06.03.2023 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Tarım ve Orman Bakanlığı 'acele' yazısıyla açıkladı: Domates ihracatına kısıtlama

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, Tarım ve Orman Bakanlığı, 81 il tarım ve orman müdürlüklerine “Acele” ibaresiyle bazı ürünlerin ihracatında düzenleme yapılmasına ilişkin yazı gönderdi.

Yazıda, Türkiye’de domates fiyatlarında son günlerde yaşanan anormal fiyat artışları ve 11 ili doğrudan etkileyen deprem afeti nedeniyle gıda arz güvenliği ve fiyat istikrarının sağlanması amacıyla tedbir alınması ihtiyacının doğduğu belirtildi. Bu kapsamda, taze ve soğutulmuş domates ihracatının, 14 Nisan 2023’e kadar kısıtlanması kararlaştırıldı.

Bazı ülkeler ve bölgelere yönelik ihracat başvuruları ise kapsam dışında tutuldu.

Buna göre, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Filistin ve Azerbaycan’a (Nahçivan dahil) yapılacak ihracat başvuruları kısıtlama kapsamında bulunmuyor. Ayrıca, Suriye’de güvenlik altına alınan bölgelere Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri ve bağlı kuruluşlarınca yapılacak ihracat başvuruları, AFAD, Kızılay veya diğer insani yardım kuruluşlarınca yapılacak başvurular, Birleşmiş Milletler, Dünya Gıda Programı ve Kızılhaç gibi alıcısı insani yardım kuruluşu olan ihracat başvuruları, organik ürün sertifikası bulunan ürünler için yapılacak başvurular, Türk denizlerinden transit geçen ve Türkiye limanlarına uğrayan yabancı bayraklı gemilerin iaşe ihtiyaçlarının karşılanması için gemi kumanyacılığı yapan firmalara gemi başına her bir ürün için en fazla 500 kilograma kadar yapılacak ihracat başvuruları kısıtlamaya dahil edilmedi.

Bakanlığa veya TAREKS’e başvurusu yapılarak başlamış işlemler de düzenlemeden muaf tutuldu.

Yazıda, “14 Nisan 2023’e kadar 0702.00 GTİP’li domates (taze/soğutulmuş) ihracat başvuruları (belirtilen muafiyet durumları hariç) için Bitki Sağlık Sertifikası ve/veya Sağlık Sertifikası düzenlenmemelidir.” ifadesine de yer verildi.

AK Parti'den, tarımsal üretim ve ormanlara ilişkin kanun teklifi

AK Partiden, tarımsal üretim ve ormanlara ilişkin kanun teklifi

TBMM Başkanlığı’na sunulan ‘Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’, ekonomik, sosyal ve çevresel gelişmeler ile küresel iklim değişikliğinin, tarımsal üretimi önemli ölçüde etkilemesi dikkate alınarak hazırlandı. Teklifte, tarım alanında arz ve talep durumuna göre üretim gerçekleştirilerek, kaynakların sürdürülebilirlik ilkesi çerçevesinde verimli kullanılması amaçlandı. Tarımsal üretimin sürdürülebilirliği amacıyla; üreticinin, üretim sürecinin başından sonuna daha etkin desteklenmesi ve üretim süreci sonunda pazar sorunu yaşamadan emeğinin karşılığını alabilmesi için sözleşmeli üretim modelinin üretici lehine avantajlarla takviye edilerek yaygınlaştırılması öngörüldü. Ayrıca, üretim imkanlarının artırılması maksadıyla, atıl kalmış tarım arazilerinden faydalanılması teklifle düzenleniyor.


ATIL TARIM ARAZİLERİ İÇİN KİRALAMA UYGULAMASI

Atıl durumda bulunan arazilerin mülkiyet hakkının özüne dokunulmaksızın; hisselilik, parçalılık, mülkiyet ihtilafları, tarımsal faaliyetin sonlandırılması, göç ve diğer nedenlerden dolayı gerçek veya tüzel kişilerin mülkiyetinde olmakla birlikte değerlendirilemeyen atıl tarım arazileri üzerinde, kiralama suretiyle tarımsal faaliyet yaptırılması ve bu arazilerin sahiplerine de kiralamadan elde edilen gelirin dağıtılmasına ilişkin düzenleme önerildi.

Ormanlara nakil vasıtaları ile yıkıntı veya inşaat atığı atan ya da hafriyat veya çöp dökerek çevreye zarar verenlere yönelik cezaların ağırlaştırılması, para cezasının yanı sıra müsadere ve hapis cezaları verilmesi öngörüldü.

Telifte, Maden Kanunu’nda madencilik faaliyetlerine getirilecek kısıtlamaların ancak kanunla düzenlenmesi gerektiğine dair hüküm göz önünde bulundurularak orman sayılan alanlarda madencilik faaliyetlerine izin verilirken aynı zamanda verimli orman alanlarının azami olarak korunabilmesi ve geliştirilebilmesinin sağlanması amaçlandı. Ayrıca madencilik faaliyetlerinin sona ermesi neticesinde idareye teslim edilen veya terk edilen doğal yapısı bozulmuş orman alanlarının rehabilitesi maksadı ile ağaçlandırmaya hazır hale getirilmesi işlemlerinin, belediyelerin yanı sıra özel sektör işletmeleri tarafından da yerine getirilerek bu işlemlerin daha hızlı yürütülmesi hedeflendi. Devlet ormanlarına tecavüz, yerleşme ve sabit tesisler inşa edilmesi halinde, idarenin kendi kolluk kuvvetleriyle olaya müdahale ederek söz konusu tesisleri kullanabilmesi veya yıkabilmesi ve bu suretle ormanların daha etkili bir şekilde korunmasının sağlanması amaçlandı. Kesilecek ağaçların belirlenmesinde ve elde edilen ürünlerin nakledilmesinde dijitalleşme sağlanarak daha etkin, verimli ve ekonomik takip sistemi kurulması ve bu kapsamdaki işlerle ilgili yasa dışı faaliyetlerin azaltılması öngörüldü.

MUHTAÇLIK ŞARTININ KALDIRILMASI

Köylerde yer sarsıntısı, yangın, heyelan, sel ve çığ yüzünden felakete uğrayanlara, zati ihtiyaç verilebilmesi için aranan muhtaçlık şartının kaldırılmasına ilişkin de düzenleme yapıldı.

Orman kalkındırma kooperatiflerinin ürettikleri ürünlere karşılık gelen yüzde 25 oranındaki tomruk ve sanayi odunlarını idareden satın almak ve 3’üncü şahıslara satmak zorunluluğunun ortadan kaldırılarak bu ürünlere karşılık gelen gelirin adil dağıtımının sağlanması ve ormancılık faaliyetlerinde çalışanların sigorta yaptırmasının teşvik edilmesi amaçlandı. Orman yangınları ile mücadelede alınacak tedbirlerin sadece yangın mevsimi ile sınırlandırılmasına yönelik de düzenleme yapıldı.

Ormanlara kanun dışı müdahalelerin engellenmesi ve orman yangınlarıyla mücadelede etkinliğin arttırılması amacıyla; suç işlenmesini önlemekte caydırıcı olmaktan uzak olan hapis cezalarının süreleri ile adli para cezalarının ve idari para cezalarının miktarlarının arttırılması ve para cezalarının günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi öngörüldü.

Teklifle, ‘Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’da da değişik önerildi. Bu kapsamda; lif tohum ve sap üretimi ile ilaç etken maddesi elde etmeye yönelik çiçek ve yaprak üretimi amaçlı kenevir yetiştiriciliği, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın iznine tabi hale getiriliyor.

Deprem bölgesinde hasat uyarısı

Depremden etkilenen 11 ilde tarım da sekteye uğradı.

Depremin ardından ortaya çıkan göç nedeniyle bölgede tarımsal faaliyetler, kısa süreli de olsa sekteye uğradı.

Özellikle Türkiye’nin turunçgil üretiminin yüzde 60’nın yapıldığı deprem bölgesindeki kentler, yaş meyve ihracatının da yüzde 40’ını sağlıyor.

Bölgedeki turunçgillerin bazılarının hasat zamanları geldi, bazılarının ise hasadı yaklaşıyor. Hasadın sekteye uğraması ve meyvenin ağaç üzerinde kalması durumunda bir sonraki yılın ürününde de rekolte düşüklüğü yaşanabileceği, böyle bir gelişmede ise bir sonraki senenin ihracat rakamlarının düşebileceği kaydedildi.

Deprem bölgesinde hasat uyarısı - 1

 

“MEYVE KALİTESİNDE BOZULMALAR YAŞANABİLİR”

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, depremin etkilediği 11 ilin özellikle Türkiye’deki meyvecilikte önemli potansiyele sahip olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Erkan, “Başta Hatay olmak üzere Türkiye turunçgil üretiminin yüzde 60’ı, depremden etkilenen bölgelerde üretiliyor. Bu bölgede doğru zamanda bu hasatların yapılması gerekiyor. Hasat zamanında tamamlanamazsa bir sonraki yılın ürünlerinde de azalma meydana gelebilir. Hasadın gecikmesi durumunda meyve kalitesinde de bozulmalar yaşanabilir.” dedi.

Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Erkan, depremin etkilediği 11 ilin özellikle Türkiye’deki meyvecilikte önemli potansiyele sahip olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Erkan, “Başta Hatay olmak üzere Türkiye turunçgil üretiminin yüzde 60’ı, depremden etkilenen bölgelerde üretiliyor. Bu bölgede doğru zamanda bu hasatların yapılması gerekiyor. Hasat zamanında tamamlanamazsa bir sonraki yılın ürünlerinde de azalma meydana gelebilir. Hasadın gecikmesi durumunda meyve kalitesinde de bozulmalar yaşanabilir” dedi.

Tarla var, çiftçi yok; çiftçi var, traktör yok

Zamanında ekilmiş ancak sahipsiz kalmış tarlalar, enkaz altında kalan hayvanlar ve iş makineleri, göçlerle boşalan, üreticiyken tüketici olan kırsal… Deprem felaketinin etkileri dalga dalga yayılmaya devam ediyor. Acilen çözüm bekleyen sorunlarımızdan biri de bölgedeki tarımsal üretim.
Tarla Stok Fotoğraf, Resimler ve Görseller - iStock

Depremden etkilenen, 14 milyonun üzerinde insanımızın yaşadığı 11 ilimizin tarımsal üretimi hem bu bölge hem de Türkiye için çok büyük bir öneme sahip. Bu 11 ilin 5’i (Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Gaziantep, Kilis) Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) sınırları içinde. Yani tarımsal üretimin yüksek olduğu yerler. Deprem bölgesindeki tarımsal arazi miktarıysa 2.6 milyon hektar. Bölge hayvancılık açısından da son derece önemli bir konuma sahip. Deprem öncesi rakamlara göre bu illerde 2 milyon 160 bin büyükbaş, 9 milyon 600 bin küçükbaş hayvan vardı. Türkiye’de küçükbaş hayvanın yüzde 16.5’i, büyükbaş hayvanın da yüzde 12’si bölgede yaşıyordu. Bütün tarımsal yüküyse sisteme kayıtlı olan 300 bin Çiftçi yapıyordu. Şimdi her şey altüst olmuş durumda.

Yavrulama zamanı

Deprem illerindeki tarımsal üretimin acilen ele alınması gerektiğinin altını çizen Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Hasan Murat Kapıkıran “Birçok hayvan enkaz altında kaldı, yaralı, hasta olanlar var… Enkaz altında çürümeye başladığı için tehdit oluşturan var. Üstelik tam yavrulama zamanı… Kırsalda kar var ve havalar soğuk. Yavrular dayanamaz. İş makineleri, alet-edavat, traktörler göçük altında. Kimi yerlerde tarımsal makineleri kullanacak insan, kimi yerde makine kalmadı. Gübre satan bayiler yıkıldı. Acil önlem alınması gereken gıda güvencesi konusunun, bölgenin potansiyeli göz önüne alındığında ülke genelinde ciddi etkileri olması kaçınılmaz” diyor.

Depremden kurtulmayı başaran çiftçilerin iş planı yapacak durumda olmadığının altını çizen Kapıkıran, yetkililerin öncelikle deprem sonrası kırsalın yaşadığı yıkımı net olarak tespit ederek acilen her aşamada buraya destek vermesi gerektiğinin altını çiziyor. Bunun için borçların silinip ertelenmesinden iş makineleri ve yapı desteğine kadar birçok konuda aynı anda harekete geçilmesi gerektiğini vurguluyor. Kapıkıran, geç kalınırsa tereddütte olan çiftçinin üretimden vazgeçmesine neden olunabileceğini söylüyor.

Bir yanda elindeki ürünü ne yapacağını bilemeyen, diğer yanda nasıl ekim yapacağını bilemeyen birçok üretici var bölgede. Biz Hatay-Samandağ’da, üreticilerin ürünlerinin bölgedeki ihtiyaçların karşılanmasında öncelikli olması için bir organizasyon kurma çabasındayız. Hatay yılın 12 ayı üretim yapılan bir yer. Üreticilerin bu işi devam ettirmesi için desteğe, dayanışmaya ihtiyacı var. Bölgede kargo sistemi çalışmadığı için satın alım yaparak destek olmak isteyenlere tek tek ürün gönderilemiyor. Toplu alımlar yapılabilmesi önemli, bunun için uğraşıyoruz.

‘Biyolojik çeşitlilik korunmalı’

Dicle Tuba Kılıç, Doğa Derneği Başkanı

Deprem bölgesinde 37 Önemli Doğa Alanı bulunuyor. Bunların büyük bir kısmı meralar ve tarım alanlarını içeriyor. Buradaki tarımsal üretimler biyolojik çeşitlilikle doğrudan ilişkili. Dolayısıyla tarımsal üretimlerin biyolojik çeşitliliği destekleyecek şekilde devam etmesi lazım. Örneğin, mera hayvancılığının buradaki yırtıcı kuşları, yabani memeli hayvanları ve endemik bitkileri gözeterek sürdürülmesi gerek. Geleneksel ve zehirsiz tarım uygulamaları pek çok canlı türünü besliyor. Bu uygulamaların sona ermesi ya da endüstriyel tarıma dönüşmesi bu türler için olumsuz bir durum.

Adana Yüreğir'de tarımsal alanda yapılaşmaya izin verilmeyecek

Adana Yüreğir'de tarımsal alanda yapılaşmaya izin verilmeyecek

Yüreğir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Kocaispir, bugüne kadar tarım arazilerinin imara açılmasına karşı net bir tavır sergilediklerini, bundan sonra buralarda yapılaşmaya izin verilmeyeceğini bildirdi. Belediyeden yapılan açıklamaya göre, deprem bölgesinde bulunan ilçede olası bir afette yıkımların önüne geçmek için önlemler alınmaya hazırlanıldığı belirtildi.

Açıklamada görüşlerine yer verilen Kocaispir, kat yüksekliği ve ruhsat gibi imarı ilgilendiren konularda ekiplerin çalışmaya başladığını ifade etti. Depremlerle büyük acı yaşandığını dile getiren Kocaispir, bir yandan acıları sarmak için el ele verileceğini, diğer yandan da bu felaketin tekrarlanmaması için ciddi önlemler alacaklarını bildirdi.

Artık yapı üretimi, inşaat ve ruhsatlar konusunda çok daha titiz davranacaklarını ifade eden Kocaispir, şunları kaydetti:

“Bina yüksekliği ve yapı stokuna dair yeni standartlar öngören bir dizi karar aşamasındayız. Ekiplerimizin çalışmalarını tamamlamasıyla birlikte yeni standartları kamuoyuyla paylaşacağız. Tarım alanları, yapısı itibariyle yumuşak zemin. Olası bir deprem bu alanlar için büyük tehlike arz eder. Bugüne kadar tarım arazilerinin imara açılmasına karşı net bir tavır sergiledik. Bundan sonra da buralarda yapılaşmaya asla taviz verilmeyecektir.”

Kuraklığın tarıma etkisi

Kuraklığın tarıma etkisi

Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayımlanan ve Sakarya’yı da içine alan olağanüstü kuraklık durumunun tarım alanlarına etkisi hakkında konuşan SUBÜ Ziraat Fakültesi Dekanı Taki Demir, “Yağış rejiminin değişmesi ister istemez verimin düşmesine yol açacaktır. Eğer doğru çeşitlerle üretim yaparsanız sorun büyük oranda azalabilir. Sakarya özelinde bakıldığı zaman endişeye gerek olmadığı kanaatindeyim” dedi.


Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Meteoroloji Genel Müdürlüğü, ülke genelinde son kuraklık haritalarını yayımlamıştı. Standart Yağış İndeksi (SPI) metoduna göre hazırlanan 3 aylık haritada Sakarya’yı da çevreleyen 15 ilde görülen olağanüstü kuraklık durumu dikkat çekti. Bu çerçevede tarım şehri olarak bilinen Sakarya’da da mevsim normallerinin üzerinde seyreden hava şartlarının tarım alan ve ürünleri üzerindeki etkisine ilişkin Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Taki Demir açıklamalarda bulundu. Yağış düzenin tarıma etkisinden söz eden ve Sakarya özelinde bakıldığı zaman endişeye gerek duyulmadığını belirten Demir, doğru su tüketimiyle tarımda kuraklığı en aza indirmenin önemine değindi. “Yağışların düzeninin bozulması verim üzerinde de bir baskı oluşturacaktır”


Sakarya Uygulamalı Bilimler Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Taki Demir, “Sakarya tarım şehri yaklaşık yıllık 800 milimetre civarında yağış alan bir şehir. Ve yağışın da yıl boyunca nispeten düzenli dağıldığı bir şehir. Dolayısıyla yağışların düzeninin bozulması verim üzerinde de bir baskı oluşturacaktır. Sakarya tarımına baktığınızda Karasu, Kocaali, Akyazı ile Hendek tarafında fındık tarımının yaygın olduğunu görüyoruz. Özellikle merkezde de mısır tarımı yaygın. Güney’e doğru gidildiğinde Pamukova ve Geyve tarafında ayva ile meyvecilik, sebze alanlarının olduğunu görüyoruz. Genel olarak bakıldığında yağış rejiminin değişmesi ister istemez verimin düşmesine yol açacaktır. Bu durumda yapılması gereken şey, doğru çeşitlerle eğer üretim yaparsanız sorun büyük oranda yağışların düzensizliği, sadece verim azalmaları şeklinde bir etki oluşturabilir. Ama büyük çaplı bir zarar meydana getirmez” dedi. “Dünyada aynı miktarda su çevrim içerisine giriyor”


Demir, “Özellikle endüstri devriminden, günümüze gelen süreçte küresel ısınmaya bağlı olarak su hareketi hızlanıyor. Aslında su hareketinde de değişen bir şey yok, hemen hemen dünyada aynı miktarda su çevrim içerisine giriyor ve tekrar karaya dönüyor, oradan da denizlere ve yeniden döngüye giriyor. Buradaki sorun küresel ısınmanın etkisiyle daha yüksek bir buharlaşma, daha yüksek bir transpirasyon neticesinde birden bire 2-3 ayda yağacak yağışın, bir gecede yeryüzüne ulaşması sel felaketine yol açıyor. Tabi bunun etkileri var. Küresel ısınma sebebiyle kar yağışları azaldı. Kar yağışlarının azalmış olması yavaş yavaş biriken toprağa, yer altı stokunu artıran suyun taşınarak denizlere gitmesi demek. Tabi denizlere gittiğinde tuzlu suyu tekrar kullanmak mümkün olmuyor. O sebeple kar yağışları tarım açısından çok değerli. Özellikle Orta Anadolu bölgesinde kurak şartlarda yapılan tarımda kar yağışının çok önemli olduğunu biliyoruz. Bunu yağmura dönüştürdüğü zaman toprak taşınması, yeterince toprak altı rezervinin stokunun oluşmaması durumu söz konusu. Tabi toprak altından siz suyu çekmeye başladığınızda Konya Ovası’nda gördüğünüz gibi obrukların oluşması, toprak altı su varlığının azalması söz konusu. Gittikçe de derinlere inen bir yer altı suyu oluşuyor” diye konuştu. “Sakarya özelinde bakıldığı zaman endişeye gerek olmadığı kanaatindeyim”


Tarım alanlarında su tüketimine dikkat çeken Demir, “Tabii ki genel olarak endişe içerisinde bakıyoruz ama Sakarya özelinde bakıldığı zaman endişeye gerek olmadığı kanaatindeyim ben. 800 milimetre civarında yağış alıyoruz ve bu yağış yıl içerisinde dengeli bir dağılış gösteriyor. Dolayısıyla ürettiğimiz ürünler açısından bu uygun bir şekilde bitkilerde yerini buluyor. Son yıllardaki bu değişime baktığınızda kısmen bir etkilenme öngörümüz var ama bunun çok büyük çaplı verim düşüklükleri, ürün değiştirmeye sebep olacak bir etkiye sahip olacağı kanaati henüz yok. Halihazırda fındık üretimi, ayva üretimiyle ilgili endişemiz yok. Tabii ki uzun yıllar sonrası için alternatifleri çalışılması gerekiyor. Özellikle su hasadı yolunu bulmamız lazım. Biz su kullanımıyla ilgili özellikle kapalı devre sulama sistemlerinin suyu tarımsal üretimde kullanırken çok daha etkin kullanması gerektiğini vurgulamamız gerekiyor, altyapının ona göre yapılması gerekiyor. Buna dikkat edilmeli. Diğer taraftan tarımsal üretimde kullanılacak ürün yelpazesi üzerinde çalışılarak bölgemize uyacak alternatif tarım ürünleri nelerdir, bu konuda da çalışmaların yapılması gerekiyor. Biz fakülte olarak benzer şekilde farklı ürünlerin adaptasyonlarıyla ilgili de çalışma, projelendirmelerimiz mevcut” şeklinde konuştu. “Mevsim kaymalarının da tarımsal üretim açısından riskleri var”


Kuraklığın doğru su yönetimi kullanıldığı takdirde ürünleri fazla etkilemeyeceğinden söz eden Demir, “Mevsim kaymalarının da tarımsal üretim açısında riskleri var özellikle ilkbahar geç donları meyvecilik ve sebzecilikte bitkisel üretim açısından önemli. Bitkiler ilkbaharda faaliyete geçtikten sonra aktif büyüme dönemlerinde kışın -14, -15 derecelerde zarar görmemesine rağmen ilkbaharda -4,-5 derece sıcaklarda şiddetli zarar görebiliyorlar. Dolayısıyla mevsim kaymalarının böyle bir riski var. Mevsim kaymaları özellikle bitkilerin aktif büyüme dönemlerinde havların çok sıcak olması bitki gelişiminin durmasına yol açıyor. Bitki gelişini durmasında verim azalmasına yol açıyor. Meyvecilik açısından da bir sonraki yılın ürünü aslında bir önceki yıl belli periyotlarda görülür. Bu iklim kayması bunları da olumsuz yönde etkileyebilir. Buna bağlı olarak bir sonraki yılın veriminin azalması şeklinde bir durum ortaya çıkabilir. Sakarya özelinde çok büyük riskler olmadığı ancak su yönetiminin çok iyi ayarlanması ve planlanması kanaatimdeyim” ifadelerini kullandı.

Main Menu