04.01.2023 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Çeşmeli öğrenciler topraksız tarım yapmaya başladı

Çeşmeli öğrenciler topraksız tarım yapmaya başladı

İzmir Çeşme’de bulunan İsmail Güral Ortaokulu öğrencileri, Fen ve Teknoloji Öğretmeni Aydın Kaya öncülüğünde, öğretmenler odasındaki arıtma cihazının kanalizasyona giden atık suyunu değerlendirerek, topraksız marul yetiştirmeye başladı. Projenin mimarı Kaya, “Umarım burada yerel imkanlarla geliştirmiş olduğumuz inovasyon ve girişim, Alaçatı’mızda ve ülkemizde yaygınlaşır” dedi.


Çeşme’deki öğrenciler, öğretmenlerinin öncülüğünde çevreci projeler üretmeye devam ediyor. Alaçatı Mahallesi’ndeki İsmail Güral Ortaokulu’ndaki öğrenciler de, Fen ve Teknoloji Kulübü Öğretmeni Aydın Kaya öncülüğünde topraksız tarım yapmaya başladı. Öğretmenler odasında bulunan arıtma cihazının kanalizasyona giden atık suyunu değerlendirmek isteyen Fen Bilgisi Öğretmeni Aydın Kaya, Okul Müdürü Mehmet Sait Haydaroğlu’nun da desteği ile atık suyu değerlendirmek için proje geliştirdi. Kanalizasyona giden atık suyu boruyla öğretmenler odasının balkonuna taşıyan Kaya, internetten yaptığı araştırmayla topraksız tarım için gereken düzeneği balkona kurarak, öğrencilerle birlikte topraksız marul yetiştirmeye başladı. “Öğrencilerimize hem çevre bilinci kazandırıyoruz, hem de topraksız tarımı öğretiyoruz”


Fen ve Teknoloji Kulübü Öğretmeni Aydın Kaya’nın geliştirdiği proje ile daha önce kanalizasyona karışan suyun tamamının değerlendirildiğini belirten Okul Müdürü Mehmet Sait Haydaroğlu, “Öğrencilerimize hem çevre bilinci kazandırıyoruz, hem de topraksız tarımı öğretiyoruz. Öğretmenimizin kurduğu düzenekteki fazla suyu da boruyla bahçemize taşıyarak, bahçemizdeki ağaçları suluyoruz. Daha önce kanalizasyona karışan suyun tamamını değerlendirmiş oluyoruz” diye anlattı. “Su israfının önüne geçebilmek için yeni bir inovasyon geliştirdik”


Fen ve Teknoloji Kulübü Öğretmeni Aydın Kaya da geliştirdiği proje hakkında bilgi vererek, “Ülkemizde ve Çeşme’de birçok ev ve işyerinde yoğun şekilde su arıtma cihazları kullanılıyor. Alaçatı’da ise arıtma cihazı kullanım oranı neredeyse yüzde 100 oranında. Arıtma cihazları şebeke suyunu her ne kadar arıtarak, daha kaliteli ve içilebilir hale getirse de, herkesin gözünden kaçan husus; arıtılan her bir litre suya karşılık, kanalizasyona yaklaşık 4 litre su pompaladığıdır. İşte biz İsmail Güral Ortaokulu Fen ve Teknoloji Kulübü olarak bu soruna bir çözüm bulabilmek ve su israfının önüne geçebilmek için yeni bir inovasyon geliştirdik” diye açıkladı. “Yüzde 100 su tasarrufu sağlamış bulunmaktayız”


Öğretmenler odasındaki arıtma cihazından kanalizasyona giden atık suyu, boruyla öğretmenler odası önündeki balkona taşıdıklarını söyleyen Kaya, “Balkonda kurduğumuz ve tasarımı Fen ve Teknoloji Kulübü’müze ait olan bir sistemle; toprak kullanmadan, sadece su ile marul yetiştirmeye başladık. Kurduğumuz sisteme gelen suyun fazlasını da bir boruyla okulumuz bahçesine aktararak, bahçemizdeki bitkileri ve ağaçları suluyoruz. Sonuç olarak yüzde 100 su tasarrufu sağlamış bulunmaktayız. Umarım burada yerel imkanlarla geliştirmiş olduğumuz inovasyon ve girişim, Alaçatı’mızda ve ülkemizde yaygınlaşır. Kulübümüze katkılarından dolayı tüm velilerimize ve bizlerden desteğini esirgemeyen, başta Okul Müdürümüz Mehmet Sait Haydaroğlu olmak üzere tüm yöneticilerimize teşekkür ediyoruz” diye belirtti.


İsmail Güral Ortaokulu 5. sınıf öğrencilerinden Ege Kurtaran ve Tuana Ulaş da, öğretmenleri öncülüğünde gerçekleştirdikleri proje hakkında bilgi verdiler. Öğrenciler, öğrendikleri topraksız tarımı evlerinde de uygulayacaklarını söylediler.

Tarım sektörü 2022 yılını rekor ihracatla tamamladı

Tarım sektörü 2022 yılını rekor ihracatla tamamladı

Geçen yıl, artan jeopolitik riskler ve buna bağlı olarak ülkelerin gıda ihracatına kısıtlamalar getirmesi nedeniyle gıda ihracatı açısından zorlu bir yıl olarak kayda geçti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Türkiye’nin tarım ihracatı, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 15,3 artarak 34 milyar 246 milyon dolara çıktı. Tarım sektörü böylece tüm zamanların en yüksek ihracatına imza attı.

Tarım ihracatı geçen yılki toplam ihracatın yüzde 13,5’ini oluşturdu.

5 SEKTÖRDE İHRACAT REKOR KIRDI

Söz konusu dönemde, hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri 11 milyar 473 milyon dolar, meyve sebze mamulleri 2 milyar 525 milyon dolar, zeytin ve zeytinyağı 495 milyon 838 bin dolar, su ürünleri ve hayvansal mamuller 4 milyar 66 milyon dolar, mobilya kağıt ve orman ürünleri sektörü de 8 milyar 440 milyon dolarla tüm zamanların en yüksek dış satımını gerçekleştirdi.


2022’de bir önceki yıla göre hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri yüzde 25,4, meyve sebze mamulleri yüzde 24,6, zeytin ve zeytinyağı yüzde 60,2, su ürünleri ve hayvansal mamuller yüzde 19,7, mobilya kağıt ve orman ürünleri yüzde 20,8 ihracat artışı kaydetti.

 
Rekor kıran sektörlerde hedef ülke olarak Irak ön plana çıktı. Irak’a hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri 2 milyar 333 milyon dolar, meyve sebze mamulleri 379 milyon 167 bin dolar, su ürünleri ve hayvansal mamuller 772 milyon 312 bin dolar, mobilya kağıt ve orman ürünleri 1 milyar 40 milyon dolar tutarında ihracat yaptı.


Zeytin ve zeytin yağı sektörü ise ABD’ye 110 milyon 385 bin dolar tutarında dış satımda bulundu.

TARIM SEKTÖRÜ AYLIK İHRACATTA DA REKOR KIRDI

Tarım sektörü ayrıca aralıkta 3 milyar 435 milyon dolarla tüm zamanların en yüksek aylık ihracatını da gerçekleştirdi.


Tarım ihracatı aralık ayında 2021’in aynı dönemine göre yüzde 7,1 arttı.

Bu dönemde hububat bakliyat yağlı tohumlar ve mamulleri 1 milyar 124 milyon dolar, yaş meyve ve sebze 416 milyon 160 bin dolar, zeytin ve zeytin yağı 103 milyon 613 bin dolarla tüm zamanların en yüksek aylık ihracatına imza attı

Geçen yıl, artan jeopolitik riskler ve buna bağlı olarak ülkelerin gıda ihracatına kısıtlamalar getirmesi nedeniyle gıda ihracatı açısından zorlu bir yıl olarak kayda geçti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre Türkiye’nin tarım ihracatı, 2022’de bir önceki yıla göre yüzde 15,3 artarak 34 milyar 246 milyon dolara çıktı. Tarım sektörü böylece tüm zamanların en yüksek ihracatına imza attı.

Tarım ihracatı geçen yılki toplam ihracatın yüzde 13,5’ini oluşturdu.

 

Hatay'da tarım işçisi ailenin yanan evini belediye onardı

Hatay'da tarım işçisi ailenin yanan evini belediye onardı

Arsuz Belediye ekipleri, zeytin hasadına giden ailenin yangın çıkan evinde tadilat çalışması yaptı.

Belediye Başkanı Asaf Güven, Helvalı Mahallesi’nde 17 Aralık’ta çıkan yangında ev ve otomobili yanan 4 çocuklu Selahattin ve Emine Hançer çiftini ziyaret etti.

Tarım işçisi aileye geçmiş olsun dileyen Güven, hasar oluşan evin onarılması için talimat verdi.

Belediye ekiplerince tadilatı yapılan ve duvarları boyanan ev, aileye teslim edildi.

AKP işi yasa değişikliği: Tarımda şirketler için ‘planlama’

AKP işi yasa değişikliği: Tarımda şirketler için ‘planlama’

Tarım Yasası’nda öngörülen değişikliklerle devlet, büyük üreticiler ve tekeller yararına sektöre daha fazla müdahale edecek. Olan yine emeğiyle tarımını yapan çiftçilere olacak.

Tarım Yasası değişiyor mu? Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi sözleşmeli tarımı stratejik ürünlerde zorunlu kılacaklarına dair açıklamalarda bulunmuştu. Bu açıklamaların ardından 2022 yılının son haftalarında, basında Tarım Yasası’nda bazı değişikliklerin yapılacağı haberleri yer aldı ve bu olası değişiklikler kamuoyunda tartışılmaya başlandı.

Henüz TBMM’ye gelmemiş ama kamuoyunda tartışılmaya başlanan söz konusu değişikliklerin, her ne kadar farklı çağrışımlar yapsa da, AKP’nin 20 yıllık iktidarında tarımda uyguladığı yanlış politikaları ve piyasacı açılımları destekler yönde olduğu görülüyor. Tarımda devletin piyasa, tarımda tekeller ve büyük üreticiler yararına sektöre daha fazla müdahale edebilmesinin araçları yaratılmaya çalışılıyor.

Üretim için çiftçiye izin şartı gelecek
Tarım Yasası değişikliklerinde üretim için izin alınması şartı getirilmesi konusu öne çıkıyor. Tarım Yasası’nın 7. maddesinde şöyle bir düzenleme yapılması öngörülüyor: “Tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin temin edilmesi, verimliliğin artırılması, çevrenin korunması ve sürdürülebilirliğin tesis edilmesi için Bakanlıkça belirlenen ürün veya ürün gruplarının üretimine başlanmadan önce Bakanlıktan izin alınır. Bakanlık, arz ve talep miktarı ile yeterlilik derecesini dikkate alarak hangi ürün veya ürün gruplarının üretileceği ile tarım havzası veya işletme bazında asgari ve azami üretim miktarlarını belirler.”

Tarımda üretim için izin alınmasının gerekçeleri arasında ise ekonomik, sosyal ve çevresel açıdan yaşanan gelişmeler ile küresel iklim değişikliğinin tarımsal üretimi önemli ölçüde etkilemesi gösteriliyor. Artan nüfusun ve kentleşmenin gıdaya olan talebi arttırdığı belirtilirken, doğal kaynakların etkin bir şekilde kullanılmasına imkân sağlayacak planlamaların zorunlu hale getirildiği vurgulanıyor.

Sermaye ve tekeller için planlama!
Tarımsal üretime izin şartının getirilmesi, AKP tarafından tarımsal üretimin planlanması, gıda güvencesi ve güvenliğinin sağlanması ile gerekçelendiriliyor. Yine, değişiklik maddesinin gerekçesinde söz konusu planlamanın arz ve talep durumuna göre gerçekleştirileceğinin belirtilmesi ise tekellerin ve büyük üreticilerin belirleyici hale geldiği tarımda üretim izinlerinin piyasanın ihtiyaçları doğrultusunda belirleneceğine işaret ediyor.

Dolayısıyla öngörülen bu değişiklik, tarımsal üretimde planlamanın zorunlu hale gelmesi AKP’nin tarımda planlamaya geçtiği, kamucu bir yaklaşım sunduğu izlenimi uyandırsa da madde gerekçesindeki arz ve talep durumuna göre üretim yapılacağı açıklaması aslında planlamanın sermaye için yapılacağının ipuçlarını veriyor.

TMO’nun 2022 Fenolojik Değerlendirme- Saha Araştırma Raporu’na göre; 2023 yılı için pamuk, yağlık ayçiçeği ekim alanlarının azalacağı buğday ve arpa ekimine yönelindiği görülüyor. Tarımsal üretimde bir önceki yıl zarar edilen ürünlerden daha kârlı olan ürüne yönelme eğilimi çiftçilerin varlığını sürdürebilmeleri için zorunlu bir tercihe dönüşüyor. Burada destekleme primlerinin de çözüm üretemediği ve zarardan kurtaramadığı biliniyor. Değişiklikle yasada bu durum ceza uygulanarak çözülmeye çalışılıyor. Bir diğer taraftan da özellikle hububat ve endüstriyel ürünlerde şirketlerin ürün garantisini korumaya, gerekli hammadde ihtiyacını güvence altına almaya çalışıyor.

Diğer önemli değişiklik: Sözleşmeli üretim zorunluluğu
Bir diğer önemli değişiklik ise sözleşmeli üretimin stratejik ürünlerde zorunlu hale getirilmesini öngörüyor. Tarımsal üretimde izin şartı ve sözleşmeli üretimin stratejik ürünlerde zorunlu hale getirilmesi amaç itibariyle birbirini bütünleyen iki değişiklik oluyor.

Sözleşmeli üretim Türkiye’de ilk olarak 1965 yılında Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nün (TİGEM) hububat tohumu üretimi ile başlamış, yine aynı yıllarda Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. (TŞFAŞ) tarafından şeker pancarı için yapılmıştı. 1985 yılı sonrası uluslararası tohum şirketlerinin etkinliğini hissettirdiği ülkemizde TİGEM tohum üretiminden kademeli olarak çekilmişti. Bugün tütün üretimi, şeker pancarı, haşhaş zorunlu olarak sözleşmeli üretiliyor.

Salçalık ve konservelik domates, etlik piliç, patates üretiminin büyük çoğunluğu sözleşmeli olarak yapılıyor. Sera ürünleri, yaş sebze, meyve ürünleri market zincirleri tarafından sözleşmeli olarak ürettiriliyor.

Çiftçi sözleşmeli üretim ile taşeronlaştırılıyor
Uluslararası tarım ve gıda tekellerinin hammadde ihtiyaçlarını sağlama verimlilik ve süreklilik ihtiyacını giderme açısından sözleşmeli üretim modeli, şirketler için önem kazanıyor. Ancak sözleşmeli üretim ile asıl olarak çiftçiler taşeronlaştırılıyor. Şirketler, üretim için gerekli olan işgücü ihtiyacını bu yolla karşılıyorlar.

Çiftçi ise sözleşmeli üretimde ürününü satın alacak şirkete kaliteli ürün ve miktar taahhüdünü yerine getirebilmek için daha fazla gübre, tarım ilacı kullanıyor, yapmak zorunda kaldığı aşırı sulama nedeniyle yüzey ve yeraltı sularının kirlenmesine yol açılmış oluyor. Ayrıca çiftçi, sözleşmeli üretimde münavebeli (ekim nöbetli) ekim yapamıyor ve bu durum da uzun dönemde verimliliğe etki eden çeşitli toprak sorunlarına neden oluyor.

Kısaca çevreye verilen zarar, şirket ile çiftçi arasındaki sözleşmede yer almadığından, sözleşmeli üretim tarım topraklarının aşırı kirlenmesine ve geleceğimize yönelik bir tehdit olarak karşımızda duruyor.

Görüldüğü gibi sözleşmeli tarım, kaynaklarımızın sömürüldüğü ama bunun görünen yüzünde şirketlerin olmadığı bir model olarak karşımıza çıkıyor. Sözleşmeli üretimde çiftçi, şirketin belirlediği tohum, ilaç, gübre ve sulama programını uygulamak, şirketlerin teknik desteği ve yönlendirmesine göre hareket etmek zorunda kalıyor. Bu şartlara uyulmadığında ürününün alımının riske girdiğini bilerek hareket etmek zorunda olduğu için çiftçinin uluslararası tarım ve gıda şirketlerine bağımlılığı giderek artıyor. Şirketler tarım teknolojilerini, teknik destek ve bilgiyi, tohum, ilaç gibi girdilerin kullanımını kendi kârlarını garanti almak için kullanıyorlar.

Çiftçinin üzerindeki baskı ve tarımda tekelleşme artacak
Devletin tarımdaki desteklemelerini geri çektiği, azalttığı, ürün alım fiyatlarında üreticiyi gözeterek hareket ettiği bir dönemi kapatmış bulunuyoruz. Tarım ürünlerinde üreticinin korunduğu ve toplumun sağlıklı, ucuz gıdaya ulaşımının bulunmadığı dolayısıyla gıda fiyatlarının serbest belirlendiği bir dönemde gıda fiyatlarının artması ve enflasyonu etkilemesi şu an yaşadığımız gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Sözleşmeli üretim bu gerçeklik nedeniyle de hükümet tarafından, gıda fiyatlarının düşürülmesi ve üretici üzerinde baskı oluşturmak için kullanılan ama en çok da gıda ve tarım tekellerinin büyümesine daha fazla kâr elde etmesine yarayacak bir yöntem olarak öne çıkıyor.

Önümüzdeki dönem çıkarılması planlanan ve uzun bir zamandır dillendirilen sözleşmeli üretim modelinin stratejik ürünlerde zorunlu hale getirilmesi konusu ancak bu kapsamda değerlendirilmelidir.

Yine öngörülen bu değişiklikte, planlanan tarım yasasında iki yıl üst üste ekilmeyen tarım arazilerinin kamu yararı gözetilerek kiralanacağı belirtiliyor. Tarım arazilerinin boş kalmasındaki en önemli nedenlerden biri çiftçinin üretimi bırakması ve kentlere göç etmesi oluyor. Dolayısıyla ekilemeyen tarım arazileri büyük çiftlik sahipleri tarafından kiralanacak ve zaman içerinde tarımdaki küçük üreticinin tamamen yok olmasını hızlandıracak. Dolayısıyla bu değişiklikte yer verilen ‘kamu yararı’ kavramı yine sermayenin ihtiyaçlarını maskelemek için kullanılıyor.

Tarımda sermayenin ihtiyaçları bir kenara bırakılmalı
Tarımda sermayenin ihtiyaçlarına göre değil, toplumun sağlıklı gıdaya ulaşmasını hedefleyen düzenlemeler yapılması gerekiyor. Bunun için; özel mülkiyetçiliği öne çıkaran anlayıştan kollektif çiftlikler geçilmesi, kooperatifçiliğin ve dayanışma kültürünün yaygınlaştırılması gerekiyor.

Tarımda devletin görevi ise çiftçinin ürününü tarlada bırakmadan alım garantisi vermek, yeni teknolojileri, verimliliği arttıracak bilimsel yöntemleri, toplumun sağlıklı gıdaya ulaşması için kullanmak olmalıdır.

Tarım arazilerinin kimyasallar ve aşırı sulama nedeniyle verimsizleşmesinin önüne ancak daha fazla kâr elde etmeyi önceleyen şirketlerin piyasadan çekilmesi ve buna bağlı olarak tarımda piyasa sisteminin ortadan kaldırılması ile geçilebilir.

AKP’nin gündeme getirdiği değişikliklerin aksine tarımda planlamanın, gıda ve tarım tekellerinin ihtiyaçları için değil, tüm toplumun ucuz, sağlıklı ve bol miktarda gıdaya ulaşması için yapılması gerekiyor.

Organik tarıma destek: Belediye 3 bin paket yerli sebze ve meyve tohumu dağıttı

Kırşehir Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu, yaptığı yazılı açıklamada, “40 Köy 40 Tohum Projesi” kapsamında organik tarımın geliştirilmesi amacıyla çalışmalar yaptıklarını belirtti.

Park ve Bahçeler Müdürlüğü bünyesinde kentin iklim ve toprak koşullarına uygun sebze ve meyve tohumlarına yöneldiklerini anlatan Ekicioğlu, ata tohumu kullanarak 3 bin paket biber, domates, renkli mısır, kavun, karışık balkabağı, sarı armut, çeri ve Kırkağaç kavunu tohumu yetiştirildiğini aktardı.

Paketler halinde dağıtıldı

Bu tohumların belediye önünde paketler halinde vatandaşlara dağıtıldığını belirten Ekicioğlu, şunları kaydetti:

“Göreve geldiğimizden beri yerli üreticilerin desteklenmesi noktasında çeşitli projeleri hayata geçirdik ve geçirmeye de devam ediyoruz. Amacımız, üreten bir Kırşehir’i hep birlikte inşa etmek. Sosyal ve üreten belediyecilik anlayışımız gereği vatandaşlarımızı yerli fidelerimizle ve tohumlarla buluşturmak istiyoruz. Tüm vatandaşlarımızı yerli tohum ve fide kullanarak tarımsal üretim yapmaya ve tarımsal üretimimizin gelişimine katkı sunmaya davet ediyorum.”

Zincir marketler fiyat sabitledi

Zincir marketler fiyat sabitledi

Ticaret Bakanı Mehmet Muş’un toplantısının ardından 3 zincir market fiyatlarda düzenlemeye gitti. Binlerce ürünün fiyatı ocak ayı boyunca sabitlendi. Uzmanlara göre, diğer zincir marketler de benzer uygulamalara gidebilir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısıyla Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde yapılan indirimler, zincir marketlere de örnek oldu.

Ticaret Bakanı Mehmet Muş, geçen hafta, en fazla şubeye sahip 4 ulusal zincir marketin genel müdürleriyle bir araya gelmişti. Muş, marketlere etiket fiyatlarıyla ilgili uyarılarda bulunmuştu.

Uyarılar erkisini gösterdi. Müşteriler, ocak ayında zam görmeden alışveriş yapabilecek.

Binlerce ürünün fiyatı düzenlendi

İlk önce ŞOK Marketler, 1000 üründe fiyatları sabitledi.

Ardından Migros, 3 binden fazla üründe sürekli indirim uygulama ve 419 temel ihtiyaç ürününde fiyatları sabit tutma kararı aldı.

CarrefourSA ise 20 bin üründe yüzde 40’a varan indirim uygulaması başlattı.

Zincir marketler, indirimleri sosyal medya üzerinden duyurdu.

“Diğer zincir marketlerin de bu kampanyaya katılması adeta zorunlu”

Tüketici Konfederasyonu Başkanı Aydın Ağaoğlu, ŞOK Marketler’in fiyat düzenlemesinin ardından şu sözleri kullanmıştı:

“Diğer zincir marketlerin de bu kampanyaya katılması adeta zorunlu aksi halde satışları düşecek, ciroları azalacak ve tüketici sabit fiyat olan yerleri tercih edecek. Ülkemizde faaliyet gösteren tüm zincir marketlerin bu kampanyaya katılması, en az 1 yıllık bir süre için fiyatı standart haline getirmeleri lazım.”

Marketlerde fiyatların belli periyotlarda sabit tutulması, son dönemde birçok Avrupa ülkesinde de oldukça yaygın bir uygulama.

Kışlık sebzelere yerli tohum açılımı

Kışlık sebzelere yerli tohum açılımı

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, konuyla ilgili olarak, “Kendi genetik kaynaklarımızı kullanarak hem verim ve kalite hem de olumsuz iklim koşullarına dayanıklı çeşitlerin geliştirilmesi büyük önem taşıyor” dedi. Bakanlıktan konuyla ilgili Hürriyet’e verilen bilgi ise özetle şöyle:


“Kışlık sebzelerde hibrit ıslahının zor olması sebebiyle Türkiye’de yerli çeşitlerimiz çok az olup, hibrit kışlık sebze tohumluğunun yüzde 90’ı ithal ediliyor. Proje ile kışlık sebze türlerinden Türkiye’nin sebze üretiminde ilk sıralarda yer alan ve yetiştiriciliğinde yabancı kökenli hibritlerin yoğun olarak kullanıldığı soğan, havuç, marul, lahanagillerden kırmızı baş lahana ve brokolide gen havuzlarının genişletilmesi ve amaca uygun yeni çeşitlerin geliştirilmesi amaçlanıyor. Proje kapsamında 2022 yılı itibarıyla kendi genetik kaynaklarımız kullanılarak hem verim ve kalite hem de olumsuz toprak (hastalıklar gibi) ve iklim koşullarına dayanıklılık özellikleri ile öne çıkan sebze adayları da geliştirildi. Bu projenin sonunda geliştirilen ve piyasaya aktarılan çeşitler ile özel sektöre verilecek yarı yol materyallerinin desteğinde geliştirilen yerli çeşitler ile söz konusu türlerde ülkemizin dışa bağımlılığı yakın zamanda yüzde 30, orta vadede yüzde 50 ve uzun dönemde yüzde 80 oranında ortadan kaldırılacak.” Kuraklığa rağmen 2021’de 98 bin ton olan bitkisel üretimin 117 bin tona çıktığını belirten Bakan Kirişci, “Bu yıl tüm zamanların rekorunu kıracağız, bitkisel üretimde 127 bin tonu göreceğiz” dedi.

Çocuklar topraksız tarımı balık ve bitkinin birlikte yetiştirildiği sistemle öğreniyor

Çocuklar topraksız tarımı balık ve bitkinin birlikte yetiştirildiği sistemle öğreniyor

Hatay’daki bilim merkezinde kurulan tesiste, süs balığı havuzlarından çıkan suyla topraksız tarımla sebze ve meyve yetiştiriliyor.

Antakya Belediyesi Bilim Merkezi’ndeki atıl durumdaki 100 metrekare alanda, balık ve bitkinin birlikte yetiştirilebileceği “akuaponik” olarak adlandırılan sistem kuruldu.

Tesisin bir bölümünde oluşturulan üç havuza süs balıkları bırakıldı. Görevlilerce yemle beslenen balıkların bulunduğu havuzdan çıkan su, borular yardımıyla topraksız tarım için kurulan seraya ulaştırılarak bitkiler için besin olarak kullanılmaya başlandı.

Merkezde görevli öğretmenlerden Aslı Görbil, AA muhabirine, tesisi, öğrencilerin topraksız tarım uygulamalarını öğrenebilmesi amacıyla 4 ay önce kurduklarını söyledi.

Tesiste marul, çilek ve lahana yetiştirdiklerini anlatan Görbil, uygulanan sistemle hem havuz suyunu en iyi şekilde değerlendirdiklerini hem de topraksız tarımla küçük bir alanda istedikleri ürünü yetiştirme şansı bulduklarını belirtti.

– Serayı ziyaret edenlere yetişen ürünler ikram ediliyor

Görbil, atıl durumdaki arazide kurdukları tesiste çocukları ağırlayarak uygulanan sistem ve ürünlerle ilgili bilgi verdiklerini aktararak, şöyle devam etti:

“Çocuklarımızın ileride topraksız tarım üzerine fikir edinmesi ve hayal gücünü geliştirmesi adına böyle bir uygulamayı hayata geçirdik. Öncelikle öğrencilerimize burada yapılan topraksız tarımın faydalarını anlatıyoruz. Çocuklar burayı gördüklerinde evde saksıda bile sebze ve meyve yetiştirebileceklerini hayal ediyorlar. Tesise gelen misafirlerimize ürettiğimiz çileklerimizi, marullarımızı ve renkli lahanalarımızı hem tanıtıyoruz hem de ikram ediyoruz.”

Seranın sorumlularından Fatih Balcı, hem atıl durumdaki alanı güzel bir şekilde değerlendirdiklerini hem de öğrencilere faydalı olduklarını dile getirdi.

Ürünlerden olgunlaşanların hasadının devam ettiğini kaydeden Balcı, yetişen meyve ve sebzenin veriminin yanı sıra tadının da güzel olduğunu söyledi.

– “Topraksız tarımı evde de uygulamak isterim”

Serayı ziyaret eden 7. sınıf öğrencisi Alperen Çomak, serayı çok beğendiğini anlatarak, “Alanda balıkların gübresiyle çilek, lahana ve marul yetiştiriliyor. Burada ürünlerin nasıl ekileceğini ve üretileceğini öğreniyoruz. Topraksız tarımı evde de uygulamak isterim.” dedi.

Öğrencilerden Berat Baki, topraksız tarım uygulamasını ilk kez gördüğünü belirtti.

Tekirdağ'da balıkçılar sis nedeniyle denize açılamayınca balık fiyatları arttı

Sisli Havada Balıkçılık Video Haberleri, Güncel Sisli Havada Balıkçılık  video haberleri ve Sisli Havada Balıkçılık gelişmeleri - Gazete Yazıyor

Tekirdağ’da balıkçılar sis dolayısıyla 3 gündür denize açılamayınca, balık fiyatlarında artış yaşandı.

Kentteki tezgahlarda istavritin kilogramı 120, sarıkanat 150, levrek 160, uskumru 200, mezgit ise 150 liradan satılıyor.

Süleymanpaşa Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı İbrahim Pehlivanoğlu, AA muhabirine, sis nedeniyle balıkçıların zorunlu paydosunun bugün sona ereceğini söyledi.

Balıkçıların 3 gündür sis yüzünden denize açılamadığını anlatan Pehlivanoğlu, “Görüş mesafesi çok azaldığı için balıkçılar açılamadı. Sisin dağılmasıyla yeniden avlanmaya başlayacaklar. Balıkçıların bir süre avlanamaması ve balığın az olması fiyatlara da yansıdı. Balıkçılar kıyıya bol balıkla dönerse fiyatlarda da düşüş olacaktır.” dedi.

Balıkçı Hasan Erol da denizdeki hava şartlarının balık avını ve fiyatları etkilediğini dile getirdi.

Sisin etkisini azaltmasıyla balıkçıların nasibini aramak için tekrar denize ağ atacağını ifade eden Erol, “Balıkçıların açılamaması, balığın az olması fiyatları artırıyor. Hamsi ve çinekopta azalma var ama her zaman tezgahta taze balık bulunuyor.” diye konuştu.

Sisin etkisini kaybetmesiyle balıkçıların bugün denize açılması bekleniyor.

Main Menu