14.08.2023 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Bakan Yumaklı tarımda yeni dönemi anlattı... Sebze fiyatını tarım OSB’ler İle düşürme planı

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Türkiye’de tarımın fotoğrafını çekmek için düğmeye bastıklarını söyledi. ‘Tarımsal sayım’da altyapının tamamlandığını, Hazine ve Maliye Bakanlığı’yla protokol yapılacağını belirten Yumaklı, “Bu tarımda tüm verilerin tespiti ve kayıt altına alınması demek. 41 ilde 39 tarım ihtisas OSB’si tüzel kişilik kazandı. İhtisas OSB’lerle kentlerde uygun fiyata gıda mümkün olacak” dedi.

TÜRKİYE tarımının fotoğrafını çekecek olan ‘tarımsal sayım’ için düğmeye basıldı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, geçen yıldan bu yana altyapısı hazırlanan tarım sayımı için yakın zamanda Hazine ve Maliye Bakanlığı’yla protokol yapacaklarını söyledi. Gazetecilerle sohbet toplantısı düzenleyen Yumaklı, “Tarım sayımı demek hayvan sayısı, arazi bilgisi gibi aklımıza gelen tüm verilerin kayıt altına alınması demek” dedi. Türkiye’de en son tarım sayımı 2001 yılında yapılmıştı.

ÜRETİM BAŞLADIĞINDA FARK GÖRÜLECEK

Gıda fiyatlarındaki artışa da değinen Yumaklı, çözüm için tarım ihtisas OSB’lere dikkat çekti. Yumaklı, “Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi kent tarımı açısından çok önemli. Türkiye’de 100 lokasyonda jeotermal enerjiye dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulacak. 41 ilde 39 tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesine tüzel kişilik kazandırıldı. Bunlardan biri Balıkesir Gönen’de olacak. Biz bunu yaparsak, büyük şehirlerin uygun fiyatla ürün elde etmesinin yanı sıra, tarım ihracatını çok daha ilerilere taşıyabiliriz” diye konuştu.

 
Bakan Yumaklı tarımda yeni dönemi anlattı... Sebze fiyatını tarım OSB’ler İle düşürme planı

KİŞİ BAŞINA SU ALARM VERİYOR

Bakan Yumaklı, suyun önümüzdeki dönemin en önemli konularından olacağının da altını çizdi. “Yılda kişi başına bin 313 metreküp kullanılabilir su miktarıyla su stresindeki ülkelerden biriyiz’ diyen Bakan Yumaklı, şöyle devam etti: “Bu, 2030’da bin 200 metreküpe düşecek. Eğer 1000 metreküplerin altına düşerse, işte o zaman su kıtlığıyla yüzleşmiş olacağız. Emine Erdoğan Hanımefendi’nin himayelerinde Su Verimliliği Seferberliği Eylem Planını hayata geçirdik.” TAKLİT ÜRÜN KÜTÜPHANESİ

Gıdada taklit ve tağşişle ilgili de yeni bir çalışma yapacaklarını açıklayan Yumaklı şunları söyledi: “Bir ürünün kaliteli ya da taklit olup olmadığını anlayabilmeniz için bunu karşılaştıracağınız aslı olması lazım. Yani bir kütüphane lazım. Şu anda bu kütüphaneyi oluşturmaya başladık.”

BARAJLARDA DOLULUK DAHA YÜKSEK OLABİLİRDİ

Barajların doluluk oranının Ankara için yüzde 37.8, İstanbul için yüzde 36, İzmir için yüzde 19.9, Bursa için yüzde 80 olduğuna dikkat çeken Yumaklı, “Geçen yıl ile karşılaştırıldığında Ankara’nın hemen hemen aynı olduğunu ama İstanbul’un yüzde 64.8’den yüzde 36’ya düştüğünü görebiliyoruz. Bu konu da çok speküle ediliyor, açıkçası biz burada işletmeyle alakalı bir sorun olduğunu düşünüyoruz. Zamanında eğer İstanbul’daki barajlara gerekli aktarımlar yapılmış olsaydı, şu anda bu doluluk oranları sezona çok daha yüksek geçmiş olacaktı” dedi.

Bakan Yumaklı tarımda yeni dönemi anlattı... Sebze fiyatını tarım OSB’ler İle düşürme planı

BİZİM DE TAHMİN ETMEDİĞİMİZ BİR ŞEYDİ

 

Kocaeli’nde TMO silosundaki patlamaya da değinen Yumaklı şu açıklamayı yaptı: “TMO’nun sekiz limanda siloları var. Bakımları da düzenli bir şekilde yapılır ama bu boyutta bir patlama açıkçası bizim de tahmin etmediğimiz bir şeydi. Tüm yönleriyle araştırılıyor.Söylenen sadece buğday değil herhangi bir üründeki toz taneciklerinin oluşturduğu basıncın bu tarz olaylara yol açabileceği yönünde.”

ZEYTİNYAĞINDA ÜRETİM DIŞARIYA KAYACAKTI

Zeytinyağındaki ihracat yasağı öncesi İspanya ve İtalya’nın rekolte düşüklüğü nedeniyle Türkiye’den yoğun talepleri olduğunu belirten Yumaklı, “İçerideki üretimin neredeyse tamamen yurtdışına kaymasına sebep olacak bir tehlike görüldüğü için Ticaret Bakanlığımız tarafından tedbir alındı. Ürettiğimiz ürünleri ihraç edeceğiz ama bunları katma değerli bir şekilde ihraç etmek önemli” diye konuştu.

Ülkemizin bir tarım politikası yok

“Domates çok para yaptıysa önümüzdeki sene bütün çiftçiler domates ekiyor. Bu sefer talep fazlası ürün oluyor ve fiyat düşüyor. Bu, bir tarım politikası olmadığını gösterir. Ülkemizin domates ihtiyacı, fasulye ihtiyacı bellidir. İhraç ettiğimiz ürünlerin de tonajları, kotaları bellidir. Bunlara göre bizim neye ihtiyacımız olduğu belirlenip çiftçilerin yönlendirilmesi gerekiyor.”


İKİ KİŞİLİK KOCAMAN BİR EKİP
Varlık ailesi, Şener Bey ve eşi Saadet Hanım’dan oluşan kocaman bir ekip. Şener Bey, araştırıyor, ekiyor, belliyor. Üretilen mahsulleri eşi Saadet Hanım pişiriyor, hazırlıyor ve sunuyor… Öyle ki ortaya çok değişik tarifler çıkıyor. Ağaç bamyasının kızartmasını veya dolmasını hiç duydunuz mu? Tahmin ediyorum çoğunuz ağaç bamyasını duymadınız bile. İstiridye kabağının dolmasını yediniz mi? Peki ya tam doksan santim uzayabilen Vietnam salatalığının turşusunu? Saadet Hanım, bu ilginç tarifleri nasıl bulduğunu anlatıyor bize:


“Eşim ağaç bamyasından iki tane verdi. Üstünü kestim, içi böyle kireç kaymağı gibi, onu bir güzel yıkadım temizledim, içini doldurdum ve dolmalarla birlikte pişirdim. İstiridye kabağından da bir yemek denedim. Onu da aynı kabak gibi dolmasını denedik. Deniyorum böyle şeyleri ve yeni tarifler ortaya çıkıyor. Ne yapabilirim bunları diyerek mutfakta değişik tarifler ortaya çıkartıyoruz. Vietnam salatalığının turşusunu denedim ama yemeğini denemedim daha.”

Şener Bey araya giriyor ve, “Yemeğini bir moderatör arkadaşımız Hasan Hüseyin Bey eşine denetmiş ama anlata anlata bitiremiyor. Biz de hep bir tohum alma sevdası olduğu için çoğu kez hep tohuma yatırıyoruz, bu yüzden yeme şansımız olmuyor” diyor.

Saadet Hanım devam ediyor: “Zaten turşularımı kendim kurarım. Vietnam salatalığından da turşu denedim, güzel oldu, beğenildi. Eşim festivallere giderken götürüyoruz, denettiriyoruz, beğeniyorlar. Bahçede kendimiz yetiştirdiğimiz için mutfakta çok fazla işimiz oluyor. Yazın domates sularımızı, konservelerimizi kendimiz yapıyoruz.”


Şener Bey, bahçe işinin bir ekip işi olduğunu ancak en büyük desteği eşinden aldığını vurguluyor:

“Eşimin bana çok faydası var. Yok dersem yalan olur. Burada bahçeyi beraber yapıyoruz, bellemesini, fide dikmesini, çapasını, otunun yolunmasını falan birlikte yapıyoruz. Kayınvalidem bile geldiğinde oturduğu yerden otu olarak bize yardım eder. Küçük torunum gelir, bizimle beraber bahçe işi yapar. Ama genelde eşimle birlikte.”


TARIMDA KAVRAM KARMAŞASI
Şener Bey ile sohbetimiz sırasında ülkemizde bir kavram karmaşası yaşadığımızı fark ediyoruz. Ona göre şu an organik tarım yapmak çok zor. Kendisinin organik tarım değil, doğal tarım yaptığını vurguluyor ve nedenini de şöyle açıklıyor:

“Bana göre organik kelimesi ticari bir sıfattır. Organik demeniz için üretim yaptığınız yerin, tarlanın en az beş kilometre çapında egzoz kazığı otoban yolu kimyasal ilaç kullanılan bir tarım alanı olmaması gerekiyor. Sebebi de şudur; arılar beş kilometre gidip gelebilir. Siz hakikaten de doğal tarım yapıyorum diye övündüğünüz bahçenize arınız yan bahçeden gider genetiği değiştirilmiş fidenin polenlerini alıp sizin bahçenize getirebilir ve tohumunuzu bozabilir. O sebeple bana göre organik tarım mümkün değil, bizlerin yaptığı doğal tarım. Ben burada evimin içinde yapıyorum. Her şeyim doğal, hiçbir şekilde ilaç kullanmıyorum. Sümüklü böceklerime ilaç kullanmam. Isırgan yapraklarından gördüğünüz gibi ilaç yaptım, kırmızı örümcek, yaprak bitleri için. Ama bahçenin yanından minibüs hattı geçiyor oradan egzoz gazı geliyor. Nasıl ben size organik tarım yapıyorum diyeyim. Bu sizi kandırmaktır, onun için bana göre doğal tarım üretimi yapıyoruz dememiz gerekiyor.”

Organik ve doğal tarım arasındaki kavram karmaşasının bir benzerini atalık tohum ve yerel tohum arasında da yaşandığını söylüyor Şener Bey. Atalık tohum deyince bizim de dâhil olmak üzere zihnimizde Anadolu’da atalarımızdan itibaren geliveren bir tohum algısı oluşuyor. Şener Bey, tüm bu algılarımızı kırıp yeni bilgilerle aydınlatıyor bizi:


“Atalık tohum dediğimiz şey senelerce aynı tohumun kendi tohumundan üretilen üründür, devamlılığını sağlayan, geleceğini sağlayan bir üründür. Ve bunun lezzeti aroması hibritlerden çok farklıdır. Atalık dememizin nedeni daha eski olduğunu ifade edebilmek içindir. Patlıcanın mesela anavatanı Hindistan’dır. Atalık tohum dediğimizde patlıcanın anavatanındaki o ilk haline ulaşmaktır. Türkiye’deki tohumu yerel tohumdur. Biber Kuzey Amerika bölgesine aittir. Sen atalık diyorsun ama Hindistan’dan bahsediyorsun dediğinde orada iş bitti. Mesela Yalova çorbacı biberi var. Yalova Araştırma Enstitüsü orada laboratuvar ortamında bir çeşit yetiştirmiştir. Bu F1 tohumdur, verimini artırmıştır, ismini de Yalova çorbacı biberi koymuştur ama biberin ana vatanı Yalova değil ki? İşte bunlar genetiği değiştirilmiş verimi artırılmış tohumlardır. Ama bazı ürünlerde vardır ki onlar akademik bilgi içeriyor bizim mesela moderatör arkadaşlarımız var, ziraat mühendisleri, bu işe gönül vermiş insanlar. Onlardan bazen biz bilgi alıyoruz. Mesela bu arkadaşlardan birine fasulye ile ilgili soru sordum, ‘abi fasulyenin GDO’su olmaz’ dedi. ‘Ben genetik çalışma yapıyorum, domatesler de biz genetik değiştirme yapıyoruz ama fasulyenin maliyeti fazla olduğundan dolayı fasulyenin GDO’sunu çıkartamıyoruz’ dedi. Bunları da bilmek gerekiyor, her tohum genetiği değiştirilmiş değildir.”

TARIM POLİTİKALARI
Şener Bey, sadece kendi bahçesinde tarım yapmakla kalmıyor. Kim tarım adına ne yapıyor, araştırıyor ve takip ediyor. Tarıma, atalık tohuma dair yapılan çalışmaları yakinen takip ediyor ve bu çalışmaların desteklenmesi için ürettiği fikirleri var:

“Çanakkale Belediyesi, İstanbul Belediyesi, Eskişehir Belediyesi, Bayramiç Belediyesi, Samsun Belediyesi, Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı atalık tohumla ilgili çalışmalar yapıyor ve destekler veriyorlar. Bunların çoğaltılıp ülke geneline yayılması lazım. Çocukların anaokulundan itibaren doğal tarımcılıkla ilgili atalık tohumla ilgili eğitilmesi gerekiyor. Devletin tarımla ilgili bir politikası olması gerekiyor. Ülkemiz yedi coğrafi bölge, her bölgede farklı ürünler yetişiyor. Tarım Kredi Kooperatifleri var. Tarım Bakanlığımızın tarım kredi kooperatifleri kontrolü altında her coğrafi bölgede o bölgede yetişen ürünün kotasını belirlemesi lazım. Şu an örnek olarak mesela domates çok para yaptıysa önümüzdeki sene bütün çiftçiler domates ekiyor. Bu sefer talep fazlası ürün oluyor ve fiyat düşüyor. Bu, bir tarım politikası olmadığını gösterir. Ülkemizin domatese, fasulyeye ihtiyacı bellidir. İhraç ettiğimiz ürünlerin de tonajları, kotaları bellidir. Bunlara göre bizim neye ihtiyacımız olduğu belirlenip çiftçilerin yönlendirilmesi gerekiyor. Gerekirse belediyeler bazında, tarım il başkanlıklarınca yerel tohumların çoğaltılması ve ücretsiz bir şekilde çiftçiye dağıtılması gerekiyor. Daha önce hibrit tohumların ücretsiz bir şekilde dağıtıldığı gibi. Zamanında hibrit tohum yetiştiren devasa firmalar ne yaptılar? Ülkemizde ücretsiz hibrit tohum dağıttılar ve çiftçinin elinden yerel tohumları topladılar. Şu anda köylere gidin, köylü bile kendi bahçesinde domates, biber yetiştiremiyor. Kamyonlarla gelen seyyar manavlardan ürün alıyorlar. Ülkemiz bu hale getirildi. Bu sebeple bir tarım politikasına ihtiyacımız var.”

Ülkemizin hibrit tohumlardan kurtulması, atalık ve yerel tohumların yaygınlaştırılması için de çok basit ve etkili bir çözümü var Şener Bey’in. “Ukala olarak algılanmazsa bana göre ülkemizin tohum ihtiyacı ücretsiz bir şekilde karşılanabilir” diyor ve üstelik bu çözüm için de profesör olmaya da gerek yok diyerek çözümü anlatıyor:

“Hesabı çok basit. Üç tane tohumluk domates alıyorsun veya salatalık veya biberden örnek olarak. Her domatesten elli tane tohum alıyorsak üç senede domatesten yüz elli tane tohum alırız. Bire yüz elli alıyorsun. Bunu ülke bazında hesap ettiğinizde elimizdeki tohum stoku hesabını yapamayacağımız matematiklere ulaşıyor mu? Ulaşıyor. Bunun için bir profesör olmaya gerek yok, hesabı çok basit. Yerli üreticileri destekleyip yerli tohuma yönlendirip yurt dışından alınan hibrit ya da genetiği değiştirilmiş tohumların ülkeye girişini engellememiz lazım. Bu mümkün mü? Değil ama bunu aza indirgeyebiliriz. Bunu da çiftçimizi, halkımızı eğiterek yerel tohumların kıymetini anlatarak ve onun lezzetini aldırarak yapabiliriz. Örneğin bizim şu an ürettiğimiz domatesle pazardan aldığınız domatesin aroması arasında dünya kadar fark var. Pazardan aldığınız domatesin içinden sırf su çıkıyor, yerel üretimdeki domatesten ise löp et çıkıyor.”

“NEDEN YURT DIŞINDAN ÜRÜN GETİRİYORUZ?”
Ülkemizin tarım politikalarını nasıl bulduğunu soruyoruz kendisine. Cevabı oldukça net ve sarsıcı: “Türkiye’nin yedi coğrafyasında yedi ayrı iklim yaşadığımız bu iklimde ve dünyada her ürünün yetişebileceği ülkemizde neden yurt dışından ürün getirtiyoruz? Cevabım budur.”

“Peki ne yapabiliriz?”in cevabı da çok net bir şekilde var kendisinde. Eğitim, destek ve küresel güçlerle mücadele kapsamında yerel tohumun ülke bazında yayılması:

“Okullarımızda tarım eğitimi olması gerekiyor. Anaokulundan itibaren çocuklara doğayı sevdirecek, tarımı sevdirecek çalışmalar yapılmalı. Onlara ürünler yetiştirip, yetiştirdiği ürünün tadını, lezzetini almasını sağlamalıyız. Çocuk saksıda kendi yetiştirdiği ürünün lezzetini aldığında onu tekrar tekrar almak istiyor onun ticari taraflarına bakmıyor. Aaa, ne kadar lezzetliymiş diyor. Bu sefer ayrımını yapıp ben bunu istiyorum anne diyor. Ama siz o çocuğa bunu göstermezseniz çocuk bunu bilemez bu yüzden birinci kural eğitim. İkinci kural devlet desteği. Çünkü halk, ekonomik şartlardan dolayı ister istemez maddiyata bakıyor. Bazı belediyelerin yaptığı gibi fide, tohum, gübre, saman desteğini verirsen çiftçi de zamanla doğal olana, yerel olana dönüşüm yapar. Ama bu desteği yapmazsan tohum fiyatlarının milyarlara çıktığı bir zamanda o çiftçiden de yerli tohumu dönüşü bekleyemeyiz. Üçüncü kural da yerli tohumu ülke bazında yaymamız. Bunu da yaparsak zaten peşin sıra gelir.”

Kastamonu'da devrilen tarım aracının sürücüsü öldü

Mehmet Meral’in kullandığı tarım aracı Çakırlı köyü Kuz mevkisinde devrildi.112 Acil Çağrı Merkezine yapılan ihbarla olay yerine, sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Sağlık ekipleri Meral’in hayatını kaybettiğini belirledi.

Kastamonu'da devrilen tarım aracının sürücüsü öldü

Aydın'da Tarım İşçilerinin Zorlu Çalışma Koşulları

Samsun’un yüzde 38,92’sinde tarım yapılıyor

Topraklarının yüzde 38,92’sinde tarım yapılabilen Samsun fındık, lahana, karnabahar, kivi, dut, böğürtlen, tütün, karpuz ve kavun gibi ürünlerde Türkiye’de öne çıkıyor.

Samsun’un yüzde 38,92’sinde tarım yapılıyor
Samsun’un il yüzölçümü 972 bin 459 hektar, işlenen tarım alanı ise 378 bin 470 hektar. İşlenen tarım alanlarının yüzde 58,87’sini tahıllar, 3,78’ini sebze bahçeleri, 32,72’sini de meyve alanları oluştururken, yüzde 4,62’lik bölümü ise nadasa bırakılıyor. Kızılırmak ve Yeşilırmak Nehirlerinin suladığı Çarşamba, Bafra ve Vezirköprü Ovaları gibi verimli tarım alanlarına sahip olan Samsun çeltik, soya fasulyesi, tütün, lahana, karnabahar, barbunya, pırasa, turp, bal kabağı, biber, kırmızı pancar, brokoli, taze fasulye, karpuz, patlıcan, kavun, ıspanak, fındık, kızılcık, kivi, muşmula, dut ve böğürtlen üretiminde ya en çok üretim yapan il ya da Türkiye’den en çok üretim yapan ilk 10 il arasında yer alıyor.

Türkiye’deki lahanaların yarıya yakını Samsun’da üretiliyor


İl genelinde yılda 142 bin 480 ton çeltik üretiliyor. Samsun bu üretim ile Türkiye’de en çok çeltik üreten 2. il konumunda bulunuyor. Lahana üretiminde Türkiye üretilen lahanaların yüzde 42,11’i Samsun’da üretiliyor. Yılda 406 bin ton lahana üretimi ile Samsun, Türkiye’de en çok lahana üreten il konumunda bulunuyor. Samsun ayrıca yılda 60 bin ton karnabahar üretimi ile de ülkedeki karnabaharın yüzde 25’ini üreterek 1. sırada yer alıyor. Taze barbunya ve pırasada 3., turp üretiminde ise 4. sırada kendine yer buluyor. Meyve üretiminde de büyük bir kapasiteye sahip olan Samsun’da yılda 111 bin ton fındık üretiliyor. Ordu’dan sonra Türkiye’de en çok fındık üreten il olan Samsun ayrıca kızılcık üretiminde 2, kivi üretiminde 3 ve muşmula üretiminde de 4. sırada yer alıyor.

Sebze, meyve ve bahçe bitkilerinin yanı sıra yem bitkileri üretiminde de Türkiye’nin üretim yükünü sırtlayan Samsun, fiğ üretiminde 1, bezelye üretiminde 2 ve Macar tohumu üretiminde ise 5. sırada bulunuyor.

Samsun’un yüzde 38,92’sinde tarım yapılıyor

Tarım işçisinin koruyucu ekipmanları Manisa'dan

Manisa’da üreticilerin daha çok üretip daha çok kazanması amacıyla desteklerini sürdüren Büyükşehir Belediyesi, üretime katkı sağlayarak ekonominin gelişmesinde önemli yeri olan tarım işçilerini de unutmuyor.MANİSA (İGFA) – Kırsal kalkınmanın sağlanması noktasında desteklemelerini Başkan Cengiz Ergün önderliğinde sürdüren Manisa Büyükşehir Belediyesi, tarım işçilerini de unutmuyor.

Geçtiğimiz hafta Başkan Cengiz Ergün’ün Şehzadeler ilçesinde başlattığı proje kapsamında tarım işçilerinin üretim esnasında ihtiyaç duyacakları koruyucu malzemeler,işbaşında tarım işçilerine teslim ediliyor. Manisa Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Ali Öztozlu, Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Yılmaz Usta, Muhtarlık İşleri Dairesi Başkanı Onur Pabuççuoğlu, Şube Müdürleri ve mahalle muhtarları ile birlikte Gördes’e giderek Güneşli, Evciler ve Doğanpınar Mahallelerinde koruyucu ekipmanları tarım işçilerine teslim etti. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Cengiz Ergün’ün selamlarını ileten Genel Sekreter Yardımcısı Ali Öztozlu, tarım sektörünün öneminden bahsederek, Başkan Cengiz Ergün önderliğinde tarım sektörünü ve tarım işçilerini desteklemeye devam edeceklerini belirtti.

Kayseri Melikgazi’de mahalle buluşmaları tam gaz

Kırsal Hizmetler Dairesi Başkanı Yılmaz Usta ise, “Geçmiş dönemlerde küçük aile işletmelerine yönelik girdi, makine ekipman ve sulama sistemleri bazında desteklerimizi hep uyguladık. Fakat kendimize bir özeleştiri yaparak tarım sektörünün en önemli kesimini unuttuğumuzun farkına vardık. Tarım emek yoğun bir sektör. Sabahtan beri arazide geziyoruz. Gece, gündüz, güneşin, yağmurun ve soğuğun altında mücadele ederek tarım işçileri alın teri döküyor. Bu işçilerimizin bu faaliyetlerini yürütürken bir takım koruyucu ekipmanlara da ihtiyacı olduğu noktasından hareketle projemizi Büyükşehir Belediye Başkanımız Cengiz Ergün’e sunduk. Başkan Bey de geçtiğimiz hafta Şehzadeler ilçemizde kendisi bizzat sabahın 7’sinde tarım işçisiyle birlikte tarlaya girerek bu çalışmayı başlattı. Bugün Gördes’teyiz. Akşam tütün kırımında çalışan işçi arkadaşlarımızı da ziyaret edeceğiz” ifadelerini kullandı.

“YANLARINDA OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

Bu çalışmayı tarım işçisinin üretim esnasında ihtiyacı olacağı malzemeve koruyucu ekipman desteği olarak devreye aldıklarını söyleyen Daire Başkanı Yılmaz Usta, “İş esnasında ellerini korumaları için iş eldiveni, güneşten korunmaları için şapkaları, kış dönemi için bere, yağmurluk, zirai mücadele süreci için maske ve koruyucu gözlük desteğinde bulunuyoruz. Bunları bez bir çantayla tarım işçilerimize veriyoruz. Bu desteği de direkt tarlada, iş başında kendilerine teslim ediyoruz. Tarımda yoğun emek ve yoğun iş gücü var. Amacımız koruyucu ekipmanlarla beraber üretimi kolaylaştırmak ve üretimin devamlılığını sağlamak. Onların tarlada çalışmaları ve üretmeleri gıda güvenliği ve gıda arzının sağlanması açısından önemli bir faaliyet. Bu yüzden yanlarında olmaya devam edeceğiz” dedi.

Gediz İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğünden dane kaybı uyarısı

Kütahya’nın Gediz ilçesinde hasat döneminde İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri araziye çıkarak biçerdöverlerde dane kaybı denetimi gerçekleştirdi.

Gediz genelinde çiftçilerin bir yıllık emeklerinin kaybolmaması için biçerdöver kontrollerini gerçekleştiren ekipler sürekli olarak denetimler gerçekleştiriyor.

Gediz İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü ekipleri, hububat hasadında dane kaybını en aza indirmek amacıyla biçerdöver kontrollerini gerçekleştirmenin yanı sıra anız yakılmasının önlenmesi amacıyla köy köy dolaşarak uyarıda bulunuyor.

Biçerdöverlerin dökeceği her bir danenin, çiftçimize ve milli servetimize zarar verdiğini ifade eden İlçe Tarım ve Orman Müdürü Kaan Dönmez, “Ekiplerimiz hasadın başlamasından bu yana sahada biçerdöver kontrolleri gerçekleştiriyor. Biçerdöverlere ait yerine getirilmesi gereken her zorunluluğu kontrol ediyoruz. Metrekareye düşen dane sayısını hesaplıyor, olumsuz bir durumda müdahale ediyoruz” dedi.

Çiftçileri dane kaybı konusunda uyaran Dönmez, “Çiftçi vatandaşlarımız ağaç gölgesinde oturup ürününüzün biçilmesini beklemeyin. Biçilen alanları sık sık kontrol ederek dökülen dane sayısı fazla ise biçerdöver operatörünü uyarın. Biz İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü olarak sürekli kontrolde olacağız. İkazlara rağmen ayar yapmayan ve dane kaybına neden olan biçerdöver operatörleri için bizi arayabilirsiniz. Ayrıca biçilen tarlalarda ateş yakmayın. Çok büyük yangınlara sebebiyet vermemek adına bu konuya özellikle dikkat edilmeli” şeklinde konuştu.

Main Menu