17.06.2022 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Van'da buğdayda 85 bin ton rekolte bekleniyor

Doğu Anadolu Bölgesi’nin önemli hayvansal ve tarımsal üretim merkezlerinden Van’da, üreticiler bu yıl tarlalarından yüksek buğday verimi bekliyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı, Van Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi de üretimde durgunluğun yaşanmaması ve tarım sektörünün zarar görmemesi için başlatılan “Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı” kapsamında kentteki 750 çiftçiye 2 ay önce yüzde 75 hibeyle 364 ton sertifikalı yazlık buğday tohumu desteği verdi.

Destekten yararlanan çiftçilerin traktörlerle sürdükleri tarlalara ektiği buğday tohumu, yağmurlarla filiz verdi.

Buğday tohumlarının filizlenmesiyle kentteki buğday tarlaları yeşile dönüştü.

Kent genelinde geçen yıl 570 bin dekarda gerçekleştirilen ekimde, kuraklık nedeniyle 40 bin ton buğday hasadı yapıldı. Bu yıl 580 bin dekara ekilen buğdaydan 85 bin ton rekolte bekleniyor.

“Bereketli bir sezon bekliyoruz”
İl Tarım ve Orman Müdürü İbrahim Görentaş, AA muhabirine, kentte geçen yıl etkili olan kuraklığın ardından bu yıl yağışların beklenenden yüksek seviyede olmasının çiftçileri sevindirdiğini söyledi.

Çiftçilere hem tarım hem de hayvancılık konusunda güçlü desteklerde bulunduklarını belirten Görentaş, şunları kaydetti:

“2 milyon lira bütçe ayırdığımız Bitkisel Üretimin Geliştirilmesi Programı kapsamında 750 çiftçiye 2 ay önce 364 ton yazlık buğday tohumu desteği verdik. Tohumlar filizlendi. Bereketli bir sezon bekliyoruz. Çiftçilerimiz tarla başında sulama yapıyor. Tarlalarda görüldüğü gibi buğday çıkışları gayet güzel. Bir iki hafta sonra buğdayın boyunda artış olacak. İlimizde buğday ekimini daha da artırmayı hedefliyoruz.”

Kentin geçen yıl etkili olan kuraklıktan olumsuz etkilendiğini anlatan Görentaş, şöyle devam etti:

“Bölgemiz bu yıl güzel bir yağış aldı. Yağışların etkisiyle tarımsal verimde muhakkak bir artış olacak. Çiftçilerimiz zor şartlarda üretim yapıyor. Biz de imkanlarımız dahilinde sürekli destek veriyoruz. Çiftçilerimiz umutla bekliyor. Bu umudu canlı tutmak adına Tarım ve Orman Bakanlığı, Valilik ve Büyükşehir Belediyesi sürekli destek veriyor, üretimi teşvik etmeye çalışıyor. Vatandaşlarımızın arazilerini boş bırakmamalarını istiyoruz. Üretim yapmakta zorlanan çiftçilerimizin yanındayız, onlara her türlü desteği veriyoruz.”

“Çiftçiler olmazsa dünya aç kalır”
Gürpınar Ziraat Odası Başkanı Faruk Şamiloğlu da yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en büyük ilçelerinden biri olan Gürpınar’da bu yıl iklim koşullarının olumlu seyretmesinin üreticilere bereketli bir yıl için umut olduğunu dile getirdi.

İlçe genelinde yaklaşık 90 bin dekarlık alana buğday ekildiğini aktaran Şamiloğlu, şunları söyledi:

“Bu sene artan yağmur ve kar yağışıyla birlikte inşallah iyi bir verim alacağız. Karamsar değiliz. Devletimiz tarafından ilçemizdeki çiftçilere 13 ton buğday tohumu hibe edildi. 15 mahalleden 35 çiftçi bu destekten faydalandı. Buğday üretiminden güzel bir verim bekliyoruz. Ziraat Odası olarak buğday hasadında da çiftçilerimize tarım aleti, makina ve ekipman desteğinde bulunacağız. Tarım danışmanımızla her zaman üreticilerimizin ve çiftçimizin yanındayız. Ekiplerimizle sürekli sahadayız. Çiftçilerimize tarımsal üretim, sulama, tohumlama, gübreleme konularında bilgiler veriyoruz. Çiftçiler olmazsa dünya aç kalır. Bunu salgın döneminde gördük. Dolayısıyla çiftçiliğe, tarım ve hayvancılığa daha çok önem verilmesi gerekiyor. Bunlar yapıldığında hem il hem de ülke ekonomileri daha çok kalkınır.”

“Tohumlar filizlendi”
Tuşba ilçesine bağlı Göllü Mahallesi’ndeki 1200 dönüm alana buğday eken Ömer Sidal da devletten hibe aldığı tohumlar sayesinde tarlalarının boş kalmadığını kaydetti.

Geçen yıl etkili olan kuraklıktan olumsuz etkilendiklerini anımsatan Sidal, “Şu an buğdayın görünüşü güzel. Her yıl yaklaşık 500-600 ton saman stok eder, satardım. Geçen yıl yem hariç 150 bin lira saman aldım. Bölgemiz bu yıl güzel yağışlar aldı. Umutluyuz. Bereketli bir yıl bekliyoruz. Bizlere destek veren devletimizden Allah razı olsun.” ifadelerini kullandı.

TSÜAB Değerlendirme Toplantısı: 7 bin yıllık buğday olmaz

Tohum Sanayicileri ve Üreticileri (TSÜAB) Başkanı Yıldıray Gencer, iddia edilenin aksine Türk tohumculuğunun dünya çapında önemli bir yere sahip olduğunu belirti. Bir arkeolojik kazıda bulunan 7 bin yıllık buğday tohumunun çoğaltılıp satıldığına ilişkin haberleri değerlendiren katılımcılardan Prof. Dr. Fahri Altay da bunun bilimsel olarak mümkün olmadığını söyledi.

Tohum Sanayicileri ve Üreticileri (TSÜAB) Başkanı Yıldıray Gencer, iddia edilenin aksine Türk tohumculuğunun dünya çapında önemli bir yere sahip olduğunu belirti. Gencer, radikal Ar-Ge destekleri verilmesi halinde sektörün dünyada ilk 5 arasına girebileceğini söyledi.

TSÜAB Başkanı Gencer, buğday ve tohumculukla ilgili oluşan bazı algılarla ilgili kamuoyunu bilgilendirme amacıyla, bilim insanlarıyla birlikte toplantı düzenledi. Toplantıya Selçuk Üniversitesinden Prof.Dr. Ahmet Selçuk Bağcı, Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesinden Prof.Dr. Fahri Altay ile İstinye Üniversitesinden Prof.Dr. Hamit Köksel katıldı.

Sektöre yönelik genel bir değerlendirme yapan Yıldıray Gencer, Türkiye’nin dünya ile yarışacak seviyede tohumculuk sektörüne sahip olduğunu bildirdi. Alkışlanması gereken sektörün dışa bağımlı gibi gösterilmeye çalışıldığını ifade eden Gencer, bunun tohumculuğun gelişmesini istemeyen bazı çevreler tarafından bilinçli olarak yayıldığını öne sürdü. Dünya tohum ticaretinin 50 milyar dolar seviyesinde olduğunu kaydederken, radikal Ar-Ge desteği verilmesi halinde Türkiye’nin bu pazarda ilk 5 içine girebileceğini aktardı.

Yağışlar iyi ama buğday rekoltesi belli olmaz

Toplantıya katılan bilim insanları ve TSÜAB Başkanı Yıldıray Gencer, bu yıl yağışların iyi gitmesine rağmen, bunun hububat hasadına nasıl yansıyacağının henüz netleşmediğini kaydettiler. Katılımcılar, aşırı yağış sebebiyle bazı bölgelerde verimin düşebileceğini buna karşılık Trakya ve İç Anadolu gibi bölgelerde ise verim artışı beklenebileceğini paylaştılar.

Tohumun 7 bin yıl yaşaması mümkün değil

Bir arkeolojik kazıda bulunan 7 bin yıllık buğday tohumunun çoğaltılıp satıldığına ilişkin haberleri değerlendiren Prof. Dr. Fahri Altay, bunun bilimsel olarak mümkün olmadığını söyledi. Altay, bir tohumun laboratuvar koşullarında bile en fazla 20 yıl yaşayabileceğini kaydetti.

Prof.Dr. Ahmet Bağcı, ata tohumu yerine yerel tohum ifadesinin daha doğru olduğunu vurgularken, Türkiye’nin tamamında bu tohumların kullanılması halinde yıllık 18 milyon ton olan buğday rekoltesinin, 4 milyon tona kadar düşeceği uyarısında bulunu.

Prof.Dr. Hamit Köksel ise buğdayla ilgili yapılan spekülasyonların sektörün gelişmesini engellediğinin altını çizdi ve “Ben Sibirya’da Rusya için buğday araştırması yapıyorum. Biz mavi, siyah renkli buğday gibi yüksek besin değerli ürün yerine başka konuları tartışıyoruz” dedi.

TÜRKİYE İŞ BANKASI İLK TARIM İHTİSAS ŞUBESİNİ AÇTI

Türkiye İş Bankası ilk Tarım İhtisas Şubesi’ni Manisa Saruhanlı’da açtı. İhtisas Şubesinin açılışını bir milat olarak değerlendiren İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran: “İş Bankası finansal gücünü tarımda bir hikaye yazmak için artık kullanma noktasında bugün bu şubenin açılışıyla o iradeyi gösteriyor” dedi.

Türkiye İş Bankası teknolojiyi, tarımı ve finansı bir araya getirerek çiftçilere yönelik yenilikçi çözümler sunduğu ilk tarım ihtisas şubesinin açılışını Manisa Saruhanlı’da gerçekleştirdi.

Türkiye’de bir ilk olan açılış, İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, bankanın üst düzey yöneticileri ve banka müşterilerinin katıldığı törenle yapıldı. Açılışa Saruhanlı Kaymakamı Necmettin Yalınalp, Saruhanlı Belediye Başkanı Zeki Bilgin, Ziraat Odası Başkanı Aydoğan Okur, siyasi parti temsilcileri ile üreticiler katıldı. Güneş enerjisi ile kendi elektriğini üreten şube, iç mekan tasarımı ile de dikkat çekiyor.

Banka şubesinin gezilmesinin ardından davetlilere bir konuşma yapan İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, “100. yılımıza kadar ülkemizde Gediz Ovası gibi ne kadar bereketli ova varsa oradaki şubelerimizi tarım ihtisas şubesine dönüştürmeyi amaçlıyoruz. Bugünü bir milat olarak alalım.” dedi.

Rusya – Ukrayna savaşı ile tarım sektörünün öneminin bir kez daha anlaşıldığını belirten Aran “Gün gelir belki hayatlarımızda bize konfor ve kolaylık sağlayan şeylerden vazgeçebiliriz ama tarımsal üretimin çıktısı olan gıda olmadan yaşayamayız. Tarım, bu nedenle insanlık için, dünya için çok hayati ve kritik bir sektör Yıllardır konuştuğumuz iklim değişikliği, sonrasında pandemi ve ardından dünyanın en büyük buğday üreticilerinden olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş sonrasında bunu bir kez daha çok net bir biçimde gördük.” İfadelerini kullandı.

BÜ ÜLKEDE YAZILMAYACAK HİKAYE YOK
Genel Müdür Hakan Aran gelişen teknolojiyle birlikte tarımın da bankacılığın da her iş gibi değişmeye başladığını açıkladı:

“Bugün bizim için bir ilk olan uzun zamandır tarımı desteklesek de böyle bir tarım ihtisas şubesiyle destekleme konusunda ilk şubemizi açıyoruz. Bankacılık değişiyor. Bankacılık evriliyor. Aslında her iş birbirine yaklaşıyor, her iş önümüzdeki bu dijitalleşme döneminde şekil değiştiriyor. Şekil değiştirirken de bankacılık banka olarak kalmıyor, tarım sadece tarım olarak kalmıyor. Eğer iyi bir bankacıysanız, iyi bir çiftçiyseniz bizler işimizi kendi başımıza çok iyi yapabiliyoruz ama bir araya geldiğimizde çok daha mükemmel oluyor. İyi bir banka, iyi bir teknoloji, iyi bir tarım, iyi bir çiftçi, iyi bir yazılımcı, iyi bir bankacı bir araya geldiğinde bu ülkede yazılmayacak hikaye yok, aşılamayacak engel yok. Bu tür tarım ihtisas şubelerinde amacımız kesinlikle bugüne kadar olduğu gibi çiftçileri ekonomik açıdan desteklermiş gibi yapıp onları daha da zor duruma düşüren, krediler her zaman verilirken iyidir, ödenirken kötüdür. Bir de bu kadar giderin arasına faiz gideri eklemek değil amacımız. Böyle bir amacımız yok bu şubeyi de onun için açmadık. Biz tarımla ilgili bir gözlemde bulunduk. Türkiye bir tarım ülkesi, tarım ülkesi olmak zorunda. Sadece bizim için değil dünya için bu çok önemli. Bizler Allah’ın bahşettiği çok güzel bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu ülke doğasıyla, dağlarıyla, akarsularıyla, iklimiyle çok özel. Bu bölgede tarım yapmamak, tarımdan yararlanmamak sadece bizim için bir ayıp değil dünya için büyük bir eksiklik. Tarımda ne kadar iyi olsak da ne kadar çok şey yapmak istesek de kalkınma planlarında ne kadar güzel şeyler yazsak da hepimiz altına imza atarız.Bizim gibi büyük kurumların bu işe el atması ve destek olması ve farklı bir bakış açısıyla destek olması gerekiyor.” dedi.

“TÜRKİYE, AVANTAJLI TARIM POTANSİYELİNE SAHİP”
Türkiye’nin, hem sahip olduğu verimli topraklar hem de dört mevsimi yaşayabilen iklim koşulları sayesinde tarım potansiyeli açısından son derece avantajlı olduğunu ifade eden Aran, yaşamsal önemi ve sanayide pek çok alanda önemli girdi ihtiyaçlarını karşılamasının yanı sıra, dış ticarette oluşturduğu hacim bakımından da tarımın Türkiye açısından önemli olduğunu belirtti. Hakan Aran, Türkiye’nin sürdürülebilir tarım politikalarıyla potansiyelini kullanabildiği takdirde yaşamsal gıda ihtiyaçlarını karşılayıp kendi kendine yeter hale gelebileceğini ve aynı zamanda tarımsal ihracatını arttırabileceğini vurguladı.

İŞ BANKASI FİNANSAL GÜCÜNÜ TARIMDA BİR HİKAYE YAZMAK İÇİN KULLANIYOR
Bu günün bir milat olması gerektiğini kaydeden Hakan Aran şunları söyledi: “İçinde bulunduğumuz şartlarda şunu biliyoruz ki gelişmiş ülkelerde tarım çok ileri gidebiliyor. Ekonominiz iyiyse, ekonomik gücünüz iyiyse tarımda hiç bir sorun yaşamadan engelleri aşabiliyorsanız ama bizim gibi gelişmekte olan bir ülkeyseniz sanayileşmenin hakkını vermekle, tarım arasında ikilemde kalıyorsak o zaman bu işler daha zor oluyor. İş Bankası finansal gücünü tarımda bir hikaye yazmak için artık kullanma noktasında bugün bu şubenin açılışıyla o iradeyi gösteriyor. İş Bankası olarak şuna inanıyoruz; çiftçimizin en önemli sorunu giderlerinin gelirlerinden fazla olması. Giderleri, gelirlerden maalesef fazla. Bu konuda gider oluşturan ne kadar kalem varsa bunların verimliliği daha az parayla, daha az maliyetle bu işi yapabilmek ve her bir birimden aldıkları verimi de artırmak. Biz gelirleri artırıp daha az girdiyle daha çok şey üreteceğiz. Bunu yapacak olan teknolojiyi, tarımla buluşturmak ve bu konuda gerekli olan finans desteğini verme konusuna fark oluşturma iddiasındayız.” Açıklamasında bulundu.

“TARIMSAL ÜRETİME KATKI, ÜLKE EKONOMİSİNE VE DÜNYAYA KATKI”
Tarımın İş Bankası’nın odaklandığı, stratejik önceliklerinden biri olduğunun altını çizen Aran, şöyle konuştu: “Sürdürülebilir, güvenli ve katma değerli, hem ihtiyaçların karşılanması hem çevrenin korunmasını gözeten tarımsal üretime katkı sağlamanın, ülkemiz ekonomisine ve dünyaya katkı sağlamak olduğunun bilinciyle hareket ediyoruz. Bugün ilkinin açılışını gerçekleştirdiğimiz tarım ihtisas şubesiyle teknolojiyi, finansı ve tarımı bir araya getirerek yenilikçi çözümler sunmayı; çiftçilerimizin çok daha verimli bir şekilde, çok daha fazla ürün elde etmesini hedefliyoruz. Teknoloji marifetiyle yapılacak olan yenilenmenin finansman desteğini en uygun biçimde sağlayacak çözümleri üretiyoruz. Tarımın sürekli gelişmesi için dijital tarım uygulamaları başta olmak üzere gerekli yatırımları yapıyoruz. Çiftçilerimizin talebi ve ihtiyaçları, sürdürülebilir tarım tekniklerine gösterdikleri ilginin bir sonucu olarak tarıma yönelik yapımızı ve sunduğumuz hizmetlerin çapını sürekli büyütüyoruz.”

Konuşmaların ardından protokol üyeleri tarafından kurdele kesimi yapıldı.

Lise öğrencileri okuldaki süt ürünleri üretim merkezinde deneyim kazanıyor

Düzce’de meslek lisesi öğrencileri, okul bahçesindeki süt ürünleri üretim merkezinde teorik bilgiyi pratiğe dönüştürüyor.
Düzce Zübeyde Hanım Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Gıda Teknolojileri Bölümü öğrencileri, alan şefi Kadriye Çaloğlu ve diğer öğretmenleri nezaretinde okuldaki süt ürünleri üretim merkezinde uygulamalı ders alarak mesleğin inceliklerini öğreniyor.

Merkezde 45 öğrenci tarafından haftada 1000 kilogram süt işlenerek 700 kilogram yoğurt, ayran ve peynir elde ediliyor.

“Bu atölyemiz ilk ve tek örnektir”

İl Milli Eğitim Müdürü Tamer Kırbaç, AA muhabirine, okuldaki çalışmaların mesleki eğitimde gelinen noktayı göstermek açısından güzel bir örnek olduğunu söyledi.

Sütü işleyerek üretimde bulunmak için merkezde öğrencilerin alan öğretmenlerinin nezaretinde güzel bir çalışma yaptığını dile getiren Kırbaç, “Burada ürettikleri yoğurt ve diğer ürünler taşımalı sistemde eğitim gören öğrencilerimize ulaşıyor. Kendi içinde bir döner sermaye oluşuyor. Bu kazanç, öğretmenlerimiz ve bu atölyede çalışan öğrencilerimiz için. Yani birçok faydayı bir arada görmüş oluyoruz.” diye konuştu.

Merkezin önemine işaret eden Kırbaç, “Süt işleyen, süt ürünleri üretimi yapan bu atölyemiz, ilk ve tek örnektir. Bu manada ülkemize böyle bir katkı sunmanın haklı gururunu yaşıyoruz.” dedi.

“Öğrencilerimiz üretimin her aşamasında sorumluluk alıyor”

Gıda Teknolojileri Alan Şefi Öğretmen Kadriye Çaloğlu da merkezde, yoğurt, ayran ve yöreye ait birçok peynir çeşidi üretildiğini söyledi.

Öğrencilerin sütün merkeze alımından ürün haline gelmesine kadar tüm aşamalarda yer aldığını anlatan Çaloğlu, “Öğrencilerimiz burada üretimin her aşamasında sorumluluk alıyor. Bu şekilde eğitimlerinin teorik kısmını uygulamaya geçiriyorlar. Ayran, yoğurt, dil, lor ve örgü peynir üretiyoruz. Hedefimiz üretimi daha da artırmak. Daha kaliteli ve stabil üretim yapmak için çabalıyoruz. Çocuklar çok ilgili ve heyecanlılar. Özellikle laboratuvardaki uygulamalara katılımları çok iyi. Deneyler, analizler onlara çok keyif veriyor.” açıklamasında bulundu.

“Üniversitede yolumun açık olduğunu düşünüyorum”

Öğrenci Gizem Demir ise eğlenceli bir bölümde okuduğunu ve faydalı bilgiler edindiğini söyledi.

Üniversite eğitimini de bu alanda sürdürmek istediğini dile getiren Demir, “Eğitime devam etmediğimi varsayarsak bu alanda elimde bir belge olacak ve rahatlıkla bir iş yeri açacağım. Dışarıda kendi alanımdan, aldığım eğitimden bahsederken gurur duyuyorum. Burada güzel bir iş yaptığımı düşünüyorum.” ifadelerini kullandı.

Öğrenci Tuğba Kahya ise gıda sektörünün önemine değinerek, “Üniversitede yolumun açık olduğunu düşünüyorum. Eğitimimin geri kalan kısmında da bu sektörde devam etmeyi düşünüyorum.” dedi.

Sütten ürün elde etmenin her aşamasında yer alarak deneyim kazandıklarını anlatan Kahya, “Çevremdekilere gıda bölümünde yaptıklarımı anlatıyorum, heyecanlanarak dinliyorlar. Evde annem veya bir yakınım tereyağı gibi ürünler yaptıklarında yardım ediyorum. Bunu yapmak da çok hoşuma gidiyor.” diye konuştu.

Salça ve pul biberde markalaşan kadınlar, sektörde söz sahibi olmayı hedefliyor

Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde aldıkları tarımsal eğitim sonrası bir araya gelen kadınlar, İpekyolu Kalkınma Ajansı desteğiyle üretime kazandırılan biber işleme tesisinde “NurBacı” markasıyla üretim yapıyor.

Gaziantep’in Nurdağı ilçesinde bulunan atıl tesiste pul biber ve salça üreten kadınlar, “NurBacı” markasıyla sektörde söz sahibi olmayı hedefliyor.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına bağlı İpekyolu Kalkınma Ajansı (İKA), Sosyal Gelişmeyi Destekleme Programı (SOGEP) kapsamında Nurdağı Belediyesi ile işbirliğine gitti.

“Nurdağı Biberine Değer Katan Kadınlar Projesi” ile ilçedeki biberin işlenerek değerlendirilmesi ve kadınların istihdam edilmesi amacıyla kadınlara tarımsal eğitim verildi

Tarımsal eğitimin ardından bir araya gelen 20 kadın, atıl haldeki tesisin pul biber ve salça üretim tesisi haline getirilmesiyle “acı lezzet”i üretime dönüştürmeye başladı.

İlçenin verimli topraklarından biberleri toplayan kadınlar, tesiste bunları pul biber ve salça haline getirerek oluşturdukları “NurBacı” markasıyla satıyor.

Yaklaşık 2 milyon liralık destekleme projesi ile kadınların ekonomik olarak güçlenmesi ve istihdam edilebilirliklerinin artırılması hedefleniyor.

İKA Genel Sekreteri Dr. Burhan Akyılmaz, AA muhabirine,Nurdağı Belediyesi iş birliğinde kadınlar için biber işleme tesisi kurduklarını belirtti.

Tesisi kadınların istihdamını artırmak, tarıma dayalı imalat sanayini güçlendirmek için yaptıklarını ifade eden Akyılmaz, şöyle konuştu:

“Böylelikle Nurdağı’nda kırsal kalkınma çalışması yaparak ilçenin yöresel ürünü biberin işlenerek katma değerli ürün haline gelmesini amaçlıyoruz. Burada üç önemli bileşen var. Birincisi üretim, ikincisi istihdam ve üçüncüsü de katma değer. Bu zamana kadar üretilen biberler komisyoncular marifetiyle başka yerlere satılıyordu. İnşallah bu tesis ile beraber burada üretilen ürünler komisyoncuya gitmeden kadınların kendi emekleriyle hem üreterek hem de para kazanarak sosyal refahlarını sağlamak için önemli bir kaynak olacaktır. Bu tesiste günlük yaklaşık 2 ton biber ve salça üretimi hedefliyoruz.”

“Biberimiz verimli topraklardan elde ediliyor”
Nurdağı Belediye Başkanı Ökkeş Kavak ise üretime, çiftçiye, tarıma destek vererek kadın istihdamı oluşturmayı amaçladıklarını belirterek, “İşletmeden çıkan ilk ürünlerimiz pul biber ve salçadır. Salçamız ve biberimiz güneşte kurutulan gün kurusudur. Biberimiz verimli topraklardan elde ediliyor. Ayrıca kalitelidir. Pazarda satışa hazır hale getirdik. İlçemizde bulunan kadınlar çalışkan ve gayretlidir. Biz burada birlik ve beraberlik içinde üretimin gerçekleşmesi için çalışmaktayız.” dedi.

“Aile bütçemize katkıda bulunuyoruz”
Hatice Deveci ise proje ile tesiste çalışmaya başladıklarını belirterek, “Burada biber ve salça üretiyoruz. Kuru biber, tarlalarda hasat ediliyor. Tesise getirilen biberler, burada çeşitli aşamalardan geçerek pul biber ve salça haline dönüşüyor. Daha sonra satışa hazır hale getiriyoruz. Bundan dolayı mutluyuz. Aile bütçemize katkıda bulunuyoruz.” ifadelerini kullandı.

Kadınlardan Cennet Baz ise tesisin kurulması için emeği geçen herkese teşekkür etti.

Ayşe Deveci ise ürettikleri biber ve salça ile pazarda söz sahibi olduklarını ve bununla birlikte aile bütçelerine katkı sundukları için mutlu olduklarını kaydetti.

Diktiği fidanların ormana dönüşmesinin sevincini yaşıyor

Antalya’da Orman Bölge Müdürlüğü’nün yürüttüğü ağaçlandırma faaliyetlerinde 30 yıldır çalışan orman köylüsü Hatice Daban, diktiği binlerce fidanın ormana dönüşmesinin gururu ve mutluluğuyla ‘yeşil vatan’da görev yapmaya devam ediyor

Antalya’nın Döşemealtı ilçesinin orman köyü olan Ahırtaş Mahallesi’nde yaşayan 64 yaşındaki Hatice Daban, orman köylülerine tanınan orman işlerinde çalışma hakkı kapsamında 1992 yılında ağaçlandırma faaliyetlerinde çalışmaya başladı.

AA’nın haberine göre Daban, yıllarca fidan dikmenin yanı sıra çapa, yol kenarı temizliği, tohum serpme, fidanların çevresinin temizlenmesi, fidan çıkmayan yerleri tespit etme gibi görevler yaptı.

Yıllar önce özenle diktiği binlerce fidanın ormana dönüşmesinin mutluluğunu ve gururunu yaşayan Daban, ormanlarda ilerleyen yaşına rağmen canla başla çalışmaya devam ediyor.

Ormancıların ‘Hatice anne’, kadın işçilerin ise ‘Hatice çavuş’ diye seslendiği Daban, çevresinde doğaya ve ağaçlara duyduğu sevgiyle biliniyor.

“FİDANLAR EVLAT GİBİ GÖZÜMÜN ÖNÜNDE BÜYÜDÜ”
Yaklaşık 10 yıldır kadın işçilerin başında çavuş olarak görev yapan Daban, Döşemealtı, Aksu ve Serik ilçesinde kendisinin bile sayısını bilemeyeceği binlerce fidanı toprakla buluşturduğunu ifade etti.

Orman köylüsü olması dolayısıyla küçük yaşlardan itibaren ağaçlarla iç içe olduğunu, geçimlerini hep ormandan sağladıklarını dile getiren Daban, şöyle konuştu:

“Aslımız Yörük. Yörükler zaten hayatları ormanlarda geçtiği için ormanları çok sever. Ormanların çocuklarımdan farkı yok. Fidanlar evlat gibi gözümün önünde büyüdü. Kendi çalıştığım orman sahalarını görünce çok seviniyorum. İçerisine girince evime girmiş gibi oluyorum. Bir ağacı yetiştirmek için 3-4 sene çalışıyoruz. Önce fidan dikiyoruz, ardından düzenli olarak çapalıyor, çevresindeki otları temizliyoruz.”

Daban, en büyük üzüntüsünün orman yangınları olduğunu vurgulayarak, “Ormanların yanmasını hiç istemiyorum. Orman yangını olduğu günlerde geceleri uyuyamam. Bu yaşımda söndürmeye koşarak giderim. Umarım bir daha orman yangını yaşamayız. Geçen günlerde yine ormanda çalışmaya giderken küçük bir yangın gördük. Bütün işçiler olarak inip ellerimizle toprak atarak yangını söndürdük” diye konuştu.

Ormanlarda olduğu günlerde kendisini daha mutlu hissettiğini belirten Daban, şunları kaydetti:

“Açık hava ve ormanlara çok alışmışım. Eve gittiğim de sıkılıyorum. Ormanda yüzümde güller açıyor. Çocuklar bazen ‘Anne artık dinlen’ diyorlar ama onları dinlemiyorum. Yaşlandığımda değneğimle de olsa yine ormanlara gideceğim. Bana herkes ‘Hatice çavuş’ diye seslenir. Bazen işçilere karşı disiplinli ve sert olsam da beni severler çünkü işimi baştan savma yapmam. Fidanları çok güzel dikerim. İşçilerimi de çukuru nasıl kazıyor, fidanı doğru koyuyor mu diye takip ederim. Fidan kötü konulursa kurur ve yeşermez. Bu fidanlarda herkesin hakkı var. Yaptığımız işi helalinden yapmamız gerekiyor.”

Orman muhafaza memuru Nesibe Akbay da Hatice Daban’ın ormanlara yıllarca emek verdiğini ve dikimin yanı sıra fidanların çapalanması ve otlardan temizlenmesini de titizlikle takip ettiğini anlattı.

Akbay, diktiği fidanlar ormana dönüşen Daban’ın gülen yüzüyle ormancılar tarafından çok sevildiğini vurguladı.

Okulun bahçesini çilek tarlasına dönüştürdüler

Ağrı’nın Sadaklı Köyü İlk ve Ortaokulundaki çocuklar, tarıma kazandırılan okul bahçesinde çilek yetiştiriciliğini uygulamalı öğrenme fırsatı buluyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı ile Valilik iş birliğinde İl Özel İdaresi kaynaklarıyla finanse edilen “Ağrı’dan Çileğe Dokunuş” projesi kapsamında, geçen yıl Eleşkirt ilçesine bağlı Sadaklı köyündeki ilk ve ortaokulun bir dekarlık kullanılmayan bahçesi, öğrenciler ve öğretmenler tarafından bostana dönüştürüldü.

Tohumları bu yıl toprakla buluşturan öğrenciler, öğretmenlerinin yönlendirmesiyle ekimden hasadına kadar çilek üretiminin her aşamasını uygulamalı öğrenme fırsatı buldu.

Öğrencilerle ekim etkinliğine katılan İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Kökrek, AA muhabirine, il genelinde okulların atıl durumdaki bahçelerini tarıma kazandırmak için gayret gösterdiklerini söyledi.

– “Öğrencilerde üretim farkındalığı oluşturmayı hedefliyoruz”
Kökrek, okulların bahçelerine öğrencilerle biber, domates, salatalık ve patlıcan gibi ürünlerin tohumunu ektiklerini belirterek, şöyle konuştu:

“Temel hedefimiz, öğrencilerimize tüketim toplumundan üretim toplumuna geçme noktasında farkındalık oluşturmak. Üretilen ürünleri de öğrencilerimizle hasat ediyoruz. Öğrencilerimiz bu ürünleri afiyetle yiyorlar. Üretmek, tüketmek ve tüketimden sonra da komposto makineleriyle kendi organik gübremizi oluşturup Bakanlığımızın himayelerinde yürütülen projeyle toprakla buluşturuyoruz.”

Her okulda farklı ürünler yetiştirmeye devam edeceklerini dile getiren Kökrek, şunları kaydetti:

“Öğrencilerimizin toprakla iç içe olmalarını sağlamak istiyoruz. Büyüdüklerinde de inşallah ülkemize üretim noktasında katma değer sağlayacaklar. Öğrencilerimiz bu ürünleri üreterek hem ülke ekonomisine katma değer sağlayacaklar hem de üretimi öğrenerek ülke genelinde farkındalığı yüksek bireyler haline gelecekler. İl genelinde birçok okulumuzda tarımla ilgili faaliyetler yapılıyor. Bütün okullarımızın bahçelerinde atıl durumda bulunan arazilerimiz var. Bu arazileri tarıma elverişli hale getirerek üretim yapıyoruz.”

Yılın ilk Antep fıstığı yetiştiricisi altınla ödüllendirildi

Kırsal Teketaş Mahallesi’nden yılın ilk mahsul boz Antep fıstığını borsaya getiren üretici Abdurrahman Açıkgöz, törenle yarım altınla ödüllendirildi.

Borsa Başkanı İbrahim Sarı, Antep fıstığının ilçenin en önemli tarımsal ürünü olduğunu ve ürün üretimini teşvik etmek amacıyla her yıl ödül töreni düzenlediklerini söyledi.

Hasat mevsiminden yaklaşık 45 gün önce olgunlaşarak doğal rengine ve tadına kavuşan erkenci olarak tabir edilen boz Antep fıstığının altınla ödüllendirdiğini ifade eden Sarı, “Çiftçimiz, gayret etmiş çabalamış ve yılın ilk ürününü yetiştirerek bugün bizlerle buluşturmuştur. Kıymetli üreticimizi tebrik ediyor tüm üreticilerimizin ürünlerini kazasız belasız hasat etmelerini, bolluk ve bereket içinde bir yıl geçirmelerini diliyorum.” dedi.

Açıkgöz ise her sene olduğu gibi çiftçileri gururlandıran Nizip Ticaret Borsası yöneticilerine teşekkür etti.

Main Menu