Küçükbaşta ihracat izninin durdurulması
Küçükbaşta ihracat izninin durdurulması, talepte daralmaya neden olurken bu da fiyatların aşırı derecede düşmesine neden olmuştu. Üreticiler aylardır ihracat izninin açılmasını beklerken, bugün Et ve Süt Kurumu tarafından yapılan açıklama sektörde hayal kırıklığına neden oldu.
Et ve Süt Kurumu’ndan yapılan açıklamaya göre, küçükbaşta ihracat canlı hayvan olarak değil dondurulmuş karkas et olarak yapılacak. İhracat yapmak isteyen firmalar Et ve Süt Kurumu’ndan talepte bulunacak. Et ve Süt Kurumu da gelen talebe göre iç piyasadan üreticiden hayvan alarak kesim yapacak. Kesim yaptığı karkas etleri de talep eden firmalara ihracat kaydı ile verecek.
ESK’DAN YAPILAN AÇIKLAMA ŞÖYLE
Kurumumuzca piyasanın düzenlenmesi ve yetiştiricilerimizi korumak amacıyla ihraç kayıtlı kuzu satışı yapılması planlanmaktadır.
İhraç kayıtlı kuzu karkas eti talep eden ihracatçı firmalardan ön talep toplanacaktır. Bu amaçla ihracat yapacak olan firmaların ekteki “İhraç Kayıtlı Kuzu Karkas Eti Satışı Ön Talep Toplama Formu”nu doldurarak Genel Müdürlüğümüz Ticaret ve Pazarlama Dairesi Başkanlığı veya Kombina Müdürlüklerimize başvurmaları gerekmektedir.
Alım fiyat teklifleri ve bölgesel canlı stok durumuna göre uygun olan ön teklifler hazırlanan sözleşmeler kapsamında değerlendirilecektir.
ESK İHRAÇ AMAÇLI KÜÇÜKBAŞ HAYVANI YETİŞTİRİCİDEN KAÇ LİRADAN ALACAK?
Et ve Süt Kurumu’nun kuzu karkas kesim fiyatı 88 TL, toklu karkas kesim fiyatı ise 82 TL. ESK’nın küçükbaşta karkas kesim fiyatı üreticinin aleyhine bir durum oluştururken, karkas kesim fiyatlarının artırılması bekleniyor. ESK’nın karkas kesim fiyatlarını artırmaması durumunda zaten mevcut fiyatlar üreticinin zarar etmesine neden olurken, ihracat izninin çıkması da üreticinin aleyhine bir durum oluşturacak.
BİRLİK BAŞKANI OSMAN TÜRKMAN: İHRACAT İZNİNDE BEKLENTİMİZ BU DEĞİLDİ!
Diğer yandan Gaziantep Damızlık Koyun Keçi Yetiştiricileri Birliği Başkanı Osman Türkman, konuyla ilgili olarak Tarımdan Haber’e yaptığı değerlendirmede, küçükbaş hayvancılıkta yetiştiricilerin fiyatların artan yem maliyetlerine rağmen düşük kalmasından dolayı zarar ettiğini belirterek, çıkan ihracat izninin de sektörün beklentilerini karşılamaktan uzak olduğunu kaydetti.
Küçükbaş hayvancılıkta ihracat izninde üreticinin beklentisinin bu olmadığını, canlı hayvan ihracatının beklendiğini dile getiren Türkman, “Ancak beklentileri karşılamasa da ihracat izninin çıkmış olması bir nebzede olsa sektöre nefes aldıracaktır” dedi.
Et ve Süt Kurumu’nun küçükbaşta karkas kesim fiyatlarını biran önce güncellemesi gerektiğini dile getiren Türkman, “Şuanda piyasada toklu 95-97 liradan kesiliyor. ESK’nın kesim fiyatları piyasanın bile altında. Büyükbaşta karkas kesim fiyatları 100 liranın üstünde çıkmışken, küçükbaşta kesim fiyatı 88 lira kesinlikle üreticiyi kurtarmaz” dedi.
Bahçeden 3.5 liraya çıkan domates markette 15 lira
OECD bölgesinde ortalama gıda enflasyonu temmuzda yüzde 12.59 iken Türkiye’de yüzde 93.9 oldu. Sebze meyve fiyatlarında hiçbir ülkede görülmeyen bu yangının kibritini, AKP’nin tarım desteklerini kesmesi yaktı.
Yaz ortasında dahi domatesin, salatalığın gramla alındığı, çocuklara dilediklerince meyve yedirilemeyen bir ülke haline gelen Türkiye’de gıda enflasyonundaki patlamanın nedeni, yayınlanan son OECD raporunun detaylarında yer aldı.
DESTEK YÜZDE 2.3’E DÜŞTÜ
Rapora göre Türkiye’de tarıma verilen toplam destek 2000 yılında gayri safi milli hasılanın (GSMH) yüzde 3.8’i iken bu oran 20 yıl sonra yüzde 1.6’ya kadar geriledi. 2000 yılında tarıma destek toplam tarım üretiminin yüzde 15.4’ü kadar iken, 20 yıl sonra bu oran yüzde 2.3’e düştü.Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), Türkiye dahil üye 38 ülkenin son 20 yılda tarıma verdiği toplam desteği ve tarımdaki gelişimini ortaya koyan bir rapor hazırladı. Rapor, AKP döneminde tarıma değil inşaata-betona destek verilmesinin sonuçlarını ortaya koydu. Verilere göre 2000’de tarıma tüm destekler milli gelirin yüzde 3.8’i iken bu oran 2020’de yüzde 1.6’ya kadar geriledi. Bu paralelde milli gelirde tarımın payı son 20 yılda yüzde 10’dan yüzde 6.2’ye düştü. Peki bu süreçte diğer ülkeler ne yaptı? OECD ülkelerinde milli gelirde tarımın payı ortalama yüzde 2.9’dan 4.9’a kadar çıktı. Bu verilerin etkisi çarşı pazara yansıdı ve OECD bölgesinde ortalama gıda enflasyonu temmuzda yüzde 12.59 iken Türkiye’de yüzde 93.9 oldu.
İhracatın payı da geriledi
■ OECD raporuna göre Türkiye’nin tarımsal gıda ithalatının toplam ithalatındaki payı yüzde 5.9’dan yüzde 7.7’ye yükselirken gıda ihracatının ihracattaki payı yüzde 13.2’den yüzde 11.8’e geriledi. Bu veri, “ithalat yapıyoruz ama ihraç etmek için” savının da içinin ne kadar boş olduğunu ortaya koydu.
Gübre fiyatı 7 kat destek 2 kat arttı
■ OECD verilerine göre, Türkiye’de 2017 yılında 25 milyar dolar tarım desteği sağlanırken bu rakam 2021’de 7.4 milyar dolara geriledi. Tarım desteklerinden en önemlisi destek ödemeleri. Türkiye’de tarımsal destek ödemelerinin GSMH’nin yüzde 1’inden az olamayacağı 2006’da çıkarılan bir kanunla karara bağlandı ancak bu kanun hiç uygulanmadı. Tarımsal destek ödemeleri 2021 itibarıyla GSMH’nin yüzde 0.4’üne kadar geriledi. Son 5 yılda gübre fiyatlarının 7 kat, tarım ilacı maliyetinin 3 kat arttığı Türkiye’de tarımsal destek ödemelerindeki artış sadece 2 kat oldu
Milyarderler neden tarıma yöneldi? Uzmanlar A Haber'de anlattı: Amaçları şirket devletleri kurmak.
Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırıları sonrasında enerjiden tarıma birçok alanda küresel çaplı krizler baş göstermişti. Devletler, koronavirüs salgını ve peşinden gelen savaş nedeniyle ekonomik anlamda büyük darbeler yerken milyarderler ile şirketlerin neden bu kadar kar ettikleri merak konusu oldu. Konuya ilişkin A Haber canlı yayınında değerlendirmelerde bulunan uzmanlar, milyarderlerin tarıma yönelmesine ilişkin çarpıcı ifadeler kullandı. Takvim Gazetesi Yazarı Bülent Erandaç, “Tahıl, tohum fabrikalarıyla ilgileniyorlar çünkü bunun üzerinden dünyayı ele geçirecekler. 2040’larda devletleri şehirleştirip paylaşacaklar, CEO devletleri, dünya parlamentosu, dünya sanayisi gibi hep yeni bir model peşindeler.” diye konuştu..
Birleşmiş Milletler’in (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Roma merkezli kuruluşları FAO ile WFP, Avrupa Birliği (AB) ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının oluşturduğu Gıda Krizine Karşı Küresel Ağ (GNAFC) yıllık raporunu açıklamıştı. “2022 Küresel Gıda Krizi” başlıklı rapora göre, çatışmalar, aşırı hava koşulları ve Kovid-19 salgınının ekonomik etkileri sebebiyle 2021’de 53 ülkede/bölgede yaklaşık 193 milyon insan kriz ya da daha kötü seviyelerde akut gıda güvensizliği yaşadı. Akut gıda güvensizliği çeken insan sayısının 2021’de yaklaşık 193 milyon olmasıyla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı, bunun 2020’den de yaklaşık 40 milyon kişi daha fazla olduğu kaydedildi.
Tüm bu gelişmelerin üzerine Rusya’nın Ukrayna’yı işgal saldırıları, dünya tarımına büyük bir darbe vurdu. Dünyanın kriz yaşadığı dönemde, milyarderlerin son yıllarda tarıma yaptığı yatırımların sebebi merak konusu oldu. Devletlerin koronavirüs salgını ve savaş nedeniyle büyük bir çöküş yaşadığı dönemde, şirketlerin ve milyarderlerin neden güçlendiği, neden tarıma bu kadar fazla yatırım yaptıkları A Haber’de canlı yayınlanan Canan Barlas Gündem programında ele alındı.
BARONLARIN TARIMA İLİŞKİN AÇIKLAMALARI
Sabah Gazetesi Haber Müdürü Nazif Karaman, milyarderlerin tarıma yaptıkları yatırımlara ilişkin, “Tahıl koridoru işlemeye başlıyor. İlk gemi konvoy halinde yola çıkacak ve 3 Ağustos’ta Türk karasularında olacak. Milyarderlerin de bu süreçte tarıma yöneldiğini görüyoruz. Bill Gates 18 eyalette 1 milyon dönümlük arazi alıyor. Edirne ve Kırklareli’nde de tarım arazileri aldığı konuşulmuştu ama resmi bir açıklama yapılmamıştı. Dünyaca tanınan yatırım uzmanı Jim Rogers, yaklaşan finansal yıkıma karşı tarım EMTİA’larının görece daha güvenli olduğunu açıklamıştı. Dünyanın en zengin 8. Kişisi Warren Buffet ise, tarım arazilerinin mantıklı bir yatırım aracı olduğunu belirtiyor. Dünyanın en zenginleri, tarıma yatırım yapıyor.” diye konuştu.
“GIDA GÜVENLİĞİNİ AYDINLIK TUTMAMIZ GEREK”
Bill Gates’in Türkiye’de yatırım yaptığı iddialarına değinen Gazeteci Güngör Yavuzarslan ise, “Çünkü tarım arazilerinin güvenli ülkelerde olmasını istiyorlar. ‘Türkiye neden Venezuela’da tarım arazisi alıyor?’ Eleştirileri var. Tüm dünya bunu yapıyor. Biz gıda güvenliğini aydınlık tutmamız gerek. Devlet çok ciddi projeler geliştiriyor.” diye konuştu.
“ŞİRKETLER ABD İSTİHBARATININ KONTROLÜNDE”
Şirketlerin ABD istihbaratının kontrolüne olduğunu ifade eden AK Parti Antalya Milletvekili Kemal Çiçek ise, “Dünyada tarımsal gıda sanayii denilen bir gerçek var. Bunu öne alan ülkeler bu işte karlı çıkıyor. Buğday ithalatımız, dahili işlem yaparak makarna yaparak satıyoruz. Güneydoğu’da terör bitti, artık oraların kalkınma zamanı geldi. GAP projesinin amacı budur. Tarımsal gıda merkezi bir kalkınmayı başlatacağız.” ifadelerini kullandı.
THE ECONOMIST KAPAĞINA VURGU: GIDAYA HAKİM OLAN DÜNYAYA HAKİM OLUR
İlluminatinin dünyadaki etkisine değinen Takvim Gazetesi Yazarı Bülent Erandaç ise, “Rothschild ailesini konuşuyoruz… Dünyayı idare eden 31-33 adamdan bahsediyoruz. Derin ABD’nin beyni de ‘Gıdaya hakim olan dünyaya hakim olur’ der. Petrole hakim olabilirsin, orduyla dünyayı ele geçirebilirsin ama gıdaya hakim olursan… 2021 yılının The Economist kapağı sıfırlamaydı. 2020 yılında hazırlandı o kapak. Ne Ukrayna savaşı ne NATO gelişmesi vardı. Önce Covid’le başladılar sonra tarımla yapacaklar.” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci: Cumhurbaşkanımızın duruşu ile tahıl krizi sorunu çözüldü
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, “Cumhurbaşkanımızın ‘Biz ne Rusya ne Ukrayna, bunlar bizim için dost ve komşu ülkelerdir’ duruşu ile bu mesele çözüldü” dedi. Kirişci, ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Venezuela’dan 1 metrekare dahi toprak almadığının altını çizdi.
Tarım ve Orman Bakanı Bursa Vahit Kirişci, TİGEM Karacabey’de Türkiye Güvenilir Ürün Platformu tarafından ‘Tarım Varsa Hayat Vardır’ projesi çerçevesinde ‘Türkiye Tarım Stratejileri Toplantısı’na katıldı. Toplantı öncesi TİGEM’i gezen ve atları besleyen Kirişci, daha sonra açıklamalar yaparak, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.
Tarım ve Orman Bakanlığının kadro bakımından 5’inci büyük bakanlık olduğunu belirten Bakan Kirişci, “Bakanlığımızın 150 bin çalışanı var. Bu çalışanlar bakımından 5. sıradayız. Aslında gerek içeride gerek ülke dışında ihraç etmiş olduğumu ürünlerle bizim ilgi alanımızda hizmet alanımızda olan bütün toplum kesimlerini tüm insanları ilgilendiren geniş bir görev sahamız var. Bakanlık olarak 32 birimimiz var. Her biri birbirinden önemli alanlar. Gıda için üretim yapan bitkisel ve hayvansal su ürünleri başta olmak üzere o alandaki kurumlarımız var. Diğer taraftan orman var. Ormanın dışında devlet su işleri var. Devlet su işlerimiz bu ülkenin önemli şahsiyetlerinin görev aldığı Türkiye’nin belki de ekonomik olarak büyümesinde gelişmesinde önemli katkılar sağlayan gelişmelerin mimarı olan kurumdur. Orman teşkilatımız 183 yıllık mazimiz var. Cumhuriyetten eski geçmişi olan farklılık arz eden bir genel müdürlük var” dedi
“Biz tarım ve gıdanın stratejik oluşunu keşke pandemi öncesi ve Rusya-Ukrayna savaşı gibi savaşlarla fark etmiyor olsaydık. Biz meslek insanları olarak bunun farkındaydık. Her vesile ile dile getirirdik. Teknoloji önemli. Tarım da teknolojiden yararlanıyor. Teknoloji bizleri doyurmuyor, varlığı yetmiyor. Cebimizde para olsa bile bazen istediklerimizi gıda gibi bazı ürünlere erişmekte güçlük çektiğimizi gördük. Gıda vazgeçilmez bir sektördür” diyerek sözlerini sürdüren Kirişci, “Gıda konusunda, dünyada bu yaşananlarla beraber yeni bir duruş sergilemeye başladı. Ülkeler daha milliyetçi, kapalı ekonomi ihracat yasakları, gündeme geldi. Kendi ihtiyaçlar temin noktasında daha saldırgan, kızgın politikalar izlemeye başladı. Bunu da biz de ve dünyada durum olarak ifade etmekte yarar var. Diğer taraftan Türkiye’nin tarımda belirli karakteristikleri olduğunu bilmemiz lazım. Nedir bu öncelik? Tarım camiası olarak Türkiye su zengini bir ülke değildir. Biz su zengini değiliz. Elimizde su kısıtlaması var” diye konuştu.
Bugün 23,4 milyon hektar tarım arazisinin olduğunu ve 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulandığının altını çizen Bakan Kirişci, “Bu tarım arazi varlığımızla yine kendi değerlendirmemizi yine arazi değerlendirme yapmak gerektiğini vurgulamak isterim. Türkiye bir gibi ülkede bulunmuş olduğu coğrafyanın sorumluluklar var. Nüfus artış hızı belli. Nüfusta artış var. Türkiye’nin sahip olduğu potansiyelden ihracat yoluyla dışarıdaki insanlar bunda istifade eder mi diye çabamız var. Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’de 2002 yılında biz iktidara geldiğimizde 65 milyon nüfus vardı. Bugün 85 milyon. 20 milyon gibi önemli bir nüfus eklendi. 20 milyon nüfus ne anlam ifade ediyor? Avrupa başkenti Belçika’nın iki katı, Hollanda’nın 1.2 katı, Yunanistan 2 buçuk katı nüfus son 20 yılda nüfus üstüne nüfus ekledik. Bunu da dikkate alarak nüfusta da 20 yılda üçte bir artık. Her yıl ortalama 1 milyon nüfus eklendi. 5 milyon mülteciler, göç edenler var. Bunlara da ev sahipliği yapıyoruz. Ülkemizde 2002 yılında iktidar olunca 15 milyon misafir vardı. Bu pandemi öncesi 52 milyona kadar çıktı sonra bir miktar gerileme oldu. Şu anda tekrar o rakamlara doğru gidiyoruz” ifadelerini kullandı.
“TARIMDA İHRACAT 30 MİLYAR DOLARA DAYANDI”
Bakan Kirişci sözlerini şöyle sürdürdü: “Son olarak tarımla ilgili bunu ifade etmem gerekir. Bu sektörü ürettiklerini tüketen de bir nüfus var. Bu da ihracat oluyor. 2002’de 3,5 milyar dolar tarımda ihracat varken bugün 27-28 hatta 30 milyar dolarlara doğru dayandı. Buradan nereye gelmek istiyoruz. Türkiye tarımsal dış ticarette ihracatçı konumdadır. İthalatta elbette var. Net olarak ihracat konumdayız. Artan nüfusa rağmen, gelen misafirlere rağmen, turistlere rağmen, ihracat rakamları bunu söylüyor. Bizim sorumluluk bununla mı sınırlı geleceğe dönük olarak da mutlak suretle bazı çalışmaları süratle yapmaya devam etmemiz lazım. Cumhurbaşkanımız 2002 yılında önce Başbakan sonra Cumhurbaşkanı olarak bu sektöre verdiği desteği herkes biliyor. Geniş bir nüfusun başlangıçta yer aldığı bu süreçte bugün de azımsanmayacak üretim ve istihdam noktasında barındırıyoruz. Dolasıyla politikaların eksik yerleri olabilir. Temel yönler ve gelinen noktayı hepimiz görmeliyiz. Bir söylem var; ‘Kendi kendine yeten 7 ülkeden biriydik.’ Böyle bir kavram yok. Kendine yetmek noktasında neyi ele alıyorsunuz? Stratejik ürünler başka, meyve, sebzede başkadır. Global ekonomilerin hüküm sürdüğü bir dünyada bu ülkede tarımsal yeterlilik bakımdan bir değerlendirme olabilir ama mutlak yeterlilik söz konusu değildir. O zaman Amerika kendine yetmeyen ülke olarak tanımlanabilir. Stratejik ürünlerde ne kadar yetiyoruz ve bunu nasıl geliştirdiğimiz önemlidir.”
“2053’TE NÜFUSUN 105 MİLYON OLMASI ÖNGÖRÜLÜYOR”
Arazi varlığı dikkate almamız gerektiğini anlatan Kirişci, “Kesinlikle tarım alanlarının korunması geliştirilmesi ve verimlilik için bu alanlarda daha büyük çaba sarf etmeliyiz. Nüfus artış hızının 2053 yılında ülke nüfusun 105 milyon olacağı öngörülüyor. Turizmde birebir olan turizm varlığından söz ediliyor. 105 milyon da turist geldiğini düşünün 210 milyon. Bizim bu nüfusa bakıyor olmamız ve üretim yapıyor olmamız lazım. Biz bu üretimi tarlada bağda bahçede yapıyoruz. Ahırda, ağılda, kümeste yapıyoruz. Buraları korumamız lazım. Hayvancılık denildiğinde meralar çok önemlidir. Vazgeçilmezdir. Meralar belki genişlemez ama vasıfların iyileşmesi ve gelişmesi potansiyelin dikkate alınması önceliğimiz olmalıdır. Hayvancılık öyle gelişir 8.5 milyon sütten 23 milyon tona geldik. Bunu en iyi bilen şehirdeyiz” şeklinde konuştu.
“TARIM KANUNU DÜNE KADAR YOKTU”
“Özellikle biz ne yapmak istiyoruz. Fotoğraf ortaya koyduk. Sektörün önemini ortaya koyduk. 210 milyonluk nüfusu ihracat artışını söyledik. O yıllara ait rakamları telaffuz etmek istemem. Yoğun çalışma gerekiyor. Son 20 yılda Türkiye’nin tarımının mevzuat açısının bir eksik noksan kalmadı” diyen Kirişci, “Ben mühendis olarak Tarım Komisyonu Başkanlığı dahil, önemli kanunları mevzuata kazandırdık. Türkiye’de tarım tarım diyerek dillerine dolayanların tarım kanunu düne kadar yoktu. Bu bizim dönemde çıktı. Tarım sigortası dünyada bile nadir ülkelerde uygulanan Türkiye’nin 65 yıllık özlemi olan bir uygulama TARSİM yürürlüğe girdi. 2005’te kanun çıktı, 2006 ilk poliçe kesildi. Üzerinden 16 yıl geçti 20 milyon poliçe kesildi. 8 grupta. Bunu neden söylüyorum sizin kendi üreticilerin faaliyetleri sürdürmesi için onların ihtiyacı olan sistemi sunmanız gerekiyor. Islahçı hakları kanunu çıktı. Fidan fide üretilmesi TİGEM misyonudur. Bu hususta 2002 yılında bizim kendimize yeterlilik yüzde 31’di şimdi yüzde 94’lere çıktı. İthal ediyoruz ama ihracatta var. Hedef tamamı yüzde 100’dür. Islahçı hakları kanunu ile bunlar oldu. Mevzuat ön açıcıdır. Mevzuat alanı genişletir. Lisanslı depoculuk bakliyat hububat gibi alanlarda son derece önemli çağdaş bir tarımcı entegrasyonu için olmazsa olmazıdır. Burada tarım kanuna özel bir atıfta bulunmak istiyorum. Bu tarım kanun aslında çerçeve kanundur. Sözleşme üretim bildiğimiz şeker pancarı şeker şirketleri ile o şekeri üreten sözleşmedir. Biz bununla yetinmedik. Sözleşmeli üretimi gündemin en üst sırasına koyduk. Şu anda çok sayıda tarımsal destekler var. 65 civarında tarımsal destek var. Ben bakan olarak bunları saymakta güçlük çekerim. Sadelik getirilmesi amacımızdır. Bugün üretici birlikleri var konseyler var. Ürün ve ürün grupları bazında hukuki açıdan tarım kanunu oluşturuyor. Tarımda da her alanda olduğu gibi dijitalleşme yaygınlaşması lazım. Orman yangınlarında dijitalleşmede yapay zeka ile ilgili çalışma ve uygulama var. Tarımda, hayvancılıkta da bu dijitalleşmeyi yaygınlaştıracağız. Türkiye 780 bin metrekareden oluşan bir ülke değildir. Bunun üzerine 462 bin metrekarede Mavi Vatanı koyduk. Artık Mavi Vatan’da da toprak gibi kara alan gibi orası da bizim” dedi.
“SİZİN VENEZUELA’DA NE İŞİNİZ VAR’ DİYENLERE ALLAH AKIL, FİKİR VERSİN”
Türkiye’nin her türlü kara, deniz, hava alanlarımızı korumaya devam edeceklerini belirten Bakan Kirişci, “Bunları korumak ve kollamak için savunma sanayi ürettik ve daha fazla üreteceğiz. Korumaya devam edeceğiz. Biraz daha ileriye gidiyoruz. Biz sizin gündemlerinizle kendi gündemimizi oluşturma devrini geride bıraktık. Hatta dünyanın gündemine de önemli çözümler ve önemli bir takım yaklaşımlar sergileyen global oyuncuyuz diyoruz. 2023 Cumhuriyetimizin 100 yılını geri kaldığı ve yeni 100 yılın başladığı 100 yılın ilk yılı olacak. Biz buna Türkiye 100 yılı adını veriyoruz Cumhurbaşkanımızın önderliğinde bu ortaya koyduğumuz vizyon bizim de tarım camiasını olarak altını doldurmamız gerekiyor. Bunu savunma sanayi yapıyor, dış işlerin de uluslararası ilişkilerinde yeterince yapılıyor, deyip bizim geri durmamızı kimse beklemesin. ‘Sizin Venezuela’da ne işiniz var’ diyenler var. Ben onlara Allah akıl, fikir ihsan eylesin diyorum. Onlara diyorum ki, müteahhitlik alanında dünyada Türkiye birinci sırada olmuşsa bu alandaki birikimini o ülkelerdeki yatırımlarını gerçekleştirerek, yatırımları yöneterek başarmıştır. ‘Bu ülkede daha yapılacak havaalanı, barajlar, tüneller yollar var ne işiniz var Sudan, Afganistan, Pakistan, Azerbaycan’da, Kazakistan, Arjantin, Şili’de diyebilir miyiz?’ Peki; Benim Adanalı soya üreticisi kardeşim Venezuelalı en iyi şartlarda 350 kilo dekardan verim alırken, eğer o benim üreticim 550 soyadan verim elde ediyorsa bu birikim bizim üreticimizde varsa, biz de bakanlık olarak şu kardeşimize rehberlik hizmetinden niye rahatsızlık duyuyorsunuz? Ama ben biliyorum. Cehaletten olana bir şey demem. Ama ihanetten olana sesleniyorum. Siz bu ülkenin refah ülkesi, gelişmiş ülkeler arasında yer almasını istemediğiniz için siz bu söylemleri yüksek sesle dile getiriyorsunuz. Türkiye Cumhuriyet Devleti’nin Venezuela’dan aldığı kendi hesabına aldığı 1 metrekare toprak yoktur. Kaldı ki o ülkenin mevzuatında da toprak ancak kiralanabiliyor. Biz devlet olarak kiralayan değil, kendi üreticimizin bilgisi oralara taşıyan, buna rehberlik hizmeti veren Tarım ve Orman Bakanı olacağız. Bu gerçekleştiği zaman, bunlar üreticinin yüzüne nasıl bakacaklar? Bu aziz millete ne diyecekler” ifadelerini kullandı.
“DÜNYA GENELİNDE SÖZ SAHİBİ OLMAK MECBURİYETİMİZ VAR”
“Dünya Ticaret Örgütü’nün rakamlarına göre, 41 ülke dünyada toprak kiralamış. 62 ülke de kiralama çerçevesinde başkalarına arazilerini kiralatmış. Bu ilk defa uygulanan bir şey değil. Devlet olarak bunu yapmak istediğimiz bir şey değil. Ama biz özel sektörün önünü açmak için bu adımları atıyoruz. Bu vizyon yoksa bunlarda -ki olmadığını görüyorum diyecek bir şey yok. Çok da üzülürüm, eksikliğinden dolayı bunu yazıp çizene de. Ama ben isterim ki sorsunlar, biz de izah edelim” diyerek konuşmasını sürdüren Kirişci, “Kendi kadim kültüründe sömürgeciliği beyaz tene rağmen asla yaşamamış ve yaşatmamış bir ülkenin, bireyleri olarak, bundan sonra bunu sergileyeceğimizi, iddia ediyor olmak cehalet değilse ihanettir. Küresel oyuncu olmak, gıda güvenliği konusunda dünya genelinde söz sahibi olmak mecburiyetimiz var. Savunma sanayindeki başarıyı istiyorsak tarım da bu olmalı. Bu politikanın tezahürüdür. Başta birçok kişiye hayal, fantezi olmuş olarak gelebilir. 22 Temmuz’da dörtlü zirve gerçekleştirildi. Dörtlü zirvenin ürünü olan merkez açıldı. Rusya- Ukrayna arasında gerginlikten, Ukrayna’nın elinde bulunan dış ticarete konu olan ürünlerin bir koridordan dışarı çıkartılması konusu artık mümkün hale geldi. Bu ürünlere ihtiyaca olan bütün ülkeler bundan istifade edecekler. Bu ticareti yapan kardeşlerimiz de istifade edecekler. Tahıl konusunda eksik ürünler yok mu, elbette var. İhraç ettiklerimizde var. Bu buğdaysa kendi kendimize yeterliyiz. Biz ithal etiğimiz ürünlerin esasını dahilide işleme adı altındaki uygulamalar oluşturuyor. Sadece hububatla ilgili olarak söyleyeceğim, 2021 yılında bizim dahilide işleme yani dışardan buğday getir, içerde un, bulgur, makarnaya dönüştür bunu ihraç et yaptıktan sonra kasamızda kalan para 795 milyon dolar. Bunun kime ne zararı var? İstihdam bizde, tüketim bizde, elektrik tüketimi. Yan ürün olan kepek bizde kalıyor ama işlenmiş ürünü yurt dışına ihraç ediyoruz. Buna itiraz var mı yok. İthal edilen buğdayın bizim iç piyasadaki ile alakası elbette yok. Biz kendi kendimize yetiyoruz. Bu yılda bu bereket devam edecek. Cumhurbaşkanımızın ‘Biz ne Rusya ne Ukrayna, bunlar bizim için dost ve komşu ülkelerdir’ duruşu ile bu mesele çözüldü. Dünyanın kavgalı olduğu dönemde NATO ülkesi olacaksınız, siz Avrupa Birliği’nin üyelik müzakere sürecini yöneten bir ülke olacaksınız, ama ne NATO, ne AB, ne de Rusya gibi düşünmeyecekseniz, diyeceksiniz ki ben orta yerde duracağım. ‘Ben komşularımın kavga etmesinin istemiyorum diyeceksiniz’. Global oyuncu olduğumuz, gösterdiğiniz Türkiye’nin yeni 100 yılında bir oyuncu olmanın gereğidir. Bizim bakış açımız budur. Türkiye zenginlikler üretmeye devam edecektir” diye konuştu.
KIRSALIN CAZİBESİ ARTTIRILACAK
Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci konuşmasının ardından soruları cevapladı. Tarım sektöründe ara eleman sorusuna Kirişçi şu yanıtı verdi. “Millet olarak tek çözüm üniversite mezun olmaktan geçtiğini görenlerin doğru olmadığını ve ara elemana ihtiyaç olduğunu sonradan fark ettik. Meslek liselerinin başına gelenlerin ne olduğu burada ifade etmek istemiyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı ile bir protokol imzaladık. Tarımda ilgili ara eleman ihtiyacı için çalışma başlattık. İlkini Samsun’da yakın zamanda bunu gerçekleştireceğiz. Ara eleman konusu son derece önemlidir. Çok ilginç fotoğraf var. Özellikle hayvan bakıcılığı konusunda. ‘Ben her gün iniyorum ahıra Afganlı çocuk işletmeyi terk etti mi diye elim yüreğimde’ diyen çiftçiler var. Afganlar bugün burada bunu yapıyor olabilir. Ama onlarda süreçte daha konforlu ve tatmin edici bir yaşam isteyebilirler. Yer değiştirebilirler. Dünyada tarımsal işletmelerin önemli bir kısmı aile işletmeleridir. Ülkenin adı Amerika, o ülkede yüzde 65 tarımsal işletmeler aile işletmeleridir. Anne baba evlat. İstihdam ettikleri kişilerle ilgili bu ifadeyi kullanırlar. Bizde maalesef kırsalda ‘Bizim kız kesinlikle tarımsal evlenmek istemiyor gözü şehirde’ diyorlar. Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığı da özellikle kadının sosyal güvenceye kavuşturulması ve kırsalın cazibe merkezi olması noktasında da bir çalışmamız var. Kadın şu açıdan önemlidir. Kadın ailenin merkezinde duruyor. Kadını kırsalda tutarsak ailenin diğer birimleri de kırsalda olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı kapalı olan köy okulları ile ilgili çalışmalar yapıyor” dedi.
“EKİM ALANLARINDA YÜZDE 10 AZALMA, VERİMDE YÜZDE 20 ARTIŞ OLDU”
Sudan ve hububatla ilgili sorulan bir soruyu da yanıtlayan Bakan Kirişci, “Buğday üretimi ile ilgili buğday ekim alanı 20 yılda yüzde 10 azalırken üretim miktarı yüzde 20 arttı. Hububat artışı yüzde 44’tür. Sulamadan kaynaklı kısmı var. Tohum çeşitliliklerinin etkileri var. Alanda bir azalma olmuş olsa da verim de arttı. Sudan meselesi konusunda yaptığımız bir harcama yok. Kurulan bir şirket var. Bu şirketin tasfiyesi ile süreç devam ediyor. Yönetim kurulu üyelerinin aldığı huzur hakkı da yoktur. Sudan’la ilgili mesele nedir? O da şudur? Bizim burada özel sektörü öne çıkartacak o gittiği ülkede yaşadıkları sorunları minimize edecek bakanlık olarak çabalarımız olmamız lazım. Venezuela ile ilgili çaba da budur. Biz bakanlık olarak orada ekecek biçecek değiliz. Böyle misyonumuz yok. Bizim yaklaşımımız, Cumhurbaşkanımızın talimatı ile Venezuela ile ilgili çalışma oldu. İki ülke arasında önemli bir hukuk var. Hiçbir ülke lideri kalkıp da kendi coğrafyası üzerinde ‘burası Türk toprağıdır’ diye yazıp muhatabına vermez. Bunu yapan Venezuela lideri Madura var, Venezuela tarım bakanı var. Şu an çabamız sınırlı arazimiz var. Bu arazi varlığı üzerinde verimli suyu da dikkate alarak en yüksek verimli üretim nasıl yaparız bunun çabası içindedir. Biz şu an başka ülkelerle masalar kuruyoruz. Bize bu alanda sorular soruyorlar. Bu ülkenin global oyuncu olduğunu tarım alanında göstermemiz gerekiyor” dedi.
Bakanlığa bağlı işletmelerde enerji verimliliği ile ilgili sorulan soruyu da yanıtlayan Kirişci, “İşletmelerde önemi gider kalemi enerjidir. Bizim verimlilik noktasında bu kadar para yatırdık ne aldık? TİGEM’ler kârı öncelik tutan yerler değildir. Biz tohum, fide, fidan damızlık konusunda üretim yapması gereken misyonu bu olan işletmeler grubumuz var. Güneş enerjisi sistemi, rüzgar enerjisi sistemi gibi konularda bizim bankamızdan kullanılan süspansiyonlu krediler var. Özellikle bu GES’ler için sulama enerji maliyetlerinin aşağı çekilmesi için. TİGEM’de de enerji konusunda çalışmalar son aşamasına geldi” diye konuştu.
Üniversite öğrencilerine solucan gübresi ile organik tarım eğitimi
SİVAS Cumhuriyet Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü tarafından 40 araziye kurulan sera ve üretim sahasında öğrencilere solucan gübresi kullanılarak organik tarım eğitimi veriliyor.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksek Okulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Organik Tarım ve Tıbbi Aromatik Programı kapsamında 2019 yılında Hasbahçe Göleti yanında bulunan 40 dönümlük araziye sera ve üretim sahası kuruldu. Bölüm öğrencilerinin uygulamalı ders görmesini sağlama amacıyla mezun aşamasında olanlar burada görevlendirildi. Bölüm öğrencileri bitkileri kendi elleriyle dikerek, bakımlarını yapıyor. Üniversite bünyesinde üretilen solucan gübresi kullanılan alanda öğrenciler patlıcan, domates, kıl biber, bezelye, karpuz, kavun, çilek, kabak, mor patates, yer fıstığı, arpa, buğday gibi bir çok sebze ve meyveyi organik olarak üreterek, üniversitenin bütçesine katkı sağlıyor.
‘HİÇBİR ŞEKİLDE KİMYASAL KULLANMIYORUZ’
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü Öğretim Görevlisi Volkan Yörük, “Öğrencilerimiz hem tarla hem de bahçe tarımı ve seracılığı aynı ortamda görebiliyor. Bu alan için bir de laboratuvar ortamımız var. Burada da yine bitki analizleri ve toprak tahlil analizleri yapılıyor. Öğrencilerimiz tohumdan meyveye kadar tüm üretim modellerini görüyorlar. Bu ürünleri yetiştirmekte bir avantajımız var. Sadece üniversitemizin ürettiği solucan gübresini kullanıp hiçbir şekilde kimyasal kullanmıyoruz. Yok olmaya yüz tutmuş siyez buğdayı, patates çeşitleri gibi spesifik tohumları da burada deniyoruz. Sivas’ta yetişmez denilen yer fıstığı, kavun ve karpuz gibi ürünleri de bir arada yetiştiriyoruz. Yaklaşık 17 çeşit sebze ve 7 çeşitte tarla mahsulü var. Özellikle farklı çeşitteki bitkileri bir arada yetiştirmemize solucan gübresinin katkısı var. Bunun yanında sera ortamı çok etkiliyor. Seraların kullanıldığı üretim modellerinde hemen hemen her ürünü yetiştirebilirsiniz” dedi.
‘ORGANİK TARIMIN DAHA VERİMLİ OLDUĞUNU GÖRDÜM’
Serada eğitim gören öğrencilerden Melek Nur Yıldırım (21), “Burada genel olarak uygulamalı dersler görüyoruz ve bunun bize büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Gün içerisinde ekimden dikime ve hastalıklara kadar her şeyi görüyoruz. Domates, patlıcan, biber, salatalık, çilek, kabak, kavun, karpuz ve fasulye gibi çoğu meyve ve sebzeyi yetiştiriyoruz. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum. Çünkü iş bulma garantisi olan, ölmeyecek bir mesleğimiz olduğunu düşünüyorum. Tercih yapacak arkadaşlarımıza bu bölümü gönül rahatlığıyla tercih etmelerini öneriyorum” diye konuştu.
Mustafa Balyemez (25) ise, “Üniversitemiz ürettiği solucan gübresiyle kimyasal kullanmadan daha verimli olarak tarım yapılabildiği gördük. Farklı bitkileri bir arada yetiştiriyoruz. Birkaç çeşit meyvemiz ve meyve ağaçlarımız var. Koyulhisar domatesi, sırık domatesi, çeri domatesi, köy biberi ve kıl biber gibi ürünleri yetiştiriyoruz. Burada kimyasal kullanamadan üretim yapmanın, organik tarımın daha verimli olduğunu gördüm” ifadelerini kullandı. (DHA)
İlçe Tarım Müdürü'nün tayini çıktı
Zonguldak’ın Çaycuma ilçesinde uzun yıllardır İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü görevinde bulunan Coşkun Ulutaş’ın tayini çıktı.
Çaycuma İlçe Tarım ve Orman Müdürü Coşkun Ulutaş’ın yeni görev yeri belli oldu. 8 yıl sonra tayini çıkan İlçe Müdürü Ulutaş sosyal medya hesabından yeni görev yerini; “Yeni işyerim, Tarım ve Orman Bakanlığı Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü Ankara” olarak paylaştı
Çin Tarım Bankası Gelişmekte Olan Stratejik Sektörlere Yönelik Destekleri Artırıyor
T BEİJİNG, 31 Temmuz (Xinhua) — Ülkenin en büyük ticari bankalarından biri olan Çin Tarım Bankası, ülkenin reel ekonomisini güçlendirme çabaları kapsamında stratejik öneme sahip gelişmekte olan sektörlere yönelik mali desteğini artırdı.
Ülkenin en büyük ticari bankalarından biri olan Çin Tarım Bankası, ülkenin reel ekonomisini güçlendirme çabaları kapsamında stratejik öneme sahip gelişmekte olan sektörlere yönelik mali desteğini artırdı. Bankanın verdiği bilgiye göre, gelişmekte olan sektörlere yönelik geri ödenmemiş kredilerin miktarı Haziran sonu itibariyle yılın başına göre yaklaşık yüzde 30’luk artışla 1,1 trilyon yuanı (163,12 milyar ABD doları) aştı. Banka, yeni nesil bilgi teknolojisi, yeni materyaller, yeni enerji, ekipman üretimi ve tıbbi cihazlar ile ilaç gibi kilit sektörlerde mali desteğini artırdı. Yılın başından bu yana kilit işletmeler ve projelere yönelik kredi desteği ile orta ve uzun vadeli krediler de etkin bir şekilde desteklendi. Banka, yeni nesil bilgi teknolojileri sektörüne verdiği kredilerin Haziran ayı sonu itibariyle 2022’nin başına kıyasla 90 milyar yuanın üzerinde arttığını ve büyümenin de yüzde 50’nin üzerine çıktığını kaydetti.
TİGEM'in tohumluk zammına tepki: Destekler de 3 kat artırılsın!
CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, ekim mevsimi öncesi tohumluk fiyatlarının arttırılmasına tepki gösterdi. TİGEM tarafından sağlanan buğday, arpa ve tritikale tohum fiyatlarının geçen yıla göre 3 kat arttırıldığına dikkati çeken Sarıbal, “O zaman çiftçinin kullandığı destek destekleri de üç kat arttırın” dedi.
Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) tarafından Polatlı’da düzenlenen Hasat Bayramına katılan Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, burada yaptığı açıklamada TİGEM’in sertifikalı tohumluk satış fiyatlarını da açıkladı. Kişirci, kilo başına makarnalık ve ekmeklik buğday için 10,5 lira, tritikale için 9,5 lira ve arpa için 9 lira fiyat açıkladı. Açıklanan fiyatlarla geçen yıla göre makarnalık buğday %200, ekmeklik buğday %218, arpa %177 ve tritikale %192 arttı.
Tohum zammı gıda zammı demek
Açıklanan tohum fiyatlarını değerlendiren Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Başdanışmanı ve Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal, çiftçilerin artan girdi maliyetleriyle ürettiği ürünlerin tüketiciye zamlı gıda olarak döneceğini ifade etti. Sarıbal şöyle devam etti:
“Ülkemizdeki tarım alanlarının yarısından fazlasında hububat tarımı yapılmaktadır. Ülkemizin üretim açığı olan buğday ve arpa gibi temel ürünlerde devletin çiftçinin yanında olmasını beklerken tohumluk fiyatlarına 3 kat artış yapıldı. Mazot, gübre, ilaç gibi girdilerin fiyatları gibi şimdi tohum fiyatları da 3 kat arttırıldı. Önümüzdeki ekim döneminde 3 kat pahalı tohumluk, gübre, ilaç ve mazot kullanan çiftçinin ürünün ucuz olmasını kimse beklemesin. Bu kış çiftçi için zor olduğu kadar hasat zamanı tüketici için can yakıcı fiyatlar olacak. 2023 yılında birçok gıda ürünü artan maliyetler nedeniyle çok daha pahalı olacak demektir. Diğer tarımsal girdiler gibi tohumluk fiyatlarına yapılan zam da gıda zammı olarak üreticiye geri dönecek.”
Tarım ürünlerinin depolama süreleri 12 aya indirildi
Tarım ürünlerinin hasattan itibaren lisanslı depolarda azami 24 ay olan depolanabilme süresi, 12 aya çekildi.
Ticaret Bakanlığının, Hububat, Baklagiller ve Yağlı Tohumlar Lisanslı Depo Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliği, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.
Buna göre, lisanslı depolarda, buğday, arpa, çavdar, yulaf ve tritikale ürünleri, aynı cins, grup, sınıf ve derecelerde olmaları şartıyla bir önceki yıl ürünleriyle karıştırılarak depolanabilecek.
Ayrıca, hasat döneminden itibaren ürünlerin lisanslı depolarda azami depolanabilme süresi 24 aydan 12 aya indirildi. Bu süre Toprak Mahsulleri Ofisine ait ürünler için 24 ay olarak uygulanmaya devam edecek.
Azami depolama süresi, depolama döneminin başlangıcı 1 Ağustos 2022 tarihi ve sonrasında olan ürünler hariç, hasat dönemi 2022 yılı ve öncesi olan ürünler için 24 ay olarak uygulanacak.
Bahçeden 3.5 liraya çıkan domates markette 15 lira
Çukurova’da mart ayında yaşanan don birçok tarım arazisinde zarara neden oldu. Çiftçiler, zarar gören domates fidelerini söküp, yerlerine yenisini dikti. Yetişen domateslerin hasadı tamamlandı. Bahçelerden toplanan son ürünlerin fiyatı, bahçede 3.5 liraya satıldı.
Adana Tarım Platformu Sözcüsü Cahit İncefikir, domates hasadının son günlerinde olduklarını belirterek, “Ocak ayında domates fideleri toprakla buluştu ancak mart ayında yaşanan don olayı nedeniyle fideler zarar gördü ve sökülüp tekrar dikildi. 45 gündür yerli domatesler toplanıyor. Adana’da hasat bitti. Bundan sonraki hasat, Konya, Bursa, İzmir’de olacak. Şu anda domatesin tarla çıkış fiyatı 3.5 lira. Dönümde 7 ton domates toplanıyor” dedi.
Öte yandan, bahçede 3,5 liradan satılan domates, halde 7, marketlerde ise 15 lirayı buluyor. (DHA)