13.05.2022 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

BAZI TARIM ÜRÜNLERİ "KATİ İHRACAT" KRİTERİNE BAĞLANDI

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanan bazı tarım ürünlerinin ihracatına ilişkin tebliğde değişiklik yapan tebliğle, 27 Ocak’ta yayımlanan ve et, yumurta, bazı sebze ve meyveler, hububat ürünleri, yemeklik yağlar, margarin ve yemlerin ihracatında Tarım ve Orman Bakanlığı’na dönemsel düzenleme yapabilme yetkisi tanıyan tebliğde “ihracat” ibaresi “kati ihracat” olarak değiştirildi.

Buna göre, sayılan ürünlerin kati ihracatında gerektiğinde dönemsel düzenlemeler yapmaya Tarım ve Orman Bakanlığı yetkili olacak. Aynı düzenlemeyle, söz konusu listeye süt ve krema da eklendi.

KATİ İHRACAT NEDİR

Belli bir sözleşmeye dayanılarak deneme süresine tabi olan veya bazı testler sonrasında alımın gerçekleşmesi sonucu ihraç edilen malın kesin olarak ihracatı, kati ihracat olarak tanımlanıyor. Kati ihracatta bir ticari anlaşma ve ihracatın karşılığının döviz olması gerekiyor.

Bankaların tarıma kredi desteği 180 milyar lirayı geçti

Bankacılık sektörü mart sonu itibarıyla tarım alanında faaliyet gösteren şirketlere kredi desteğini 2021 sonuna göre 18 milyar 704 milyon lira artırdı.

Bankaların mart sonu itibarıyla tarıma kredi desteği, 2021 yıl sonuna göre 18,7 milyar lira arttı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre bankacılık sektörünün tarım alanında faaliyet gösteren firmalara kullandırdığı kredilerin stoku mart sonu itibarıyla 180 milyar 738 milyon dolar oldu.

Tarım sektöründeki kredi stoku artışı son 5 yılda yüzde 141,4 yükseldi

2021 sonunda 162 milyar 34 milyon lira düzeyinde olan kredi stoku, 3 aylık süreçte yüzde 11,5 arttı. Bu dönemde kredi stokunda 18 milyar 704 milyon lira artış görüldü.

Son 5 yılda tarım alanında kullandırılan krediler 105 milyar 858 milyon lira arttı. Özellikle pandemi döneminde desteklerini sürdüren bankalar, tarım kredi stoklarını son 2 yılda yaklaşık 73 milyar lira artırdı. Böylece tarım sektöründeki kredi stoku artışı son 5 yılda yüzde 141,4, son 2 yılda yüzde 67,4 yükseldi.

Tarım bankacılığı konsepti

“Tarım Bankacılığı” konsepti ile çiftçilere ve tarım alanında faaliyet gösteren firmalara özel kampanyalar ve kredi imkanları sunan bankacılık sektörü, çiftçinin ve üreticinin ihtiyaçlarını ve mevsimsel nakit akışını göz önünde bulundurarak farklı ürünlerle tarım kesiminin yanında yer alıyor.

Bankalar, çiftçilerin ve üreticilerin traktör, mazot, gübre, zirai ilaç, tohum, yem ve ekipman ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ön ödemesiz, hasatta ödeme ya da esnek ödeme gibi kredi imkanlarının yanı sıra anlaşmalı üye iş yerlerinden alımlar için özel kredi kartları da sunuyor.

Tarım ürünlerinin üretimi, güvenliği, sürdürülebilirliği, tedariki ve nihai tüketiciye erişimi konuları salgınla birlikte tekrar gündeme geldi. Stratejik alanların başında gelen tarım; çiftçileri, tarımsal üretime yönelik girdi üreten ve tedarik edenleri, kooperatifleri, tarım ürünlerini depolayan, satan, işleyen tüccarları, sanayicileri, esnafı, toptan ve perakende satıcıları, enerji üretenleri, veri, yazılım, teknoloji geliştiren şirketleri, üniversiteleri ve sivil toplum örgütlerini bir araya getiren bir ekosistem haline getirdi.

Tiftik keçisi yetiştiricileri hem üretimi hem verimi artırma hedefinde

Tiftik keçisi yetiştiricileri, bir yandan devletin desteğiyle zor şartlarda üretimi artırmanın hesaplarını yaparken diğer yandan “saf ırk”a dönerek verimliliği yükseltmeyi planlıyor.

Tiftik keçisi yetiştiricileri, bir yandan devletin desteğiyle zor şartlarda üretimi artırmanın hesaplarını yaparken diğer yandan “saf ırk”a dönerek verimliliği yükseltmeyi planlıyor.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, tekstilde değerli kumaşların elde edildiği tiftik üretiminin devamlılığı için yetiştirilen Ankara keçisi, 2005’ten itibaren destek kapsamına alındı. Bu durum, bir dönem çok değerli olan tiftik üretiminde yeniden artışı beraberinde getirdi.

Ankara keçisi yetiştiricileri, sektörün geleceği için genç yetiştiricilerin de işe atılmaları gerektiğini belirtiyor. Özellikle mera alanlarının kısıtlı olmasının kendilerine zorluk yaşattığını belirten yetiştiriciler, pazar, mera ve çoban sorununun çözülmesi halinde bu işin daha iyi yapılabileceğini vurguluyor.

Ankara keçisi yetiştiricisi Mesut Eroğlu, 10 yıl kadar ara verdiği işine 2010’da tekrar döndüğünü söyledi.

Yaklaşık 4 bin keçisi bulunduğunu bildiren Eroğlu, devletin destekleriyle işleri yürütme çabasında olduklarını dile getirdi. Eroğlu, “Saf ırka dönmüş vaziyetteyiz ve buradaki tüm sürülerin saf ırka dönmesi için gayret gösteriyoruz. Keçilerimizin 1500’ü elit sürüler içinde.” dedi.

Tiftik keçisi yetiştiriciliğinin tüm zorluğunun iki ay yaşandığına dikkati çeken Eroğlu, “Üçüncü ve dördüncü ayda hem oğlak oluyor hem de kırkım yapıldığından tüm iş bu aylar içinde gerçekleşiyor. Tiftik kırkımı ve oğlak olumu da o 2 ayda olduğundan iş biraz insanların gözüne zor geliyor.” diye konuştu.

Devlet tarafından sağlanan desteklerin önemine işaret eden Eroğlu, şu değerlendirmede bulundu:

“Yetiştiriciler şu an devletin destekleriyle ayakta kalıyor. Türkiye’de halen tekstil sektörü önemli. Dünya geneline baktığımız zaman Türk tiftiğinde geçmişte çok parlak zamanlar yaşanmış ama sonra bu bizim elimizden alınmış, Güney Afrika ve Fransa gibi ülkelere gitmiş. Buna rağmen bizim tiftiğimizin kalitesini hiçbir yer tutmuyor.”

Ankara keçisinde saf ırka dönülmesi gerektiğini vurgulayan Eroğlu, sağlanan desteklerin yanında köylerin sosyal hale getirilmesinin de yetiştiriciliğin artmasında fayda sağlayacağını dile getirdi. Eroğlu, hayvanların daha rahat otlatılabilmesi için mera alanlarının genişletilmesi gerektiğini bildirdi.

Mera ve çoban ihtiyacı
Yetiştirici Mustafa Efeoğlu da 12 yaşından beri bu işi yaptığını söyledi. 900 civarında hayvanı bulunduğunu aktaran Efeoğlu, bu sene 1200 kilogram tiftik teslim ettiğini belirtti.

Efeoğlu, mera ve çoban sıkıntısı yaşadıklarına dikkati çekerek, şöyle konuştu:

“Yalnızlık zaten başlı başına zor. Köyde ikamet eden sadece ben varım, herkes dışarıda işe girdi, ben hayvancılığı tercih ettim. Tiftiğin geliştirilmesi için güzel bir pazar olması, buna öncülük edilmesi lazım. Ankara keçisi, yetiştiriciliği en zor hayvanlardan biri. Yorulup eve geliyorum, ‘Bu hayvanları satacağım.’ diyorum, yorgunluğum geçince ‘100 tane daha alayım.’ diyorum. Bizim pazarımıza, meramıza, çobanımıza bir çözüm bulunursa bu iş yapılır.”

“Ankara keçisine kendimizi adamış gibiyiz”
Yetiştirici Seda Özbahar ise bu işin dede mesleği olduğunu söyledi. Özbahar, “Ankara keçisine kendimizi adamış gibiyiz, işimiz gücümüz bu. 2005’ten bu yana devletten destek almaktayız. Verilen desteklerin yem, arpa, çoban konusunda faydası oluyor. Yavru hariç şu anda 1150 hayvanım var. Yetiştiriciliği ailemizle yapıyoruz.” dedi.

Sektörü tavsiye ettiğini vurgulayan Özbahar, Ankara keçisinin temiz bir hayvan olduğunu dile getirdi.

Yetiştirici Nurettin Tonbak, çok küçük yaşlardan beri bu işle uğraştığına işaret ederek, “1100 civarında hayvanım var. Verilen destekler bize fayda sağlıyor. Sektörü tavsiye ediyorum. Genç nesilden bu işe özenen yok, işi yaşlılar yapıyor. Biz eşimle birlikte yapıyoruz. Yalnız yapmak çok zor.” ifadelerini kullandı.

Gıda krizine çözüm önerileri İstanbul'da ele alınacak

Artan dünya nüfusu, iklim krizi, savaşlar nedeniyle son yılların en önemli gündemi olan gıda, tüm üretim ve tedarik ağıyla çözüm arayışına girdi. Bu arayışa çözüm olmak hedefiyle İstanbul, 30 Kasım-3 Aralık tarihleri arasında gıda sektörünün en önemli uluslararası organizasyonlarından olan YES FOOD EXPO & FORUM’a ev sahipliği yapacak.

BİFAŞ tarafından organizasyonu gerçekleştirilecek ve 30 Kasım-3 Aralık tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek etkinlikler, birbirinden önemli içeriklerle göz dolduracak.

Sektöre milyonlarca dolarlık bir hareket katmayı hedefleyen ve BİFAŞ A.Ş tarafından organizasyonu gerçekleştirilecek YES FOOD EXPO & FORUM’un Ataköy’de gerçekleştirilen basın lansmanı açılış konuşmasını yapan YES FOOD FORUM ve TABADER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bayram, dünya genelinde yaşanan Gıda krizine dikkat çekti. 2007-2008’de yaşanan ve global bir ekonomik krize de sebep olan ‘Gıda Krizi’nin 2017-2018 yılında tekrardan yaşanmaya başladığını ve pandemi ile doruğa çıktığını söyleyen Prof. Dr. Bayram, ‘’Son Ukrayna-Rusya savaşı ile bu kriz bir nevi tüm dünyada bir kaosa doğru evrilmiştir. İklim değişikliği ile gıda krizi en yüksek noktaya ulaşılmıştır. 2030 yılına kadar da devam edeceğine inanılmakta. İşte YES FOOD FORUM, gıda krizinden kurtulmak için tüm dünyaya yön verecek’’ dedi.

‘’ULUSLARARASI BİR ÇIKIŞ YOLU HEDEFLİYORUZ’’

Gıda konusunda yaşanan ve yaşanacak sorunlar kaygı verici olmasından dolayı uluslararası düzeyde bir inisayatif alarak bir çalışma grubu oluşturduklarının altını çizen Prof. Dr. Bayram, YES FOOD FORUM olarak “Gıdanın Davos’’unu Türkiye’de yapmak için bir süredir çalıştıklarını vurguladı. Prof. Dr. Bayram, ‘’Bu faaliyet YES FOOD FORUM ve YES FOOD EXPO’nun birleştirilmesi ile de dünyadaki gıda ve gıda araçlarıyla ilgili yapılan pek çok işin lideri olacak şekilde YES FOOD EXPO & FORUM (İstanbul) olarak kurgulanmıştır’’ diye konuştu.

Prof. Dr. Bayram açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

‘’Forum ile geleceğe yönelik aldığı sorumluluk ile gıdaya yeni bir bakış açısı kazandırmayı hedefliyoruz. Ayrıca; sürdürülebilir, güvenli, adil, çevre ve gezegen ile dost bir gıda sisteminin tüm dünyaya yansıması da diğer amaçlarımızı oluşturuyor. YES GIDA FORUM’da gıda sektörünün önde gelen temsilcileri ve akademisyenleri, sektörün karşılaştığı zorlukları ve çözüm yollarını ele alacak, yeni üretim ve tüketim trendlerine mercek tutacak. Gıda sektörü ile yeni gıda sistemini yeniden şekillendirmek gerekiyor.’’

‘’8,5 TRİLYON DOLARLIK SEKTÖR İSTANBUL’DA BİRARAYA GELİYOR”

Uluslararası anlamda sektörde dünyanın en önemli organizasyonunu hayata geçirecek YES FOOD EXPO&FORUM’la ilgili bilgiler veren BİFAŞ A.Ş Yönetim kurulu Başkanı Ümit Vural’da yaptığı açıklamada, uluslararası değere sahip olan etkinliğin, dünya için gıda vizyonunu çizecek, sektöre milyonlarca dolarlık hareket kazandıracak önemli bir organizasyon olacağını söyledi.

Gıda endüstrisini tek çatı altında buluşturacak YES FOOD EXPO & FORUM’da, markaların en yeni uygulamalarını vitrine çıkartacağını da ifade eden Vural, firmaların en yenilikçi ürünlerini tanıtma imkanı bulacağını ve ulusal ve uluslararası pazarlarda öne çıkmak isteyen markaların, yeni iş bağlantıları ve ortaklıkları yakalama fırsatı yakalayacağını söyledi. Vural, ‘’Gıda endüstrisinin yenilikçi kapasitesini artıracak olan fuar, sektöre milyonlarca dolarlık hareket kazandıracak. Gıda sektörü 8,5 trilyon dolarlık hacmiyle tüm dünyada stratejik anlamda önemli sektörlerin başında geliyor’’ diye konuştu.

‘’100 ÜLKE, BİNLERCE ZİYARETÇİ KATILACAK’’

YES FOOD EXPO’nun, 25 yılı aşkın tecrübesiyle çeşitli sektörlerde uluslararası ihtisas fuarları düzenleyen BİFAŞ Birleşik Fuar Yapım A.Ş. organizatörlüğünde, her yıl yurt içi ve yurt dışından yüz binlerce ziyaretçi çeken İstanbul Fuar Merkezi’nde 30 Kasım-3 Aralık gerçekleştirileceğini söyleyen Vural, ‘’YES Fuarı’nda, dünyanın 100’e yakın ülkesinden binlerce ziyaretçi ile buluşma ve firmalara erişme imkanı sağlanacak.

‘’DİJİTAL GIDA, İNOVATİF ÜRÜNLER VE BİOTEKNOLOJİK GIDALAR BÜYÜK İLGİ GÖRECEK’’

Vural fuara ilişkin konuşmasının devamında, “Tarladan sofraya gıda tedarik zincirindeki tüm paydaşları buluşturacak olan YES EXPO&FORUM’da unlu mamullerden et ve süt ürünlerine, şekerlemelerden dondurulmuş gıdalara, fonksiyonel gıdalardan organik ürünlere, yenilikçi gıdalardan coğrafi işaretli ürünlere, askeri gıdalardan atıştırmalıklara, içeceklerden baharatlara, vegan ve vejeteryan gıdalardan bioteknolojik ürünlere kadar birçok grupta dijital gıdalar, inovatif ürünler sergilenecek’’ diye konuştu.

SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEK İÇİN ‘YES ÖDÜLLERİ’ VERİLECEK

Vural, ‘’Dört gün sürecek fuarda katılımcı firmalar workshoplar gerçekleştirerek. Ar-Ge çalışmalar sonucu geliştirdikleri sürdürülebilir, yenilikçi ve lezzetli ürünlerini ziyaretçilere tattıracak. STK, Start-up ve AR-GE kuruluşlarının çalışmaları değerlendirilerek geleceğe yeni ufuklar açan projeler teşvik edilecek. Dünyanın ve Türkiye’nin yiyecek ve içecek alanındaki en iddialı buluşması olmaya hazırlanan ve sektörün bütün paydaşlarını bir araya getirecek organizasyonda, sektörle ilgili en son trendler, yeni ürünler ve yeni iş ortaklıkları için zemin hazırlayacak’’ dedi.

TİM (Türkiye İhracatçılar Birliği) Başkanı İsmail Gülle, YES EXPO & FORUM’un Türkiye açısından önemli bir etkinlik olduğuna dikkat çekerek, “2021 yılında tarım ve hayvancılık sektörleri ihracatımız da yüzde 22 artışla 29,7 milyar dolara ulaştık. İhracattaki güçlü performansımız bu yıl da üzerine koyarak devam ediyor. Nisan ayında geçen senenin aynı ayına göre yüzde 25 artışla 23,4 milyar Dolar ihracat yaptık. Söz konusu dönem ihracatımızda tarım sektörlerimiz yüzde 12’lik payla 2,8 milyar dolar ihracata ulaştı. 2022’nin ilk dört ayında ihracatımız 83 milyar doları aştı. Bunun yüzde 13’üne karşılık gelen 11,1 milyar dolarlık kısmı tarım sektörlerimiz tarafından gerçekleştirildi” diye konuştu.

GIDA DÜNYANIN EN ÖNEMLİ GÜNDEMİ

GAİB (Güneydoğu Anadolu İhracatçılar Birliği) Başkanı Ahmet Fikret Kileci de yaptığı konuşmada, tüm dünyada yaşanan gıda krizine vurgu yaparak, ‘Pandemi bize gösterdi ki gıda dünyanın en önemli gündemi Kaynaklarımızı doğru şekilde kullanmak ve hayata geçirmek zorundayız” dedi.

Toplantıya ayrıca yurt dışından PepsiCO Food Safety and Global Process Authority ve IFTPS Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Abdullatif Tay, GPD Dünya Bakliyat Konfederasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Cem Boğuşluoğlu, Future Fodds ve LWT Food Science and Technology, Director of Food Science Program Yeni Zelanda Prof. Dr. Siew Young Quek, Anbar Univesty Dr. Saad Yousif Ibrahim online katılım gösterdi.

YES FOOD FORUM BİRBİRİNDEN İLGİNÇ BAŞLIKLAR İÇERİYOR

Uluslararası düzeyde uzmanları ve kuruluşları bir araya getirecek forumda gerek lokal ve gerekse küresel alanda yeni gıda sistemleri, sürdürebilirlik, yeşil enerji, gıda güvenliği, gıda politikaları ve ekonomisi, su güvenliği, iklim değişimi, karbon ayak izi, yeşil mutabakat, gıda stokları, güvenli gıda üretimleri, global gıda lojistiği ve yenilikçi gıdalar gibi konular masaya yatırılacak, özel gündemle oturumlar gerçekleştirilecek.

30 Kasım- 3 Aralık arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenecek YES FOOD FORUM’da, dijital gıda, gıda krizleri ve beklenen tehditler, dünya ve ülke gıda güvence durumları, gıda ekonomisi, dünya gıda stratejileri, dünya ve ülke gıda güvence durumları, pandemi-savaş-iklim-gıda ilişkileri, ülke gıda politikaları ve stratejileri, küresel gıda ticareti, gıda lojistiği, yeni gıdalar, yaşam tarzı ve gıda, iklim değişimi ile beklenen değişimler gibi önemli başlıklar yer alacak.

Yasaklı zirai ilaç satan şüpheliye 84 bin lira ceza

Konya’da yasaklı etken maddeleri içeren tarım ilaçları bulunduğu tespit edilen iş yeri sahibine 84 bin lira ceza kesildi.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele (KOM) Daire Başkanlığı koordinesinde, bitki koruma ve besleme ürünleri kaçakçılığı ile ilgili Türkiye genelinde eş zamanlı denetim yapıldı.

Konya Emniyet Müdürlüğü KOM Şubesi ve Ereğli KOM Grup Amirliği tarafından yapılan ortak çalışmada, Tarım ve Orman Bakanlığı görevlileri eşliğinde zirai ilaç satan 24 iş yeri kontrol edildi.

İl merkezindeki bir iş yerinde, insan sağlığını tehdit ettiği için Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yasaklanan etken maddeleri içeren tarım ilaçları bulundu.

İlaçlara el koyan ekipler, iş yeri sahibine “kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye sokacak biçimde ilaç yapma veya satma” suçundan adli işlem yaptı.

Tarım ve Orman Bakanlığı görevlileri, iş yeri sahibine 84 bin lira idari para cezası uyguladı.

Türk balı 4 ayda yaklaşık 15,3 milyon dolar kazandırdı

Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ahmet Hamdi Gürdoğan, AA muhabirine, Türkiye’den yılın ilk 4 ayında 47 ülkeye bal satıldığını söyledi.

Bu dönemde bal ihracatından 5 bin 819 ton karşılığı 15 milyon 261 bin 559 dolar gelir sağlandığını belirten Gürdoğan, geçen yılın aynı döneminde 2 bin 482 ton bal satılarak 9 milyon 490 bin 390 dolar döviz girdisi elde edildiğini dile getirdi.

Gürdoğan, “Bal ihracatı geçen yılın aynı dönemine oranla miktarda yüzde 134, değerde de yüzde 61 arttı. ABD, Almanya ve İspanya en fazla dış satım yapılan ülkeler oldu. Bu dönem ABD’ye 4 milyon 846 bin 410 dolarlık, İspanya’ya 2 milyon 612 bin 571 dolarlık, İspanya’ya da 2 milyon 291 bin 241 dolarlık bal satıldı.” dedi.

Bal ihracatındaki artışın sevindirici olduğunu belirten Gürdoğan, son yıllarda ürünlerin markalı olarak ihraç edilmesi sayesinde ivme yakalandığını dile getirdi.

Gürdoğan, ihracatta ülke çeşitliliğinin de pozitif yönde geliştiğini, geçen yılın aynı döneminden farklı olarak Slovenya, Bosna Hersek, Danimarka, Lübnan, Yemen, Irak, İsviçre, Tayvan, Moğolistan ve Portekiz’in de aralarında bulunduğu 16 ülkeye de bal gönderildiğini kaydetti.

Bal ihracatından beklentilerinin yüksek olduğunu ifade eden Gürdoğan, yılı çok daha güzel ihracat rakamlarıyla tamamlayacaklarına inandıklarını belirtti.

Bakan Kirişci, Janusz Wojciechowski ile besi çiftliğini ziyaret etti

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Avrupa Birliği (AB) Tarımdan Sorumlu Komisyon Üyesi Janusz Wojciechowski ile Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) IPARD II Programı’ndan destek alan bir besi çiftliğini ziyaret etti.


Bakan Kirişci ile Wojciechowski, Avrupa Komisyonu ile Türkiye arasında imzalanan “Katılım Öncesi Yardım Aracı IPA II Kapsamında Tarım ve Kırsal Kalkınma İçin IPARD II Yardımı” çerçevesinde 1. çağrıdan destek alan Lütfiye Doğan’ın Ankara-Gölbaşı’ndaki besi çiftliğini inceledi.

Kirişci ile Wojciechowski, çiftliğin sahibi Doğan’dan yatırımları hakkında bilgi aldı.

Doğan, geleneksel yöntemlerle 210 küçükbaş hayvanla faaliyetlerini sürdürürken aldığı destekle işletmesini büyük bir çiftliğe dönüştürdüğünü belirterek, “Verdiğiniz desteklerle hayallerimiz gerçek oldu. Yatırımlarımızı daha da büyütmek, işletmemizi geliştirmek istiyoruz.” diye konuştu.

Kirişci ile Wojciechowski, daha sonra TKDK’nin desteklediği yerel eylem gruplarının açtığı stantlarda yöresel ürünleri inceledi.

Yaş Sebze Ve Meyve İhracat Şampiyonları Ödülleri Ald

Akdeniz İhracatçıları Birlikleri (AKİB) tarafından yaş sebze ve meyve ihracat şampiyonları ödül töreni düzenlendi. Törende ihracat şampiyonları ödüllerini Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan’ın elinden aldı.

AKİB tarafından düzenlenen yaş sebze ve meyve ihracat şampiyonları ödül törenine Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan’ın yanı sıra Mersin Valisi Ali İhsan Su, Türkiye Yaş Meyve Sebze İhracatçı Birlikleri Sektör Kurulu Başkanı Ali Kavak, il protokolü ile yaş sebze ve meyve ihracatçıları katıldı.

Bakan Varank, yaş sebze ve meyve ihracatçılarıyla bir arada bulunmaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Gün boyunca Mersin’de birçok programa katıldığın vurgulayan Varank, “Şu kadarını ifade edeyim, Mersin yüksek dinamizmi ve iş yapma iştahıyla hem bölgesine hem de Anadolu’daki pek çok ilimize örnek olabilecek bir şehir. Temelleri bundan 78 sene önce atılan Akdeniz İhracatçılar Birliği, yürüttüğü faaliyetlerle ülke ekonomisine ciddi katkılar sunuyor. Kasım ayında 1,2 milyar dolarlık ihracata imza atan AKİB, bu performansıyla Türkiye genelinde ilk 5’e girdi. Üst üste iki aydır yakalanan yüzde 19’luk ihracat artışını şans ya da tesadüfle açıklamak mümkün değil. Bu başarı, çok çalışmanın ve yaptığı işe güvenmenin bir sonucu. Ödül törenimizin ana temasını oluşturan yaş meyve ve sebze ihracatı rakamlarını da detaylı inceledim. İlk 11 ayda ulaşılan rakam 2 milyar dolar ve geçtiğimiz seneye göre yüzde 9’luk bir artışa tekabül ediyor. AKİB üyeleri tek başına bu 2 milyar doların yüzde 47’sini gerçekleştiriyor. Gerçekten çok büyük bir başarı ve bugün aramızda bulunan 45 firma bu başarının mimarları” diye konuştu.

“Pazarlarınızı genişleterek yeni müşteriler bulmanın yanı sıra, Ar-Ge faaliyetlerine yönelmeniz de önem taşıyor”

Ödül alacaklarla ilgili özet bir araştırma yaptırdığını kaydeden Varank, “Cevabını aradığım soru şuydu, sizlerin bu performansında bizim bir katkımız olmuş mu? Bu kapsamda sizlerle bir kaç istatistik paylaşmak istiyorum. Adana’dan gelen 7 firma için bugüne kadar 76 milyon liralık, Hatay’dan gelen 7 firma için 10 milyon liralık ve Mersin’den ödül alan 12 firma için 123 milyon liralık yatırım teşvik belgesi düzenledik. Bu sayede bin 728 kişiye iş ve aş imkanı sağlanmasının önünü açtık. Ödül kazanan 14 firmamız da KOSGEB desteklerinden faydalanmış. Açıkladığım rakamlar, verdiğimiz desteklerin hedefe ulaşması ve ülke ekonomisine misliyle dönmesi açısından umut verici. Sizlerden beklentim, mevcut potansiyelinizi daha da ileriye taşıyarak hem bölge hem de ülke ekonomisine sunduğunuz katma değeri çoğaltarak arttırmanız. Bunun için pazarlarınızı genişleterek yeni müşteriler bulmanın yanı sıra, Ar-Ge faaliyetlerine yönelmeniz de önem taşıyor. Ödül alan tüm firmaları tebrik ediyor, başarılarının katlanarak artmasını temenni ediyorum” şeklinde konuştu.

“Yaş sebze ve meyve üretimi zor, çaba sarf edilmesi gereken bir sektör”

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Lütfi Elvan ise bu sektörün Türkiye ekonomisi için önemli olduğunu vurgulayarak, “Bu sektör 10 binlerce kişiyi ilgilendiriyor. Son derece büyük bir sektör. Bu sektörün her aşaması büyük bir hassasiyet, büyük bir dikkat ve zamanla yarışmayı gerektirir. Bir mal imal edersiniz 3 ay satmazsınız, stokta bekler ama 4. aya yatarsınız. Ancak yaş sebze ve meyvede öyle değil. Ürettiğiniz ürünü zamanında yerine ulaştırmak zorundasınız. Daha hassas davranmanız lazım. Ürettiğiniz ürünün kalitesine, kullandığınız ilaca dikkat etmek zorundasınız ki dünya ölçeğinde rekabet edebilesiniz. Bu açıdan zor, meşakkatli, çaba sarf edilmesi gereken bir sektör. Bugüne kadar Toroslar’dan Akdeniz’e kadar uzanan bu güzergahta her türlü yaş sebze ve meyve üretimi yaptık, yapabiliyoruz. Her geçen günde verimliliğimizi daha da artırıyoruz ancak mücadele etmemiz gereken alanlarda var. Örneğin Akdeniz sineği gibi sıkıntılı durular da var. Bununla ilgili bir program başlattık ve destek sağladık, önemli ölçüde de bu sıkıntıyla mücadeleyi de sağladık. Ancak kökünden bu sorun çözülmedi. Akdeniz sineği ile ilgili gelen ilaçlar İspanya’dan, başka ülkelerden geliyordu. Biz 1 liralık ilacı 10 liraya, 20 liraya alıyorduk. Neden kendimizin mücadele edebileceği bir ilaç olmasın. Bu alanda çalışmalarımızı yoğunlaştırmamız gerekir. Bir önemli hususta tarım teknopark. Türkiye’de ilk tarım teknoparkı Mersin’de kuruldu ve bu alanda özellikle üniversite camiasıyla yaş sebze ve meyve üreten, tarımla uğraşan vatandaşlarımızın verimliliği artıracak önemli projeler hazırlanacaktır. Bu teknoparkın bir bölümü Tarsus’da, ikinci bölümü ise Alata’daki merkezimizde olacak. Buraların kurulumu tamamlandı, inşallah bundan sonraki süreçte hızla faaliyete geçeceğiz. Ben bugüne kadar hep sizin yanınızda oldum, sizinle beraberim, bundan sonrada sizinle beraber olmaya devam edeceğim. Biz sizlere sahip çıktık ama bizim sizlere sahip çıkmamız kadar en az o kadarda siz de bize sahip çıkın” ifadelerini kullandı.

Mutfak atıkları gübreye dönüşüyor

2021 BM Gıda İsrafı Endeksi Raporu’na göre dünya genelinde her yıl yaklaşık 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bu israfın yüzde 61’lik kısmı evlerde, yüzde 26’lık kısmı restoran ve diğer gıda hizmeti veren işletmelerde, yüzde 13’lük kısmı ise perakende gıda satıcılarında oluşuyor. 

Gıda atıkları, sebze ve meyvelerin kabukları, çay ve kahveden kalan atıklar, yumurta kabukları hatta dolapta uzun süredir beklediği için çürüyen sebze ve meyveler uygun koşullar sağlanarak biriktirilip işlevsel ve doğal bir gübreye yani komposta dönüştürülebiliyor ve çöp olmaktan kurtarılabiliyor.

“Her şeye çöp gözüyle bakıyoruz ama atık dediğimiz şey bir ham madde”

Evinde çıkan atıkları biriktirerek kompost yapımında kullanan Hiba Sinem Demirkan kompost yapımına nasıl başladığını ve kırsal yaşamdan kent yaşamına bu sistemi nasıl uyarladığını anlattı.

Kendisini kompost yöntemiyle babasının tanıştırdığını dile getiren Demirkan, “Muğla’nın Milas ilçesinde Güllük kasabasında yaşıyorduk. Bir gün babam geldi ve dedi ki ‘Gıdalarımızın hepsini toprağa gömeceğiz.’ Biz önce bir şaşırdık. Annem, ben ve kardeşim üçümüz de ‘Hayır, olmaz, nasıl gömebiliriz, o bir çöp’ diye bakmıştık. Aslında çöp kavramı bize öğretilen bir kavram çünkü biz de o noktada yadırgamıştık. Sonra araştırınca gördük ki bu işleme kompost deniliyormuş.” ifadelerini kullandı.

Ailesinin hala Güllük’te yaşadığını ve çöplerini 10 yıldır kompost ettiklerini aktaran Demirkan, kendisinin ise İstanbul’a taşındığını belirterek şöyle devam etti:

“İstanbul’a gelince de orada alıştığım sistemi bir şekilde devam ettirmek istedim. Özellikle buradaki tüketimin fazlalığı beni buna itti. Bu tüketime ben de ek olarak bir katkı sunmak istemedim ve zaten bildiğim kompostu burada da ev tipine nasıl taşıyabilirim diye düşündüm. Ev tipi kompostu 4 yıldır yapıp uyguluyorum.”

Kompostun, organik atıkları, yani evimizden çıkan doğada çözünebilecek gıda atıklarını geri dönüştürme, ayrıştırma; topraktan geleni toprağa geri verme olayı olduğunu dile getiren Demirkan, şunları söyledi:

“Atık dediğimiz şeyler aslında birer ham madde. Doğaya baktığımızda çöp yok, daha doğrusu çöp denen bir kavram yok. Sonbaharda düşen yaprağı baharda göremeyiz, kırılan bir dal zaman içerisinde birçok farklı etmenle çözünür ve ayrışır. Biz de aslında kompost ile normalde doğada olan bu sistemi kendi evimizde taklit ediyoruz. Çöp değil kompost diyoruz. Evimizde her şeyi tek poşetin içerisine koyuyoruz ve kapımızın önüne bırakıyoruz. Kapımızın önünden bir yerlere gidiyor ve çöp dediğimiz ham madde yok oldu zannediyoruz ama aslında onlar yok olmuyor.”

Evde yapılabilecek kompost tipleri: Bokaşi ve solucan kompostu

Demirkan, kompost yaparken biri yeşil diğeri kahverengi iki tür malzeme kullanıldığını, azot sağlayan yeşil malzemelerin sebze ve meyve atıkları, taze otlar, yeşil yapraklar ve çay atıklarından; kahverengi malzemelerin ise dal ve ağaç kabukları, tuvalet kağıdı ruloları, kuruyemiş kabukları ve kuru yapraklardan oluşabildiğini söyledi. Evde nasıl kompost yapılabileceğine ilişkin de konuşan Demirkan, bunlardan biri olan bokaşi kompostunun yapımına dair şu bilgileri verdi:

“Eğer bokaşi kompostu yapmak istiyorsak ilk olarak bir kova temin etmeliyiz. Bu kovayı kendimiz de yapabiliriz, satın da alabiliriz. Kovanın en altında gıda atıklarının zamanla suyunu tahliye edebileceğimiz minik bir süzgeç olması gerekiyor. Süzgecin üzerine gıda atıklarımızı koyacağız. O suyu kovadan tahliye edebilmek için de içinde bir musluk olması ve kapağını kapatıp, havasız kalmasını sağlayabileceğimiz bir ortam oluşturmamız gerekiyor. Süzgecin üzerine ilk olarak karbon malzemelerimizi koyuyoruz ve yararlı mikroorganizma sıvımızı sıkıyoruz. Daha sonra gıda atıklarımızı koyup tekrar karbon malzemeyle kapatıyoruz. Böyle minik bir sandviç yapıyoruz, aslında gıda atıklarını o sandviçin arasında turşuluyoruz. Kovayı doldurduktan sonra da kapağını kapatıp 15 gün hiç açmadan bekletiyoruz. İşte turşulaşma dediğimiz işlem bu sürede gerçekleşiyor. Bu sürede de alttan gıda atıklarının sıvısını musluktan tahliye etmeye devam ediyoruz. Hatta bu sıvı da çok faydalıdır, sıvı gübre olarak geçer. Bire yüz oranında sulandırılarak da evdeki bitkilerimizde, bahçemizde vs. kullanılabilir. 15 günlük süre dolduktan ve bu süreçte de sıvı tahliyesini aldıktan sonra, en son, kovamızı toprakla buluşturma işlemini gerçekleştiriyoruz. Bir ay sonra da çok güzel oluşmuş, kahverengi mis gibi kokan bir verimli toprak oluşuyor.”

Evde yapılacak bir diğer kompost tipinin de solucan kompostu olduğunu ifade eden Demirkan, bu yöntem hakkında ise şunları anlattı:

“Bir kabın içerisinde solucanların yaşayacağı uygun ortamı oluşturuyorsunuz. Bu arada bu solucanlar normalde toprakta gördükleriniz değil, özel kültür solucanları. California solucanları olarak geçiyorlar. Bir yerden temin etmeniz gerekiyor, sonrasında da, nemli ortamları sevdikleri için, onlara düzenli olarak nem vermeniz gerekiyor. Su veya veya organik atıklarla besleme işlemini yapıyorsunuz. Aslında bu kadar, başka bir şey yapmıyoruz. Geri kalan bütün öğütme işini ve bize güzel bir gübre çıkarma işini onlar kendileri yapıyorlar zamanla. Solucanlar ne kadar çoksa o kadar çok gıda tüketiyorlar, kendi ağırlıklarının yarıları kadar bir ağırlığı da bir günde tüketebiliyorlar.”

Hangi alanlarda kullanılabilir?

Gıda atığı tamamen bitmiş olduğunda ve sonuçta toprak gibi bir malzemeyle karşılaşıldığında kompostun hazır hale geldiğini belirten Demirkan, kompostun hangi alanlarda kullanılabileceğine ilişkin “Gübre niteliğinde bir toprak elde ediyoruz biz ama istediğimiz her yerde kullanabiliriz tabii ki. Ben evimde balkon bahçesi yapıyorum. Çiçeklerimde, bitkilerimde, yetiştireceğimiz sebzelerde kullanıyorum. Fazla gelirse arkadaşlarıma veriyorum, okulunuzun bahçesinde kullanabilir veya doğaya bırakabilirsiniz.” diye konuştu.

“Atık miktarımızı azaltmak için kompost çok önemli”

Demirkan, bireylerin kompost tipini seçerken sahip olduğu alana, enerjisine ve mekanına göre tercih yapmasını önerirken bir kişinin evinde kompost yapmaya başlamasıyla doğaya sağlayacağı faydaya vurgu yaparak konuşmasını şöyle tamamladı:

“Şehirde yaşayan bir kişi günde ortalama bir buçuk kilogram çöp çıkarıyor ve bunun yüzde 60’ını da organik atıklar oluşturuyor. Aslında böyle baktığımızda rakamlar bize her şeyi çok daha güzel ifade ediyor. Yüzde 60, yani çıkardığımız çöpün yarısından fazlasının organik atıklar olması da bu işi neden yapmamız gerektiği kısmında çok güzel bir dönüt veriyor. 1 cm toprağın oluşabilmesi için 300 ila 500 yıl zaman geçmesi gerekiyor. Ben bu bilgiyi öğrendiğimde kompostu çok daha fazla önemsemiştim. Ben de 4 yıldır her kovamın 20 kg olduğunu düşünürsem yüzlerce kilogram toprak elde etmiş oldum. Kendi başıma yaptığım bu işlemin çok küçük olmadığını, her birimizin etkisinin birleşerek daha büyük bir etki oluşturduğunu biliyorum. Bu yüzden kompostu da çok önemsiyorum.”

Main Menu