31.08.2022 TARIM VE HAYVANCILIK HABERLERİ

Antalya'dan 15 ülkeye 'tarım işçisi bombus arısı' ihracatı

Antalya İl Tarım ve Orman Müdürü Gökhan Karaca, “Ülkemizdeki bombus arı ihtiyacı ile ihracatının tamamını Antalya karşılıyor. İhracatımız geçen yıl 66 bin koloniye ulaştı. Yaklaşık 1 milyon 700 bin euro ihracat geliri elde edildi. Rusya, Türkmenistan, İran, Azerbaycan, Belçika gibi ülkelere ihracat yapıyoruz” dedi.


Örtü altı tarımda ürün kalitesi ile verimi artırmak için ‘hormon’ denilen ilaçlar yerine ‘doğal işçi’ olarak nitelendirilen bombus arısı kullanımı yaygınlaştı. Domates, patlıcan ve biber başta olmak üzere seradaki ürünün döllenmesini yapan bombus arıları, doğal polinasyon (tozlaşma) aşamasında üretici için çalışıyor. Türkiye’nin bombus arı üretimi ile ihracatının tamamının yapıldığı Antalya’da, yılda 600 bin koloni bombus arısı ile 1 milyon kraliçe arı yetiştiriliyor.

Antalya’da üretilen bombus arıları; Azerbaycan, Belçika, İran, Gürcistan, Katar, Kazakistan, KKTC, Kuveyt, Lübnan, Özbekistan, Rusya, Türkmenistan, Umman, Ürdün, Suudi Arabistan’a ihraç ediliyor. Geçmiş yıllarda bombus arısı ithal eden Türkiye, son yıllarda Antalya’da yapılan üretimle ihracat yapan ülke oldu.

Türkiye'nin tahıl ambarından ilk rakamlar geldi: 2.2 milyon ton

Konya Ovası’nda geçen yıl yaşanan rekolte kaybının ardından arpa ve buğday hasadı bugüne kadar en fazla 2,5 milyon ton buğdaya çıkmıştı. Son dönemdeki verim kayıpları 1 milyon tona ulaşmıştı. Geçen sene yaşanan kuraklık rekolteyi azaltsa da alınan tedbirlerle üretim bu yıl 2,2 milyon tona yükseldi.

“HAVZALARDA SULU TARIM YAPILIRSA REKOLTE REKORUNU KIRARIZ”

Karatay Ziraat Odası Başkanı Rifat Kavuneker, “Geçen yıla göre buğday ve arpa hasadında 1,5 milyon ton civarında olan rekolteyi, bu sezon 2 milyon 200 bin tonlara çıkarttık. Konya bölgesinde özellikle kapalı havzalarda sulu tarım yapılırsa biz her zaman için rekolte rekorunu kırarız.” dedi.

“SULU TARIM ÖNEMLİ”

Karatay Ziraat Odası Başkanı Rifat Kavuneker, “2022 yılında buğday ve arpa çok güzel çıktı. Sulu alanlarımızda verimlerimiz gayet iyi. Geçen yıla göre 1,5 milyon ton civarında olan Konya bölgesinde bugün 2 milyon 200 bin tonları yakaladık. Bu da sulu tarımın önemliliğini gösteriyor. Çünkü iyi bir kış geçirdik, iyi bir yağışlı dönem geçirdik ama bahar aylarında tam ihtiyaç olduğu zamanda kar yağışıyla kurtardık. Onun için mutlaka ve mutlaka Konya bölgesinde özellikle kapalı olan bu bölgede sulu tarım yapıldığı zaman biz her zaman için rekolte rekorunu kırarız.” dedi

“BU YIL MISIR FAZLA EKİLDİ, REKOLTE KAYBI İLE FAZLA EKİM BİRBİRİNİ KARŞILADI”

DHA’nın haberine göre, Kavuneker, “Bugün mısırlarımızda da bir sıkıntımız var. Yaz ayının çok sıcak gitmesi ve tam eşleşme zamanında sert esen rüzgarlardan dolayı mısırların uç kısmı dolmadı. Yani bu da bazı bölgelerde rekolte kaybı yaşatacak. Bu yüzden tarlalara ziraat mühendisi hocalarımıza gittik, gördük, araziyi de kontrol ettik. Şu an yapılabilecek bir şey yok. Biz her şeyi açık söylüyoruz mısır parayı fazla kazandırdığı için bu sefer mısırda yüzde 15 oranında ekim artışı var. Mısır rekoltesinde düşüş olduğu için yüzde 15 fazla ekimden dolayı rekolte ve ekim alanı birbirini kapattı.” dedi.

Kütahya'da sağanak nedeniyle 7 köyde, ev ve tarım arazileri zarar gördü

Domaniç ilçesinde, dün akşam saatlerinde etkili olan sağanak yağış, Muhacirler, Kırık, Saruhanlar, Muratlı, Çukurca, Fındıcak ve Güney köylerinde hasara yol açtı. Kütahya’da sağanak nedeniyle 7 köyde, ev ve tarım arazileri zarar gördü.


Yağış nedeniyle sel meydana gelirken, bazı ev ve tarım arazilerini su bastı. Elektrik direklerinin üzerine devrilen ağaçlar nedeniyle gece boyunca çok sayıda köye elektrik verilemedi.

Badem üreticisi Tarım Kredi'nin fiyat açıklamasını bekliyor

Tarıma sektör dışından yatırım yapan girişimcilerin en fazla ilgi gösterdikleri ürünler arasında ceviz ve badem ilk sıralarda yer alıyor. Bu nedenle son yıllarda badem ve ceviz üretiminde bir artış var. Dikilen ağaç sayısı dikkate alındığında önümüzdeki yıllarda üretimin daha da artması bekleniyor.

Dünyada da badem üretimi artıyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2015-2020 döneminde yani 5 yılda dünya badem üretimi yüzde 54 artarak 4.1 milyon tona ulaştı.

Aynı dönemde Türkiye’de ise badem üretimi neredeyse yüzde 100 artış kaydetti. Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nün Ocak 2022’de yayınladığı Badem Raporu’nda şu değerlendirmeye yer verildi: “Türkiye 2020 yılı FAO verilerine göre 159 bin ton badem üretim miktarı ile dünyada beşinci sırada yer almaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın sağlamış olduğu teşvik ve destekler sayesinde son 10 yılda tesis edilen badem bahçesi alanı 171 bin dekardan 470 bin dekara ulaşmıştır. Ayrıca modern badem bahçesi tesis edilecek alanların artmasıyla Türkiye’de badem üretimi artış göstererek dış ticarette önemli bir paya sahip olması beklenmektedir. “

Üretim 5 yılda yüzde 99 arttı
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, 2019/2020 döneminde Türkiye’nin bademde yeterlilik derecesi yüzde 78,7 olduğuna dikkat çekilen Raporda: “Tarımsal desteklerle birlikte Türkiye’nin badem üretimi yıllar itibarıyla artış eğilimindedir. Türkiye’nin 2020 yılı badem üretimi 159 bin ton olup, beş yıl önceye göre yüzde 99, on yıl önceye göre ise yüzde 187 oranında artış meydana gelmiştir. TÜİK Bitkisel Üretim İstatistikleri’ne göre 2021 yılında badem üretimi yüzde 11,8 oranında artarak 178 bin ton olarak gerçekleşmiştir.” deniliyor.

TÜİK 2022 Yılı Bitkisel Üretim 1. Tahmini’ne göre Türkiye’nin bu yıl badem üretiminin 180 bin ton olması bekleniyor.

Dünyada en fazla badem üretim alanına sahip ülkeler sıralamasında İspanya yüzde 33 pay ve 719 bin hektar ile ilk sırada. İkinci sırada 506 bin hektar ile Amerika Birleşik Devletleri var. Sonra sırasıyla Fas 209 bin, Tunus 171 bin ve İran 76 bin hektar ile ilk 5 ülke arasında yer alıyor. Türkiye ise 52 bin hektar ile 9.sırada.

Üretim alanları Adıyaman’da yoğunlaşıyor
Tarımsal Ekonomi ve Politika Geliştirme Enstitüsü’nün verilerine göre; Türkiye’de 2020 üretim döneminde 524 bin dekar alanda badem üretimi gerçekleştirildi. Badem üretim alanında yüzde 15 paya sahip olan Adıyaman, 78 bin dekar ile en fazla üretim alanına sahip il konumunda. Adıyaman’ı 54 bin dekar ile Manisa ve 48 bin dekar ile Şanlıurfa takip ediyor.

Adıyaman alan olarak ilk sırada yer almasına rağmen üretim bakımından Mersin ilk sırada. 2020 üretim döneminde 159 bin ton olan badem üretiminin yüzde 18’ini yani 29 bin tonunu Mersin gerçekleştirdi. Adıyaman 18 bin tonluk üretim ile ikinci sırada, 10 bin tonluk üretim ile Muğla üçüncü sırada yer aldı.

İthalat 400 milyon ihracat 72 milyon dolar
Türkiye’nin badem dış ticaretine gelince, TÜİK verilerine göre 2020/2021 sezonunda badem ihracatı 8 bin 190 ton oldu. En fazla ihracat yapılan ülkeler Libya, Irak, Rusya, Mısır ve Cezayir. Aynı dönem badem ihracatından elde edilen döviz 72 milyon dolar.

Türkiye’nin 2020/21 sezonunda badem ithalatı ise ihracatın yaklaşık 4 katı. Toplam ithalat 31 bin 688 ton. Bu ithalatın yüzde 58’i Amerika Birleşik Devletleri’nden yapıldı. Amerika’dan sonra en fazla ithalat yapılan ülkeler ise şöyle sıralanıyor; İran yüzde 20, Özbekistan yüzde 12, Avustralya yüzde 6, İspanya yüzde 2. Türkiye’nin aynı dönem itibarıyla badem ithalatına ödediği döviz tutarı 400 milyon dolar oldu.

Badem üreticilerine sağlanan destekler
Badem için 2021 yılında dekar başına 17 lira mazot ve 8 lira gübre desteği ödemesi yapılıyor. Sertifikalı fidan/fide ve standart fidan kullanım desteği kapsamında; standart fidanlarda dekar başına 100 lira, sertifikalı fidanla bahçe tesisinde dekar başına 400 lira destek veriliyor.

Bu genel bilgilerden sonra güncel duruma gelince, badem üreticileri hasadın başladığı bu günlerde Tarım Kredi Kooperatifi’nin 2022 ürünü badem alım fiyatını açıklamasını bekliyor. Piyasadaki diğer alıcılar, tüccar da Tarım Kredi’nin fiyatına göre fiyat belirleyerek alım yapacak.

Üreticilerin en çok şikayet ettiği konu ise hasat döneminde ithal bademle fiyatların düşük oluşturulması. Üstelik de ithal bademin önemli bir bölümünün iç badem olarak ve kaçak olarak ülkeye sokulduğu iddiası var.

Hasadın başladığı bugünlerde yaklaşık 7 dolara (125-130 liraya) ithal iç badem ülkeye sokuluyor. Bununla da içerde fiyatların düşük oluşması sağlanıyor.

Hasat başladı fiyat bekleniyor
Gaziantep’te badem, ceviz, Antep fıstığı ve Siirt fıstığı yetiştiriciliği yapan Halil Koçdağ ile bu ürünlere ilişkin son durumu konuştuk. Konumuz badem olduğu için özellikle badem ile ilgili anlattıklarını paylaşıyorum.

Son yıllarda badem üretimi konusunda özellikle Adıyaman’da bir yoğunlaşma olduğuna dikkat çeken Halil Koçdağ şunları söyledi: “Köylü yetiştiriciliğinin yanı sıra 5 bin hatta 8-10 bin dekar büyüklükte yeni plantasyonların kurulduğunu görüyoruz. Bademde özellikle Adıyaman öne çıktı. Dikilen ağaçlar henüz döllenmeye yeni yeni yatmaya başladı. Gelecek 2-3 senede çok ciddi bir üretim geliyor. Buna göre herkesin hazırlıklı olması gerekir.

Kuru alanda, su verilmeyen yerlerdeki badem hasadı başladı. Sulama yapılan yerlerde de Eylül’ün ilk haftasından itibaren hasat başlar. Her hasat döneminde olduğu gibi bu yılda ithal badem en önemli sorun. Hasat başlarken ithal bademler, genellikle bir sene öncesinin ürünü ama tam hasat zamanı piyasaya sürülerek fiyatın düşük oluşması sağlanıyor. İthalatçılar ucuza bulup pahalıya satma peşinde.”

Maliyetler yüksek verim düşük
Badem üretiminde ilk 3-4 senenin tarla işgali ile geçtiğini yani 4-5 sene gelir elde edilemediğini hatırlatan Koçdağ, “Sürekli para harcıyorsunuz ama ürün yok. Masraf yapıyorsunuz ama gelir yok. Bizim için girdi olarak en ön planda gübre ve ilaç var. Eğer mekanizasyona geçmediyseniz işçilik çok yüksek. Yüzde 90’nında mekanizasyona geçmemiş bahçeler. Yetişmiş bahçede sürüm çok fazla olmaz. İlaçlama yaparken de mazot çok gitmez. Bu nedenle mazot gideri daha azdır.

Gübre fiyatları gerçekten çok fazla arttı. Üretime baktığımız zaman Amerika’da dekara 800 kilo civarında bir ürün alındığı söyleniyor. Avrupa’da 500 -700 kilo. Türkiye’de bu 300 kilo civarında. Verim diğer ülkelere göre düşük. Ama maliyetler yüksek. En önemli girdilerden birisi gübre. DAP gübresi (18-46) kilosu 20 liraya çıktı. Bir dönümde 80 kilo kullanıyoruz. En az 5-6 kez ilaç atılıyor. İki tonluk su tankına ilaç katarak attığımızda geçen sene 1500-2 bin lira verirken bu yıl 6 bin liraya çıktı. Mazot bizde daha az kullanılır.

Fiyatları maliyetler değil ithal badem belirliyor. İthal badem aromasıyla tadıyla Türkiye’deki bademin önünden bile geçemez. Üstelik genellikle bir yıl öncesinin yani bayat ürün olarak ithal ediliyor. Ama ithal bademle piyasayı yönlendirme söz konusu.” bilgisini verdi.

Para kazanıyoruz ama yetmiyor
“Para kazanamıyor muyuz evet para kazanıyoruz. Büyük bir felaket, kriz olmazsa mutlaka bir para kazanıyoruz.” diyen Halil Koçdağ sözlerini şöyle sürdürdü: “Aldığımız parayla hem üretimi sürdürmek zorundayız hem de kendi geçimimizi, sosyal yaşamımızı, yaşam standardımızı belli bir seviyede sürdürmek zorundayız. Bunların hepsine yetmiyor elbette.”

Tarım Kredi Kooperatifleri’nin son yıllarda fiyat açıkladığına dikkat çeken Koçdağ, “Hasat başladı. Üretici fiyat bekliyor. Tarım Kredi Kooperatifleri bir fiyat açıklıyor. Ama bu sene henüz açıklamadı. Büyük esnaf da şu anda Tarım Kredi’yi bekliyor. Bu bir kaç günde fiyat açıklanır diye bekliyoruz. Tarım Kredi’nin Kahta‘da badem ve fıstık kırma, işleme ve paketleme tesisi var. Badem alan büyük ölçekli bir kaç firma var bu bölgede. Onlar da henüz fiyat açıklamadı. Tarım Kredi iyi tarım uygulaması ile üretim yapan üreticilere yüzde 10 farklı fiyat veriyor. Daha yüksek fiyat veriyor.” dedi.

Barem fiyat uygulaması
Bu sene beklenti kabuklu badem fiyatının 100 liranın üzerinde olması. Bu 120 lirayı bulabilir. Bademde barem fiyat uygulanıyor. Üretici kabuklu bademi iç badem randımanına göre satabiliyor. Kabuklu bademin barem fiyatının 100 lira olduğunu varsayarsak iç badem oranı 1 kiloda 300 gram ise üreticiye kilosu 30 liradan ödeme yapılır. Bu sene baz fiyatın en az 120 lira olması bekleniyor. Baz fiyat kadar randımanın belirlenmesi de önemli. Tarım Kredi Kooperatifleri bademi alırken içerisinden 1-2 kilo alarak iç badem oranını yani randımanını belirliyor. Randımanın yani iç badem oranının tespiti çok önemli çükü bu üreticinin gelirini doğrudan etkiliyor.

Tarım Kredi Adıyaman Kahta’da tesis kurdu
Son yıllarda Adıyaman’da badem üretimi ön plana çıkınca Tarım Kredi Kooperatifleri 2018’de Adıyaman Kahta’da Organize Sanayi Bölgesi’nde bir tesis kurdu. Tesiste badem ve Antep fıstığı işleniyor. Tesiste günlük 10-15 ton badem, 5-6 ton Antep fıstığı kırımı yapılıyor. Paketleme ünitesinde paketlenen iç badem ve fıstık Tarım Kredi Kooperatif marketlerinde satışa sunuluyor.

Özetle, Türkiye badem üretiminde doğru bir yola girdi. Üretim alanları genişliyor. Üretim artıyor. Çiftçinin para kazanabilmesi için hasat döneminde ithalata, kaçak iç badem girişine izin verilmemeli. Tarım Kredi Kooperatifleri hasat öncesi fiyatı açıklamalı. Gübre ve ilaç başta olmak üzere artan girdi maliyetleri verilecek desteklerle karşılanmalı. Bunlar yapılmazsa badem için son 10 yılda verilen destek, yapılan yatırımlar, dikilen ağaçlar, emekler hepsi boşa gider.

Tokat'ta kuvvetli rüzgar: Tarım arazileri zarar gördü

Tokat’ta dün saat 23.00 sıralarında başlayan ve 15 dakika süren kuvvetli Rüzgar, özellikle ekili Tarım arazilerini olumsuz etkiledi. Pazar ilçesinde mısır, sebze ve meyve bahçeleri zarar gördü. Kuvvetli rüzgarın etkisiyle bazı ağaçlar da devrildi. İl ve İlçe Tarım Orman Müdürlüğü ekipleri bölgede hasar tespit çalışması başlattı.

Tokatta kuvvetli rüzgar: Tarım arazileri zarar gördü
AK Parti Pazar İl Genel Meclis Üyesi Halit Güngör Zığarlı, şunları söyledi:

“Şu anda Pazar Belediye Başkanımız Erdoğan Yılmaz, İlçe Başkanımız Celal Akın, İl ve İlçe Tarım Orman İl Müdürlüğü ekiplerimiz ile birlikte sahada hasar tespit çalışmalarına başladık. Tüm çiftçilerimize ve bölgemize geçmiş olsun. Akşam saatlerinde rüzgar ve yağışın neticesinde 15 dakika içerisinde gördüğünüz gibi mısır tarlalarımızın yüzde 70’inde hasar gözükmektedir. Ekili alanımız 60 bin dönümdür. Sebze ve meyvede yüzde 100 hasarımız var. Mısırların şu anda kullanılma imkanı çok zor. Mısır taneleri daha yeni oluşmaya başlamıştı. Mısır, yere değdiği için çürümeler başlayacaktır.”

Türkiye, takviye gıda pazarında tarım ve üretim üssü olabilir

Pandemi döneminin ardından yeni normal olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle tüm dünyada gıda takviyelerine karşı olan talebin her geçen gün artmaya devam ettiğini görüyoruz. İnsanların gerek fiziksel sağlıklarına gerek bağışıklık sistemlerini güçlendirmeye daha fazla özen gösterdiği bir süreç içerisindeyiz. Bir yandan da Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre kullanılan farmasötik ilaçların yüzde 25’i tıbbi bitkilerden imal ediliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne (The Food and Agriculture Organization of the United Nations, FAO) göre ise dünya genelinde satılan yine ilaçların yüzde 30’u bitkilerden türetilen bileşiklerden elde ediliyor. Avrupa kıtasının tamamı ile karşılaştırıldığında endemik bitki sayısı ile fark yaratan Türkiye, tarımın ve çiftçilerin gücüyle birlikte global pazarı domine edebilecek bir potansiyele sahip…

Bir ülkenin bitki zenginliği aslında o ülkenin geleceği, bir bakıma geleceğinin garantisi oluyor diyebiliriz. İEİS (İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası) verilerine göre, pandemi sürecinde artan sağlıklı yaşam ve bağışıklık güçlendirme gündemi doğrultusunda hızla büyüyen pazar, 2021 yılında 76 milyon kutu ve 3,52 milyar TL’ye ulaşmış durumda. Yine İEİS verileri, vitamin ve besin desteklerinin yüzde 68’ini oluşturduğu pazarın son 7 yılda 3 katı büyüklüğe ulaştığını ortaya koyuyor. Dünya verilerine baktığımızda, wellness ekonomisi 2020 yılında 4,4 trilyon dolara ulaştı. Pandemi döneminde yüzde 11 daralma olurken, sağlıklı beslenme pazarı yüzde 3,6 oranında büyüdü. Örneğin geleneksel, tamamlayıcı ilaçların büyüklüğü 413 milyar dolar, sağlıklı beslenme ve kilo kontrolü kategorisi ise 946 milyar dolar olarak gerçekleşti. 330 milyonu aşan nüfusuyla ABD, gerek wellness uygulamaları gerekse besin destekleri alanındaki konumunu gittikçe güçlendiriyor.

Türkiye endemik bitki örtüsü konusunda Avrupa’nın birinci coğrafyası, dünyanın en zengin ülkelerinden bir tanesi. Türkiye’de 12 binden fazla bitki türü var. 3 bin 700 tanesini ise endemik bitki olarak adlandırıyoruz. Yüzölçümü olarak Türkiye’den 15 kat daha büyük Avrupa kıtası ile karşılaştırdığımızda Türkiye Avrupa’nın en zengin ülkesi konumunda bulunuyor. Bu açıdan hızlı gelişen OTC pazarında hem doğanın verdiği geniş imkanlarla yüksek bitki varlığı en büyük gücünü oluşturuyor. Yanı sıra bu gücü işleyerek katma değeri yüksek sağlıklı ürüne dönüştürecek yüksek teknolojili üretim tesislerine sahip olması, Türkiye’nin önünü açıyor. Gelişmiş pazarlara yakınlığı ülkemizin dünya ticaretindeki rekabet gücüne önemli katkı sunuyor.

Sektörümüzde her zaman ithal eden değil ihraç eden ülke olmamız gerektiğini vurguluyoruz. Bunun için üniversitelerimizle el ele vererek dünya çapında farkı oluşturacak yenilikçi ürünler için atılması gereken adımları belirledik. Tohumlarımızı, alanında ilk sağlık destek ürünlerine dönüştüren ve uluslararası GMP (Good Manufacturing Practices / İyi Üretim Uygulamaları) standartlarında üreterek ihraç eden bir konuma ulaştık. Dünyanın ikinci en büyük wellness pazarına sahip ABD’ye sağlık alanında en fazla tohumu ihraç eden bir konumda olmaktan mutluluk duyuyoruz.

Topraklarımızın yaklaşık dokuz bin yıl önceye dayanan bir zenginliği var. Buğday, arpa gibi pek çok ürün bizim topraklarımızda üretilmiş ve bu bizler için çok önemli bir kaynak. Hammadde kaynaklarımızla, çiftçilerimizle, tarımımızla ve toprağımızla kendi kendine yetecek bir değere sahibiz.

ÇİFTÇİLERLE DİRSEK DİRSEĞE ÇALIŞMAK FARK YARATIR…
Türk tohumlarının tüm dünyaya yayılması için Zade Vital olarak önemli adımlar atıyoruz. Üretimin efendileri olan çiftçilerle dirsek temasında olarak ülke ekonomimize katkı sağlayacak katma değerli sağlık ürünleri geliştirmede ve tıbbi bitkilerimizin gelecek nesillere aktarılması adına önemli Ar-Ge projelerini hayata geçiriyoruz. Helvacızade Şirketler Grubu’nun köklü geçmiş, bilgi birikimi ve uzmanlığından güç alan Zade Vital, tecrübelerini; destekleyici ve tamamlayıcı tıbba aktararak küresel ölçekte ses getiren ürünlere dönüştürmeyi ve 2030 yılına kadar Türkiye’de 200 farklı bitkiyi sağlıklı yaşam desteği alanında kullanmayı amaçlıyoruz. Gelecekte dönemde de çiftçileri üretecekleri ürünler konusunda desteklemek ve yön vermek çok kritik… Çiftçilerin ticari anlamda bir kat daha özgürleşmelerini sağlamak üzere üretimlerinin ilk aşamasından itibaren gereken desteği sağlamak ve bu süreci sürdürülebilir kılmanında çiftçiye değerli getirileri olacaktır.

Dünyanın en büyük tarım işletmesinde ayçiçeği hasadı devam ediyor

“Dünyanın en büyük tarım işletmesi olan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı Ceylanpınar Tarım İşletmesinde (TİGEM) ayçiçeği hasadı yapılıyor Onlarca biçerdöverin gerçekleştirdiği ayçiçeği hasadı havadan görüntülendi.
Dünyanın en büyük tarım işletmesinde ayçiçeği hasadı devam ediyor.
Şanlıurfa’da yaklaşık 636 bin dekar alanı kapsayan Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne (TİGEM) bağlı Ceylanpınar Tarım İşletmesinde ayçiçeği hasadı tüm hızıyla devam ediyor. İşletmedeki 64 bin 400 dekar alanda martın ilk haftası ayçiçeği ekimi gerçekleştirildi. Olgunlaşan ayçiçeği, Ağustosun ikinci haftasında hasat edilmeye başlandı. Onlarca biçerdöver, yan yana dizilerek Türkiye’nin yemeklik yağ ihtiyacının bir kısmını karşılayacak olan ayçiçeğinin hasadını yaptı. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte tarlaya giren biçerdöverlerin hasadı havadan da görüntülendi.

Toplam 16 bin ton verim bekleniyor

TİGEM’de ziraat mühendisi olarak görev yapan Abdulkadir Taner, toplam 64 bin 400 dekar alanda hasadın devam ettiğini belirterek, “Dünyanın tek parça şeklinde yönetilen en büyük çiftliği konumunda olan Ceylanpınar Tarım İşletmesinde Mart ayının ilk haftasında ekimini yaptığımız yağlık ayçiçeği hasat dönemi gelmiş bulunuyor. 8 Ağustos 2022 tarihinde hasadına başladığımız yağlık ayçiçeği Ceylanpınar genelinde 64 bin 400 dekar, şu anda bulunmuş olduğumuz Gümüşsuyu Tarım İşletmesinde 16 bin 300 dekarlık alanda hasadımızı yapıyoruz. Yaklaşık olarak 16 bin ton verim bekliyoruz” dedi.

Türkiye’nin yemeklik yağ ihtiyacının büyük kısmını karşılıyor

Ayçiçeği üretiminin bundan sonra artarak devam edeceğini söyleyen Taner, “Yağlık ayçiçeği üretimimiz çiftliğimize hem münavebe açısından hem de toprak kalitesini iyileştirme açısından çok önemlidir. Aynı zamanda ülkemizin ayçiçeği yağı açığını da önemli ölçüde azaltmaktadır, pozitif yönde katkı sağlamaktadır. Üretimimiz bundan sonra da katlanarak devam edecektir” diye konuştu.

Dünyanın tek parça halinde yönetilen en büyük çiftliği olan TİGEM’de hayvancılığın yanı sıra aralarında arpa, buğday, mercimek, mısır, fıstık, fiğ, yulafın da olduğu bir çok ürün de yetiştiriliyor. Yetiştirilen ürünler bölgenin yanı sıra ülke ekonomisine de büyük katkı sunarak tarım ürünü ihtiyacını da karşılıyor.

Kırsal kalkınmayı vitrine koyan yol haritası

Türkiye gıdada kendi kendine yeten ülkedir. Ayrıca Türkiye, tarımda net ihracatçı ülke konumundadır ve tarım ürünleri ihracatında her yıl sağladığı artışlarla dünyanın önde gelen ülkeleri arasında bulunmaktadır.

Ama biz Bakanlık olarak kırsalın yeniden ayağa kaldırılmasının, kırsalda üretimin canlandırılmasının ve artırılmasının yegâne yolunun kırsal kalkınmadan geçtiğini biliyoruz. Bunu da bir vizyon olarak ortaya koymuş durumdayız.

Tabii ki kırsalda kadını ve genci tutamadığınız zaman, aileyi tutamıyorsunuz, aileyi tutamadığınızda da özlediğiniz, arzuladığınız üretim hedefinizi gerçekleştiremiyorsunuz.

Kırsala dönmek için de can atan büyükşehirlerde yaşayan epeyce de insanımız var. Biz bundan dolayı küçük aile işletmeciliğini teşvik ediyoruz. Milli Eğitim Bakanlığımızla birlikte kapanan köy okullarının yeniden açılması ve buraların kırsal için sosyalleşme merkezi haline gelmesi hususunda çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Böylelikle de kırsala dönüşün hızlanacağını düşünüyoruz.

Kadınlarımızı kırsalda tutmak için gerek Aile ve Sosyal Hizmetler gerekse Çalışma ve Sosyal Güvenlik bakanlıklarımızla da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Özellikle kadının sosyal güvenceye sahip olması adına atılacak adımları tartışıyoruz.

Jeotermal kaynakları seracılıkta daha etkin kullanacağız. Ülkemiz jeotermal kaynakta dünyada yedinci, Avrupa’da birinci sırada. Mevcut durumda ülke genelinde 30 bin dekar alanda jeotermal kaynak ile ısıtılabilecek sera kapasitemiz mevcut. Ancak halen 5 bin dekar jeotermal seramız bulunmakta. Biz bu kapasitemizi, büyükşehirlerimizde ve bunların yakın bölgelerinde harekete geçireceğiz.

EKİLMEYEN ARAZİ KALMASIN
“Ekilmeyen alan kalmasın” düsturuyla yola çıktık. Buna ilişkin de mülkiyet hakkıyla kullanım hakkını birbirinden ayıran bir mevzuatı milletvekillerimiz aracılığı ile Meclisimize sunacağız. Bakanlık olarak, 1 yıldan fazla bu üretimi yapmayanlara, mağdur olmasınlar diye kira bedeli ödeyerek bu alanların kazanılmasını sağlayacağız. Bu alanların boş kalmasına asla müsaade edemeyiz.

Desteklemelerin karmaşıklığı, il ve ilçe müdürlüklerimizdeki ziraat, gıda, su ürünleri mühendislerimizi ve veteriner hekimlerimizi aşırı meşgul etmektedir. Bu nedenle bu teknik personelimiz arzuladığımız düzeyde çiftçilerin tarlasına, ahırına gidemiyorlar.

Biz şu an onun eksikliğini hissediyoruz. Bu benim Meclis’te milletvekilliği ve Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanlığı dönemimden kalan bir özlemim. Bir meslek insanı olarak bizim meslektaşlarımızın, üreticimizin hemen yanı başında olmasını, onlara tabiri yerindeyse her dakika, her saniye yardımcı olmalarını yürekten istiyoruz. Bunu başardığımız gün, tarımımız bir tık yukarıya taşınmış olacak.

Türkiye’nin kendi coğrafyası dikkate alınarak bunların artırılması gerekir. Biz kendimizi Almanya veya Kuzey Avrupa ülkeleriyle mukayese edemeyiz. O ülkelerin aldığı yağışlar ve sahip olduğu ekolojik varlıklarla kendimizinkileri bir tutamayız.

Bu coğrafya küçükbaşın coğrafyasıdır. Biz küçükbaşı öne çıkarmalı ve yaygınlaşmasını sağlamalıyız. Gayretimiz bu yöndedir. Büyükbaşı desteklerken, küçükbaşın dezavantajlı hale gelmesini önlemeyi ve ikisi arasında denge sağlamayı amaçlıyoruz. Üstelik küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dünya karbon ayak izini de dikkate alarak büyükbaş hayvancılığı yerine küçükbaş üzerinde yoğunlaşmaktadır. İnşallah kısa sürede ülkemizde gerek bitkisel, gerekse hayvansal üretim faaliyetlerinde sözleşmeli üretimi bir mevzuata kavuşturacağız. Bu bizim Tarım Kanunumuzun 13. maddesinde aslında atıfta bulunulan bir husustur.

Burada birtakım destekleri bu tür sözleşmeli üretimi yapanlara bir miktar daha yüksek tutup sözleşmeli üretimi cazip hale getirme arzusundayız. Tekrar ifade ediyorum, bu bizim için olmazsa olmaz bir kuraldır.

Unutmayalım ki sözleşmeli üretim aynı zamanda da ülkemizin ihtiyacı olan ürünlerin ihtiyaç miktarı kadar üretilmesine imkan sağlayacak ve arz fazlası ürün üretilmemiş olacaktır.

DESTEKLERİ SADELEŞTİRİYORUZ
Bakanlık olarak halen 65 kalem ürüne destek veriyoruz. Oldukça karmaşık, benim bile zorlandığım bir mevzuat var. Biz buraları da sadeleştireceğiz. Kolay ve anlaşılabilir hale dönüştüreceğiz.

Tarım Kanunu’nun 19. maddesi gereğince, üreticinin pazarda görmek istediği fiyatın altında bir pazar fiyatı oluşur ise aradaki fark ne ise biz bunu ödemeyi taahhüt ediyoruz. Bunun üzerinden stratejik ürünlerle ilgili fark ödemesini gerçekleştireceğiz, 2023’te başlayacak. Henüz belirlemediğimiz bir pilot şehrimizde başlayacak. Bütün stratejik ürünlere bunları uygulayacağız.

TARIMDA SİGORTA
Tarımda sigorta, önem verdiğimiz bir başka alandır. 2006 yılında hayata geçirdiğimiz Devlet Destekli Tarım Sigortaları uygulaması tarım sektöründe bir milattır.

Atatürk zamanında çalışması başlatılan ama gerçekleştirilemeyen bu uygulamayla Türk çiftçisinin 65 yıllık rüyasını gerçeğe dönüştürdük. Böylelikle üreticilerimiz sahipsiz ve çaresiz kalmaktan kurtuldu.

Aynı zamanda bu önemli bir güvenlik ve motivasyon kaynağı olmuştur.

Üreticimizin akıl ve alın terinin karşılığını alması yolunda Gelir Koruma Sigortası uygulamasını hayata geçirdik.

Gelir Koruma Sigortası’nda amaç, üretici gelirini istikrara kavuşturarak üretimde sürdürülebilirliği sağlamaktır.

Gelir Koruma Sigortası, pilot proje olarak 2021 üretim sezonunda; Konya’nın Cihanbeyli, Kadınhanı ve Karatay ilçelerinde buğday üreten çiftçiler için uygulanmaya başlamıştır. 2022 üretim sezonunda Konya’nın tamamında, 2023 üretim sezonunda ise tüm Türkiye’de uygulanacaktır.

SU ÜRÜNLERİ POLİTİKAMIZ
Bakanlığımızın su ürünleri politikalarının ana hedefi; deniz ve iç sularımızdaki su ürünleri kaynaklarını koruyarak sürdürülebilir işletilmesini sağlamaktır. Artık şunu çok iyi biliyoruz: Doğal kaynaklar sonsuz değildir. Bu kaynaklar, gelecek nesillere aktaracağımız birer emanettir.

Dünyada, avcılık yoluyla elde edilen su ürünlerinde sınır noktasına ulaşılmıştır. Kabul gören yaklaşım ise avcılık yoluyla üretimi artırmaktan ziyade, sabit bir seyirde devamlılığını sağlamaktır.

Bu nedenle de, su ürünleri avcılığında dünya genelinde sıkı koruma tedbirleri getirilmekte ve uygulanmaktadır.

Hükümet ve Bakanlık olarak biz de politikalarımızı buna göre belirliyor ve uyguluyoruz. Su ürünleri avcılığı ve yetiştiriciliğiyle ilgili bu uygulamaların ve verilen desteklerin olumlu etki ve yansımalarını görüyoruz. Bundan da mutluluk duyuyoruz.

Denizlerimizde 550, iç sularımızda 380’e yakın balık türü yaşamakta ve bunlardan 100’ünün ticari avcılığı yapılmaktadır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın üç yıl önce su ürünleri avcılık sezon açılında vermiş olduğu müjdeyle 49 yıl aradan sonra güncellenen Su Ürünleri Kanunu, su ürünleri türlerimizin korunması ve sürdürülebilir olarak işletilmesi açısından bir milattır. Kanun değişikliği vasıtasıyla balıkçılık yönetimimiz daha etkin hale getirilmiştir.

Helalinden ekmeğini kazanan dürüst balıkçılarımızın haklarını korumak adına önemli bir adım atılmıştır. Yapılan bu uygulamaların olumlu etkilerini Kanun değişikliğinin yürürlüğe girdiği ilk yıldan itibaren görmeye başladık.

20 yıl aradan sonra ilk kez uskumru, orkinos ve kılıç Marmara’da görülmeye hatta av vermeye başlamıştır.

ÇİFTÇİMİZE GÜVENİYORUZ
Bize emanet edilen Cumhuriyetimizi, 20 yıl içinde getirmiş olduğumuz noktadan çok daha ileriye taşıyacak bir sürecin içindeyiz. Kendimize olduğu kadar, bu noktada çiftçimize, yetiştiricilerimize ve girişimcilerimize güveniyoruz. Lafla değil, yaptığımız icraatlarla Türkiye’yi hep birlikte 21. yüzyılın çok daha parlayan yıldızı ve küresel oyuncusu haline getireceğimize yürekten inanıyorum.

Main Menu