"Kafkas Arı Konağı" ile Kafkas arısı çok yönlü tanıtılıp korunacak
Ardahan’da başta dil uzunluğu ve soğuğa dayanıklılığı açısından Türkiye’de tek, dünyada ise en önemli 4 ırktan biri olan Kafkas arısının çok yönlü tanıtılması ve korunması için “Kafkas Arı Konağı” hayata geçiriliyor.
Kafkas Arısı Üretim, Eğitim ve Gen Merkezi Müdürlüğü koordinasyonunda, Serhat Kalkınma Ajansı’nın (SERKA) desteğiyle Valilik, İl Özel İdaresi, Tarım ve Orman İl Müdürlüğü ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğünün ortak yürüttüğü projenin yüzde 85’i tamamlandı.
Kafkas arısının çok yönlü tanıtılması ve korunmasının amaçlandığı projeyle bin metrekare alanda yapılan konakta, arı ürünü satış ofisi, arıcılık müzesi, arının yaşamının sanal ortama taşınacağı alan, genetik ve morfolojik çalışmaların yapılacağı laboratuvar yer alacak.
Bölgede arıcılık sektörüne katkı sağlayacak konağın yıl sonunda tamamlanması planlanıyor.
Kafkas Arısı Üretim, Eğitim ve Gen Merkezi Müdürü Sinan Aydın, AA muhabirine, projenin Ardahan ve Kafkas arısının geleceği için çok önemli olduğunu söyledi.
“Arının yaşamını sanal ortama taşımış olacağız”
Projenin hayata geçirilmesiyle Kafkas arısının çok yönlü tanıtımı ve korunmasının sağlanacağını ifade eden Aydın, şunları anlattı:
“Konağın yapımı tamamlandıktan sonra burada konferans salonundan tutun, personelin çalışma alanı ve arı ürünü satış ofisine kadar birçok birim yer alacak. Daha da önemlisi 7’den 70’e herkesin dikkatini çekecek, arıcılığı sevdirecek, cazibe alanı bir müze olacak. Konakta, ülkemizde bir ilk olarak bal arısının kovan içindeki tüm yaşam döngüsünü anlatan bir yazılım ile arının yaşamını sanal ortama taşımış olacağız. Buraya gelenler kovana gitmeden, özellikle çocuklar sanal gözlük ile arıyı, kovan içindeki tüm yaşam evrelerini daha yakından tanımış olacak.”
Aydın, konakta bitki türlerinin sergileneceğini ve ilin florasının ziyaretçilere tanıtılacağını belirterek, ayrıca merkezdeki laboratuvarda arı üzerinde genetik ve morfolojik çalışmalar yapılacağını dile getirdi.
Arı ürünlerinin analizlerinin ve AR-GE faaliyetlerinin de konakta yapılacağını aktaran Aydın, “Çalışmaların tamamlanması ile konak önüne Kafkas arı heykeli de dikilecek. Bu şekilde ilimizin bir arıcılık şehri olduğu vurgulanacaktır. Ayrıca proje kapsamında yer alacak olan arı ürünleri satış ofisinde ise Kafkas arısının ürettiği bal, polen, propolis gibi arı ürünlerinin satışı gerçekleştirilecek.” diye konuştu.
Düzce'de kadınlar 121 dönüm araziyi aromatik bitkilerle tarıma kazandırdı
Düzce’de hayata geçirilen proje kapsamında Mergiç bölgesindeki 121 dönüm araziyi tarıma kazandıran 30 kadın, ada çayı, biberiye, kekik ve melisa gibi aromatik bitkiler yetiştirmeye başladı.
Düzce’de hayata geçirilen proje kapsamında Mergiç bölgesindeki 121 dönüm araziyi tarıma kazandıran 30 kadın, ada çayı, biberiye, kekik ve melisa gibi aromatik bitkiler yetiştirmeye başladı.Düzce Belediyesi, Düzce Üniversitesi, İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü, İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Düzce Ticaret ve Sanayi Odası, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı iş birliğinde tarım arazilerinin değerlendirilmesi, nitelikli tarım yapılması ve dezavantajlı kadınlara istihdam sağlanması amacıyla “Tarım Akademisi Projesi” hayata geçirildi.Proje kapsamında, daha önce meyve fidanlığı olarak kullanılan Tarım ve Orman Bakanlığına ait 121 dönüm atıl arazi, çoğu ekonomik ve sosyal olarak dezavantajlı kadınların elinde tarıma elverişli hale getirildi.Nitelikli ve bilinçli tarım yapılması dolayısıyla “Akıllı Tarım Merkezi” adı verilen arazide geçen yıl ada çayı, biberiye, kekik ve melisa gibi ürünleri toprakla buluşturan kadınlar, ilk hasadı yapıyor.Yetiştirilen ürünlerin proje kapsamında anlaşma sağlanan firmaya satışından elde edilen gelir, kadınlara kazanç sağlamanın yanı sıra projenin genişletilmesinde kullanılacak. Özellikle ada çayı ve kekik üretiminden yüksek rekolte beklenen projeyle daha çok kişinin nitelikli tarıma yönlendirilmesi hedefleniyor. “Geçen yıl araziye 18 bin bitki ektik “Düzce Belediye Başkanı Faruk Özlü, AA muhabirine, Türkiye’nin kalkınmasında ve gelişmesinde beş ana ve stratejik sektör olduğunu, bunların başında tarım ve gıdanın geldiğini söyledi. Belediye olarak tarıma katkı sunmak amacıyla “Tarım Akademisi Projesi”ni hayata geçirdiklerini, bu sayede nitelikli bitki yetiştirmeyi hedeflediklerini belirten Özlü, “Geçen yıl araziye 18 bin bitki ektik. Bunlar biberiye, kekik, ada çayı ve melisadır. Bu yıl ilk hasadımızı yaptık ve ada çayı topladık.” dedi.Özlü, Düzce’nin geniş tarım arazileri olmayan “butik” bir şehir olduğunu, bu sebeple nitelikli tarım yapıp çiftçileri eğiterek tarımın gelişmesine, gıda sektörünün büyümesine katkı sunmak istediklerini anlatarak, “121 dönümlük arazide Düzce’de yetişebilen ve önemli gördüğümüz bitkileri, meyveleri yetiştirmeye çalışıyoruz. Paydaşlarımızla bunu gerçekleştiriyoruz. Çalışanlarımızın hemen hemen hepsi kadın işçiler. Bu işçilerimizde dezavantajlı gruplara büyük önem veriyoruz.” diye konuştu. Projede belediyeye gelir elde etmenin hedeflenmediğini vurgulayan Özlü, buradan bir gelir elde edilecekse bunun yine tarımın gelişmesi için kullanılacağını sözlerine ekledi. “Tarımla ilgilenmek bana keyif veriyor “Projede yer alan 37 yaşındaki Meryem Ergün, üretime katkı sağlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ergün, ada çayı, melisa, kekik gibi bitkiler yetiştirdiklerini belirterek, şimdi ise ürünlerin hasadını yaptıklarını kaydetti. İşini severek yaptığını, tarımla ilgilenmenin kendisine keyif verdiğini anlatan Ergün, “Toprağa dokunmak bambaşka bir şey. Bitkinin büyüdüğünü görmek ve emeğimizin karşılığını almak çok güzel bir duygu. Bu duyguyu anlatılmaz, yaşanır.” ifadesini kullandı. Kardeşi Havva Ergün ise projede yer almaktan keyif aldığını belirtti.
Afyonkarahisar'da sulu tarım ile 478 milyon TL'lik gelir hedefleniyor
Afyonkarahisar’da 239 bin 250 dekar tarım arazisinde yapılacak sulu tarım ile 2022 yılı birim fiyatları ile ülke ekonomisine 478 milyon TL katkı sağlanması hedefleniyor.
Afyonkarahisar’da 239 bin 250 dekar tarım arazisinde yapılacak sulu tarım ile 2022 yılı birim fiyatları ile ülke ekonomisine 478 milyon TL katkı sağlanması hedefleniyor.
Afyonkarahisar’da 15 Mayıs tarihinde başlayan 2022 yılı sulama sezonunda toplam 239 bin 250 dekar tarım arazisinin sulanacağını açıklayan DSİ Genel Müdürü Prof. Dr. Lütfi Akca açıklamalarda bulundu. Akça, “Afyonkarahisar’da toplam 239 bin 250 dekar tarım arazisinde yapılacak sulu tarım ile birlikte 2022 yılı birim fiyatları ile ülkemiz ekonomisine 478 milyon TL katkı sağlanmasının hedeflendiğini söyledi. Çiftçilerimize bol ve bereketli bir sulama sezon dileyerek, bizler DSİ olarak ülke tarımı ve ülke insanı için özveri ile çalışmaya devam etmekteyiz. Tarım arazilerinin suya kavuşmasını, modern sulama sistemlerinin yaygınlaşmasını ve özellikle de su tasarrufu sağlanmasını önemsiyoruz. Çalışmalarımızı da bu yönde kararlılıkla sürdürüyoruz” dedi.
Bakan Kirişci: Vatandaşın ucuz gıdaya erişimi için kent tarımı desteklenecek
Tarım ve Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci, ucuz gıdaya erişim için kentlerde tarım yapılmasının destekleneceğini açıkladı.
Kirişci, dünyada yaşanan gıda sorunundan çiftçinin maliyetlerine, vatandaşların ucuz gıdaya erişimine kadar birçok konuda tarımdaki yol haritasını Sabah Gazetesinden Dilek Güngör’e açıkladı.
Yaş meyve-sebzede fiyat nasıl düşecek sorusuna Kirişci şu yanıtı verdi:
Kent tarımını uygulamaya başlıyoruz. Nüfusun kümelendiği yerlerde aynı zamanda üretim alanlarını da koruyor olmamız gerekiyor. Her yeri sanayileştireceğiz diye bir şey olmaz. Kocaeli’ndekilere mikrofon uzatın. Ne kadar memnunlardır? O kadar fabrikalaşma var ki… İnsanlar temiz hava almak için 100 kilometre kat edip Düzce’ye, Bolu’ya gidiyor. Gelelim soruya… Bir kilo domates Antalya’dan İstanbul’a 800 kilometre yol yaparak geliyor. Hem tazeliğini kaybediyor hem de ulaşım maliyeti fiyatın üzerine biniyor. Yolda da yüzde 25 fire veriyor. Bunun da maliyeti fiyata yansıyor. Üstelik, egsoz emisyonu da havayı kirletiyor. Halbuki, İstanbul’un çevresinde Çengelköy, Şile, Çatalca, Beykoz, Silivri var. Buralarda bakir alanlar var. Üretici de var. Çatalca’da domates yetiştiren kardeşimiz doğrudan ürünü lokantalara, evlere dağıtabilir. Bu yolla, vatandaş hem taze, hem az maliyetli ürün yiyecek. İklim değişikliğine sebep olan unsurları ortadan kaldıracaksınız ve köyden kente göçü de engelleyeceksiniz.
TürkTraktör'den Kırklareli'nde tarla günü etkinliği
TürkTraktör, Kırklareli’nin İnece beldesinde traktörleri tanıtmak için uygulamalı tarla günü etkinliği düzenledi.
İnece beldesinde tarlada gerçekleştirilen etkinliğe, Kırklareli Valisi Birol Ekici, CHP Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu, İl Tarım ve Orman Müdürü Mehmet Aksoy, TürkTraktör bölge ve Kırklareli bayi yetkilileri ile çiftçiler katıldı.
Çiftçiler tanıtımı yapılan traktörler ile çeşitli tarım ekipmanlarını kullanarak test etti.
Ayrıca 1 milyonuncu üretim Case IH traktör hediyesi için çekiliş kayıtları alındı.
Vali Ekici, konuşmasında, tarım ekipmanları alanında son yıllarda büyük teknolojik gelişmeler yaşandığını söyledi.
Teknolojik tarım ekipmanlarının çiftçilik faaliyetlerini de kolaylaştırdığını anlatan Ekici, ülke olarak daha iyi ve daha güzel ekipmanlar üretmeye devam edileceğini kaydetti.
Dünyada gıda krizi yaşandığının söylendiğini aktaran Ekici, ‘Onun için bu makinelere ihtiyacımız var. Onun için çiftçiliği bırakmayacağız. Daha güzel ve kaliteli hayatı birlikte yaşayacağız. Traktörlerin ülkemizdeki tarımsal üretimin artırılmasına vesile olmasını, daha güzel iş makinelerinin memleketimiz tarafından üretilerek dünyanın hizmetine sunulmasını temenni ediyorum.’ diye konuştu.
CHP Kırklareli Milletvekili Gündoğdu da çiftçiliğin önemli olduğunu dile getirerek, ‘Çiftçimize güzel, hasadı bol, bereketli bir sezon diliyorum.’ dedi.
Yüzyıllardır manda yetiştirerek yerli ırk mirasını geleceğe taşıyorlar
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı 650 yıllık geçmişe sahip kırsal Karaoğlan Mahallesi’nde yetiştirilen yerli ırk manda ile ülke hayvancılığına katkı sağlanıyor.
Bursa’nın Mustafakemalpaşa ilçesine bağlı kırsal Karaoğlan Mahallesi’nde manda yetiştiriciliği kuşaktan kuşağa aktarılıyor.
Kirmasti Çayı’nın Uluabat Gölü’ne döküldüğü havzada bulunan 650 yıllık geçmişe sahip mahallede yüzyıllardır manda yetiştiriliyor.
Meralarda beslenen mandaların günlük sağılanları Kirmastı Çayı bölgesinde kayıkla gezen çobanlar tarafından gözetlenerek korunuyor.
Erkek ve büyüme aşamasındaki mandalar ise göl tarafındaki merada ilkbahardan sonbahara kadar hiç ahırlara getirilmeden çobanlar tarafından otlatılıyor.
Besin içeriği ve kalitesiyle rağbet gören manda eti ve sütü Karaoğlan Mahallesi’nden yurdun dört bir yanına gönderiliyor. Mahalle halkı önceki yıllara göre azalan manda yetiştiriciliğini gelecek kuşaklara aktarmaya çalışıyor.
Muhtar Ergün Kısa, AA muhabirine, mahallelerinde asırlardır manda yetiştirildiğini anlattı.
Kısa, 400 haneli Karaoğlan’ın eskiden yüzde 80’inde manda olduğunu belirterek, “Şu an 25 hanede var. Bunu biz çoğaltma amacındayız. Köyümüzde 1700 manda var. Bundan 10 sene önce 5-6 bin civarı vardı. Gittikçe nesli tükeniyor. Biz bunun sayısını artırmak için tüm gücümüzle gayret ediyoruz. Devletimizden de desteklerini bekliyoruz.” diye konuştu.
Bölgede yerli ırk “Anadolu mandası” yetiştirdiklerini dile getiren Kısa, mandaların 4 yılda erişkin hale geldiklerini söyledi.
Kısa, “Buna ömürle sabır lazım. Bunu herkes yapamaz. Bunun faydaları çok. Sütü, yoğurdu, peyniri, kaymağı. Bir de bunun sütünden ilaç yapılıyor, astım hastalarına.” dedi.
“Bunu korumaya çalışıyoruz”
Muhtar Kısa, merada ve çay kenarında yayılan mandaları çobanlarla koruduklarını ifade ederek, şunları aktardı:
“Yüzde yüz doğal besleniyorlar, yem vermeyiz. Yem vermeden bu meralarımızdan faydalanıyoruz. Mandaları kayıkla takip ediyoruz. Çobanlarımız var başında. Hepsinde birer kayık var. Bizim mandanın ırkı Anadolu mandası. Yerli, yani ithal değil. Bunu korumaya çalışıyoruz. Nesli tüketmemeye uğraşıyoruz.”
Kısa, sazlık bölgede zaman zaman yangın çıktığını, bundan mandaların olumsuz etkilendiğini sözlerine ekledi.
Mahalle sakinlerinden 71 yaşındaki Mehmet Aydın da manda yetiştiriciliğinin atalarından miras kaldığını belirtti.
Aydın, gelecek nesle bunu aktarmak istediklerini anlatarak, “Mandaların süt veren kısmı yazın eve gelip sağılır. Vermeyenler ise kar yağana kadar merada kalır. Yavrular doğduğu zaman çoban tarafından sahibine bilgi veriliyor. Etine, sütüne çok ilgi var. Satmaya yetiştiremiyoruz zaten. Hastalıklara da iyi geldiği söyleniyor.” ifadelerini kullandı.
Hasanlar Barajı suya doydu
Düzce’nin Yığılca ilçesinde tarım faaliyetlerine su sağlayan ve 2 yıl önce yaşanan kuraklık sonucu su seviyesi düşen Hasanlar Barajı son yağışlarla suya doydu. Barajda doluluk yüzde 100’e ulaştı
Sulama ve taşkın kontrolü amacıyla 1972’de Yığılca ilçesi Küçük Melen Çayı üzerinde inşa edilen baraj, 80 metre yüksekliğe ve 1 milyon 651 bin metreküp su kapasitesine sahip. Bu özelliğiyle kentte bulunan 2 aktif barajın büyüğü olan Hasanlar Barajı, 26 bin 450 hektarlık alana sulama hizmeti veriyor. Düzce Ovası’nda yürütülen tarımsal faaliyetlere önemli katkı sağlayan baraj, kentte aktif tarım yapılan 30 bin dönüm arazinin yüzde 45’inin su ihtiyacını karşılıyor. Bölgede 2020’de yaşanan kuraklık sonucu su seviyesi düşen Hasanlar Barajı’nda doluluk oranı, son yağışlar ve kar sularının erimesiyle yüzde 100’e ulaştı.
Barajda 2 yıl önceki su seviyesi ile tam kapasiteye ulaşan doluluk sonucu ortaya çıkan görüntüler tek karede birleşti. Düzce Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oktay Yıldız, küresel bir kriz olan iklim değişikliği konusunda ulusal bazda çalışmaların olduğunu söyledi.
Barajlara giren suyun önemli olduğuna işaret eden Yıldız, “Bu yıl kar da iyi yağdı, kaynakları besledi ancak bu yağışın uzun vadede yeraltı kaynaklarını beslemesi gerekir. Yeraltı su kaynakları yeteri kadar dolmazsa önümüzdeki yaz sonu ve sonbahardaki yağış azlığıyla yine kuraklık çekeriz. Geçici olarak 1-2 aydır yağışlı havanın olması, bizim bütün senaryoyu olumlu yorumlamamıza neden olmuyor” değerlendirmesinde bulundu. AA
Tırpancıların köylerde ot biçme mesaisi başladı
Tunceli’de tarım makinesinin giremediği engebeli arazilerde ekili yem bitkileri ve otlar, günlük 12 saate yakın mesai yapan tırpancıların bilek gücüyle biçiliyor – Tırpancı Engin Güler: – “Bu mesleği babam dedemden, ben de babamdan devraldım. Yaklaşık 20 yıldır bu işten geçimimi sağlıyorum”
Tunceli’de hayvanlar için ekilen yemlik bitkilerin ve otların hasadı, makine girmeyen engebeli arazilerde tırpancılar tarafından yapılıyor.
Çayır ve mera alanlarının geniş olduğu kentte, tarım ve hayvancılık faaliyetleri önemli geçim kaynakları arasında yer alıyor.
Ovacık, Pülümür, Nazımiye ve Mazgirt ilçelerinde yaşayan köylüler de her yıl bahar aylarında hayvanları için tarlalarına yonca, korunga, fiğ ve arpa gibi ürünler ekiyor.
Zamanlarının çoğunu hayvanlarıyla ilgilenmeye ayıran köylüler, yaz döneminde olgunlaşan yem bitkilerini hasat edip kış için hazırlıyor.
Köylüler, engebeli bazı arazilerde yetiştirdikleri ürünleri buralarda tarım makineleri kullanılamadığından tırpancılara biçtiriyor. Tarla sahipleriyle anlaşan tırpancılar, erken saatlerde tarla ve meraların yolunu tutuyor.
keskin olması”
Tırpancıların gün boyu kavurucu sıcak altında biçtiği ot ve yem bitkileri önce kurumaya bırakılıyor, daha sonra köylülerce tırmıklarla toplanan bitkiler, samanlıklarda istifleniyor.
Tırpancı Gürsel Tektaş, AA muhabirine, yazları ekmek parasını tırpandan kazandığını söyledi.
Tarım makinelerinin giremediği engebeli arazilerde çalıştıklarını ifade eden Tektaş, “Biz kol ve bilek gücüyle çalışıyoruz. Yaptığımız meslek zor, herkes bu işi yapamaz. Mesleğin püf noktalarından biri tırpanın ağzının keskin olması. Çekiç ve örs kullanarak dövdüğümüz tırpanlar kolayca otları biçebiliyor.” dedi.
“Günlük ortalama 12 saat ot biçiyoruz”
Tektaş, güneş altında mesai yapmanın zor olduğunu ancak işin tekniğini bildikleri için rahat çalıştıklarını belirterek, “Günde 3 defa keskin olması için tırpanın ağzını dövüyoruz ve ara sıra da su ve yemek molası veriyoruz. Günlük ortalama 12 saat ot biçiyoruz.” diye konuştu.
Tırpancı Engin Güler de Erzurum’un Çat ilçesine bağlı Kaplıca köyünde yaşadığını ve mevsimlik olarak tarlalarda ot biçtiğini dile getirdi.
Kuvvet ve kondisyon gerektiren bir iş yaptığını vurgulayan Güler, “Bu mesleği babam dedemden, ben de babamdan devraldım. Yaklaşık 20 yıldır bu işten geçimimi sağlıyorum. Bizim ot biçme dönemi genellikle mayısta başlıyor ve haziran ayının sonuna kadar devam ediyor.” ifadelerini kullandı.