Rusya, domates ithalatında kotayı artırdı
Rusya, Türkiye’den domates ithalatı kotasını 350 binden 500 bin tona yükseltti.
Rusya Tarım Bakanlığı tarafından onaylanan kararnameye göre, Rusya’nın Türkiye’den ithal ettiği domatesin kotası, 150 bin ton artırılarak yıllık 500 bin tona çıkarıldı.
Rusya, Türkiye’den domates ithalat kotasını Nisan 2022 itibarıyla 350 bin tona yükseltmişti.
Mevsimlik tarım işçilerinin kayısı mesaisi başladı
Dünya kuru kayısı üretiminin büyük bir kısmının gerçekleştirildiği Malatya’da mevsimlik tarım işçilerinin zorlu mesaisi başladı.
Türkiye’deki 22 milyon kayısı ağacının yaklaşık 9 milyonunun bulunduğu, “Hasanbey”, “Kabaaşı”, “Hacıhaliloğlu” ve “Alyanak” gibi 32 çeşit kayısının yetiştiği kentte hasat devam ediyor.
Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) nezdinde tescilli coğrafi işaretlerinden olan ve yörede “mişmiş” olarak adlandırılan Malatya kayısısı kentte yaklaşık 50 bin ailenin geçimine katkı sunuyor.
Kentin en önemli gelir kaynağı konumunda bulunan kayısı hasat döneminde mevsimlik tarım işçileri için de gelir kapısı oluyor.
Hasat döneminde Şanlıurfa, Adıyaman ve Diyarbakır gibi illerden gelen çok sayıda mevsimlik işçi, yaklaşık 2 ay boyunca kayısı toplama ve kurutma işlerini yapıyor.
Mevsimlik tarım işçileri zorlu mesailerinin karşılığı olarak günlük 447 lira yevmiye alıyor.
Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi Kendirli Mahallesi’ndeki bir kayısı bahçesine gelen mevsimlik tarım işçileri de sabahın ilk ışıklarıyla işe koyuluyor. İşçiler, gün içinde 35 dereceyi aşan hava sıcaklığına aldırmadan makine yardımıyla silkelenen ağaçlardan dökülen kayısıları toplayıp kasalara koyuyor ve işlenmeye hazır hale getiriyor.
– “Babama destek olmak için buradayız”
Şanlıurfa’dan gelen 23 yaşındaki tarım işçisi Kübra Bayır, AA muhabirine, annesi ve kardeşleriyle çalışmak için kayısı bahçesine geldiklerini söyledi.
Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi Matematik Bölümü son sınıf öğrencisi olduğunu ve 7 yıldır ailesiyle Malatya’ya kayısı bahçesinde çalışmaya geldiğini anlatan Bayır, şöyle konuştu:
“Hasat sezonun başlamasıyla Malatya’ya geldik. Ailemde sadece babam çalışıyor. Anne ve kardeşlerimle babama destek olmak için buraya çalışıyoruz. Kayısı hasadında ilk başlarda zorlanıyordum ama şimdi çok zorlanmıyorum. Normalde her yıl Malatya’dan sonra fındığa Samsun ve Ordu’ya gidiyorduk ancak bu yıl maliyetler nedeniyle gitmeyeceğiz. Malatya’nın başka bir ilçesinde yine kayısı toplamaya devam edeceğiz.”
– “Kayısıda çalışmak çok zor”
Yine Şanlıurfa’dan gelen tarım işçisi 22 yaşındaki Berivan Bayır ise ailesine destek olmak için çalıştığını belirterek, “Kayısıda çalışmak çok zor. Sabah kayısı topluyor ve sergiye gidiyoruz. Sonra kayısının çekirdeğini ayırıyoruz. Yani bir kayısıyı 7 kez kaldırıp indiriyoruz.”dedi.
Merve Kaya ise güneş altında çalıştıkları için biraz zorlandığını söyledi.
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 4. sınıfta okuduğunu anlatan Kaya, “Yaz tatilini aileme destek olmak için Malatya’da çalışarak geçiriyorum.” diye konuştu.
– “Akşam saat 6-7’ye kadar bahçedeki işimiz sürüyor”
23 yaşındaki Sinan Yaşlı ise yaz aylarında Şanlıurfa’dan Malatya’ya mevsimlik tarım işçisi olarak çalışmaya geldiğini belirterek, “Kayısıda çalışmak zor. Sabah erkenden kalkıp önce sergiye gidiyoruz, yere serdiğimiz kayısıları toplayıp elekten geçiriyoruz. Sonra bahçeye gidip kayısı topluyoruz. Akşam saat 6-7’ye kadar bahçedeki işimiz sürüyor.” ifadelerini kullandı.
Tekirdağ’da çiftçilerin korkulu rüyası oldu: Çekirgeler tarım arazilerine zarar veriyor
Çekirge istilasının en yoğun yaşandığı Hanoğlu Mahallesi Muhtarı Turgay Güngör, “Yaklaşık 1 hafta, 10 günden beri çekirge istilası başladı. İlk gözüktükleri anda zarar yoktu, son iki günden beri zarar başladı. Yavru iken bir zarar yapmıyorlardı ama büyüyüp uçmaya başlayınca, tarlalara sınırdan 8-10 metreye kadar zarar vermeye başladılar. Ayçiçeğinin yaprağını yiyorlar, kafa kısmının etrafını yiyorlar, komple sıyırıyorlar.” dedi.
Çekirgelerin sulu tarım yapılan bölgeye henüz uğramadığını belirten muhtar Güngör, “2 bin 300 dekarlık mera kısmında, etrafıyla birlikte 3 bin, 3 bin 500 dekar alanda zarar yapıyorlar. Mera biçildiği için şu an merada zarar yok ama yayıldığı için civarda zararın artacağını düşünüyoruz.” diye konuştu.
Tekirdağ’da çiftçilerin korkulu rüyası oldu: Çekirgeler tarım arazilerine zarar veriyor – 1
TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI İLAÇ GÖNDERDİ
Tekirdağ Tarım ve Orman Müdürlüğüne durumu bildirdiklerini aktaran muhtar Turgay Güngör, müdürlükten gelen bilgiler çerçevesinde bakanlıktan ilaç temin edildiğini söyledi.
Güngör, ilaçların yarın kargoyla kendilerine teslim edileceğini ve Tarım ve Orman Müdürlüğünün destekleriyle birlikte araziyi ilaçlayacaklarını söyledi.
Çekirgelerin tarlasının sınırına kadar geldiğini belirten çiftçi Hüsnü Kıray ise “Bütün merayı sardı, benim tarlamın sınırında. Haşereler için ilaç aldım. Yetkililerden de destek bekliyoruz” dedi.
Kendi tarlasında bir zarar olmadığını fakat civarda çekirge istilasının çok olduğunu kaydeden Metin Sevinç adlı çiftçi ise durumdan muzdarip olduklarını söyledi.
ABD ve İsrail'den iklim dostu tarım için 70 milyon dolarlık yatırım
ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile Beyaz Saray’daki görüşmeleri öncesinde basın toplantısı düzenledi.
ABD ve İsrail’in 35’er milyon fon sağlayarak toplam 70 milyon dolarlık yeni bir gıda güvenliği ve iklim direnci inisiyatifi için yatırım yapacağını duyuran Harris, özellikle Orta Doğu ve Afrika kıtasına “iklim dostu tarım ve teknoloji” getirmeye odaklanacaklarını söyledi.
Harris, bu kapsamda çiftçiler ve yenilikçilerin Amerikan ve İsrail teknolojisinden faydalanarak su ve mahsul verimliliği ile gıda üretiminin artırılabileceğine işaret etti.
PlayvolumeAd
Orta Doğu’daki ortak yatırımlarının İsrail ile komşuları arasındaki işbirliğini güçlendirmeye de yardımcı olacağını söyleyen Harris, bölgesel entegrasyon ve “İran’ın sunduğu tehditlerle mücadele” konusunu da görüşeceklerinden bahsetti.
Harris, “İsrailliler ve Filistinlilerin güvenli bir şekilde yaşamalarını ve eşit ölçülerde özgürlük, refah ve demokrasiden faydalanmalarını sağlamak için yapacağımız çalışmaları konuşacağız.” dedi.
Harris ayrıca demokratik kurumları güçlendirmeye yönelik çalışmaları da masaya yatıracaklarını aktardı.
Herzog da Abraham Anlaşmaları’nın farklı alanlarda iş birliklerinin önünü açtığına işaret ederek, “Burada bir kez daha tekrar ediyorum: İsrail ellerini uzatmış durumda ve kalplerimiz barış için her ortağa açıktır, yakın ya da uzak. Bu bizim en derin arzumuzdur.” ifadelerini kullandı.
Ortak inisiyatifin iklim kriziyle mücadelede önemini vurgulayan Herzog, iklim alanındaki iş birliğinin, yenilenebilir Orta Doğu vizyonunu gerçekleştirmede önemli bir faktör olacağına inandığını söyledi.
Akademisyenliği bırakıp çiftçi oldu tasarımın yerini onarıcı tarım aldı
KALABALIK kent yaşantısından mücadele eden birçoğumuz bu karmaşadan sıyrılıp doğaya, toprağa yönümüzü dönmenin hayalini kuruyoruz. Domates-biber yetiştirip, iki de tavuk besleyerek hayata yeni bir başlangıç yapma planları yapıyoruz. Bu yaklaşım tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüsle birlikte tavan yaptı. Demet Atınç da şehir hayatını noktalayıp yönünü kırsala döndürmüş. Akademisyenliği bırakıp Kuşadası Caferli’ye yerleşen Atınç, kendini zehirsiz ve onarıcı tarıma adamış. Ağırlıklı zeytin ve zeytinyağı üretimiyle uğraşan Demet Atınç, ‘onaran dükkan’ sloganıyla ‘Kalamaki’ ismiyle bir de mağaza açmış. Kala Tarım’ın kurucularından Atınç’la şehirden köye kaçış ve girişimcilik hikayesini konuştuk.
YARATICI YÖN İÇİN TERCİH DEĞİŞTİ
1985 Kuşadası doğumlu Demet Atınç, ortaokul ve liseyi Söke’de okumuş. Küçük yerlerde büyüyen Atınç, üniversite için önce Ankara, ardından İzmir’e gitmiş. Ankara’da uluslararası ilişkiler okurken okulu yarıda bırakmış. Bu bölümün kendine göre olmadığını düşünerek, daha yaratıcı yönünü ön plana çıkaracak bir alan arayışıyla güzel sanatları keşfetmiş. Tekrar sınava girerek İzmir’de görsel iletişim ve tasarım bölümünü kazanmış. Üniversiteyi bitirdiğinde önce özel sektörde çalışmış ama reklamcılık sektörünün çok da ona uygun olmadığını düşünmüş. Özel sektörde çok mutlu olmayacağına karar veren Demet Atınç, yüksek lisans yaptığı süreçte Yaşar Üniversitesi’nde araştırma görevlisi olarak kariyerine yeni bir halka eklemiş.
Akademisyenliği bırakıp çiftçi oldu tasarımın yerini onarıcı tarım aldı
* Zehirsiz ve onarıcı tarım yapma niyetiyle yola çıkan Demet Atınç, “Caferli’de kendi arazimizde sofralık tirilye ve yağlık memecik zeytinlerimizin yanında mandalina, ceviz ağaçlarımız ve çam ormanıyla kapladığı alan büyük olsa da kendisi küçük bir işletme” diyor, Kalamaki için…
HAYATINI YENİDEN ŞEKİLLENDİRDİ
Pandemi öncesinde geçirdiği bir trafik kazasıyla birlikte, “Ben ne yapıyorum, doğru yerde miyim?” sorularını sormaya başlamış. Çiftçi bir aileden gelen Atınç, çocukluğunda her ne kadar bağdan bahçeden nefret etse de pandemi sürecinde yönünü doğaya çevirmeye karar vermiş. “Bu sürece gelmeden zehirsiz ya da temiz gıda odağında araştırmalarım oldu, çeşitli topluluklarla yolum kesişti. Pandemi döneminde de buna devam ettim. Tabii online eğitimle birlikte benim için de yeni bir süreç başladı. Bir de üstüne İzmir depremini yaşadım. Evim İzmir Mansuroğlu’nda idi. Evim hasar gördü. İzmir sayfasını kapatıp Kuşadası’na geldim. Atalık tohumlarda bir şeyler üretme hedefiyle kuzenim Ozan Tunbul’un arazisinde çalışmaya başladım. O süreçte pandemide yaygınlaşan online eğitim furyasıyla birlikte permakültürden tıbbi aromatik bitki yetiştiriciliğine, onarıcı tarımdan ekoturizm uzmanlığına kadar birçok konuda eğitimler aldım” diyen Demet Atınç, bu eğitimlerle yetinmeyerek ve akademisyenliğin de verdiği birikimle sürekli araştırmalar yapmış.
Akademisyenliği bırakıp çiftçi oldu tasarımın yerini onarıcı tarım aldı
DİLEK YARIMADASI MARKA OLDU
Bu eğitimler içinde en çok onarıcı tarımdan etkilenen Atınç, öğrendiklerini Kuşadası Caferli’deki yaklaşık 350 dönümlük arazide uygulamaya koymuş. Tabii bu süreçte radikal bir kararla 2022’de akademisyenlikten istifa ederek çiftçilik serüvenine resmen başlamış. Demet Atınç, hikayesinin devamını şöyle aktarıyor: “Kuzenlerim Dilek Yarımadası’nın diğer ismi olan Kalamaki’yi marka olarak tescillemiş. Onarıcı tarımla bu markaya yeniden hayat vermek adına harekete geçtik. Kalamaki Çiftlik Ürünleri olarak yeni bir yolculuğa çıkma kararı aldık. Burada Antalya’da yaşayan kuzenim Ozan’la ortak bir şirket kurduk. Tüm üretim süreçlerini ben yürütüyorum. Kuzenim ise daha çok şimdilik sürece finansal anlamda katkı veriyor.”
* Demet Atınç, Caferli’ye ilk geldiğinde köylüler onu ziraat mühendisi sanmış ve birçok soru yöneltmiş. “Birçok şeyi sonradan öğrendim. Ve köydekilerden farklı şeyler biliyordum. Bu nedenle zaman zaman onlarla ters de düştüm” diyen Atınç, bir süre sonra köyden biri olmuş.
TAMİRCİ SANSALAR DA ONUN AMACI FARKLI
GEÇTİĞİMİZ yıl şirketleşmenin ardından çalışmalarına yeni bir boyut katan Demet Atınç, bu yıl buna yeni bir halka eklemiş. Çiftlikte üretilen ürünleri tüketiciyle buluşturma hedefiyle Caferli’de ‘Kalamaki Onaran Dükkan’ ismiyle bir yer açmış. Kendi üretimi zeytin-zeytinyağlarının yanı sıra zehirsiz ve onarıcı tarım felsefesiyle üretilen başka ürünlere de dükkanında yer veren Atınç, “Nasıl üretildiğini bilmediğim ürünleri satmıyorum. Önümüzdeki günlerde atalık tohumlardan hazırladığımız sebze bostanımızın ürünleri de dükkanda yerini alacak” diyerek, tabelasında yer alan ‘onaran’ kısmını görenlerin onu ilk etapta tamirci sansa da farklı bir felsefeyle insanlığa ve doğaya fayda sağlama misyonuyla yol aldıklarını paylaşıyor. Bu arada Kalamaki Onaran Dükkan haftanın belirli günleri açık…
FARKLI NE YAPABİLİRİM
DEMET Atınç, onarıcı tarımın ruhuna uygun olarak gelecek planlarını da kurguluyor. Çiftlikte kendi kendine yeten bir tesis kurma hedefi olduğunu anlatan Atınç, yarınlara dair planlarını şöyle aktarıyor: “İyi bir proje yazıp, iyi bir zeytin ve zeytinyağı tesisi kurmak istiyorum. Farklı neler yapabilirimin de peşindeyim. İhracat konusunda da çalışmalarımız var. Tabii bu kendi markamızla olabilir. Kendi enerjisini üreten bir yer olmak gibi de hedefimiz var. Öyle aşırı büyüme hedeflerimiz yok. Sindire sindire ve doğaya daha az karbon ayak izi bırakarak ilerlemek istiyoruz.”
Akademisyenliği bırakıp çiftçi oldu tasarımın yerini onarıcı tarım aldı
* Demet Atınç, yıllarca doğaya-çevreye olan sorumluluk bilinciyle zararlılarla mücadele için ağaçlara asılan tuzaklarda kullanmak adına üniversitede pet şişeler toplamış bir isim. Şimdilerde de karbon ayak izini düşürmek adına kargoyla gönderdiği ürünleri için logolu karton kutu yaptırmak yerine çevreden topladığı kutuları kullanıyor. Ürün ve torbaların üzerinde yer alan ve kendi tasarımı olan logolarda bu mantıkla stamp baskıyla yine kendi eseri.
SONUÇLARA İNANAMADILAR
ONARICI tarımı, insan için gıda üretirken ekosistemleri, toprak ve su varlıklarını, her türlü canlı çeşitliliğini korumanın ötesinde iyileştiren her türlü teknik, yöntem, uygulama ve araştırmayı kapsayan geniş bir yelpaze olarak tanımlayan Demet Atınç, ekliyor: “Önce toprağı iyileştirme yoluna gittik. İlk etapta verim kayıpları yaşansa da uzun soluklu bir yolculuk bu… Gübre kullanmıyoruz. Toprağı sürmüyoruz, biçip üzerine bırakıyoruz. O da organik maddeye dönüşüyor. İnanılmaz olumlu sonuçla almaya başladık. Öyle ki toprağımızı analize götürdüğümüzde gübre kullanmadan bunun olamayacağını söylediler ama biz bunu doğal yöntemlerle başardık.”
Bakan Yumaklı: 841 milyar liralık tarımsal destek ödemesi yapıldı
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Samsun’da katıldığı bir forumda orman yangınları ile mücadelenin önemine değinerek, “Ülke olarak ağustos sonuna kadar bir alarm durumundayız. Kabiliyetlerimiz, müdahale yetkinliğimiz gün geçtikçe iyileşti. Bugün itibarıyla biz aynı anda orta ve üst ölçekte belli sayıda yangına çok hızlı bir şekilde müdahale ediyoruz. Yeşil vatanı korumak sadece devletin değil bu vatanın evlatlarının birinci derece görevidir” dedi.
AGRICITIES 2. Küresel Tarım Forumu’nun açılışı Samsun’da Ömer Halisdemir Çok Amaçlı Salon’da gerçekleşti. Açılışta konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı küresel ısınmadan, Türkiye’nin farklı yerlerinde meydana gelen orman yangınlarıyla mücadele ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
“YANGIN ÇIKARABİLECEK HER TÜRLÜ EYLEMDEN KAÇINALIM”
Orman yangınların davetiye çıkaran her türlü eylemden kaçınılması gerektiğini ifade eden Bakan İbrahim Yumaklı, “Yeni normallerin bize dayattığı, bizim de mutlaka uyum sağlayarak hatta mutlaka onunda önüne geçmemiz gerektiği bir dönemde bu gibi birlikteliklerin yeniden çok büyük olduğunu söylemem gerekiyor. Ormanlarımız bizim yeşil vatanlarımızımdır. Hakikaten bir ağacın 20’li yıllardan belli bir olgunluğa geldiğini de düşünürsek eğer saatler içerisinde bu yılların heba olmasına sebep olacak davranışlardan kaçınmak gerekir. Lütfen ormanlarla alakalı ya da -sadece orman olmasına gerek yok- tarım arazileriyle ilgili yangın çıkarabilecek her türlü eylemden kaçınalım. Bu izmaritin bir orman kenarına atılması olabilir. Bu herhangi bir materyalin orman ya da tarla kenarına atılması olabilir. Sonradan alev alacak olanlardan kaçınalım. Ülke olarak ağustos sonuna kadar bir alarm durumundayız. Çok şükür kabiliyetlerimiz, müdahale yetkinliğimiz gün geçtikçe iyileşti. Bugün itibarıyla biz aynı anda orta ve üst ölçekte belli sayıda yangına çok hızlı bir şekilde müdahale ediyoruz. Bu kabiliyetimiz var. Bu kabiliyetimiz var diye de olmamasına karşı mücadeleden geri durmamamız gerekiyor. Yeşil vatanı korumak sadece devletin değil bu vatanın evlatlarının birinci derece görevidir” diye konuştu.
“ÇİFTÇİLERİMİZE 841 MİLYAR LİRALIK TARIMSAL DESTEK ÖDEMESİ YAPILMIŞTIR”
Bakan Yumaklı, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sadece ülkemize malumunuz bu yıl 50 milyona yakın turist gelmiştir. Bugünü konuşacak olursak Türkiye olarak bizler 85 milyon nüfusumuzu 50 milyon turistimizi ülkemize herhangi bir sebeple gelip geçen ve uğrayanda dahil olmak üzere çok ciddi bir nüfusun gıda ihtiyacını karşılıyoruz. Bunun yanı sıra ilaveten 30 milyar dolarlık bir ihracat rakamına ulaşmış durumdayız. Hem gıda arz güvenliğini sağlamamızı hem de ülke olarak bizim tarım sektörüne bakışımız en azından belli konularda artık fark oluşturmaya başladı. Bizler bakanlık olarak tarım sektörünün geliştirilmesi için rekabet gücünün artması için etkin politikalar oluşturmanın gayreti içerisindeyiz. Biz değişkenlere yeni normal adını verdik. Yani sadece tek bir olayı herhangi bir sektörü etkiler olarak göremeyiz. Tarım sektörü için konuşacak olursak Covid-19’un yeni normalin önemli unsurlarından bir tanesi olduğunu söyleyebilirim. Nüfus artışının yeni normalin önemli unsurlarından birisi olduğunu söyleyebilirim. Ülkeler arası savaşların ya da farklı ülkelerdeki iç çatışmaların yeni normal olduğunu söyleyebilirim. Doğal afetlerin yeni normalin bir parçası olarak söyleyebilirim. Sadece orman yangınları ile uğraşmıyoruz. Aynı zamanda ülkemizin kuzey tarafında aynı anda aynı günde bir sel felaketi ile meşgul olurken güneyimizde de orman yangında vardık. Bunlar bütün dünya için yeni normal içerisine girdi. Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin sadece bir jenerik cümle olmadığını hayat bize gelecekte gösterecektir. O yüzden bu yeni normallerin ülkelerin gıda arz güvenliğini önemli ölçüde tehdit ettiğini farkına varılması gerekir. Devletler tarım sektörünü milli savunma sanayisi kadar önemli görmektedir. Çünkü savunmanız ne kadar gelişirse gelişsin eğer insanların temel ihtiyaçlarını karşılayamazsanız o zaman diğer alanlarda güçlü olmanız çok da bir şey ifade etmeyebilir. Türkiye olarak son 21 yılda tarım alanında çok önemli başarılar elde ettik. Tarımla ilgili 15 kanun yürürlüğe girdi. Çünkü sektörünüzü yasal düzenlemeler ile birlikte güçlendirmeniz gerekmektedir. Çiftçilerimize reel rakamla bugünkü rakamla söylersek 841 milyar liralık tarımsal destek ödemesi yapılmıştır. Yaklaşık bin 200 baraj ve gölet inşa edilerek 22 milyon dekar alan ilaveten sulamaya açılmıştır. Kırsal kalkınma alanında da yaklaşık 100 bin projeye 90 milyona yakın bir destek sağlanarak kırsal kalkınmada güçlenmesine hükümet olarak destek vermiş olduk. Bu çalışmalarla birlikte 30 milyar dolarlık ilave ihracatla birlikte Avrupa’nın en büyük tarımsal gücü olurken dünyanın en büyük 10. tarım ekonomisi olmayı başardık. Yeni normalleri düşündüğümüzde artık sektörü mutlaka farklı yöntemlerle ele almamız gerekir. Elbette bizim bu sebeple geçen yıldan başlattığımız yasal mevzuatla güçlendirmemiz gereken bazı hususlar vardı ve 5 Nisan’daki Resmi Gazete’de yayınlandı. Artık önümüzdeki dönemde ülke olarak yeni normallere çok daha hazır hale gelmek için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Yasal düzenlemedeki önemli başlıklar, ekilmeyen arazilerin üretime kazandırılması şeklinde başlamaktadır. Tarımsal üretim yapılan tüm alanların kayıt altına alınması, planlı üretime geçilmesi diğer bir önemli başlıklar arasındadır.”
“BİRÇOK MEYVE VE SEBZEDE BİRİNCİYİZ”
Forumda konuşan Samsun Valisi Doç. Dr. Zülkif Dağlı, “Samsunumuz kuzeyin tam bir üretim üssüdür. Bu anlamda bereketli topraklar üzerinde bulunuyoruz. Tarım üretime baktığımızda 3 tane büyük ovamız vardır. Bafra, Vezirköprü ve Çarşamba Ovalarımızda ülkemizin üretimine damga vuran üretim tarzımız vardır. Pek çok sebze ve meyve türünde Türkiye’de birinciyiz. Çeltikte Türkiye’de ikinci, fındıkta ülkemizin üretiminin yüzde 17’sini karşılamak suretiyle ikinciyiz. Birkaç yıla kadar birinci sıraya geleceğimizi düşünüyoruz. Deniz balıkçılığında Türkiye’de birinciyiz. Yetiştirme balıkçılığında önemli bir noktadayız. Bunlara baktığımızda tarımda ne kadar önemli olduğumuz anlıyoruz. Tarımsal sanayiyi asıl sanayiye kazandırma noktasında da çalışmalarımız devam ediyor. Gıda organize sanayi bölgemiz tamamen dolu durumdadır. Vezirköprü’de besi organize sanayi bölgemiz ve Terme’de süs bitkileri organize sanayi bölgesi çalışmalarımız şu anda son noktadadır. Bafra’da tarıma dayalı sera organize sanayi bölgemizin alt yapı yatırımı eylül itibari ile bitecek” şeklinde konuştu.
“SAMSUN, TARIMSAL ANLAMDA ÇOK ÖNEMLİ BİR BİRİKİME, ÇOK ÖNEMLİ BİR SEKTÖREL GELİŞİME ÇOK HIZLI BİR ŞEKİLDE YÜRÜYOR”
Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, “Biz genelde üretim dediğimizde sanayi üretimi evet bunun çok kullanırız ama asıl üretimi topraktan olan üretimin olduğunu da unutmamak lazımdır. Bu üretim olmadan diğer hiçbir üretimin işe yaramadığı günlere dünya gelebilir. Samsun, Türkiye’nin ikinci büyük ve çok çeşitli bir üretim havzasıdır. Endüstri ürünleri üretim noktasında tarımsal alanda önemli bir üretim havzasıdır. Kanatlı hayvan üretimi noktasında önemli bir merkezdir.
400 bine yaklaşan büyükbaş hayvancılıkla beraber Türkiye’nin önemli bir üretim havzasıdır. Manda üretimi 20 binin üzerindedir. Manda sayısında Türkiye’de açık ara birinci sıradadır. Su ürünlerinde çok önemli bir üretim merkezidir. Samsun tarımsal anlamda çok önemli bir birikime, çok önemli bir sektörel gelişime çok hızlı bir şekilde yürüyor” ifadelerini kullandı.
“KURAKLIĞA DAYANIKLI YERLİ TOHUMLAR YAPMIŞ OLDUĞUMUZ ÜRETİMİN HASADINI GERÇEKLEŞTİRDİK”
Konuşma yapan Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, “Tarım şu anda dünyanın en önemli gündemidir. Tahıl koridorunun açık tutulması şu anda sadece bölgede değil tüm dünyada takip edilen bir gerçektir. Özellikle Büyükşehir Yasası’ndan sonra belediyeler artık tarımın ayrılmaz bir parçası haline geldiler. Benim şehrim Konya 42 bin kilometrekare büyüklüğü ile hep ifade edildiği gibi Hollanda büyüklüğünde bir şehirdir. İnsanımızın büyük bir kısmı tarımdan gelirini elde etmektedir. Konya Büyükşehir Belediyesi olarak atıl arazilerin tarıma kazandırılması çerçevesinde suya, kuraklığa dayanıklı yerli tohumlar yapmış olduğumuz üretimin hasadını gerçekleştirdik. Özellikle kırsalda vatandaşlarımızın gelirinin arttırılması, Çiftçi eğitimi, kooperatif ürünlerini daha nitelikli hale getirerek pazarlanması ile ilgili belediyelerimiz çok yoğun bir çaba sarf ediyorlar. Bu birlikte de hem tecrübelerimizi paylaşıyoruz hem üniversitelerimizde ciddi bir eğitim imkanı oluşuyor. Şehirlerimizde yaşayan vatandaşlarımızın refahının arttırılması, tarımın geliştirilmesi ile ilgili önemli bir fırsat oluşturacaktır. Türkiye’de iklim değişikliğinden en çok etkilenecek şehir Konya’dır. Konya kuraklıkla mücadele ederken, Karadeniz de yoğun yağışlarla mücadele ediyor. Ayrıca orman yangınları ile mücadele ediliyor. Dolayısıyla iklim değişikliği de hepimizin gündemindedir” açıklamasında bulundu.
Foruma ayrıca Samsun AK Parti Milletvekilleri Mehmet Muş, Orhan Kırcalı, Ersan Aksu, Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Hilmi Güler, Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem Yüce, il müdürleri, yurt dışından temsilciler ve ziraat odası başkanları katıldı.
Forum konuşmaların ardından toplu fotoğraf çekimi ile son buldu.
Eskişehir'in Mihalgazi ilçesinde çiftçilere ısı perdesi teslimi gerçekleştirildi
Eskişehir’in Mihalgazi ilçesindeki 50 çiftçiye, ısı perdesi (solarizasyon naylonu) teslim edildi.
Eskişehir Tarım ve Orman Müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamaya göre, Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda Kontrol Genel Müdürlüğünün, “Yaprağı Yenen Sebzelerde Kalıntıyla Mücadele Eylem Planı” kapsamında desteklenen “Örtü Altı Alanlarda Toprak Solarizasyonu Uygulaması” çerçevesinde Mihalgazi İlçe Tarım Müdürlüğünce gerçekleştirilen törende, 50 çiftçiye yüzde 20’si çiftçi, yüzde 80’i ise Tarım ve Orman Bakanlığı katkılı ısı perdelerinin teslimi yapıldı.
Törende konuşan İl Tarım ve Orman Müdürü Ender Muhammed Gümüş, insanları zirai ilaç kalıntılarından korumak istediklerini ifade etti.
Bu kapsamda 112 bin 500 lira maliyetli projeyi hayata geçirdiklerini aktaran Gümüş, şunları bildirdi:
“Eskişehir’de, toplamda 5 bin 527 dekar seramız var. Bunların 2 bin dekarı Mihalgazi’de bulunuyor. Örtü altı yetiştiriciliği yapan üreticiler, toprak kökenli patojenler ve yabancı otlarla mücadelede kimyasal ürünler kullanmaktadır. Bu ürünler, insan sağlığına zararlı pestisit kalıntıları bırakarak üretim maliyetlerini artırmaktadır. Pestisit nedeniyle üreticilerimize idari para cezası uygulanıyor. Bu, çiftçilerimiz adına arzu edilmeyen bir durumdur. ‘Toprağın güneş enerjisi ile ısıtılması’ olarak tanımlanan toprak solarizasyonu ise tarım zararlıları, toprak kökenli patojenler ve yabancı otlarla mücadelede ucuz ve doğal bir yöntemdir. Toprak solarizasyonu ile üretim maliyetlerinde düşüş ve yabancı otlarla mücadelede kimyasal ilaç kullanımının azaltılması hedeflenmektedir.”
Törene, Mihalgazi Kaymakam Vekili Ali Emre Deniz, Mihalgazi Belediye Başkanı Zeynep Güneş Akgün, Mihalgazi İlçe Tarım ve Orman Müdürü Ali Gürel, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şube Müdürü Nizamettin Çetiner ile muhtarlar ve teknik personel katıldı.