23.03.2022 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Ali Kaya “Bizden toz şekeri 45 TL’ye alıp, 75 TL’ye satmak istiyorlar”

“Biz bu şehrin markasıyız” sloganıyla Konya ekonomisinin sürekli yükselen değeri Çelikkayalar Alışveriş Merkezi, yaklaşan Ramazan ayı öncesi yerel ve ulusal basının temsilcileriyle bir araya gelerek gündemi değerlendirdi. Çelikkayalar AVM Genel Müdürü Ali Kaya son zamanlarda suistimal edilen yağ ve toz şeker ile alakalı olarak ““Bizden toz şekeri 45 TL’ye alıp, 75 TL’ye satmak istiyorlar” dedi.

Toplantıda konuşan Çelikkayalar Alışveriş Merkezi Genel Müdürü Ali Kaya, Konyalıların büyük teveccühüyle büyümeye ve hizmet alanımızı genişletmeye devam ediyoruz. “Bu şehrin markasıyız” sloganının verdiği sorumlulukla Konyalılara en iyi hizmeti vermenin gayretinde oluyoruz. Ülke istihdamına ve ticari hayata katma değer katmayı sürdürüyoruz. Bu kapsamda biliyorsunuz geçtiğimiz günlerde 30. Şubemizin açılışını gerçekleştirdik. Toplam çalışan sayımızı 1.600’e ulaştırdık, böylelikle yaklaşık 14 bin kişiye doğrudan ve dolaylı olarak bizden yararlanmış oluyor” dedi

Biliyorsunuz daha önceleri Ayçiçek yağında ve toz şekerde algı yapılarak 3 harfli yabancı sermayeli süper marketler savaştır, ekonomik sorunlardır bunun gibi bir takım olayları bahane edip fiyat artışına gitti. Ülkede birden yağ ve toz şeker krizi çıktı

Bizler marketlerimizde özellikle bu ürünlerin satışında her müşterimiz alsın diye fahiş fiyat artışları yapmayıp uygun fiyattan sattık. 5 kilogram toz şeker 45 TL bizde. Normalde bu şeker 85 TL. Biz 45 TL’ye hiç kar etmeden satıyoruz.

Ancak marketler, bakkallar suistimal ediyor. 30 tane şekeri birden alıp götürmeye çalışıyorlar. Bizden 45 TL’ye alıp kendi 75 TL’ye satmak istiyor. O yüzden biz adet sınırlandırması getiriyor. Sebebi ise bütün halkımızın tamamı faydalansın diye. Biz o şekeri markete sokmadan fiyata yansıtsak 400 bin TL karımız olur. Biz Türkşeker’den aldığımız şekerleri kar payı gütmeden reyona koyuyoruz. Şuan Türkşeker sadece bizde var. Halkımıza destek olmak için elimizden geleni yapıyoruz.

Zor bir süreçten geçiyoruz. Biliyorsunuz Türkiye Perakendeciler Federasyonu Genel Başkanvekili görevini yürütüyorum. Geçtiğimiz günlerde federasyon olarak yeni Tarım ve Orman Bakanımız Vedat Kirişci ile görüşmemiz oldu. Sektörün sıkıntılarını dile getirdik. Sorunların çözümü için harekete geçtiklerini söyledi kendisi.

“Bu ramazan ayında da ürünlerde bir artışa gitmeyeceğiz”
Malumunuz ramazan ayı yaklaşıyor. Biz bu Ramazan ayında da Çelikkayalar AVM olarak Konyalı vatandaşlarımızın yanında olmayı sürdüreceğiz. Bu ramazan ayında ürünlerde bir artışa gitmeyeceğiz. Ramazan’dan bir hafta öncesi başlatacağımız indirim kampanyamız 15 gün devam edecek. Ayrıca Çelikkayalar Kart ile iş adamları ve hayırsever vatandaşlarına 30 şubede geçerli olmak üzere satışını yapıyoruz. Beraberinde ise kartları dağıttık ürünlere zam yapalım değil tam tersi indirimlere giderek insanların alım güçlerine artı yönde katkı sağlamayı hedefliyoruz. İndirimlerimizde 15 gün devam edeceğiz

“Online alışveriş sitemiz iftardan sonra da aktif olacak”
Pandemiden önce online satış ile alakalı kimse hizmet vermiyordu. Çelikkayalar Online’a yatırım yaptık. Başlangıçta ciddi eleştiriler aldık. Günde 15-20 müşteri hedefi veriyorduk. Pandemiyle birlikte okul servislerini faaliyete geçirdik ve pandemi sürecinde günlük 800 evle hizmete başlayarak 1500 eve kadar hizmet ettik.

“Online alışveriş sitemiz iftardan sonra da aktif olacak”
Pandemiden önce online satış ile alakalı kimse hizmet vermiyordu. Çelikkayalar Online’a yatırım yaptık. Başlangıçta ciddi eleştiriler aldık. Günde 15-20 müşteri hedefi veriyorduk. Pandemiyle birlikte okul servislerini faaliyete geçirdik ve pandemi sürecinde günlük 800 evle hizmete başlayarak 1500 eve kadar hizmet ettik.

Bakan Kirişci: Aldığımız tedbirler sayesinde buğday arzında sorun yaşanmıyor

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Bugün ülkemizde buğday arzında sorun yaşanmıyorsa bu zamanında alınan tedbirler ve sürekli olarak birim başına artış sağlayan tarımsal üretimimiz sayesindedir” dedi.
Tarım ve Orman Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğünce düzenlenen “İç Anadolu Bölgesi Bilgilendirme Toplantısı” Kayseri’de başladı.

Kentteki bir otelde gerçekleştirilen programa video konferansla katılan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Bakanlıklarının Türkiye’nin 2023 ve 2053 hedeflerine ulaşmada kilit bir öneme sahip olduğunu söyledi.

İç Anadolu Bölgesi’nde üretilen tahıla bağlı sanayi kuruluşlarının yüksek miktarlarda ihracat yapabildiğini, ham madde, ürün zincirinde on binlerce kişinin istihdam edildiğini belirten Kirişci, “Bunları çiftçimizin emeğine, üreticimizin alın ve akıl terine ve elbette masada ve sahada görev yapan personelimizin yani sizlerin kıymetli çalışmalarına borçluyuz.” dedi.

Kirişci, Türkiye’nin tarımsal hasılada Avrupa’nın üst sıralarında yer aldığını ve orman varlığını artıran nadir ülkelerden biri olduğunu vurgulayarak, bunlarla gurur duyduklarını ifade etti.

Tüm başarıların arkasında, sahadaki ve masadaki personelin büyük payı bulunduğuna dikkati çeken Kirişci, “Bakanlığımız, mavi ya da beyaz yakalı hiç fark etmez, tüm çalışanlarıyla çok güçlüdür. Bugün 922 ilçeden başlayarak örgütlenme kabiliyetini gerçekleştirmiş bir bakanlığız. Dünyada azalan gıda arzından halkımızın en az düzeyde etkilenmesini sağlamışsak, bunu sizlerin gayretli çalışmalarınız sayesinde başardık. Bu vesileyle her birinize tek tek teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.” diye konuştu.

Rusya-Ukrayna gerginliği

Kirişci, 2022 yılının ilk çeyreğinde, dünyanın, iki önemli tarım üreticisi ülkenin savaşına şahitlik ettiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

“Bu savaş tüm dünya ülkelerinin ekonomilerini de olumsuz etkilemektedir. Biz bugüne kadar aldığımız ve bundan sonra alacağımız tedbirler ile muhtemel zararların önüne geçmek için çalışıyoruz. Bugün ülkemizde buğday arzında sorun yaşanmıyorsa bu zamanında alınan tedbirler ve sürekli olarak birim başına artış sağlayan tarımsal üretimimiz sayesindedir. Şu anda global düzeyde yaşananlar da tarım sektörünün tüm dünya için stratejik önem taşıdığının göstergesidir. Belki geçmişte tarımın stratejikliği şu veya bu gerekçelerle tartışılmıştır ama eminim bundan sonra bunu hiç kimse tartışabilecek durumda değildir.”

Ülkenin dört bir yanında, çiftçinin tarlasında, bahçesinde, bağında, ahırında, balık ağında, denizinde ve ormanında Bakanlık personelinin bulunduğunu anlatan Kirişci, bu nedenle personelin kendisini yetiştirmiş, yetkin ve etkin bir konumda olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.

Bu kapsamda Cumhurbaşkanlığının uzaktan eğitim sistemine Bakanlığı entegre ettiklerini aktaran Kirişci, bütün birimleri kapsayacak şekilde personelin canlı sınıflarda uzaktan eğitim almasını sağladıklarını kaydetti.

“Bakanlığımızın kaybedecek tek bir dakikası bile yok”

Kirişci, Bakanlık personeline yönelik 2021 yılında 429 eğitim programı gerçekleştirildiğini, yaklaşık 20 bine yakın personele değişik konularda eğitim verildiğini dile getirdi.

Bakan Vahit Kirişci, 2022 yılında da 704 eğitim kapsamında, 45 bine yakın personelin eğitilmesini planladıklarını aktararak, “Cumhurbaşkanlığımızın İnsan Kaynakları Ofisince oluşturulan Kariyer Kapısı Sistemi üzerinden, sadece 2021 yılında 4 bin 500 üniversite öğrencisi Bakanlığımız bünyesinde stajyer olarak kabul edilmiştir. Bunun yanı sıra Bakanlığımızca geliştirilen ‘Staj Takip Sistemi’ üzerinden de 2 bin 259 orta öğretim öğrencisine staj imkanı sağlanmıştır.” ifadelerini kullandı.

“İşlerin doğru ve hızlı ilerlemesi için gerektiğinde inisiyatif alın.” diyen Kirişci, şunları kaydetti:

“Zihinlerdeki kalıpları kırmak, iş ve işleyişlerdeki kör noktaları doğru tespit etmek ve hızlı müdahale etmek durumundayız. Hem ülkemizin hem de Bakanlığımızın kaybedecek tek bir dakikası bile yok. Yaptığımız iş ve sorumluluk alanlarımızla ilgili büyük hedeflerimiz var. Bölgenizle ilgili bilgilerin ve verilerin doğru ve güncel olmasını sağlamalısınız.

Sizlerden merkeze doğru bilgi akışı olursa, bizim de burada aldığımız kararlar, politikalar doğru ve uygulanabilir olacaktır. İnsan ve çözüm odaklı çalışın, kapılarınızı gece gündüz hiçbir ayırım yapmadan herkese açık tutun. Sahayı çok iyi gözlemlemeye, sorunları vaktinde çözmeye, vatandaşlarımızın işini kolaylaştırmaya özen gösterin, çiftçimizin, üreticimizin işini kolaylaştırın.”

Çiftçinin ürününe 8,3 milyon tonluk lisanslı depo güvencesi

Tarım ürünlerinin modern ve sağlıklı koşullarda depolanmasını sağlayan lisanslı depoculuk kapasitesi geçen yıl yüzde 26 artarken, lisans işlemlerinin tamamlanmasıyla bu kapasitenin 15,6 milyon tona ulaşması bekleniyor.

Tarım ürünlerinin modern ve sağlıklı koşullarda depolanmasını sağlayan lisanslı depoculuk kapasitesi geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 26 artışla 8,3 milyon tona çıkarken kuruluş izni verilen depoların lisans alması durumunda toplam kapasite 15,6 milyon tona ulaşacak.

AA muhabirinin derlediği bilgiye göre, lisanslı depoculuk sistemiyle uzun süreli depolanabilen hububat, baklagiller, yağlı tohumlar, pamuk, fındık, zeytin, kuru kayısı ve Antep fıstığı gibi ürünlerin muhafazası ve ticareti sağlanıyor.

Sistemde, tarım ürünlerinin sınıf ve kaliteleri yetkili sınıflandırıcı laboratuvarlarca belirleniyor ve bu ürünler modern altyapıya sahip lisanslı depolarda korunuyor. Bu ürünlerin ticareti, ürünün mülkiyetini temsilen lisanslı depo işletmesince düzenlenen elektronik ürün senetleri vasıtasıyla Türkiye Ürün İhtisas Borsası’nda yapılıyor.

Ticaret Bakanlığı verilerine göre, 2021 yılı sonu itibarıyla 256 şirkete lisanslı depo işletmesi kuruluş izni verilirken bunlardan 159’u Bakanlıktan lisans alarak faaliyetine başladı. Böylece, geçen yıl aktif lisanslı depo sayısına, bir önceki yıla kıyasla 33 yeni tesis eklenmiş oldu. Faaliyete geçen 159 lisanslı depo işletmesine ait Adana, Adıyaman, Afyonkarahisar, Aksaray, Amasya, Ankara, Aydın, Balıkesir, Batman, Bursa, Çanakkale, Çorum, Diyarbakır, Edirne, Elazığ, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Hatay, İstanbul, İzmir, Kahramanmaraş, Karaman, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Konya, Kütahya, Malatya, Manisa, Mardin, Mersin, Nevşehir, Sakarya, Siirt, Sivas, Şanlıurfa, Tekirdağ ve Yozgat’ta yer alan 226 tesiste lisanslı depoculuk faaliyetleri yürütülüyor.

Türkiye’de 2021 yılı sonu itibarıyla lisanslı depo kapasitesi hububat alanında 8 milyon 236 bin 992 tona, pamukta 53 bin 500 tona, zeytinde 13 bin 500 tona, fındıkta 11 bin 600 tona, kuru kayısıda 5 bin tona, Antep fıstığında 4 bin tona çıktı.

2020 yılı sonunda 7 milyon ton olan lisanslı depo kapasitesi geçen yıl sonunda 8 milyon 324 bin 592 tona ulaştı. Lisanslı depoculuk sistemi 2021 yılında hızlı gelişme gösterirken faaliyetteki lisanslı depo işletme sayısında yüzde 26,1, lisanslı depo kapasitesinde yüzde 18,9 artış sağlandı.

Kuruluş izni verilmiş 256 şirketin tamamının lisans alması durumunda ulaşılması öngörülen toplam kapasite ise 15 milyon 606 bin 115 ton olarak belirlendi.

Bakanlıkça elektronik kayıt kuruluşu olarak yetkilendirilen Merkezi Kayıt Kuruluşunun kurduğu sistem üzerinden lisanslı depo işletmeleri tarafından elektronik ürün senetleri oluşturuluyor. Elektronik ürün senetlerine ilişkin tüm işlemler kuruluş nezdinde elektronik ortamda yapılıyor. 2021 yılında 6 milyon 729 bin 88 tonluk elektronik ürün senedi alım satıma konu edilirken elektronik ürün senedi işlem hacmi 18 milyar 502 milyon 981 bin 283 lira olarak gerçekleşti.

“Gıda güvenliği açısından büyük önem taşıyor
Tarım Ürünleri Lisanslı Depo ve Yetkili Sınıflandırıcı Şirketleri Derneği (LİDASDER) Başkanı Serdar Genç, AA muhabirine, lisanslı depoculuk sisteminin çiftçi için büyük önem taşıdığını, hasat döneminde depo ve nakit ihtiyacını karşıladığını söyledi. Genç, “Hasat yapan çiftçi ürünü satmak için uğraşmıyor, lisanslı depoculuğun sağladığı nakliye, analiz, stopaj ve depo kira desteğinden yararlanarak ürününü lisanslı depoya bırakıyor, isterse Türkiye Ürün İhtisas Borsası üzerinden anında satıyor ve parasını alıyor. Satmak istemezse sıfır faizli kredi kullanarak ürününü bekletebiliyor ve istediği tarihte o günkü fiyatlarla satabiliyor.” dedi.

Son yıllarda yaşanan iklim değişiklikleri, salgın, savaş gibi küresel sorunların gıda güvenliğinin önemini daha da ortaya çıkardığını belirten Genç, şunları kaydetti:

“Ülkelerin tarımsal üretimlerinde kendine yeterliliği ve olağanüstü durumlarda dışa bağımlı olmaksızın halkın ihtiyaçlarını belirli bir süre karşılayacak kadar ürünün depolarında olması büyük önem taşıyor. Bu bakımdan uzun süre depolama imkanı sağlayan lisanslı depoculuk söz konusu riskleri minimize edecek bir araç olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca lisanslı depolarda stoklanan ürünlerin yetkili sınıflandırıcılar tarafından analiz edilerek sınıf ve standartlarının belirlenip sağlıklı depolarda sigortalı olarak muhafaza edilmesi de hem kalite hem de fiziki güvenlik açısından önem arz ediyor.”

Genç, sistemin daha da gelişmesi için önerilerde bulunarak, “Depolanan ürünlerin doğasından kaynaklanan fire miktarlarının karşılanması yönünde uygulama yönetmelikleri yürürlüğe konulmalı. Lisanslı depoların gelirleri doğrudan depolanan miktar ve depoda kalma süresine bağlı olduğundan üreticilere verilen depo kira desteklerin artırılarak lisanslı depolarda ürün tutmaları sağlanmalı.” diye konuştu.

Hayvancılıkta yeni mobil uygulama devrede

Tarım ve hayvancılıkta dijital uygulamalar hızla artıyor. Bu kapsamda Pınar Süt de, üreticilerin gelişimini desteklemek; tarım ve hayvancılık sektörünü geliştirmek için yenilikçi çalışmalarına devam ediyor.

Şirket eğitim çalışmalarını dijitale taşırken, süt çiftçilerini desteklemek, bilgi birikimlerini artırmak, doğru hayvancılık uygulamalarını teşvik etmek ve eğitimle fiziki olarak ulaşılamayan çiftçilere de ulaşabilmek amacıyla Pınar Enstitüsü yürütücülüğünde ‘Süt Uzmanı’ isimli bir mobil uygulama hayata geçiriyor.

ÜCRETSİZ SUNULUYOR

‘Süt Uzmanı’yla özellikle küçük ölçekli süt üreticilerinin, hayvancılıkta doğru uygulamaları hayata geçirmesi, gelir artışıyla birlikte süt üretimine devam etme motivasyonlarının artırılması hedefleniyor. Uygulama, akıllı telefonların uygulama mağazalarında ücretsiz olarak tüm süt üreticilerinin kullanımına sunuldu. Pınar Süt Genel Müdürü Gürkan Hekimoğlu, “Süt Uzmanı’nda süt çiftçilerimizin bilgi birikimlerini artırarak hayvancılıkta doğru uygulamaların hayata geçirilmesini amaçlıyoruz” ifadelerini kullandı.

‘Dijital tarım'la üretim ve verimlilik yükseliyor

TAGEM, hasat tahmini, kuraklıkla mücadele, rekolte hesabı gibi tarımda verimliliğin artırılmasına yönelik dijital teknoloji projelerine odaklandı. Böylece girdi maliyetleri azaltılırken, verim artışı sağlanması hedefleniyor.

Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM), yürüttüğü dijital teknoloji projeleriyle hem üretim ve verimin artmasını hem de çiftçilerin üretim maliyetlerinin azalmasını hedefliyor. TAGEM, ilaçlamadan sulamaya, hayvancılıktan bitki hasadına kadar çeşitli alanlarda teknolojik projelere odaklandı. Kurum, hasat tahmini, kuraklıkla mücadele, tarımda teknoloji kullanımı, Ar-Ge ve inovasyon politikalarının yanı sıra dijital projelerle çiftçilerin hayatını kolaylaştırmayı, üretim ve verimliliği artırmayı amaçlıyor.

KAYIT ALTINA ALIYOR

Bu kapsamda, hayvanların güvenilir olarak özelliklerinin belirlenmesi ve kayıt altına alınması amacıyla Küçükbaş Hayvan Islahına Yönelik Akıllı Ölçüm Platformu Prototipinin Geliştirilmesi Projesi yürütülüyor. Ayrıca, bağcılıkta ilaçlama, gübreleme ve toprak işleme gibi faaliyetlerde kullanılmak üzere Bağcılığa Uygun Tarımsal Otonom Robot Projesi üzerinde çalışılıyor. Projelerde, hastalıkla mücadele de önemli yer tutuyor. Hastalık bulaşmış alanların ve hastalık şiddetinin tespiti amacıyla başlatılan Otonom İlaçlama Robotu Projesi devam ediyor.

İHA’LAR DA DEVREDE

Son yıllarda kullanımı giderek yaygınlaşan ve savaş meydanlarından yangınla mücadeleye kadar çeşitli alanlarda yararlanılan insansız hava araçları (İHA) tarımsal faaliyetlerde de ön plana çıkmaya başladı. Bu kapsamda İHA’larla Görüntü İşleme Temelli Hassas Tarım Uygulamaları Projesi yürütülüyor. Projeyle toprak, kuraklık, gübre durumu, hasat tahmini, rekolte hesabı ve farklı ürünler için bir kütüphane oluşturulmasına yönelik altyapı kurulması planlanıyor.

1 MİLYARLIK AR-GE BÜTÇESİ

Tarımda dijital dönüşümün faydalarına işaret eden Birişik, şunları söyledi: “Dijital teknolojilerin tarım sektöründe uygulanması, üründe verimin artmasını, maliyetin azalmasını sağlıyor, daha az ürün kaybı oluyor. Su, yakıt ve gübrenin minimum kullanımı mümkün olurken çevreye duyarlı yaklaşımla gelecek nesillere tarım yapılabilir alanlar bırakmanın yolu açılıyor.” Birişik, “TAGEM, tarımda ileri teknoloji kullanımı konusunda güçlü kurumsal altyapısı ve 1 milyar liralık Ar-Ge bütçesiyle yeni teknolojilerin ülke tarımının hizmetine sunulmasına öncülük ediyor.”

‘TARIM 4.0’ DÖNÜŞÜMÜ BAŞLADI

TAGEM Genel Müdürü Nevzat Birişik, tarımsal dönüşüm projeleriyle üretimde girdi maliyetleri azaltılırken verim artışının sağlanmasını hedeflediklerini belirterek, gelecek nesillere tarım yapılabilecek doğal kaynaklar bırakmak istediklerini söyledi. Birişik, bilgi ve iletişim teknolojileri sayesinde ‘Tarım 4.0’ ya da ‘dijital tarım’ olarak adlandırılan, hassas çiftlik üretim sistemine dayalı bir evrim yaşandığını dile getirerek, takibi yapılabilen, kontrol edilerek müdahale edilebilen bir tarım sistemine geçildiğini bildirdi. Tarımsal üretimin her aşamasında kullanılan araçların sensörlerle donatılarak, tüm üretim süresince makinelerin birbirleriyle iletişime geçebildiğini ifade eden Nevzat Birişik, “Sensörlerle donatılmış tarım aletleri ve alanlarıyla çiftçilere hangi alanda, ne tür gübre kullanmaları gerektiği, hava koşulları, bitkinin ihtiyacı olan mineral ve sulama miktarı, toprağın durumu, tahmini hasat zamanı gibi konularda detaylı bilgi vererek, verimin en üst düzeye çıkarılmasını hedefliyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

BAKAN PAKDEMİRLİ: ‘‘DÜNYADAKİ TIBBİ AROMATİK BİTKİLERİN YÜZDE 6’SI ÜLKEMİZDE”

Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimimiz 5 Kat Artışla 370 Bin Tona Yükseldi

Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimi Karlı Bir İş, Girişimcilerimizi Desteklemeyi Sürdüreceğiz”

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli, çevrimiçi olarak düzenlenen IV. Tıbbi ve Aromatik Bitkiler Çalıştayına katıldı.

Tıbbi ve aromatik bitkilerin sadece tarım ve ormanı ilgilendiren bir faaliyet olmadığını, gıdadan sağlığa, kozmetikte turizme kadar birçok alanı ilgilendiren önemli bir sektör olduğunu belirten Pakdemirli, dünya nüfusunun yaklaşık %70’inin tedavi ve korunma amacıyla bu ürünleri tercih ettiğini söyledi.

Dünyada yaklaşık 425 bin civarında bitki olduğu, bunlardan 50 Bin ile 70 Bin kadarının tıbbi bitki türü olarak tanımlandığı dile getiren Pakdemirli, Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre bugün dünyada kullanılan tıbbi bitki sayısının 20 Bin civarında olduğunu anlattı.

Bu bitkilerin 4.000’nin tedavi amaçlı ilaç olarak kullanıldığını ifade eden Pakdemirli, Dünyada 2.000, Avrupa’da ise 500’e yakın tıbbi bitkinin ticaretinin yapıldığını ve yıllık ekonomik değerinin de 115 Milyar Dolar civarında olduğunu dile getirdi.

Türkiye’nin biyolojik zenginlik bakımından önemli bir konumda olduğuna dikkati çeken Pakdemirli, ”3 gen merkezinin kesişme noktasında olan Türkiye, yaklaşık 4.000’i endemik, yani bu coğrafyaya has olmak üzere, toplam 12 bin bitki türüne ev sahipliği yapıyor. Başka bir ifadeyle, Avrupa kıtasından daha fazla biyolojik çeşitliliğe sahip bir ülkeyiz. Tıbbi ve aromatik bitkiler yönünden ise zengin bir potansiyele, üretim için uygun iklim ve habitatlara sahibiz. Bu zenginliğimiz içinde 1.700 civarında bitki, tıbbi özellik taşımaktadır. Bunun 500’ünü tıbbi ve aromatik bitki olarak değerlendiriyoruz. Bu veriler bize, dünya üzerindeki tıbbi bitkilerin yaklaşık %6’sının ülkemizde olduğunu göstermektedir. Ülkemiz, hem doğadan toplanan defne, kekik, adaçayı gibi ürünlerde, hem de kültürü yapılan kimyon, anason, nane, rezene gibi ürünlerde geniş bir popülasyona sahiptir. Ayrıca, Asya ile Avrupa arasında bir köprü konumunda bulunan Anadolu, bu bitkilerden yararlanma konusunda da zengin birikime sahiptir. Ülkemizin sahip olduğu bu zenginliği, daha yüksek katma değere çevirmesi ve bu pazardan daha yüksek pay alması son derece önemlidir” dedi.

”Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimimiz 5 Kat Artışla 370 Bin Tona Yükseldi”

Son 18 yılda tıbbi ve aromatik bitki ekiliş alanının 2 kat artışla 1,7 milyon dekara,

üretiminin ise 5 kat artışla 370 bin tona yükseldiğini belirten Pakdemirli, ”İhracat değerimiz 105 Milyon Dolardan 4 kat artışla 404 Milyon Dolara ulaştı. Kekik ve defne ihracatında dünya lideriyiz. Dünya defne ihtiyacının %90’ını biz karşılıyoruz. Yine, kimyon, adaçayı, biberiye ve anasonda da önemli bir tedarikçi konumundayız” diye konuştu.

Son 2,5 yılda Anadolu Adaçayı, Dağ Çayı, Ekinezya, Kekik, Oğulotu, Şevketibostan, Tıbbi Adaçayı, Kapari türlerinde toplam 11 yeni çeşit geliştirdiklerini ifade eden Pakdemirli, ”Biyolojik çeşitliliğe dayalı geleneksel bilginin kayıt altına alınması projesiyle, ülkemizdeki ürünlere ilişkin bilgilerin derlenmesi ve veri sisteminin oluşturulmasını sağladık. Bu sistem sayesinde, elimizdeki yaklaşık 2 milyon veriyle tıbbi ve aromatik bitki çalışmalarına ciddi bilgi kaynağı sağlıyoruz. Bakanlığız araştırma enstitülerince, tıbbi aromatik bitkiler konusunda toplama, kültüre alma, adaptasyon, çeşit geliştirme gibi çalışmalar yürütülüyor. Böylece, yok olma ihtimali olan bitkileri koruma altına alarak, sürdürülebilir üretimini teşvik ediyoruz. 2004′ den bu yana Kamu özel sektör ve Üniversiteler tarafından 20 türde toplam 71 tescilli çeşit geliştirildi. Bunun 16 türdeki 33 çeşidinin tescili Bakanlığımız araştırma enstitülerimiz tarafından yapıldı. Ayrıca, Tohum Gen Bankamızda 264 türe ait 2.641 tıbbi ve aromatik bitki örneğini de koruma altına aldık” değerlendirmesinde bulundu.

Bakanlık olarak, tıbbi aromatik bitkilerin hem üretimini hem de katma değerini artırmak amacıyla çok sayıda destek ve hibe verdiklerini anlatan Pakdemirli, şöyle konuştu:

”İyi tarım ve organik tarım kapsamında yer alan tıbbi ve aromatik bitki üreticilerine dekar başına bireyselde 40 Lira, grup sertifikasında ise 20 Lira destek veriyoruz. 2008 yılından bu yana iyi tarım uygulamaları kapsamında yaklaşık 696 bin dekar alanda 71 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Bunun, alan olarak neredeyse tamamını (628 Bin dekar), destek miktarının da 41 milyon Lirasını son 2,5 yılda ödedik. 2013 yılından bugüne kadar ise organik tarım olarak bu ürünleri yetiştiren üreticilere 58 bin dekar alanda 2,7 Milyon Lira organik tarım desteği verdik. TARSİM ile tıbbi aromatik bitkilerin büyük bölümünü dolu zararı kapsamında sigorta teminatı altına aldık. Ayrıca, yağ gülü için de isteğe bağlı don zararı teminatı verdik. Kırsal kalkınma destekleri kapsamında, tıbbi aromatik bitkilerin işlenmesi, depolanması ve paketlenmesine önemli hibeler sağlıyoruz. Yeni tesis, teknoloji yenilenmesi, alternatif enerji kaynaklarının üretilmesi ve kullanılması, sulama sistemleri kurulması ve alet ekipman alımlarına %50 oranında hibe desteği veriyoruz. Bugüne kadar; 104 adet Projeye 30 Milyon Lira, Genç Çiftçi projesi ile 209 tıbbi ve aromatik bitkiler projesine 6,3 Milyon Lira hibe desteği ödedik. TKDK-IPARD destekleri kapsamında son 2,5 yılda 1.860 projeye 111 Milyon Lira destek ödeyerek kırsalda 234 Milyon Lira yatırım yapılmasını sağladık. Isparta’da hayata geçirdiğimiz Gülanta Projesiyle küçük işletmeler ve çiftçiler için ortak başvuru modelleri geliştirilmesini sağladık. ORKÖY projeleri kapsamında 18 yılda 306 tıbbi ve aromatik bitki yetiştiriciliği projesine 9,1 Milyon Lira destekleme ödemesi yaptık. Yine, Orman Genel Müdürlüğümüz tarafından yürütülen “Tıbbi ve Aromatik Bahçeler Eylem Planı” içerisinde yaklaşık 1, 7 milyon fidan dikimiyle yöre halkının gelirine 3 Milyon Lira tutarında ilave katkı sağladık. Bunun yanında, gelir getirici türlerde 15 milyon fidan üretimi yaparken son 2,5 yılda artan talebi karşılamak adına yıllık fidan üretimimizi 25 Milyon adede çıkarttık. 2002 yılında 31 bin ton olan odun dışı orman ürünleri üretimimiz 825 bin tona ulaştı. 2023 hedefimiz ise 1,2 milyon tondur. Böylece, orman köylümüze 2019 yılında 700 Milyon Lira, bu yılda 800 Milyon Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimizi ise 1,1 Milyar Lira ilave katkı olarak belirledik. Odun dışı orman ürünleri üretimi kapsamında kırsalda yaklaşık 25 Bin kişi istihdam imkanı getirdik. Odun dışı orman ürünlerinde 2019 yılında, ülke ekonomimize 5 Milyar Lira, bu yılda 6 Milyar Lira katkı sağladık. 2023 yılı hedefimiz ise 9 Milyar Liradır. 2013 yılındaki 438 Milyon Dolar odun dışı orman ürünleri ihracatımız da bu seneki hedefimiz 1 Milyar 350 Milyon Dolar. 2023 hedefimiz ise 2 Milyar Dolardır.”

Tıbbi ve aromatik bitki üretimini artırmak ve uluslararası pazarlarda biyolojik çeşitliği avantaja dönüştürmek amacıyla 2015 yılında 25 ilde başlattıkları “Itrî ve Tıbbî Bitkiler ile Boya Bitkileri Yetiştiriciliğinin Geliştirilmesi Projesi”ni bu yıl 40 ile yaygınlaştırdıklarını kaydeden Pakdemirli, Hatay’da Türkiye’nin ilk Tıbbi ve Aromatik Müzesi’nin kurulmasına da katkı sağladıklarını dile getirdi.

Bakan Pakdemirli, İzmir ili Kınık ilçesinde tıbbi ve aromatik bitkilerin üretilmesi, işlenmesi ve paketlenmesi ile ilgili tesislerin de yoğun olarak yer alacağı 1.228 dekar alanda 3.000 kişinin istihdam edileceği Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin kuracaklarını da söyledi.

”Tıbbi Ve Aromatik Bitki Üretimi Karlı Bir İş, Girişimcilerimizi Desteklemeyi Sürdüreceğiz”

Tıbbi ve aromatik üretmenin karlı bir faaliyet olduğunu dile getiren Pakdemirli, ”10 dekarlık bir alanda adaçayı üretmenin maliyeti ortalama 10.184 Lira iken, net karı 17.766 Lira’dır. Kekik üretimini maliyeti 11.506 Lira iken, net karı 17.442 Lira’dır. Yine, Tıbbi nane üretiminin maliyet 17.907 Lira iken net karı 27.433 Lira’dir. İşte böyle; karlı, faydalı ve verimli bir sektörden bahsediyoruz. Buradan tüm girişimcilerinin yanında olduğumuzu ve onlara her türlü desteği sağlayacağımı da özellikle belirtmek istiyorum” dedi.

Bakan Pakdemirli, tıbbi ve aromatik bitkilerin önemini gündeme getirmesi ve verdiği destek dolayısıyla Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan hanımefendiye teşekkür etti.

Tıbbi ve aromatik bitkiler konusunda 2015, 2016 ve 2018 yıllarında toplam 3 çalıştay yapıldığını dile getiren Pakdemirli, bugün başlayan ve iki gün sürecek çalıştaya 77 Akademisyen, 20 STK, 121 özel sektör temsilcisi ve 260 kamu kurum ve kuruluş yetkilisi olmak üzere yaklaşık 500 kişinin katılım sağlayacağını da sözlerine ekledi.

İki ayda 3 milyon dolarlık çay ihracatı

Doğu Karadeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Saffet Kalyoncu, Ocak-Şubat 2022’de Birleşik Krallık, Almanya ve KKTC başta olmak üzere 70 ülkeye çay ihraç edildiğini söyledi.

Türkiye’nin yılın 2 aylık döneminde 1042 tonluk çay dış satımı olduğunu belirten Kalyoncu, söz konusu satıştan 3 milyon 40 bin 290 dolar kazanç sağlandığını aktardı.

Kalyoncu, ülke çay ihracatının yüzde 19’unun Rize’den gerçekleştirildiğine işaret ederek, “Rize’den ocak-şubat döneminde Belçika, Hollanda ve KKTC başta olmak üzere 12 ülkeye 295 ton çay ihraç edildi. Söz konusu ihracattan da 574 bin 569 dolar kazanıldı.” diye konuştu.

Çay ihracatından beklentilerinin yüksek olduğunu vurgulayan Kalyoncu, şunları kaydetti:

“2022 yılına iyi bir başlangıç yapan çay ihracatımızın önümüzdeki dönemde de artış trendini sürdüreceğine inanıyoruz. Özellikle pandemi etkisinin önemli ölçüde yurt dışı piyasalardan kalkmış olması, turizmin hareketlenecek olması, halka açık alanların faaliyete her geçen gün geçmeye başlaması çay tüketimini artıracağından bu gelişmelere bağlı çay ihracatının da artacağından ümitliyiz.”

Rusya-Ukrayna savaşına rağmen ihracatımız arttı

Antalya, Burdur ve Isparta illerini kapsayan Batı Akdeniz’den gerçekleşen ihracat Ukrayna-Rusya savaşına rağmen arttı. Savaş nedeniyle bu 2 ülkeye gerçekleşen ihracatta ciddi oranda gerileme yaşanırken, diğer ülkelere gerçekleşen ihracat gelecek adına moral verdi. Batı Akdeniz’den Mart ayında yüzde 7,17 oranında artışla 238 milyon 96 bin 535 dolar ihracat gerçekleşti. Antalya, Burdur ve Isparta illerinden 1 Ocak ila 31 Mart tarihleri arasında gerçekleşen ihracat ise yüzde 24 oranında artışla 654 milyon 764 bin 27 dolar oldu.

Batı Akdeniz’den Mart ayında en fazla en fazla ihracatı yaş meyve sebze sektörü gerçekleştirirken, doğaltaş ağırlıklı en fazla ikinci ihracatı maden ve metaller sektörü gerçekleştirdi. İlk beşte yer alan sektörlerimizin ihracatlarını geçen yılın Mart ayına göre artırmaları, gelecek adına pozitif bir bakışın gerçekleşmesine neden oldu. Mart ayında ilk beş sektörde yaşanan tek değişiklik demir çelik ile çimento cam ve seramik sektörlerini yer değiştirmesi oldu.

Mart ayında gerçekleşen ihracatta bölgemiz adına yaşanan bir diğer olumlu gelişme de kilogram başı fiyat oldu. Yaş meyve sebzede geçen yılın Mart ayında 0,89 Dolar/Cent olan kilogram fiyat 1 Dolara, maden ve metaller sektöründe geçen yılın Mart ayında 0,28 Dolar/Cent olan kilogram fiyat 0,48 Dolar/Cente, ağaç orman ürünlerinde geçen yılın Mart ayında 0,64 Dolar/Cent olan kilogram fiyat 0,93 Dolar/Cente yükseldi. Tüm sektörlerin ortalamasına bakıldığında ise kilogram başı fiyat geçen sene Mart ayında 0,50 Dolar/Cent iken bu yıl Mart ayında 0,64 Dolar/Cent oldu. Kilogram başı fiyat birkaç sektör dışında ciddi oranda artarak, Batı Akdeniz’in ihraç gelirlerine pozitif katkı sağladı.

Mart ayında bölgemizden en fazla ihracat Almanya’ya gerçekleşirken, ABD ikinci sırada yer aldı. ABD’ye gerçekleşen ihracatın yüzde 84,78 oranında artması dikkatleri üzerine çekerken, en fazla ihracat yapılan 5’inci ülke konumundaki İtalya’ya gerçekleşen ihracat dolar bazında yüzde 96,14 oranında arttı. Ukrayna-Rusya savaşı Mart ayında etkisini hissettirmeye devam etti ve bu 2 ülke Mart ayında en fazla ihracat gerçekleştirilen ülkeler arasında yer alamadı. Rusya, yüzde 51,22 oranında kayıp ve 8,6 milyon dolar ihracatla 8’nci sırada, Ukrayna yüzde 66,60 oranında gerileme ve 3,3 milyon dolar ihracatla 21’nci sırada yer aldı. Savaşa rağmen ihracatımız rakamsal bazda büyümeye devam ederken, geride kalan ayda Antalya, Burdur ve Isparta’dan 132 ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştirildi. Toplam 49 ülkede 1 milyon dolar barajı aşıldı.

Bölge ihracatının 3 aylık seyrine baktığımızda Antalya, Burdur ve Isparta illerinden 654 milyon 764 bin 27 dolar ihracat gerçekleşti. Geçen yılın 3 aylık dönemine göre ihracatımız yüzde 24 oranında arttı. Rusya-Ukrayna savaşının yaşanmaması halinde ihracat rakamlarındaki artışın yüzde 30’ü bulması bekleniyordu. Yılın 3 aylık döneminde bölge ihracatının yüzde 31,65’ini yaş meyve sebze, yüzde 18,38’ini de maden sektörü gerçekleştirdi. Bu iki sektör, bölge ihracatının yarısını gerçekleştirme başarısını göstermiş oldu. 3 aylık döneminde sadece ihracat rakamlarımız değil, ihracat gerçekleştiren üye sayımız da arttı. Geçen yılın Ocak-Mart döneminde 1295 olan ihracatçı sayımız, 2022 yılı Ocak-Mart döneminde 1537 oldu. Geçen yıla göre ihracatçı sayımız 242 kişi artarken, yüzde 18,68 oranındaki ihracatçı sayısı artışı bölgemizin odağına ihracatı koyduğunu bir kez daha gösterdi.

Sektörlerimiz 3 aylık dönemde geçen yıla kıyasla ihracat rakamlarını ciddi şekilde artırdı ve ilk psikolojik sınır olan 500 milyon dolar seviyesini aştı. Şimdi gözler ikinci psikolojik sınır olan 1 milyar dolar rakamını aşmakta.

1 Ocak – 31 Mart 2022 tarihleri arasında Antalya, Burdur ve Isparta illerinden ihracat gerçekleştirilen ülke ve bölge sayısı 144’e yükseldi. Rusya ve Ukrayna’nın hala en fazla ihracat gerçekleştirilen ilk 5 ülke arasında yer alması, savaşa rağmen, ihracat rakamlarındaki ciddi düşüşe rağmen, bölgemiz adına ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Savaş yaşanmamış olsa Rusya’nın ilk sırada, 2 basamak daha yukarıda olması söz konusuydu.

Batı Akdeniz İhracatçılar Birliği Yönetim Kurulu olarak, geçen yıl Temmuz ayında devraldığımız bayrağı daha yukarılara taşımak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz. Yurt içi ve yurt dışı fuarlara katılmayı sürdüreceğiz ve bu fuarlarda bölgemizi tanıtarak, ihracat rakamlarımızı artırmak için organizasyonlar gerçekleştireceğiz.

Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın en kısa sürede bitmesini temenni ediyoruz.

Main Menu