Sudan'da tarım yatırımı battı
KENDİ çiftçisini yeterince desteklemeyip 3 bin kilometre uzaktaki Sudan’da arazi kiralayan ve tarım yapmayı hedefleyen iktidarın bu hayali fiyasko ile sonuçlandı. Tarım ve Orman eski bakanları Mehdi Eker ve Bekir Pakdemirli döneminde Sudan’da 1 milyon dönüm arazi kiralanması için girişimler başlatıldı.Bu arazide devlet ve özel sektör tarım yapacaktı.
10 MİLYON DOLARLIK ŞİRKET
Ancak girişim hayalin ötesine geçemedi. İki ülke arasında kurulan ve 10 yıldır hiçbir iş yapmadan yönetim kurulu üyelerine ücret ödenen yüzde 80’i Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) yüzde 20’si de Sudan’a ait olan şirket dün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kararıyla feshedildi. Yapılan milyonluk harcamalar da boşa gitti. Sudan hayali, 2014 yılında Türk Sudan Uluslararası Tarım ve Hayvancılık A.Ş’nin kurulmasıyla başladı. 10 milyon dolar sermayeyle kurulan şirket Türkiye’de üretilemeyen ya da yetersiz üretimi olan ürünleri Sudan’da üretecek, bunun için de Sudan’da 1 milyon dönümlük bir sulanabilir arazi kiralayacaktı. Önce 12 bin 500 hektar arazide pilot çiftlik kurulması, sonra 780 bin 500 dönüm tarım arazisinin Türk girişimcilere açılması kararlaştırdı. Şirketin kuruluşu 2018 yılında tamamlandı ve aynı yıl Sudan’ın Başkenti Hartum’da büyük paralar harcanarak şirketin ilk şubesi açıldı. Şirketin faaliyetleri ve arazi kiralama işleri için çok sayıda teknik heyet Sudan’a gönderildi, otel, uçak, yeme içme, harcırah paraları akıtıldı. Ancak Sudan, Türkiye’ye üzerinde tarım dahi yapılamayacak taşlık, kayalık 125 bin dönümlük bir araziyi teklif etti ve tarımsal üretim hiç başlamadı.
Eski bakan Pakdemirli’nin hayali
SUDAN projesini dönemin Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli hızlandırmak istedi. Sudan’a da giden Pakdemirli, “Orada tarımsal üretim yapılacak. Bu üretim, özel sektöre de örnek olacak. Sudan’daki topraklar, pamuk, soya, susam, muz ve mango üretimi için çok uygun. Türkiye’nin sadece pamuk ve ürünleri, soya ve susamda 4 milyar dolarlık ithalatı var. Yapılacak tarımsal üretim Türkiye pazarına girecek ve başka ülkelere ihraç edilecek. İklimsel nedenle Türkiye’de üretilmeyen ürün ihtiyacı da karşılanacak” demişti.
Türkiye ile Suudi Arabistan tarımda işbirliği yapacak
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye ve Suudi Arabistan arasında tarım alanında işbirliği yapılacağını duyurdu. Sosyal medya hesabından konuya ilişkin yaptığı paylaşımda, “Görüşmemiz sonunda imzaladığımız Tarım Alanında İşbirliği Mutabakat Zaptı’nın hayırlara vesile olmasını diliyorum.” ifadesini kullandı.
Bakanlıktan yapılan açıklamaya göre, söz konusu mutabakat zaptı, tarım sektörünün iklim değişikliğine uyumunun sağlanması açısından çok önemli.
Tarım alanında özellikle;
– İklim değişikliği ile ilgili teknolojiler geliştirmek ve tanıtmak,
– Hasat sonrası teknikler ve tarımsal ürün işleme,
– Hayvancılık ve bitkisel üretim,
– Bitki, tohum ve veterinerlik sertifikaları,
– Sağlık ve hayvan sağlığı konuları,
– Tarımsal ürünlerin sürdürülebilir arzının sağlanması,
– Biyoteknoloji, organik tarım, balıkçılık ve su ürünleri yetiştiriciliği,
– Tarımda kalite politikasının geliştirilmesi,
– Tarımda su yönetimi, tarımsal faaliyetlerden kaynaklanan su kirliliğinin izlenmesi ve tarım sektöründe suyun verimli kullanılması konularında işbirliğini içeriyor.
Anılan alanlarda işbirliğini artırmak ve geliştirmek için gerekli prosedürler ve tedbirler hakkında danışmak üzere çalışma grubu oluşturulması planlanıyor. Bu grubun, ihtiyaç duyulduğunda dönüşümlü olarak her iki ülkede de toplantılar yapması öngörülüyor.
NTV’yi sosyal medyadan takip edin
Edirne'den kısa kısa
Edirne Tarım ve Orman Müdürü Atilla Bayazıt, Meriç ilçesinde üreticilerle bir araya geldi.
İlçeye bağlı Büyükaltıağaç ve Küçülaltıağaç köylerinde üreticilerin talep ve sorunlarını dinleyen Bayazıt, tarımsal üretimin planlanması, sözleşmeli üretim, tarımsal desteklemeler ve sulama konularında bilgi verdi.
Bayazıt, DSİ 114. Şube Müdürü Çınar Turgay ve köy muhtarlarıyla Küçükaltıağaç Göleti sulama sahasında da incelemede bulundu.
– 3 Aralık Dünya Engelliler Günü
Edirne Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürü Harun Tohumcu, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla mesaj yayımladı.
Tohumcu, mesajında 3 Aralık’ın engellilerin sorunlarına dikkat çekmek ve onları daha iyi anlayabilmek için önemli bir gün olduğunu belirtti.
Engellilerin tüm imkan ve haklardan eşit düzeyde faydalanması için gerekli imkanların sağlanması gerektiğini aktaran Tohumcu, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının engellilere yönelik hizmet modellerinin yanı sıra Edirne’de 5 engelli bakım ve rehabilitasyon merkezinin hizmet verdiğini ifade etti.
Engellilerin tüm imkanlardan faydalanabilmesi için çalıştıklarını belirten Tohumcu, şunları kaydetti:
“Engellilere yönelik sürdürülen hizmetlerimizde bizlere desteklerini esirgemeyen tüm kamu kurum ve kuruluşlarına, engelliler alanında çalışmalar gerçekleştiren sivil toplum kuruluşlarına ve özellikle ortak paydada hareket ettiğimiz muhtarlarımıza teşekkür ediyorum. Engellilerimizin ve yakınlarının ihtiyaçlarını ALO 183’ü arayarak bizlerle paylaşmasını rica ediyorum. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü vesilesiyle engelli vatandaşlarımızın sorunlarının çözümlendiği, geleceğe daha umutla bakabildiği huzurlu bir yaşam diliyor, sevgi ve saygılarımı sunuyorum.”
Tabiatın suyuna gidilecek
Tarım ve Orman Bakanlığı, suyun doğru kullanımı için temmuz ayından bu yana Aras, Çoruh, Doğu Karadeniz, Batı Karadeniz ve Yeşilırmak havzaları için ‘Stratejik Çevresel Değerlendirme’ raporlarını yayınlıyor. Bakanlık, planlı üretimde su sorunu olan havzalarda bol su ile beslenen ürünlerin ekilmesine izin vermeyecek. Zorunlu tutulmayan planlı üretimde çiftçi istediği ürünü ekmeye devam ettiğinde ilk önce tarımsal destekleri kesilecek.
VERİMSİZ KULLANIMA VERGİ
Birkaç yıl daha aynı ürünü ektiği takdirde ülke kaynaklarının verimsiz kullanımı dolayısıyla ek vergi ödeyecek. Uzun süreli kuraklık etkisiyle tarımsal üretimin olası düşüşüne vurgu yapılırken, kuraklığın uzun vadede ise tarım alanlarının azalmasına yol açacağı öngörülüyor. Planlı üretim modeliyle olumsuz etkilerin önüne geçmek isteyen Bakanlık, planın devreye alınmasıyla birlikte ortama ve su şartlarına uygun ekimler ile orta vadede ürünlerde verim ve kalite hedefliyor.
DEVLET KONTROLÜNDE
Havzalarda su ihtiyacı yüksek olan bitkilerin üretileceği alanlar devlet kontrolünde belirlenecek. Bu kapsamda su kaynaklarının durumunun uygun olduğu yerlerde bu bitkilerin üretiminin yapılması amacıyla sorumlu kurumların ortak karar verebileceği bir heyet kurulacak. Heyet içerisinde akademisyenler, il ve ilçe tarım müdürlüklerinden yetkililer, ziraat odalarından bilirkişiler de olacak. Böylece her bölgede havzaya özel üretim deseni oluşturulacak. Çalışmalar 3 yılda bir su durumu, çevresel faktörler ve nüfusa göre yenilenecek.
PLANLAMAYA DAYALI ÜRETİM
Bakanlık tarafından planlamalı üretimle birlikte tarımsal desteklerde de değişime gidiliyor. Bu kapsamda destekler planlı üretimle uyumlu bir şekilde verilecek. Stratejik ürünlerin ekimini yapan çiftçilere ürüne göre destek verilecek ve üretimi artırması sağlanacak.
DSİ drenaj çalışmaları ile tarım arazilerine değer katıyor
Devlet Su İşleri tarafından Adana, Mersin ve Osmaniye’de Tarla İçi Geliştirme Projesi çerçevesinde drenaj çalışmaları ile tarım arazilerine değer katıyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, tarımda modern sulamayı yaygınlaştırmak, musluklara sağlıklı ve içilebilir su ulaştırmak ve yerleşim yerleri ile tarım arazilerini taşkın risklerine karşı korumak için sürdürülebilir su yönetimi anlayışıyla suyun her damlasına sahip çıkarken, toplulaştırma ve tarla içi geliştirme projeleriyle de tarım arazilerinden en yüksek faydayı sağlamak için çalışıyor.
Adana, Mersin ve Osmaniye’de Tarla İçi Geliştirme projeleri devam ediyor
Adana, Mersin ve Osmaniye’de devam eden Tarla İçi Geliştirme Projeleri hakkında açıklamalarda bulunan DSİ Genel Müdürü Mehmet Akif Balta, “Ülkemizde son yıllarda DSİ tarafından hayata geçirilen “Tarla İçi Geliştirme Projeleri” ile sulama ve drenaj şebekelerinin tesisi, tarımsal yol sisteminin planlanması ve yapımı, arazi ıslahı, arazi tesviyesi, arazi toplulaştırması, toprak ve su muhafazası neticesinde tarım arazilerinden elde edilen yüksek verim çiftçilerin yüzünü güldürüyor. Bu projeler çerçevesinde; Adana, Mersin ve Osmaniye illerine bağlı 14 ilçe, 263 köy ve mahallede yapılan çalışmalar neticesinde; 2 milyon 488 bin 930 dekar alanda drenaj sorunu Kurumumuz tarafından tespit edilmiştir. Bu tespit edilen alanı kapsayacak şekilde yaklaşık 1 milyar 546 milyon TL maliyetli 10 adet proje, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüz bünyesinde görev yapan mühendislerimiz tarafından geliştirilmiştir. Projeler kapsamında taban suyunun yüksek olduğu alanlarda drenaj problemlerinin çözümü ve sorunlu sahaların ıslahı için değişik çaplarda drenaj borusu ve koruge boru döşenmesi, drenaj kanalı temizliği ve drenaj kanalı açılması ile kaba tesviye yapılması, ayrıca eski kapalı drenaj imalatlarının rehabilitasyonu için bakım, onarım ve drenaj hatlarının yıkama işleri projeler çerçevesinde yapılmış olup çalışmalarımız devam etmektedir” dedi.
Çalışmaların devam ettiğini de anlatan DSİ Genel Müdürü Balta, “Ayrıca 3 adet projenin sözleşmesi imzalanmış olup 2 adet projenin de ihalesi yapılmıştır. Önümüzdeki dönemlerde hayata geçirilecek olan bu 5 adet projenin günümüz maliyeti ise yaklaşık 1 milyar 229 bin TL’dir” dedi.
“Ekonomik gelirimizi artırarak çiftçimizin yüzünü güldüren projeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz”
Çiftçilerden gelen geri dönüşleri yakından takip ettiklerini ifade eden Genel Müdür Mehmet Akif Balta, “Projelerin uygulanmasıyla; kırsalda alt yapının iyileştirilerek, tarımsal üretim sırasında olumsuzlukların ortadan kaldırılması, maliyetlerin azaltılması, toprak ve su kaynaklarının korunmasıyla birlikte tarımsal üretimin artırılmasını hedefliyoruz. Hayata geçirilen projelerden birebir faydalanan çiftçilerimizden almış olduğumuz olumlu geri dönüşler bizi ve ekibimizi motive ediyor. Tarımsal ekonomik gelirimizi artırarak çiftçimizin yüzünü güldüren projeleri hayata geçirmeye devam edeceğiz” dedi.
DSİ drenaj çalışmaları ile tarım arazilerine değer katıyor
Tarım arazilerinde 'mikroplastik' tehlikesi
NKARA Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin çalışması ile tarım arazilerinde bulunan mikroplastik oranı tespit edildi. 3 bölgedeki 9 ilden alınan toprak numunelerinde yapılan inceleme sonucunda Akdeniz’de 1 kilo toprakta 300, Ege’de 180, Marmara’da ise 160 parça plastik tespit edildi. Proje sorumlusu Prof. Dr. Oğuz Can Turgay, “Mikroplastikler toprakta kaldığı sürece bitkilerin köklerinin içine girebilecek. Köklerden yukarı tırmanıp yetiştirilen ürünlerin tanesine, meyvesine geçecek. Sonuç olarak ilerleyen yıllarda aslında topraktan sofraya kadar uzanabilecek risk budur” dedi.Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bölümü’nden öğretim üyeleri Prof. Dr. Oğuz Can Turgay ve Dr. Muhittin Onur Akça, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) desteğinde, tarım arazilerindeki mikroplastiklerin içeriği ve birikimini tespit etmek amacıyla çalışma yaptı. ‘Türkiye Topraklarının Farklı Arazi Kullanımı Koşullarında Mikroplastik Düzeylerinin Değerlendirilmesi’ projesi kapsamında Akdeniz, Ege ve Marmara bölgeleri olmak üzere, Adana, Antalya, Mersin, Manisa, Aydın, İzmir, Sakarya, Bursa ve Çanakkale’de özellikle çilek üretilen alanlar tespit edilerek, alınan toprak örnekleri laboratuvar ortamında incelendi. Yapılan çalışma sonucunda Akdeniz Bölgesi’nde 1 kilogram toprakta yaklaşık 300 plastik parça, Ege’de 180, Marmara’da ise 160 plastik parça tespit edildi.’TOPRAKTAKİ YAŞAMA ZARAR VERİYORLAR’Prof. Dr. Oğuz Can Turgay, plastiklerin suda ve gıda ürünlerinde birikmesinin çok büyük bir endişe kaynağı olduğunu; ancak bunun toprak boyutuyla ilgili çok az farkındalık olduğunu söyledi. Turgay, farklı arazi kullanımlarında ne kadar plastik parça biriktiğini tespit için çalışmayı yaptıklarını, Türkiye çapında plastikle toprağın yoğun temasının olduğu örtü altı yetiştiriciliği yapılan noktalarda bir dizi örnekleme yapıp, bunu proje haline getirdiklerini belirtti. Prof. Dr. Turgay, “Analiz sonuçlarını hem akademik, hem de ülkedeki toplumsal camiamıza açmak istedik. Çünkü bunlar çok küçük parçacıklar; ama hem uzun süre toprakta kalabiliyorlar, hem de kaldıkları süre boyunca başka etkiler sergilemek suretiyle topraktaki yaşama zarar veriyorlar. Dolayısıyla bu gidişata yön verebilmek, nasıl bir tehlikeyle karşı karşıya olduğumuzu anlayabilmek için boyutlarını ortaya koymamız, bir durum tespiti yapmamız gerekiyordu. Dolayısıyla biz projemizi Akdeniz, Ege ve Marmara kuşağında örtü altı yetiştiriciliği ve bunun içerisinde de çilek tarımı yapılan siyah naylon poşet kullanılan tarım alanlarında plastik birikimi ne düzeyde bunu ortaya koymak için geliştirdik” dedi.’EN FAZLA AKDENİZ’DE TESPİT ETTİK’Prof. Dr. Turgay, çalışmanın uluslararası bilimsel dergide yayımlandığını söyleyerek, “Bir noktada beklemediğimiz, diğer noktada kafamızda yeni soru işaretleri uyandıran sonuçlar elde ettik. Örneğin çok uzun süredir plastikle temas halinde olan toprakla daha fazla plastik parçacığın çıkmasını beklersiniz. Bunu gördük. Ama diğer yandan iklimsel koşulların, o tarlayı yöneten çiftçi amcanın toprakta gerçekleştirdiği diğer uygulamalar (ne sıklıkla sürüyor, nasıl bir sulama yöntemi kullanılıyor) gibi pek çok bileşeni olduğunu fark ettik. Dolayısıyla düşündüğümüz gibi ‘ne kadar çok plastik giriyorsa o kadar çok plastik vardır’ diyemeyeceğimizi de fark ettik. Plastik miktarı en fazla Akdeniz Bölgesi’nde tespit edildi. Sırasıyla Akdeniz’de 1 kilogram toprakta yaklaşık 300, Ege’de 180, Marmara’da 160 plastik partikül madde tespit edildi” ifadelerini kullandı.’TOPRAKTAN SOFRAYA UZANABİLECEK RİSK’Prof. Dr. Turgay, topraktaki mikroplastiklerin insan zağlığına olabilecek zararlarına ilişkin, “Mikroplastikler toprakta kaldığı sürece küçülecek, böylece su da bunları taşımaya başlayacak. Böylece karşısına çıkan bitkilerin köklerinin içine girebilecek. Köklerden daha yukarı tırmanıp da yetiştirilen ürünlerin tanesine, meyvesine geçecek. Sonuç olarak bugün endişe edilen konulardan bir tanesi gıda ürünlerinde plastiklerin birikimi. Bu daha çok gıdaların kaplandığı filmler, malzemeler; ama ilerleyen yıllarda aslında topraktan sofraya kadar uzanabilecek risk budur. O topraktaki küçük plastik parçalar o kadar küçülecek ki tarım ürünleri üzerinden evlerimize kadar gelebilecek ve biz bu küçük parçacıkları vücudumuza alırsak bu mikroplastik birikimi bu defa toprakta değil vücudumuzda başlayacak. İkinci sıkıntı; bu plastiklerin toprakta geçen zaman içinde kimyasal yapıları değişiyor, yapışkan hale gelebiliyor. Dolayısıyla etraftaki diğer ilaç ve gübre kalıntılarının üstlerinde birikmeye başlıyor. Bu da o civarda yaşayan toprak canlılarına zarar vermeye başlıyor” dedi.’ÇÖZÜM NAYLON YERİNE YENİ BİR MATERYAL GELİŞTİRMEK’Dr. Öğretim Üyesi Muhittin Onur Akça da plastik partiküller toprağa ulaştığında sürecin farklı işlediğine değinerek, “Toprağa gelen mikroplastik bitkinin dokularına geçerek, bitkinin meyvesine kadar ilerlerse orada artık sorun daha da büyüyor. Oradan da aslında besin zincirinin bir halkası olan insanın tabağına, meyvesine, sebzesine ulaşırsa o zaman insan vücudunda da artık mikroplastiğin birikimi söz konusu olmaya başlayacak. Bundan 5 sene sonra, 10 sene sonra, 50 sene sonra baktığımızda belki de bizler vücutlarımızda çok fazla oranda mikroplastiği biriktiriyor olacağız, tarımsal faaliyetlerden kaynaklı mikroplastiklerden dolayı. Aynı zamanda mikroplastikler toprakta canlılar üzerinde de etkili oluyor. Mikroplastikler üretilirken ekstra kimyasal maddeler kullanılıyor. Bu kimyasal maddeler topraktaki yaşamlara, onların döngülerine zarar verdiği için kısa vadede etkisi olmasa bile uzun vadede oldukça büyük bir sıkıntı çıkartacaktır. Böyle durumlarda da toprak eğer bozulmaya başlarsa bu da tamamen besin döngüsüyle birlikte tarımsal faaliyetlerin de olumsuz yönde etkilenmesine sebebiyet verecektir. Böylelikle tarımsal verim de düşecektir. Tohum eğer plastiğin üzerine düşerse orada artık kendini geliştirecek bir ortam bulamadığı için bitkinin verimi düşüyor. Bu da üretici için çok olumsuz bir durum demek. Proje kapsamında tarımda plastik naylonların kullanılmasından ziyade başka bir ürün kullanımı ile ilgili çalışmamız da var” dedi.