Akdeniz'de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı
Mersin’in Erdemli ilçesinde büyüklü küçüklü teknelerle ava çıkan balıkçılar, son zamanlarda deniz anaları ve kaykay nedeniyle balık popülasyonunun azalması ve masrafların artması nedeniyle av yasağını beklemeden sezonu kapatmaya başladı.
Akdeniz’de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı
Akdeniz’de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı
Mersin’in Erdemli ilçesinde büyüklü küçüklü teknelerle ava çıkan balıkçılar, son zamanlarda deniz anaları ve kaykay nedeniyle balık popülasyonunun azalması ve masrafların artması nedeniyle av yasağını beklemeden sezonu kapatmaya başladı.
Akdeniz’de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı – Tıkla İzle
Tarım ve turizmin yanı sıra balıkçılık da önemli bir gelir kapısı olan Mersin’de balıkçılar, bu sezon zor günler geçirdi. Kış şartlarının çetin geçmesi nedeniyle Akdeniz’in sürekli fırtınalı olması ve akıntıların yön değiştirmesi, deniz analarının yoğunluğu ve ortaya çıkan kaykay nedeniyle son aylarda balık popülasyonunda azalma oldu. Masraflarını çıkaramayan balıkçılar, 15 Nisan’da bitecek olan sezonu erken kapatmaya başladı.
Erdemli’de birçok balıkçı teknesini barınağa çekerek paydos etti. Son aylarda Mersin körfezinde yoğun olarak görülen deniz analarından kaynaklı balıkçıların “salya” ve “kaykay” olarak ifade ettiği avlanmayı olanaksız hale getiren beyaz jel tarzı tabakanın gözleri tıkadığı, ağları ağırlaştırdığı için avlanmayı olumsuz etkilediği kaydedildi.
“Akdeniz’de balıkçılık her sene azalıyor”
Akdeniz’de balıkçılığın bitme noktasında geldiğini belirten Erdemli Su Ürünleri Kooperatifi Yalçın Sakın, “Bu sene hava şartlarından mı neden oldu anlayamadık. Gerçekten şu anda balıkçılık sektörü zor durumda. Akdeniz’in acil şekilde masaya yatırılması gerekiyor. Akdeniz’de balıkçılık her sene azalıyor. Bu sene sezonu erken kapatmak zorunda kaldık. Balık yok, masraflar çok ağırlaştı. Allah razı olsun devletimiz şimdiye kadar hep destek verdi. Yıllarca devletimizin verdiği o destekle ayakta durduk” dedi.
Balıkların balık avcılığı yapanlarda pahalı olmadığına ancak tezgahlarda pahalı olduğuna dikkat çeken Sakın, son dönemde masrafların çıkmaması nedeniyle kendi teknesi başta olmak üzere birçok balıkçının teknesini bağlayarak sezonu kapattığını kaydetti.
Akdeniz’de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı
Mersin’in Erdemli ilçesinde büyüklü küçüklü teknelerle ava çıkan balıkçılar, son zamanlarda deniz anaları ve kaykay nedeniyle balık popülasyonunun azalması ve masrafların artması nedeniyle av yasağını beklemeden sezonu kapatmaya başladı.
Akdeniz’de balıkçılar sezonu erken kapatmaya başladı – Tıkla İzle
Tarım ve turizmin yanı sıra balıkçılık da önemli bir gelir kapısı olan Mersin’de balıkçılar, bu sezon zor günler geçirdi. Kış şartlarının çetin geçmesi nedeniyle Akdeniz’in sürekli fırtınalı olması ve akıntıların yön değiştirmesi, deniz analarının yoğunluğu ve ortaya çıkan kaykay nedeniyle son aylarda balık popülasyonunda azalma oldu. Masraflarını çıkaramayan balıkçılar, 15 Nisan’da bitecek olan sezonu erken kapatmaya başladı.
Erdemli’de birçok balıkçı teknesini barınağa çekerek paydos etti. Son aylarda Mersin körfezinde yoğun olarak görülen deniz analarından kaynaklı balıkçıların “salya” ve “kaykay” olarak ifade ettiği avlanmayı olanaksız hale getiren beyaz jel tarzı tabakanın gözleri tıkadığı, ağları ağırlaştırdığı için avlanmayı olumsuz etkilediği kaydedildi.
“Akdeniz’de balıkçılık her sene azalıyor”
Akdeniz’de balıkçılığın bitme noktasında geldiğini belirten Erdemli Su Ürünleri Kooperatifi Yalçın Sakın, “Bu sene hava şartlarından mı neden oldu anlayamadık. Gerçekten şu anda balıkçılık sektörü zor durumda. Akdeniz’in acil şekilde masaya yatırılması gerekiyor. Akdeniz’de balıkçılık her sene azalıyor. Bu sene sezonu erken kapatmak zorunda kaldık. Balık yok, masraflar çok ağırlaştı. Allah razı olsun devletimiz şimdiye kadar hep destek verdi. Yıllarca devletimizin verdiği o destekle ayakta durduk” dedi.
Balıkların balık avcılığı yapanlarda pahalı olmadığına ancak tezgahlarda pahalı olduğuna dikkat çeken Sakın, son dönemde masrafların çıkmaması nedeniyle kendi teknesi başta olmak üzere birçok balıkçının teknesini bağlayarak sezonu kapattığını kaydetti.
Son aylarda deniz anası ve kaykay balıkçıları vurdu
Son aylarda sıkıntı çektiklerini belirten tekne sahiplerinden Gökhan Olgar da, “Denizde de şu an deniz anası balıkçının belini bükmüş durumda, hiçbir şekilde masrafı çıkartamaz hale geldik. Bir çözüm bulma içerisindeyiz, ne yapacağımızı şaşırdık. Bütün balıkçılar sezonu kapatmak için sıraya girmiş durumda” diye konuştu.
Bu sezonun genelinde sıkıntı olduğunu ancak ilk zamanlarda masrafların çıktığını dile getiren balıkçı Zeynel Olgar, “Sonlara doğru havaların bozuk olması, akıntıların değişmesi, akarsuların fazla akması gibi nedenlerle balıkçılık bayağı yetersiz kaldı. Son 2-3 ay aşırı sıkıntılı bir dönem yaşadık. Masrafların yükselmesi bizi hep geriye itekledi. Dışardan gelen bir mazot desteğimiz var ama son zamanlarda daha da yükseldi. Bir ağ atıyoruz, 5 kasalık balığa herhalde 250-300 kasa deniz anası çıkartıyoruz. Kaykay olayı da bu sezon buraya geldi, son bir aydır aşırı bir kaykay olayı da var, deniz anası da var. Limanın içine kadar deniz anası geldi” ifadelerini kullandı.
Tarım politikalarına karşı ortak mücadele
AKP’nin hemen her alanda olduğu gibi tarım alanında da ülkeyi iflasın eşiğine sürüklediği tespiti ile yola çıkan çok sayıda sendika, dernek ve meslek odalarının da içerisinde yer aldığı Tarım Platformu’nu kurdu.
TMMOB Çevre, Gıda, Kimya, Ziraat Mühendisleri Odaları, DİSK Gıda Sanayi İşçileri Sendikası, KESK TARIMORKAM-SEN, Türkiye Ziraatçılar Derneği, Veteriner Hekimler Derneği ve çok sayıda meslek kuruluşu ile dernek, Ankara’da yaptıkları açıklamayla platformun kuruluşunu duyurdu. İktidarın yanlış politikalarının birlikte mücadeleyi zorunlu hale getirdiği ifade edilen açıklamada, 20 kuruluşun tarım politikalarının iyileştirilmesi için birlikte hareket edeceği vurgulandı.
Neoliberal tarım politikaları sonucu piyasayı düzenleyen tarımsal KİT’lerin özelleştirildiği, kamu kurumlarının işlevsizleştirildiği, üretici kooperatiflerinin güçsüzleştirildiği, tarımsal desteklerin azaltıldığı vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:
“Rusya-Ukrayna savaşının ülkemize etkileri, yapısal ve altyapısal sorunları çözülemeyen tarım sektörümüzü çok boyutlu yeni ve ciddi bir kriz ortamına sürükledi. Bu süreçte üretim ekonomisi yerine rant ve faiz ekonomisinde ısrar edilmesi, girdi ve ürünlerde dışa bağımlılığın kesintisiz sürdürülmesi sonucu üreticinin alandan çekilmesi hızlanırken sektör dışı piyasa aktörleri sektörü daha fazla etkiler hale geldi, kronikleşen gıda enflasyonu tüketicinin yeterli gıdaya ulaşmasını engelledi.”
ORTAK MÜCADELE
“Bizler, tarım, gıda, hayvancılık, orman ve çevre alanında faaliyet yürüten meslek ve emek örgütleri, demokratik kitle örgütleri, tüketici örgütleri olarak ülkemizin tarım politikalarının hayati önem arz ettiğini, tarım ve gıda sektörlerinin kamu yararını ve toplum çıkarını esas alarak ekolojiye duyarlı ve halkın refahına dayalı olması gerektiği düşüncesiyle ‘Tarım Platformu’ oluşturmuş bulunmaktayız. Ortak mücadele yürütmek amacıyla kurduğumuz Tarım Platformu bileşenleri olarak, ülke düzeyinde eşzamanlı etkinliklerle sesimizi daha gür duyurmayı ve doğru tarım politikalarının yaşama geçirilmesini amaçlıyoruz. Bizler, Tarım Platformu bileşenleri olarak yaşanan yakıcı ve yıkıcı sorunların çözümü için bilimsel veriler doğrultusunda mücadele, toplumsal mücadele, hukuk mücadelesi ile birlikte, hep beraber ortak mücadele kararlığımızı
TARIM SEKTÖRÜ ÜLKE İÇİN BEKA MESELESİ
Bakanlıkta görev değişimiyle yeni bir yol haritası çizilen tarımda sektör temsilcileri üretim sorunlarının çözülmesini istedi. ASKON Antalya Başkanı Cahit Urfan, tarımın bugün ve geleceğin sektörü olduğunu belirterek son 20 yılda çiftçi sayısının yarı yarıya azaldığını ve iş gücünün sürekli düştüğünü söyledi.
Yeni Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi’nin “Tarım yeniden kurgulanacak” açıklamasının ardından sektör temsilcileri görüşlerini aktararak yeni yol haritasına katkı vermek için biraraya geldi.
Yeni Bakan tarımı yeniden kurgularken toprakların verimlilik ve bölgede su bulunma durumuna göre üretimli ilgili kotalar getirecek. İhtiyaç doğrultusunda stratejik ürünleri üretecek yeni bir tarım sektörü oluşturacak. Bakan Vahit Kirişçi’nin çalışmaları “Sen üret yeter. Sen üret gerisini unut” merkezinde yoğunluk kazanıyor.
Ülke ihtiyaçlarına göre tarımı yeniden tasarlayacağını belirten Bakan Kirişci, “Ben bunu genellikle 3 şeyle sınırlıyorum; Bitkisel üretim tarafı un, yağ, şeker… Bunlar stratejik, vazgeçilmez ürünler. Anadolu insanımızın olmazsa olmazı. Un dediğimiz şey… Burada hububatı kastediyoruz, en başta buğday, arpa ve çavdar diye devam eder. Bunların bir kısmı hayvansal üretimde de girdi olan bir grup. Dolayısıyla hububat kısmını kesinlikle bizim üretmemiz lazım, orada kendimize yeterli olmamız lazım. İkinci grup, yağlı tohumlar, yani soyada dünyaya ödediğimiz meblağı biliyoruz, ayçiçeğinde arz açığımız var. Bu yağlı tohumlar konusu da vazgeçilmez. Üçüncü olarak şeker, bu da bizim tarım kültürümüzün bir vazgeçilmezi” diyor.
Üretmekten başka çare yok
Son günlerde yaşanan küresel ekonomik gelişmeler, hammadde girdi fiyatlarındaki dalgalanmalar ile ithalat ve ihracata getirilen düzenlemeler gözlerin tarım ve gıda sektörüne yönelmesine neden oldu. Bakan Kirişci’nin verdiği hedefler Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) Antalya Şubesi’nin organize ettiği panelde tarım politikaları tartışılırken katılımcılar tarımla ilgili görüşlerini ve sorunlara yönelik çözüm önerilerini paylaştılar.
Panelde söz alan ASKON Antalya Başkanı Cahir Urfan, tarımda her yıl artan işgücü kaybından söz etti. “Türkiye’nin üretmekten başka çaresi yok” diyen Urfan, dünyadaki olumsuz şartları gündeme taşıdı.
Türkiye’nin tarımda kendi kendine yeten bir ülke olarak öne çıktığını, bunu pandemi sürecinde gösterdiğini dile getiren Cahit Urfan, “1980 yılından bu yana tarımda bir atalet söz konusu. Üretim yapılıyor, yeterlilik sağlanıyor ancak bu kafi değil. Dünyada ekonomik ve jeopolitik krizler sebebiyle fiyatları artan gıda emtiası geleceğin nasıl şekilleneceğini gösteriyor. Küresel konjonktür düşünüldüğünde üretimin daha artırılması ve bilinçli ve planlı bir üretim gerekiyor. Tarım sektörü bir ülke için beka meselesi. Bunu sağlamanın yolu, tarımı ayağa kaldırmak. Kırsaldan şehirlere göç önlenemiyor. Son 20 yılda yarısının kaybedildiği çiftçinin üretime yeniden döndürülmesi şart” dedi.
Eğitimli personeli çoğaltmalıyız
Öncel Grup Yönetim Kurulu Başkanı Şevki Öncel, tarımın yaşadığı sorunların başında eğitimli personel yetersizliğinin geldiğini hatırlattı. Analiz’e de açıklamalar yapan Şevki Öncel, “Firma olarak devlet destekleri ve kendi öz sermayemiz ile 250 milyon lira üzerinde tarımsal yatırım yaptık. Ancak 5 yılda tarım bölümünde insan kaynaklı hatalardan dolayı uğradığımız zarar 30 milyon lirayı geçti. Bu eğitimli ara personelin yetersizliğinden kaynaklanıyor” dedi. Küresel tarım ülkeleriyle rekabet edebilmek için devlet uygulamalarında kapsamın daha genişletilmesi gerektiğini vurgulayan Öncel, “Eğitim, Ar-Ge ve inovasyon sektör için olmazsa olmaz. Uzun vadeli de olsa soruna mutlaka el atılmalı” dedi.
Ticarete 1988 yılında Öncel Klima olarak başladıklarını ve daha sonra tarımda yatırım yapmaya karar verdiklerini belirten Şevki Öncel, “Sektöre girmeden uzun araştırmalar yaptık. sektörüne yatırım yapmaya karar verdim” Sektöre girmeden önce uzun araştırmalar yaptığını belirten Öncel; “Yenilenebilir enerji kaynağı kullanarak havadan-suya ısı pompalarıyla toplamda 170 dekar serayı 2 ay boyunca +12 derecenin altına düşürmeyecek şekilde ısıttık. Bunun için sadece 12 bin lira değerinde elektrik enerjisi harcadık. Çevreye karbondioksit ve benzeri zararlı gaz salınımı yapmadık. Bu şekilde çevreye duyarlı ve sağlıklı gıda üretiminin ilk aşamasını tamamladık” diye konuştu.
İthalatı ihracata çevirdik
Türkiye’nin tropik meyve ürünleri ithalatçısı olduğunu bildiklerini ve buna göre yatırım yaptıklarının altını çizen Şevki Öncel, “Hangi tropik meyvelerin ülkemizde yetiştirilebilir, hangileri halkımızın ağız tadına uygun olur diye tropik meyve serası kurduk. Seramızda 25 çeşit tropik meyve bulunuyor. Araştırmalarımız sonucu ülkemize en uygun bitkileri yetiştirerek burada da dövizlerimizin içerde kalmasını sağladık” dedi.
Tarıma 180 milyon liralık yatırım yapmalarına rağmen, destek ve kredilerin yeterli olmadığını belirten Şevki Öncel, “Artan girdi maliyetlerinin üretimi zorlamakta ve maliyetler neredeyse 4 kat arttı. Enerji maliyetler çok yüksek. Özellikle gübre konusunda acil bir destek programı yapılmalı. Girdi maliyetleri yanında bu şartlar altında yatırım yapmak istediğimizde ise krediye ve bürokratik engelleri aşmakta zorlanıyoruz” bilgisini verdi.
Özellikle tarıma yatırım yapmak isteyenlerin iş süreçlerinin kolaylaştırılmasını isteyen Şevki Öncel, “Çünkü tarım ve gıda olmadan hayat olmaz. Biz meyve üzerinden ihtiyaçları gidermeye çalışıyoruz. Firma olarak üreticiden tüketiciye zincir halkasını en aza indirerek insanlarımıza daha kaliteli ve uygun fiyatla ulaşmaya gayret ediyoruz” şeklinde konuştu.
Planlama olmazsa olmaz
Panelde konuşan Aroma Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mahmut Atom Duruk tarımın sürdürülebilir olmasının planlamadan geçtiğini söyledi. Duruk, “Toprağın metrekare kullanımı, iklim ve ölçek gibi her faktörün birlikte planlanması gerekiyor. Ölçümlerde çok önemli su ve iklim ölçümü doğru yapılmalı” dedi.
Uzun zamandır üzerinde çalışılan ancak çözülemeyen konu başlıklarını sıralayan Duruk, “Toprak kullanımının toplulaştırılması ayrıca genç nüfusun üretime kazandırılması yapılması gerekenlerin başında geliyor. Genç nüfus tarım ve hayvancılığı kabullenmiyor. Eğitimin yaygınlaştırılması ve bunun için zirai meslek lisesi sayısını arttırmamız lazım. Kulaktan dolma bilgilerle tarım olmaz” diye konuştu.
ASKON Akdeniz Bölge Başkanı Orhan Güngörür de paneldeki konuşmasında tarımın stratejik önemine vurgu yaptı. Güngörür, “Bu nedenle ASKON olarak tarımı her zaman gündemimizde tutuyoruz ve desteklemeye devam edeceğiz. İlerleyen günlerde büyük bir Tarım Zirvesi yapacağız bu konuda çalışmalarımız devam ediyor. Ülkenin başarısı tarımın başarısından geçiyor bunun bilinci ile tarıma yönelik projelerimiz devam edecek” ifadelerini kullandı.
Eski modeller bırakılmalı
Tarımda dünün yöntemleriyle bugünün sorunlarının çözülemeyeceğini ve geleceğin şartlarına uygun planlamaya yaparak ilerlemek gerektiğini belirten Antalya Tarım İl Müdürü Gökhan Karaca, “Bakanlık olarak uyguladığımız yol haritalarında buna dikkat ediliyor. Özellikle üzerinde durulması gereken konulardan biri de kırsalda ölçeği büyütmek. Bakanlığın Büyük Ova projesi gibi projeleri var. Buna göre tarımsal üretim potansiyeli yüksek ancak çeşitli nedenlerle toprak kaybı ve arazi bozulmalarının geliştiği ovalar koruma alanı olarak belirlendi” dedi.
Türkiye’de son yılların verilerine bakıldığında bitkisel üretimde önemli artışların olduğuna dikkat çeken Antalya Tarım İl Müdürü Gökhan Karaca, Türkiye’de bugün yılda 120 milyon ton bitkisel üretim gerçekleştirildiğini ve bunun 30 milyon tonunu Antalya’nın tek başına karşıladığını kaydetti.
Gökhan Karaca, “Özellikle bazı baklagil ve hububat çeşitlerinde düşüş olduğunu söyleyebilirim ancak genele bakıldığında üretim artıyor. Üretimi arttırmak için atılabilecek en önemli adımların başında Tarım arazilerinin etkin kullanımı ve tarımda Ar-Ge ve inovasyonun arttırılması geliyor” ifadelerini kullandı.
Başkan Kocamaz: “Tarımı Yeniden Ayağa Kaldırmalıyız”
Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, üreticinin emeğinin karşılığını alamadığını belirterek, “Tepeden tırnağa yerel yönetimler ile ortak bir politika belirleyerek, tarımı yeniden ayağa kaldırmalıyız” dedi.
Başkan Kocamaz, kapanış gününde 12. Mersin Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı’nı ziyaret etti. CNR EXPO Yenişehir Fuar Merkezi’nde açılan fuarda, Mersin Büyükşehir Belediyesi’nin standında üreticilerle bir araya gelen Kocamaz, diğer stantları da ziyaret ederek, ürünlerin tadına baktı, üreticiler ile sohbet ederek, onların dertlerini dinledi ve hatıra fotoğrafı çekildi. Kocamaz, tarımda üreticilerin işlerini kolaylaştıracak ve onlara faydalı olacak makineleri de inceledi.
Anamur Belediyesi standını da ziyaret eden Kocamaz, Belediye Başkanı Mehmet Türe ile sohbet etti. Türe, günün anısına Başkan Kocamaz’a meyve sepeti ile Anamur’un simgesi muzun kabartmasının yer aldığı bir plaket hediye etti.
Ziyarette, 12. Mersin Tarım, Gıda ve Hayvancılık Fuarı’nı değerlendiren Kocamaz, “Fuarlar üreticilerimizin ürettiği ürünlerden ve yeni faaliyetlerden yararlanırken, aynı zamanda pazarlama imkanı bulabilmek adına çok önemli yerler. Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak 3 yıldır Mersin’i her platformda temsil etmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda üretim kuruluşları burada yer almalıydı ama ne yazık ki katılım yok. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak burada tüm paydaşlarımızla yer almaya çalışıyoruz. Mersin Büyükşehir Belediyesi üreticinin her zaman yanında olmaya devam ediyor. Tarımsal Hizmetler Dairesi Başkanlığımız ile üreticilerimize yönelik etkinlikler ve eğitimler düzenliyoruz” diye konuştu.
Büyükşehir Belediyesi olarak Mersin’in tarımda, özellikle pazarlama konusunda hak ettiği yere gelmesini sağlamaya çalıştıklarını belirten Kocamaz, “Üretici üretiyor ama emeğini alamıyor. Tepeden tırnağa yerel yönetimler ile ortak bir politika belirleyerek, tarımı yeniden ayağa kaldırmalıyız. Üreticinin emeğinin karşılığını alması lazım. Biz siyaseti hizmet için yapıyoruz. ‘Derdimiz Hizmet, Sevdamız Memleket’ sloganı ile hareket ediyoruz. Bundan sonra komisyon kalksın, vatandaş ürünleri üreticiden alsın istiyoruz. Bu konuda da üreticileri temsil eden tüm kuruluşlara görev ve sorumluluklar düşüyor, onların da çözüm üretmeleri gerekiyor” şeklinde konuştu.
Ramazan ayında hububat ve bakliyat ürünlerinde fiyat artışı beklenmiyor
Orta Anadolu Hububat, Bakliyat, Yağlı Tohumlar ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Nihat Uysallı, AA muhabirine, hububat ve bakliyat piyasalarında son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.
Buğday ticaretinin yüzde 24’ünün gerçekleştirildiği Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşın genel anlamda piyasaları etkilediğine işaret eden Uysallı, Türkiye’nin ise hububat sezonunun açılmasına sadece 50 gün kalması nedeniyle avantajlı konumda bulunduğunu söyledi.
Uysallı, bu yıl hava şartlarının da olumlu seyrettiğini belirterek, “Türkiye’de bu yıl başta buğday ve arpa olmak üzere çok yüksek rekolte bekliyoruz. Maksimum 3,5-4 milyon tonu makarnalık olmak üzere 20 milyon tonun üzerinde rekolte bekliyoruz. Bu, Türkiye’nin ihtiyaçlarını rahat rahat karşılıyor. Gerek devreden stoklarımız gerek sanayicinin ve tüccarın elindeki stoklar hiçbir probleme gerek olmayacak derecede yeterli. Dolayısıyla biz kısa ve orta vadede hiçbir problem olacağını düşünmüyoruz.” ifadesini kullandı.
Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) aylardır sistemi sübvanse ederek sanayiciye uygun fiyatlı un verdiğine değinen Uysallı, TMO’nun son yaptığı artışa rağmen fiyatlarının halen piyasanın çok altında olduğunu kaydetti. Uysallı, “Piyasadaki reel fiyat ile TMO’nun açıkladığı fiyat hala fırıncı ve un sanayicisi lehine. Ben piyasanın TMO zammından hareketle zam yapacağını düşünmüyorum. Piyasada ramazan öncesi sağlıklı bir denge var.” diye konuştu.
Uysallı, Türkiye’de bakliyatın bir kısmının ülke kaynaklarından bir kısmının ithalatla karşılandığına dikkati çekerek, “Kovid-19 salgını sonrası dünyadaki üreticilerin aldığı pozisyon ve iklimle bağlantılı olarak zaman zaman fiyatlar yükseliyor ama burada da sezon beklentimiz pozitif.” dedi.
– “İhracat tedbirlerine gerek yok”
Sektörün ihracatına yönelik de değerlendirmede bulunan Uysallı, hububat piyasalarında ufak tefek istisnalar dışında ihracat tedbirlerini gerektirecek “panik havasını” doğru bulmadıklarını dile getirdi. Uysallı, “Bize göre ihracatta tedbir alacak hiçbir problem yok. Zaman zaman sahada oluşan görüntülerden etkilenerek ihracat yasaklamaları oluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Uysallı, ramazan ayındaki fiyat gelişmelerine ilişkin de şunları kaydetti:
“Türkiye’deki üreticiler, özellikle ramazan döneminde insanların ihtiyaçlarını önceleyecek kadar alışkanlıkları ve gelenekleri olan bir grup. Elbette enflasyonist ortamda zaman zaman küçük fiyat ayarlamaları olabilir ama ben insanların çok rahatsız olacağı bir fiyat artışı beklemiyorum. Ramazan ayında hububat ve bakliyat ürünlerinde bir fiyat artışı kesinlikle beklemiyorum. Eğer maliyetler bu düzeyde kalırsa, hububat ve bakliyat üreticilerinin zam yapacağını düşünmüyorum.”