Tarımda yeni kuraklık planı
Tarım ve Orman Bakanlığı, küresel iklim değişikliğine bağlı oluşabilecek kuraklık için eylem planı hazırladı. Buna göre; az su ile gelişebilecek arpa, buğday çeşitleri gelecek. Kuraklığa dayanıklı nohut, elma, kayısı, çok su tüketen mısıra alternatif olarak ise yulaf çeşitleri yetiştirilecek.
Haberin Devamı
‘Kuraklık Eylem Planı’ hazırlayan Bakanlık, Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) bünyesindeki araştırma kuruluşlarıyla birçok alanda kuraklığa dayanıklı çeşitler geliştiriyor. Üretimi yapılan kuraklığa dayanıklı 30 ekmeklik buğday, 12 makarnalık buğday ve 19 arpa çeşidi bulunuyor.
DAYANIKLI NOHUT GELİYOR
TAGEM – Doğu Akdeniz Geçit Kuşağı Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’nün 2023-2027 yılları arasında yürüteceği ‘Kuraklık Stresine Dayanıklı Nohut Genotiplerinin Geliştirilmesi’ projesi ile kuraklığa dayanıklı, üreticilerin ve pazarın isteklerine uygun yeni nohut çeşitleri geliştirilmeye çalışılacak. Çok su tüketen ve 8-10 ton silaj elde edilen silajlık mısıra alternatif olabilecek silajlık yulaf ve tritikale (buğday ve çavdar melezi) geliştirme çalışmaları sonucunda, dekara 7 ton silaj elde edilebilen yulaf ve tritikale çeşitleri geliştirildi. Kuraklığa dayanıklı soya çeşitleri ve şekerpancarı geliştirilmesi de bekleniyor. TİGEM’de 2022 yılında hasadı yapılan 826 bin dekar toplam buğday ve arpa tohumluk üretim alanının yüzde 42’si kuraklığa toleranslı buğday ve arpa çeşitlerinden oluşuyor. Kuraklığa dayanıklı meyve projeleri arasında ise kayısı, elma, fındık, zeytin, antepfıstığı bulunuyor.
Demet Evgar: Biz çiftçi bir aileyiz!
15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü’ne özel olarak gerçekleştirilen hasat etkinliğinde boy gösteren ünlü oyuncu, sürdürülebilir ve yenileyici tarım uygulamalarını anlattı.
Dört kuşaktır tarımla uğraşan bir ailenin bireyi olan Demet Evgar, şunları söyledi:
“Biz bu işi hala sürdürüyoruz. Hatta evladımı da oranın havasını iyice solusun diye çiftliğe götürdüm. Toprakla uğraşanların hayatı sabah 04:30-05:00 dediniz mi başlar. İşi 12 olmadan bitiririz.
Sabah bereketi denilen bir şey vardır toprakla uğraşanlarda. Şunu içten bir şekilde söyleyebilirim ki, tarlada yorulduğum kadar hiçbir işte daha yorulmamışımdır.
Demet Evgar: Biz çiftçi bir aileyiz
Kadınların emeklerinin her alanda olduğu gibi tarımda da çok önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Unutmamak gerekir ki tarım bir aile işidir. Bir çiftçi kızı olarak bunu çok iyi biliyorum…
Tarımda daha az kaynak tüketerek daha fazla verim almak mümkün ve dünyanın buna ihtiyacı var.
Proje içerisinde hibe desteği alan ve eğitimlere katılan kadın çiftçilerimiz var. Hepsine buradan sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Çok zor bir iş yapıyorlar. Emek yoğun bir organizasyonun içerisindeler. Toprak ana kendi gibi anaların uğraşlarını yanıtsız bırakmıyor. İyi ki varlar. Kendi annem de dahil olmak üzere tüm kadın çiftçilerimizin gününü kutluyorum.”
"Çilek yetişmez" denilen o şehrimizde tonlarca çilek üretildi!
Ağrı’da “çilek yetişemez” denilen arazide ilk kez geçen yıl çilek üretimi yapıldı. 2021’de 3 tona yakın çilek üretilirken bu yıl verimin daha iyi olduğu öğrenildi.
Ağrı’da köylerde yaşayan kadın çiftçiler, alternatif geçim kaynaklarının oluşturulması amacıyla yüzde 90 hibe desteğiyle hayata geçirilen “Ağrı’dan Çileğe Dokunuş Projesi” ile ürettikleri çilekleri satarak aile bütçesine katkıda bulunuyor.
“Çilek yetişmez” denilen o şehrimizde tonlarca çilek
Kentte geçen yıl Tarım ve Orman Bakanlığı ile Ağrı Valiliği iş birliğinde, İl Özel İdaresi kaynaklarıyla finanse edilen proje kapsamında 20’si kadın olmak üzere 40 çiftçi için birer dekardan oluşan çilek bahçeleri kuruldu.
Kadın çiftçiler aile bütçesine katkı sağlıyor
Maliyetinin tamamına yakını devlet tarafından karşılanan, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü ekiplerince çiftçilerin evlerine yakın arazilerde kurulumu tamamlanan bahçelerde, damlama yöntemli sulama sistemiyle çilek üretimi yapılıyor.
Üretimde söz sahibi olmak için projeden yararlanan köylerdeki kadın çiftçiler de yaz ayları boyunca emek verip bakımını yaptıkları bahçelerinde yetişen çileklerin hasadını gerçekleştiriyor.
Kadın çiftçiler, belirli aralıklarla topladıkları çilekleri isteyen vatandaşlara ve manavlara belirli bir ücret karşılığında satarak aile ekonomisine katkı sunuyor.
Geçen yıl 3 tona yakın çilek üretildi
Patnos ilçesine bağlı Yukarıgöçmez köyünde yaşayan Hülya Aydın, projeden çok memnun olduklarını ve seneye bahçeyi daha da büyütmeyi hedeflediklerini söyledi.
Çileklerin organik ve çok lezzetli olduğunu belirten Aydın, şöyle konuştu:
“Bu bahçe sayesinde aile bütçemize katkıda bulunuyoruz. Çevreden bahçeye özenenler de oluyor. Daha önce ‘burada çilek yetişmez’ diyorlardı. Buradaki millet çaba gösterirse her şey olur. Çevreden isteyen eş, dost ve komşularımız ile sipariş üzerine manavlara satıyoruz. Bu çileklerle reçel de yapıyoruz. Tadı çok güzel oluyor. Geçen yıl ilk defa üretim yaptık ama bu senenin verimi daha iyi oldu. 3 tona yakın çilek ürettik. 50 bin liraya yakın bir kazanç sağladık. Bu sene üçüncü hasadı yapıyoruz. Herkes bu projelere başvuru yapsın.” “100’e yakın çilek bahçesi kurmayı hedefliyoruz”
İl Tarım ve Orman Müdürü Kenan Engin de projede il genelinde kadın çiftçilere öncelik verdiklerine söyledi.
Projede önceliklerinin çiftçilerin aile bütçelerine katkı sağlamak olduğunu dile getiren Engin, şunları kaydetti: “İlgiden dolayı önümüzdeki yıllarda bu projeyi büyütmeyi düşünüyoruz.
Kadın çiftçilerimiz başta olmak üzere 100’e yakın çilek bahçesi kurmayı hedefliyoruz.
Biz kadınların elinin değdiği her şeyin güzelleştiğini görüyoruz bu bahçede olduğu gibi.
Tarım anneleri evlerine kavuştu
Talas Belediyesi tarafından kırsal mahallelerde çalışan mevsimlik işçilerin barınması için yaptırılan 30 konteyner evin anahtarı sahiplerine teslim edildi.
Talas Belediyesi ve Orta Anadolu Kalkınma Ajansı tarafından yürütülen ‘Tarım Anneleri Ev’leniyor’ Projesi çerçevesinde kırsal mahallelerde çalışan mevsimlik işçilerin barınması için 30 tane konteyner ev yapıldı. İlçeye bağlı Alaybeyli Mahallesine yaptırılan evlerin anahtarları, düzenlenen tören ile mevsimlik işçilere teslim edildi. Törene, Talas Kaymakamı Yaşar Dönmez, Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın, ORAN Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Ahmet Emin Kilci ve mevsimlik işçiler katıldı. Törenin açılış konuşmasını yapan ORAN Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Ahmet Emin Kilci, “Bu proje Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın sosyal gelişme programı çerçevesinde yürütülen projedir. Hem mahallemize hem de ilçede tarımla uğraşan insanlarımız için önemli bir altyapıyı burada belediyemiz ile birlikte kazandırmış bulunmaktayız. Projenin uygulanması aşamasında büyük emek veren belediye başkanımıza teşekkür ediyorum” dedi.
“Burada insana insan gibi yaşaması için verilen bir değer var”
Talas Belediye Başkanı Mustafa Yalçın da, “Şuan hava şartları olumsuz olsa da bizim içimiz kıpır kıpır. Çünkü burada insana insan gibi yaşaması için verilen bir değer var. Onu yaşamak ve bir sebep olmak ayrıca sonsuz bir konudur. Pandemi döneminde anlaşıldı ki, en önemli sektörümüz gıdadır. Yani tarım ve hayvancılık. Tarım işçileri, tarımla uğraşanlar, hem yerliler hem de buraya işçi olarak gelen kardeşlerimizin olumsuz şartlarını olumluya çevirmek üzere burada 30 tane konteyner ev yaptık. Bu konteynerdan ayrıca çamaşır yıkama konteynırı, bir tane de çocuklar için eğitim konteynırı var. Ayrıca bir de idari bina var. Emeği geçen ORAN Kalkınma Ajansına teşekkür ederim. Elbette buranın altyapısıyla ilgili belediyemizde arkadaşlarımız çok emek verdiler. Son dakikaya kadar bu çalışma devam etti ve devam ediyor. Şükürler olsun ki, insana değer vermek adına burada böyle bir faaliyetin yapılmış olması bizi onurlandırıyor ve gururlandırıyor. Türkiye Cumhuriyetinin bir neferi olmak bizim için son derece onur ve gurur verici bir şey. Allah’a çok şükür ki devletimiz var ve ilelebet payidar olsun” şeklinde konuştu.
Konuşmaların ardından konteynırların anahtarları mevsimlik işçilere teslim edildi.
Bakan Kirişci: Küresel sorunlar tarımı etkiledi
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, salgın, iklim değişikliği ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel sorunların tarımsal üretimi derinden etkilediğine dikkati çekti.
Tarım ve Orman Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre Bakan Vahit Kirişci, Personel Genel Müdürlüğü tarafından düzenlenen Bilgilendirme ve İstişare Toplantıları’nın Karadeniz Bölgesi’ndeki ayağında, Bakanlık personeline çevrim içi seslendi.
İklim değişikliği, salgın ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel sorunlara bağlı olarak tarımsal üretim zincirinde ortaya çıkan aksamaların, birçok ülkeyi derinden etkilediğini anımsatan Kirişci, bugüne kadar aldıkları tedbirlerle muhtemel zararların önüne geçmeyi başardıklarını belirtti.
Kirişci, “Bugün ülkemizde stratejik ürünlerde hiçbir sıkıntımız yoktur. Çok şükür bereketli bir hasat sezonu geçiriyoruz. Ülkemizde gıdaya erişimde bir sıkıntı yaşanmıyorsa, bu, eli öpülesi çiftçimizin fedakarlığı ve aldığımız tedbirler sayesindedir” sözlerini kullandı.
“Gıda güvenliği milli meseledir”
Uluslararası konjonktürü doğru değerlendirirken gelecek on yılların projeksiyonunu yapmak mecburiyetinde olduklarının altını çizen Kirişci, şunları kaydetti:
“Stratejik ürünler başta olmak üzere, tarımsal üretimin her aşamasında üreticimizin yanında olmalıyız. Verimliliği ve kaliteyi artırmaya yönelik çalışmalara odaklanmalıyız. Stratejik önceliğe sahip ürünlerde gıda güvenliği milli bir meseledir. Gıda güvenliğinin, tedarik ve ekonomik erişim olmak üzere iki temel ayağı bulunmaktadır.”
Kirişci, vizyonlarını belirlerken “kent tarımını” özellikle gündemlerine aldıklarına işaret ederek, “Yerel ekonomiyi kalkındırmak, gıda güvenliğini sağlamak, ürünlerin yetiştirildiği yerde tüketilerek taze ve ucuz gıdaya erişimi kolaylaştırmak, kadınlarımızın, gençlerimizin ve hatta emeklilerimizin istihdamının sağlanması ve karbon ayak izinin azaltılması için kent tarımını teşvik ediyor ve destekliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
“Üreticilerimizin sorunlarına derman olmak için inisiyatif alın”
Karadeniz Bölgesi’nin, bitkisel üretimde olduğu kadar hayvancılıkta da ülke tarımına katkı sunduğunu aktaran Kirişci, “sözleşmeli besicilik” uygulamasının önemini vurguladı.
Kirişci, dijital çözümleri tarımsal üretime uyarlamak ve ekolojik zenginliği, ekonomik zenginliğe dönüştürmenin öncelikli hedefleri olduğunu belirterek, tarım sigortalarının yaygınlaştırılmasına da önem verdiklerini kaydetti.
Bakanlık personelinden, üretmek isteyen tüm vatandaşların işlerini kolaylaştırmalarını isteyen Kirişci, “Üreticilerimizin sorunlarına derman olmak için inisiyatif alın. Sorunlarını en kısa sürede çözün” sözlerini kullandı.
Uludağ Ekonomi Zirvesinde Tarım Değerlendirmeleri -2
Birleşmiş Milletler Araştırmalarına göre dünya nüfusu 2030’da 8.5 milyar, 2050’de 9.7 milyar, 2080’de 10.4 milyara ulaşacağını öngörüyor.
Dünya Akıllı Şehirler Trend Raporunda da şehir nüfuslarının gelecekte artacağını vurguluyor. Nüfusun bu denli artma ihtimaline karşın, akla ilk gelen soru “bu kadar insan nasıl beslenecek?” oluyor. Her ne kadar sorunlar karşısında çözümlerin geliştirildiği, buluşların ihtiyaçtan çıktığı düşünülse de bütüne bakıldığında küresel iklim krizi gerçeği büyük endişe veriyor. Çünkü iklimin değişmesi ile kuraklığın artması, toprak yapısının bozulması, su kaynaklarının azalması tarım alanları için büyük risk oluşturuyor.
Dünya genelinde birçok ülke akıllı tarım uygulamaları, topraksız tarım yöntemleri, sualtı çiftlikleri gibi son yıllarda inovatif üretimlerde ivme kazandı.
Ülkemizin tarım uygulamalarına bakıldığında konvansiyonel tarım sistemi ağırlık kazanıyor. Ülkemiz tarımda imkanları ve potansiyelleri çok yüksek.
İhracat kapasitesi açısından da bakıldığında ekilebilir alanların daha da artması ve girdi maliyetlerinin düşürülmesi anahtar rol üstleniyor. Toprağın üretime hazırlanmasından itibaren tüketicinin sofrasına gelene kadar büyük emeği içinde barındıran tarımda iyileştirmelere daha çok ihtiyaç gerekiyor. Gübre, tohum, mazot, amele ücretlerinin karşılanması, Bağ-kur primi gibi temel ihtiyaçların karşılanması ile Türk Tarımını daha ileriye taşınacaktır.
Özellikle yerel üretici olan köylülerin girdi maliyetlerini karşılamakta zorlandığı ve küresel kriz ortamında daha çok desteğe ihtiyacı olduğu belirtilmektedir.
HİBRİT TOHUMA ÖZENMEYİN
Öte yandan tarımda rekoltenin artması üreticilerin elbette en büyük isteğidir. Ancak bu istek bazı üreticileri daha yüksek verim sağladığı düşüncesiyle ithal olan hibrit tohumlara yönlendirebilmektedir.
Halbuki bizim kalite ve özgünlükte dünyada lider olan Türk tohumlarımız var.
Tohumun özgürlük ve milli değer olduğu bilinci ile hareket eden Tarım ve Orman Bakanlığına bağlı TİGEM bu konuda önemli bilimsel çalışmalar yürütmektedir.
Türk tohumculuk sektörü yüzde 94 oranında yeterliliğe sahiptir. Örneğin hububat tohumunun %30’unu sadece TİGEM üretmektedir. Diğer taraftan tarımda pestisitlerin bilinçsizce kullanılması sağlığımızı tehdit etmektedir. Dünya genelinde pestisit kullanımı 2 milyar doları aşmış durumdadır. Dünya Sağlık Örgütü bunu zehir saymasına rağmen kolaycılık ve kapital sistem gerçeği ne yazık ki etik değerlerin önüne geçebilmektedir.
ÖNEMLİ MESAJLAR VERİLDİ
Geçtiğimiz hafta Sapanca’da düzenlenen Uludağ Ekonomi Zirvesinde konuşan tarıma dair panelistler önemli mesajlar vermiştir.
Yıldız Holding YKB Ali Ülker: “Tarım alanlarında reformlarda ihtiyaç olduğunu, sektör olarak bilime, otomasyona, akıllı çözümlere yönelmemiz gerektiğinin” altını çizdi.
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz: “Savaşlar, iklim krizi, kuraklık gibi bütün sorunların odaklandığı yerin tarım sektörü olduğunu ve dünya tarım sektörünün geleceğinin ne olacağını araştırdığını belirtmiştir. Ayrıca “Dünya Bankasının gıda krizine karşı uyarıyor ve kaynak yaratmaya çalışıyor.
Yakın zamanda Dünya Bankası 30 milyar dolar fon açıkladı ve 2 ay önce de 3 milyar dolar daha ekledi. Sonuç olarak dünya nüfusunun yaklaşık üçte biri çok ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya.
Gıda krizinin yerini gıda bulunabilirliğine dönüşmemesi için tedbirli ve hazırlıklı olmalıyız” diye ekliyor.
Migros Ticaret A.Ş. İcra Başkanı Özgür Tort: “Gıda perakendesinin temel misyonunun gıda arzını güvence altına almak olduğunu belirtirken çok ciddi israfların olduğuna dikkat çekmiştir.
Ayrıca “gıdayı raflara getirebilmek çok önemli bir misyon haline geldi günümüz dünyasında. Avrupa, Amerika gibi gelişmiş ülkelere bakarsak hala raflarda boşluklar olsa da ülkemizde bu sorun pek yaşanmadı” diye vurguladı.
Tarımın çarpanları çok fazladır. Tarımın yaşam için temel unsur olması pek çok sektöre kaynak oluşturması nedeniyle stratejik öneme sahiptir. Geleceğimiz ve yaşanabilir bir dünya için bilinçli ve sürdürülebilir tarım yöntemleri uygulamak üreticilerin, kamu ve özel sektörün temel görevidir.
TZOB: Tarım sektöründe çalışan kadınlar sosyal güvenceden yoksun
TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, kadın çiftçilerin yüzde 88,4’ünün tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyecek güçte olmadığını söyledi. Bayraktar, kadınlar için prim ödeme gün sayısında indirim ve tarım Bağ-Kur prim desteği sağlanması taleplerinde bulundu.
TZOB: Tarım sektöründe çalışan kadınlar sosyal güvenceden yoksun
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Şemsi Bayraktar, 15 Ekim Dünya Kadın Çiftçiler Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kadınların işgücünün önemli bir kısmını oluşturmalarına rağmen sosyal güvenceden yoksun olduklarına dikkat çekti.
Ziraat Odalarına kayıtlı olan her kişinin 5510 sayılı Kanuna göre zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasına sahip olduğu bilgisini veren Bayraktar, “Ancak tarım Bağ-Kur primlerini ödeyemeyecek durumda olan, tarımsal aylık geliri 6 bin 255,30 TL’den düşük olan çiftçiler muafiyet belgesi alarak tarım Bağ-Kur sigortasından vazgeçebilmektedir” dedi.
Bayraktar, “Ziraat Odasına kayıtlı 933 bin 723 kadın çiftçinin yüzde 11,6’sı zorunlu tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyerek Sosyal Güvenlik Kurumuna kayıtlı. Yani kadın çiftçilerin yüzde 88,4’ü tarım Bağ-Kur sigortasını ödeyecek güçte değil” dedi.
‘ÖDEMELERİ MÜMKÜN DEĞİL’
Bayraktar’ın aktardığına göre, ülke genelinde bulunan 756 ziraat odasına kayıtlı toplam 933 bin 723 kadın çiftçi bulunuyor. TZOB üyelerinin yüzde 17,8’i de kadın çiftçilerden oluşuyor.
2022 Ocak’ta açıklanan brüt asgari ücret yüzde 39,87 oranında artarken, tarım Bağ-Kur priminin yüzde 44,87 oranında arttığının altını çizen Bayraktar, “Çiftçilerimizin 2022’nin ilk altı ayı indirimsiz olarak aylık bin 668,83 lira, indirimli olarak aylık bin 426,97 lira, son altı ayı indirimsiz olarak aylık 2 bin 158,08 lira tarım Bağ-Kur primi ödemesi mümkün değil” dedi.
Bayraktar, “Borcu bulunmayan çiftçilere verilen 5 puanlık hazine desteği göz önünde bulundurulsa bile çiftçimizin ödeyeceği tarım Bağ-Kur primi aylık bin 845,31 liradır. Çiftçilerimiz bu rakamları ödemekte güçlük yaşıyor” diye konuştu.
BAĞ-KUR PRİM DESTEĞİ TALEBİ
Bayraktar, bu sorunların çözümü için ise taleplerini şöyle dile getirdi:
* Kadın çiftçilerimiz için senede 90 gün yıpranma payı, primlerin yüzde 50’sinin devlet tarafından ödenmesi başta olmak üzere birçok alanda pozitif ayrımcılık talep ediyoruz.
* Tarım Bağ-Kur prim ödeme gün sayısı, 2008’de olduğu gibi 15 güne indirilmeli.
* Kadın çiftçilere tarım Bağ-Kur prim desteği sağlanması, kırsalda yapılacak en büyük reformdur.
* Engelli bakımını üstlenen kadın çiftçilere, prim ödemesinde ayrıcalık sağlanmalı.
* Çiftçilik mesleğinin cinsiyeti yoktur. Tarımda yaşanan sorunlar ortaktır. Kadınların tarım dışında da emekleri fazladır. Gelecek nesillerimize ışık tutan kadın çiftçilerin mağduriyetlerini giderecek düzenlemelerin yapılması çok önemlidir.
Bakan Kirişci: Tahıl Koridoru'ndan geçen tahılın yüzde 63'ü Avrupa ülkelerine gitti
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “İlk geminin yola çıktığı 1 Ağustos’tan 15 Ekim’e kadar Karadeniz limanlarından taşınan tahılın yüzde 63’ü Avrupa ülkelerine sevk edilmiştir. Tahılın yüzde 24’ü Asya, yüzde 13’ü de Afrika ülkelerine ulaştırılmış, Tahıl Koridoru’ndan taşınan 7,5 milyon ton tahılın sadece yüzde 5,6’sı az gelişmiş ülkelere gitmiştir” dedi.
Tarım Ve Orman Bakanı Kirişci, Ankara CerModern’de düzenlenen Dünya Gıda Günü programına katıldı. Programda Bakan Kirişci ile birlikte BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya Alt Bölge Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viroel Gutu ile Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) Başkanı Demir Şarman da yer aldı. Burada konuşan Kirişci, Dünya Gıda Günü’nün bu yılki temasının, ‘Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi çevre ve daha iyi yaşam’ olduğunu belirterek, “Bu başlıklarla; tarım, insan, gıda ve çevre arasındaki bütüncül ve etkileşimli ilişkinin dile getirilmesi; çok önemli bir vurgu olmuştur. Üretim sistemlerimizden beslenme kültürüne, tüketimden doğayı korumaya kadar her şeyin birbiriyle ilişki içinde olduğu gerçeğinin altını çizmek isterim. Unutmayalım ki; gıda güvenliği bir üretim ve arz meselesi olduğu kadar aynı zamanda bir sorumluluk meselesidir. Bu açıdan gıda ve tüketim, küresel çerçevede sadece bugünümüzü değil; geleceğimizi de ilgilendiriyor” dedi.
‘DÜNYADA AÇLIK VE YOKSULLUK GERÇEĞİYLE YÜZ YÜZEYİZ’
Küresel iklim değişikliği başta olmak üzere savaşlar, göçler ve Covid-19 pandemisi gibi sorunların ülkelerin gıda güvenliği üzerinde ciddi tehditler oluşturduğunu vurgulayan Kirişci, “Bununla birlikte, dünyada hala kronik olarak devam eden bir açlık ve yoksulluk gerçeğiyle yüz yüzeyiz. BM verileri de göstermektedir ki; bugün sağlıklı beslenme imkanına erişemeyen 2,3 milyardan fazla insan var. 800 milyondan fazla insan ise açlıkla mücadele eder durumdadır. Bu da açlıkla ve yoksullukla mücadeleyi küresel ölçekli mekanizmalar ve sağlam bir dayanışma kültürüyle yürütmenin ne kadar elzem olduğunu ortaya koymuştur” diye konuştu.
‘TAHIL KORİDORU’NDAN 7,5 MİLYON TON TAHIL VE GIDA MADDESİ GEÇTİ’
Büyüyen dünya nüfusunun gıda ihtiyacını karşılamak için gıda üretiminin yüzde 60 artırılması gerektiğini ve Türkiye’nin bu konuda ciddi çaba içinde olduğunu kaydeden Kirişci, “Bu vesileyle vurgulamak isterim. Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla geçtiğimiz aylar içinde birçok ülkede lojistik aksaklıklar, üretim kayıpları, ürün tedarik sıkıntısı gibi sorunlar gündeme geldi. Bu süreçte Türkiye olarak, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde krizin en hızlı şekilde aşılabilmesi için çok büyük çaba sarf ettik. BM ile iş birliği içinde yürüttüğümüz çalışmalar sonucu yapılan İstanbul Anlaşması’yla Ukrayna’dan Tahıl Koridoru’nun açılmasını sağladık. Bu sayede BM verilerine göre, bugün itibarıyla 7,5 milyon ton tahıl ve gıda maddesi Ukrayna limanlarından küresel pazarlara ulaştırılmış bulunmaktadır” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, geçen hafta Astana buluşmasında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le tahıl koridoru konusunu yeniden gündeme getirdiğini hatırlatan Kirişci, “Tahıl Koridoru’nun bir sonraki 4 ay için de açık tutulmasının gereğinden, bu görüşmede bahsedilmiştir. Burada Türkiye olarak gayemiz, sadece gıda tedarik zincirini teminat altına almak değil; aynı zamanda tüm insanlığın huzur ve güvenliği için dünya barışına katkıda bulunmaktır” dedi.
‘TAHILIN SADECE YÜZDE 5,6’SI AZ GELİŞMİŞ ÜLKELERE GİTTİ’
Tahıl Koridoru ile Karadeniz limanlarından çıkan gemilerin varış noktasının genelde Avrupa ülkeleri olduğunu, taşınan 7,5 milyon ton tahılın sadece yüzde 5,6’sının az gelişmiş ülkelere gittiğini söyleyen Kirişci, “İlk geminin yola çıktığı 1 Ağustos’tan 15 Ekim’e kadar Karadeniz limanlarından taşınan tahılın yüzde 63’ü Avrupa ülkelerine sevk edilmiştir. Tahılın yüzde 24’ü Asya, yüzde 13’ü de Afrika ülkelerine ulaştırılmış, Tahıl Koridoru’ndan taşınan 7,5 milyon ton tahılın sadece yüzde 5,6’sı az gelişmiş ülkelere gitmiştir. Geri kalan yüzde 94,4’lük kısmı ya gelişmekte olan ya da gelişmiş ülkelerin limanlarına bırakılmıştır. Dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Cibuti’ye sadece 541 ton tahıl ulaşmıştır. Bu adaletsizliği durdurmaya çalışan tek lider Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin’in tahıl koridorunu güçlendirerek, koridordan az gelişmiş ülkelerin yararlanması gerektiği vurgusu; uluslararası dayanışma ve dünya barışı için çok önemlidir. Tahıl Koridoru’nu daha da güçlendirmeliyiz. Bu koridoru, sadece gıda güvenliğinin sağlanmasıyla ilgili teknik bir husus olarak görmüyoruz. Tahıl Koridoru, açlıkla mücadele eden ülkelerle dayanışma içinde olduğumuzu gösteren bir insanlık ve iyilik koridoru olmalıdır” diye konuştu.
‘TARIM CEPTE UYGULAMASI, YIL SONUNDA HAYATA GEÇİRİLECEK’
Öte yandan tarımın dijitalleşmesini çok önemli bir konu olarak gördüklerini ifade eden Kirişci, “Çiftçi kayıt sistemimizi; 1 Ekim 2022 tarihinden itibaren e-Devlet sistemine entegre hale getirerek, bu yönde önemli bir uygulamayı daha başlattık. ‘Tarım Cepte’ uygulamasını ise yıl sonunda hayata geçireceğiz. Türkiye İklim Akıllı ve Rekabetçi Tarımsal Büyüme Projesi (TUCSAP) ile dijitalleşme kapsamındaki çalışmalarımızı daha da geliştiriyoruz. Böylelikle çiftçimiz, iklim ve doğa koşullarına daha uygun şekilde üretim planlamasını yaparak, daha rekabetçi bir düzeye gelebilecektir” ifadelerini kullandı.