADANA'DA NARENCİYE BAHÇELERİNİ GEZDİ
Adana Tarım ve Orman İl Müdürlüğünden yapılan açıklamaya göre, Rusya Federasyonu İhracat ve İthalat İşlemleri Bitki Sağlığı Kontrolü ve Uluslararası İşbirliği Departmanından gelen heyet, İl Tarım ve Orman Müdürü Muhammet Ali Tekin’i ziyaret etti.
Daha sonra narenciye bahçeleri ile paketleme ve işleme tesislerinde incelemede bulunan heyete, başta pestisit kalıntısı olmak üzere narenciyenin üretiminden ihracatına kadarki izleme ve değerlendirme çalışmaları hakkında bilgi verildi.
Tekin, yaptığı açıklamada, Adana’dan yapılan yaş sebze ve meyve ihracatında Rusya’nın önemli bir yere sahip olduğunu belirtti.
Kentin Rusya’ya ihraç ettiği ürünler arasında narenciyenin ilk sırada yer aldığını ifade eden Tekin, şunları kaydetti:
“Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre 2021 yılında ülkemizde 5 milyon 363 bin ton narenciye üretimi gerçekleştirildi. 20 Ağustos 2021 tarihinde başlayan narenciye ihracat sezonunda, 2022 yılı mayıs ayı sonu itibarıyla 9,5 ay devam eden sezonda narenciye ürün grubunda toplam ihracat tutarımız 940 milyon dolar oldu. 2021-2022 yılı narenciye sezonunda en fazla ihracat yaptığımız ülkelerin başında yüzde 45 pay ile Rusya yer aldı. İhracatın sorunsuz olması için üretimden paketlemeye kadar her aşamada denetimler yapılmaktadır.”
GDO'SUZ TÜRK PAMUĞU DÜNYAYA TANITILACAK
Genetik değişikliğe uğramış (GDO’lu) tohumların kullanılmadığı Türk pamuğunun, dünya pazarında katma değerinin yükseltilmesi için başlatılan girişim kapsamında “GMO FREE Turkish Cotton” markasının tescili alındı.
Projeye dahil olan kurumların ortaklığıyla kurulan GDO’suz Pamuk A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Barış Kocagöz, Türkiye’nin tekstil üretiminde olduğu kadar pamuk üretiminde de oldukça önemli bir yere sahip olduğunu söyledi.
Türkiye’nin 1 milyon ton civarında pamuk üretiminin olduğunu, GDO’suz üretimde de dünyada birinci sırada yer aldığını bildiren Kocagöz, “Tarım ve Orman Bakanlığımızın yıllar önce almış olduğu çok doğru bir karar ile GDO’lu pamuk üretimi ve tohum ithalatı ne mutlu ki yasak. İşte bu sayede ülkemizdeki konvansiyonel tohum çeşitliliği kirlenmedi ve GDO’suz pamuk üretimimiz artmaya devam ediyor.” dedi.
Kocagöz, GDO’suz tohumları korumanın sürdürülebilir pamuk üretimi için önemli olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“GDO’lu tohumların girdiği ülkelerde GDO’suz tohumlar mutlaka kirleniyor ve bir daha özüne dönemiyorlar. Bu da onları GDO’lu tohum ile pazarı eline geçiren şirketlere bir anlamda mahkum ediyor. Böylece ulusal çeşit ve kalitedeki üretiminiz sürdürülebilir olmaktan çıkıyor. Bugüne dek bu üçlü ortaklık sayesinde kurulan GDO’suz Pamuk AŞ ile sertifikaya yetkili kuruluşlar onaylandı ve tüm sistem Türk tekstil ürünlerine bu sürdürülebilir markayı taşımaya hazır hale getirildi.”
Çalışma kapsamında pamuk üretiminden tüketiciye kadar olan zincirde sertifika kuruluşlarının markanın kontrol ve denetimini yapacağını aktaran Kocagöz, Türkiye’ye özel bu markayla tekstilde rekabet gücünün artacağını sözlerine ekledi.
Üretici firmalardan Orta Anadolu Direktörü Sedef Uncu Akı ve SÖKTAŞ İplik Müdürü Akif Değirmendere’nin de birer konuşma yaptığı tanıtım toplantısının ardından “GDO’suz Türk Pamuğu Markasının Türk Tekstili ve Pamuk Üretimi için Önemi” ve “Sürdürülebilir Marka ve Üretimde GDO’suz Pamuğun Yeri” başlıklı iki panel gerçekleştirildi.
Kayseri'de ikinci ürün olarak yetiştirilen şeker pancarı hasat edildi
Kayseri’de bu yıl ikinci ürün olarak ilk kez yetiştirilen şeker pancarının sökümü yapıldı.
Yeşilhisar ilçesinde Kayseri Şeker Yönetim Kurulu Üyesi Adem Öner’e ait 30 dönüm tarlada gerçekleştirilen şeker pancarı söküm etkinliğine katılan Kayseri Pancar Ekicileri Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, AA muhabirine, Erciyes’in gölgesindeki Yeşilhisar Ovası’nda bulunduklarını söyledi.
Çiftçi Öner’in arpa üretiminden sonra ikinci ürün olarak pancar yetiştirdiğini ifade eden Akay, bunun Kayseri’de ilk defa uygulandığına dikkati çekti.
Akay, “Bugün ikinci ürün pancarın sökümünü gerçekleştireceğiz. Bu mevsime kadar mutlaka beklemesi gerekiyor. Çünkü pancarın belli bir yetişme süresi var. En az 150 ile 180 gün arası toprakta kalması gerekiyor. Temmuzun başında ekilen bu pancar 150 günlük süreyi yeni doldurdu. Bugün söküm için bir aradayız.” diye konuştu.
Çiftçilerin bunu daha önce bu bölgede, ovada özellikle silajlık mısır üzerinde denediğini aktaran Akay, şunları kaydetti:
“Ama bu sene hem Yeşilhisar’da hem de Develi’de çiftçilerimiz pancarda da denemeye başladılar. Elde ettiğimiz sonuçlar bizim açımızdan ümit verici. Gerek dekardaki verim gerekse şeker oranı itibariyle aşağı yukarı beklediğimiz seviyede. Dolayısıyla bu bölgede çiftçilerimiz için daha fazla bir gelir imkanı ortaya çıkacak. Bizi asıl ilgilendiren kısmı orası. İkinci ürün olarak bu pancarın yetiştirilmesi ve çiftçimizin buradan ikinci bir gelir elde ediyor olması bu yönüyle önemli. Başka bölgelerimizde bu şansı bulmak çok mümkün değil ama inşallah Yeşilhisar ve Develi ovalarımızda bu uygulamayı bundan sonra geliştirmek niyetindeyiz. Bereketli olsun. Hepimiz için hayırlı olsun. İnşallah bu pancar bundan sonra da bu şekilde ikinci ürün olarak ekilmeye devam eder.”
Akay’ın açıklamasının ardından ikinci ürün şeker pancarları sökülerek kamyonlara yüklendi.